Hogwarts Legacy
Yönetmen: Alan Tew
Tür: Aksiyon, RPG
Çıkış Yılı: 2023
Platform: Playstation, Xbox, Windows, Switch (sonra)
Yayınlayan/Geliştiren: Avalanche Software, Portkey Games, Warner Bros I.E.
İnceleme
Biliyorum bu yazıyı yazmak için baya geç kaldım:/ Ramazan başlayınca anca boş vaktim oldu.
Hogwarts Legacy ilk duyurulduğunda herkesin aklında soru işaretleri vardı.
Herkes 20 yıldır beklenen oyun bu mu yoksa yine o külüstür Harry Potter oyunlarından biri mi olacak diye merak ediyordu.
Oyun duyurulduktan yaklaşık 1.5 sene sonra ilk oynanış gösterildi ve bu sefer insanları neyin beklediğini az çok görmüş olduk.
Tabi oynanışlar ve gösterimler de yanıltabilir ama yine de
@Silver ile olumlu bakıyorduk ve Harry Potter ateşimizi dizginleyemedik.
Tabi bu aynı zamanda riskli bir girişimdi çünkü karşında hazır bekleyen milyonlardan oluşan bir kitle var ve sen bunları tatmin etmek zorundasın.
Nice büyük evrenler hayranlarını memnun edemedi dolayısıyla bu büyük oyun girişimi başarısız olursa bu denli bir bütçeyle bu evrene devamlı destek sağlanmazdı.
Dolayısıyla oyun tek sıkımlık bir kurşun olacaktı ama başarılı olursa da bu evren oyun dünyasındaki yerini alacaktı.
Oyun çıkmadan 5 hafta öncesinden bile ön siparişlerle satışlarda ilk sıralardaydı ve o zaman anlaşıldı ki oyun berbat bir çıkış yapmadığı sürece peynir ekmek gibi satacaktı.
Oyun çıktıktan 2 hafta içerisinde 12 mlyon adet sattığını ve 850 milyon dolar gelir elde ettiklerini duyurdular.
Yani anlayacağınız oyun iki hafta içerisinde son çıkan Harry Potter filmini ikiye katladı. Ve bu sayıya Elden Ring'den hızlı ulaştı.
Hatta 5 hafta içerisinde İngiltere'de Elden Ring'in toplam satış sayısını geçti.
Asıl can alıcı olay oyun eski konsollara ve Switch'e henüz çıkmış değil. Onlara da çıkmış olsaydı yüksek ihtimalle Elden Ring'i hatta Cyberpunk'ı da satışlarda geçerdi.
Oyuna geçecek olursak Hogwarts'ı Platinlemek yaklaşık 60-65 saat sürdü.
Hogwarts'ı platinlemek için 3 temel şey gerekiyor:
1. Oyundaki ana görevi ve bütün yan görevleri yapıp Challenge'leri %100 tamamlayıp level 40'a ulaşmak.
2. Oyundaki bütün 618 toplanabilir unsurun tamamını toplamak.
3. Son ve aynı zamanda en sinir bozucu olan kısmı oyunu 3 defa daha baştan başlayıp bütün 4 evle Jackdaw görevine kadar oynamak.
Bunun sebebi her evin Jackdaw görevinin farklı olması.
Oyunun en güzel kısımları net olarak başlarıydı.
Çünkü o beklenen Harry Potter oyununu oynama heyecanı ve ilk defa okulda takılmak, derslere girmek ve o keşfin yaşattığı eğlence cidden bir başkaydı.
Okuldaki her kapının arkasını merak ediyordum ve dolaşırken sanki yabancı bir yerde değil de tanıdık bir yerde dolaşıyormuş gibi hissediyordu insan.
Oyunun en keyifli ve en güzel iki alanı Hogwarts ve Hogsmeade köyüydü.
Okulun içindeki mimari ve detaya olan sevgi çok yüksekti.
Hatta okulun dışındaki ışıklandırma bu kadar iyi değil, okulun içinde çok daha kaliteli bir ışıklandırma kullanmışlar.
Yani okulun içinde dış dünyaya göre grafikler çok daha iyiydi.
Derslere girmek, hocaları tanımak, oradan oraya koşmak güzeldi. Tanıdık köşeler ve eşyalar bulmak da öyle.
Başlarda okulda o kadar dolaşıyordum ki okulun içindeki toplanabilir eşyaların neredeyse yarısını toplamıştım.
Hele ilk defa Great Hall'a girince sanki oturma odasına girmiş gibi hissettim.
Aynısı Hogsmeade için de geçerli.
Dükkanda yaramazlık yaparken yakalanan ve esnaf tarafından ayakları bağlanan iki öğrenci.
Başlarda Hogsmeade'de gezmek de çok keyifliydi çünkü dükkanların içi aynı okulun içi gibi muazzam detaylıydı.
Zaten belli en çok emek okula ve Hogsmeade'deki dükkanlara harcanmış.
Ama tabi dükkanlar çok güzel olsa da onları oyun boyunca fazla kullanmadım çünkü oyun sizi eşya satmak dışında oyuncuyu Hogsmeade'de fazla tutmayı sağlayamıyor.
Mesela oyunun başında Troll'ün köye saldırıp binaları yıktığı bir görev vardı ama maalesef ondan sonrasının devamını getiremediler ve köy gezmelik bir yer oldu sadece.
Oyunda yaz, sonbahar ve kış olmak üzere 3 mevsim var. Her mevsimde dünya biraz değişiyor.
Sonbahar oyundaki en beğendiğim mevsim olabilir, ağaçlar falan da renklendi o mevsimde.
Miss.
Hem okuldaki cadılar bayramı için kabak süslemesi de hoştu.
Filmlerde açık ara en çok sevdiğim mevsim kış oluyordu ve oyunlarda da karı çok severim ama oyun kışı kullanma konusunda yetersiz kaldı ve neredeyse sadece beyaz örtü örtmüş gibiydi.
Yine de fena değildi ama keşke ona göre görevler ve etkinlikler de olsaymış.
Noel vakti Great Hall güzel süslenmişti ona diyecek bir şey yok.
Oyunun artıları olduğu gibi eksikleri de vardı tabii. İkisinden de biraz bahsetmek istiyorum.
Öncelikle oyunda fazla risk alınmadığını hissediyorsunuz yani zaten kendi kendine riskli bir oyun olduğu için oyunun içi olduğu kadar standart tutulmaya çalışıldı.
Hikayesi olsun, açık dünyası olsun, diyaloglar olsun çok sıradan ve standart unsurlardı. Quidditch'i bile sokmamaya karar verdiler.
Yani hiç ekstra risk almayıp ilk denemeyi yapmışlar. Tabi fantastik canavarları şimdiden koymaları güzel oldu böylelikle hemen dünyaya entegre oldular.
Oyunun başı ne kadar iyi olduğunu söylesemde oyunun başında deli gibi dolap aradım. O kadar loot var ama çantamız aşırı küçük ve koyacak yerimiz de yok.
Başta çok araştırdım ama nafile oyuna dolap koymamışlar. Oyunda Transmog sistemi çok iyi çalışsa da habire köye gidip eşyaları satmak hoş değildi.
Odamıza ufak bir dolap konmalıydı bence.
Oyunda fena olmayan şeylerden biri de kombatıydı. Kombat biraz gow’u andırdı. Kombatı genel olarak başarılıydı yani dövüşmekten sıkıldığım hiç olmadı sanırım.
Tabi kombat böyle kalmamalı. Fazla riske girmediler derken bu konuda da girmemişler ama sonraki oyunlarda kombatı kesinlikle geliştirmeliler ve çeşitlendirmeliler.
Zaten kullanılabilir büyüler de artacaktır ilerleyen oyunlarda.
Örümceklere ve kurtlara da ayrı bir parantez açmak istiyorum. Yahu oyuna bu kadar örümcek ve kurt koymaya ne gerek vardı.
Her kurt öldürdüğümde içim yandı ya. Hani Skyrim veya Witcher oynamıyoruz ki. Harry Potter bu neden çiçek koparır gibi kurt öldürüyoruz.
Örümcekleri yasak ormana doldurun ona bir şey demem de ama her yerdeydiler ya.
Yasak orman demişken bu ormanı da çok daha iyi kullanmalılar ve daha kaliteli ve kapsamlı görevlere ev sahipliği yapmalı.
Oyunun moral sistemi Assassin's Creed Valhalla'daki Viking morali gibiydi. Köy- kilise yakıyoruz ama ortalıkta barışçıl kahraman gibi takılıyoruz.
Hogwarts'ta da öyle. Milletin evini soyup, adam öldürüp başarılı seçilmiş öğrenci gibi dolaşıyoruz ortalıkta.
İlerleyen oyunlarda moral sistemi üzerinde de çalışılması gerekiyor.
Mesela baş Villian'ımız Goblin isyanının lideri Ranrok'un insanları sevmeme sebebi çok basit.
Bu bir gün illegal Ejder kampına gitmiş ve ejderleri çok sevmiş. Sonra oraya hep gizli gizli ejderleri görmek için gitmiş.
Oradaki sahibin gözüne girmek istemiş ve adama kaybolan asasını bulup getirmiş vermiş.
Adam Ranrok'un elinde asa görünce çılgına dönmüş ve Ranrok’u ölüsüyle dövmüş. (Yasalara göre Goblinlerin asa bulundurması yasak)
O günden beri insanlardan nefret ediyormuş.
Ben şahsen Grindelwald veya Voldemort gibi tek bir oyunda düşmeyecek olan, korku salan, sağlam derinliği olan, oluşumu ve hedefi olan bir Villian isterim.
Hikaye ve Villian demişken ben olsam büyük bir hikayeyi 3-4 oyuna dağılacak şekilde parçalara bölerdim ve oyunlardaki karakterleri iyice derinleştirip sağlam bir ortam kurardım aynı filmlerdeki gibi.
Ama bunu yapmamalarının sebebini de anlıyorum çünkü bu oyunun bu kadar başarılı olacağını kestiremezlerdi. Oyun ciddi bir başarıyı yakaladığına göre umarım sağlam hikayeler ve karakterler görürüz çünkü bu oyunda hem yan karakterler hem Villian hem hikaye açısından biraz yavandı.
Neyse okulun dış kısmına gelelim biraz.
Okulun o meşhur yamuk tahta köprüsünü geçtikten sonra şöyle bir uzaklara daldım...
Ah... ah...
Okulun dışı demişken oyunun yarısından sonra çoğu vaktinizi açık dünyada geçiriyorsunuz. Maalesef oyunun temposu da bununla birlikte düşmeye başlıyor.
Yarısından sonrası da eğlenceliydi ama oyun ondan sonra klasik açık dünya oyununa dönüşmeye başladı. Kamp temizle, aynı bilmeceleri çöz, şunu bunu topla.
Tam bu kısımda forumdakiler için yayın açmaya başladım. Yayını 30-40 saatten sonra açabildim yani daha çok açık dünya odaklı olduğu kısma denk geldi.
Yine de yayınlar çok eğlenceliydi.
Mesela ben oynarken bir yandan
@RedTeroR bıçak duellolarını anlatıyordu ondan sonra
@Arthur Morgan okulda Jeff Hardy ile dalga geçen arkadaşını köşeye sıkıştırıp nasıl dövdüklerini anlatıyordu.
@İnari de sağolsun tuhaf sorular soruyordu hiç yumurtasız melemen yediniz mi falan diye. Yayınlarda hep böyle bir ortam vardı yani.
Tabi yayında dostlarım
@twei @Sodex,
@Kuzan,
@Müsteşar Kemal @Bisküvi,
@Allen ve niceleri de vardı.
Unuttuğum biri varsa affetsin malum oyunun üzerinden biraz vakit geçti:/
Oyuna geri dönecek olursak, oyundaki bazı görevler fena değildi ama kesinlikle yeterli değildi. Harry Potter evrenini derinden hissettiren az görev vardı maalesef.
Çok hoşuma giden 2-3 görev vardı.
Bunlardan biri birisini kurtarmaya giderken illegal ejder dövüşlerinin yapıldığı mekana girdiğimiz görev.
Mesela 3 affedilemez büyüden biri olan Crucio büyüsünün görevinin hikayesi çok iyiydi ve Harry Potter dünyasının karanlık yüzünü çok iyi gösteriyordu.
Bu görevden sonra Souls duygularım depreşti ve kendimi hemen bir katedrala attım.
Son olarak oyunun en iyi görevi Haunted Hogsmeade göreviydi. Oyunla ilgilenenler için kesinlikle görmeye değer bir görev.
Müthiş görev tasarımı, gizem, korku, dövüş ne ararsanız var bu görevde. Sanki sizi yemeye çalışan gizemli bir evden kaçmaya çalışıyormuşsunuz gibiydi.
Hatta nasıl okul içinde grafikleri arttırdılarsa bu görev için de ayrı bir çaba sarf etmişler.
Görevin ortasında
@twei ''görev yapacaksanız böyle yapın'' diye sinirlendi. Adam haklı keşke diğer görevler de bu kalitede olsaymış.
Görevlere değinmişken yukarıda 4 evin de Jackdaw görevinin farklı olduğundan bahsetmiştim.
Hufflepuff'ı seçerseniz Azkaban'a gidebiliyorsunuz.
Azkaban'a gidince baya şaşırmıştım. Ana oyuna koymayıp ev seçimine özel yapmışlar. Şahsen 4 farklı görevden en güzel Jackdaw görevi Hufflepuff'ındı.
Açık dünyanın büyüklüğü tam tadındaydı ama bir iki güzel tasarımlı köy dışında pek görülecek bir şey yoktu.
Görülecek pek bir şey yoktu derken mekan olarak diyorum yoksa bazı dungeon'larda hoş şeyler vardı.
Büyük bir ağacın altında duran bir Centaur.
Oyunda Lord of The Shore yani bir Graphorn ile ilk kapıştığımda ve onu yendiğimde son kez üstüme koşup saldırmak istiyor ve oyun bana o anda 2 seçenek sunuyor.
Ya Graphorn'a ateş büyüsüyle saldırıp biat ettireceğim ya da önünde diz çöküp onu arkadaş olarak kabul edeceğim.
Tabi öncesinde Graphorn'u yeterinde hırpaladığımız için ve onu kendimize kazanmaya çalıştığımız için diz çöktüm.
Seslide olanların bazıları ''böyle dark lord mu olur niye diz çöküyorsun'' falan dedi.
Sonra gökten bir
@MRTFR geldi ve dedi ki:
Karanlığa giden yolda bazen fedakarlıklar yapmak gerekir.
Dedi ve ortalık sus pus oldu. Kimse de bir şey demedi ondan sonra.
Yani dostlar toparlayacak olursam bu oyun Harry Potter evreniyle oyun dünyasında rekabet etmek için yeterli ve başlangıç için iyi bir oyundu.
Ama kesinlikle böyle kalmamalı çünkü evrende kullanılabilecek çok malzeme var ve bu başarıyı gördükten sonra kendilerini geri tutmayıp artık risk alabilirler.
Bütçe açısından da sorun çıkaracaklarını düşünmüyorum çünkü son zamanlarda yaptıkları en karlı işlerden biri oldu bu.
Şu saatten sonra 2. oyunun çıkması garanti gibi bir şey zaten.
Dostlar benden bu kadar buraya kadar okuduysanız teşekkür ediyorum sağlıcakla kalın.