Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

İzlediğiniz Son Film

The Big Lebowski



Her şey Los Angeles'lı işsiz güçsüz, kaygısız ve miskin, bowling hastası "The Dude" lakaplı Jeffrey Lebowski'nin, kendisiyle aynı adı taşıyan bir milyonerle karıştırılmasıyla başlar. Tekerlekli sandalyeye mahkûm milyonerin genç karısı şehirdeki bir çok kişiye borçlanmış ve borcunu ödememiştir. Dude Lebowski'nin evine gelen iki ganster onu tartaklayıp çok kıymetli halısına işeyince o da halısının parasını istemek için soluğu adaşının malikanesinde alır ve hiç ummadığı bir maceranın içine girmiş olur.

Eğlenceli bir filmdi. Özellikle Vietnam gazisi olan eleman cidden çok iyi oturtulmuş. Ayrıca Dude'un hareketleri cidden harika. O rolü oynayan Jeff Bridges'ın limuzindeki sorgu sahnesinde yaptığı oyunculuğun doğallığına hayran kaldım. Ayrıca halı muhabbeti de çok iyiydi. Eğlenceli bir 2 saat geçirmek için izleyebilirsiniz.

Bu filmi birde The Fountaini arkadaşlarla izlerken kapatmamaya ikna edemedim, ısrarla izlemediler.Halı muhabbetini çok saçma ve absürd buldular başka filme geçtik.Daha sonra kendim izledim çok eğlendim.Baya bir fan kitlesi var bu filmin.The Fountain'de ise arkadaşım baya şiveli konuşur,adam ağaçla konuşuyo kapat la şunu demesiyle halat koptu.Ağaçla konuşuyo muhabbeti her aklıma geldiğinde gülerim henüz filmi izleyemedim.
 
Alien



Kurtarma gemisi Nostromo, uzun görevinden sonra Dünya’ya dönerken yakındaki bir gezegenden yardım sinyalı alır. Önce kararsız kalan mürettebat, sonunda yardım etmeye karar verir. Gezegene yapılan zorlu bir inişten sonra bir ekip arama çalışmaları için bölgeyi araştırırlar. Girdikleri bir mağarada bilinmeyen bir ırkın yumurtalarını bulurlar. Aynı sırada gemi bilgisayarı aldıkları sinyalin bir yardım sinyali değil uyarı olduğunu deşifre eder. Yumurtalardan biri kırıldığında ekip nasıl bir belaya bulaştığını farkeder ancak artık her şey için çok geçtir. Ridley Scott’ın başlattığı Alien serisi gişelerde büyük başarı yakalamış, günümüze dek toplam 4 film çekildi.

Açıkcası beklentimi karşılamadı. Tavsiye üzerine, imdb puanınıda göz önüne alarak izleyeyim dedim ama zaman kaybı gibi geldi. Sonra başka yorumlarada bakınca nerdeyse herkes beğenmiş bir benmiyim acaba hoşlanmayan :confused:
 
The Cable Guy



Sevgilisi evlenme teklifini reddedince Steven yeni bir eve taşınır. Sıra yeni evine kablolu televizyon bağlatmaya gelince bunu en ucuz hatta bedava yoldan halletmeye karar verir. Bunun için de çatlak Douglas'ı çağırır.

Bi komedi filmi arıyordum en son bir kaç sene önce izlediğim Cable Guy geldi aklıma açtım ve izledim ilk izlediğim kadar eğlendim :D . Kesinlikle Jim Carry'nin en sağlam filmlerinden biridir.
 
Kuro-obi



Film, ustalarının ölümünden sonra siyah kemer için araları bozulan ve güç kelimesini farklı yorumlayan 3 karate öğrencisini anlatıyor.

Hep izlemişizdir, karate yapan elemanlar çocuğun birini döver sonra kung-fu yapan Çinli bir eleman gelir içerisi siyah kuşak dolu koca bir karate dojosunu yıkar geçer. Aslında olay böyle değildir. Hiçbir karate ustası çıkıpta Çinli ezik elemanı dövmez. Sonra Bruce Lee falan çıkacağından değil. Karate insan zihni duygularını yani ruhu da geliştiren bir Japon savunma sanatıdır. Yani eğer havada dakikalarca asılı kalan Kung-Fu filmlerinden, birbirinin aynısı olan Hollywood yapımlarından sıkıldıysanız, bu film tam size göre. Ki başrol oyuncularından biri Tatsuya Naka'dır. "Kim bu adam" diye merak ediyorsanız, Youtube'dan videolarına bakabilirsiniz.

(Filmin bitince kapatmayın. Başrol oyuncuları bir kata çiziyor kata yarışmalarında bile böyle güzel kata görmemişsinizdir.)

[YOUTUBE]5jrXQ1E2VxI[/YOUTUBE]
 
Bu filmi birde The Fountaini arkadaşlarla izlerken kapatmamaya ikna edemedim, ısrarla izlemediler. Halı muhabbetini çok saçma ve absürd buldular başka filme geçtik. Daha sonra kendim izledim çok eğlendim. Baya bir fan kitlesi var bu filmin. The Fountain'de ise arkadaşım baya şiveli konuşur, adam ağaçla konuşuyo kapat la şunu demesiyle halat koptu. Ağaçla konuşuyo muhabbeti her aklıma geldiğinde gülerim henüz filmi izleyemedim.
Ben beğendim. Coen Kardeşler'in filmi zaten. Onlarden kötü iş çıkmaz. Hali muhabbeti süperdi. The Fountain çok ağır filmdir yalnız. Pür dikkat izlesen bile anlamayabilirsin.

The Cave



Bir grup bilim insanı Romanya'da 13. yüzyıldan kalma bir kilisenin altında varlığı söylentilerde geçen bir mağara bulurlar. Bu mağarada görülmemiş bir ekosistem olduğuna kanaat getirip, mağaraya girerler. Ancak mağaranın çoğunun sualtında olduğunu farkederler. Bunun üzerine dünyaca ünlü dalış ekiplerinden biri mağaraya dalma konusunda yardımcı olmak için Romanya'ya çağırılır. Mağaranın içinde gerçekten de ayrı bir ekosistem vardır. Ancak bir süre sonra araştırma ekibi, mağara ekosistemindeki besin zincirinde en üstte yer almadıklarını anlayacaklardır.

Adam gibi bir tanıtım yoktu, kendim yazdım o yüzden. Puanları çok düşük ve yerden yere vurulmuş. Ancak bana göre çok iyi bir filmdi. Hatta nasıl bu kadar kötülenmiş anlamadım bile. O kadar övülen Sanctum'a bin basar bence. Öncelikle filmde klişe çok az. Hatta bu tarz filmlerde yaptığınız tahminleri boşa bile çıkarıyor. Kendi içerisinde bir mantık oturtmuş. Bu tarz karanlık ortamlarda geçen korku filmlerini seviyorsanız, izleyin derim.
 
Hasta la Vista



20 li yaşlarda 3 arkadaş halen bakirdir. Bir şarap turuna katılırlar ve İspanyaya giderler. Burada ilk cinsel deneyimlerini yaşama hayalini kurmaktadırlar..Hiçbirşey onları durduramaz; Sakat olmaları bile..Biri kör, digeri tekerlekli sandalyeye baglı ve üçüncü olan ise tamamen felçtir..Hasta La Vista-Come As You Are adlı bu film belden aşagısı felçli bir adamın gerçek hikayesinden esinlenilmiştir...
 
Hitchcock



Alfred Hithcock'ın hayatının bir kısmını ve genel olarak kişilik özelliklerini anlatan bir film. Aslında filmin bir diğer önemli kısmı Alma Reville'in Hitch'in hayatındaki önemi.
Hithcock'ın filmlerini izlemiş biriyseniz, özellikle de Psycho'yu, kesinlikle filmden zevk alabilirsiniz. Filmin gelişim süreci, dönemin film yapım şartları ve özellikle de Hitch'in yönetmenlik tarzını anlatması sayesinde sıkılmıyorsunuz.

Scatlett filme ekstra bir şey katmamış. Halbu ki ben biraz da onun için izlemiştim. O yönden bi hayal kırıklığı oldu benim için. Reville'in ufak kaçamağını da gereksiz bulmadım desem yalan olur.
 
Rope



Kusursuz cinayetin mümkün olabildiğini kanıtlamak isteyen iki arkadaş, bir arkadaşlarını iple boğarlar ve cesedi eve saklarlar. O gece evde bir parti vereceklerdir. Gelen konuklar onların farklı hallerinden şüphelenmezler. Tek bir kişi hariç: Rupert Cadell. Suç ve Ceza'dan çok etkilenen bu iki genç kusursuzluğun mümkün olmadığını ilerleyen saatlerde öğreneceklerdir.

Gerçek bir olaydan alınma bu filmde gerilimin ne olduğunu iliklerinize kadar hissedeceksiniz.Filmin alt metinleri muazzam.Her an tetikte izliyorsunuz ve sıkmıyor.Diyaloglar bol bol kullanılmış,tiyatro tadında bir film.Hitchcock usta kamerayla 10 dakikalık aralıksız çekimler yapmış ve birleştirmiş.Tavsiye ederim.

Ben beğendim. Coen Kardeşler'in filmi zaten. Onlarden kötü iş çıkmaz. Hali muhabbeti süperdi. The Fountain çok ağır filmdir yalnız. Pür dikkat izlesen bile anlamayabilirsin.
Ben Fargoyu o kadar beğenmedim.Beğenmemekten çok diğer yapımlarının yanında sönük kaldığını,fazla abartıldığını düşünüyorum.Öyle bir film olduğu belliydi Fountain'in zaten.Artık uyarından sonra lynch filmleri gibi şüpheci biçimde izlerim heralde.Yine film tavsiyen varsa alabilirim bu arada.
 
Seven



7 ölümcül günahı işleyenleri kendi vahşi yöntemleriyle öldüren bir seri katil ve onun peşindeki iki polis dedektifin çabalarını konu alan bir gerilim başyapıtı.
Yönetmen David Fincher imzalı film, gerek sürükleyici konusu gerekse oyuncuların performanslarıyla gişede büyük başarı yakalamıştı. En iyi kurgu dalında 1996'da ödüle aday olan film bu ödülü alamamıştı.

Özellikle sürpriz kötü adamı ve çarpıcı finali ile şimdiden bir klasik olarak yerini aldı.
 
Liar Liar



Los Angeles’lı savunma avukatı Fletcher Reede 5 yaşındaki oğlu Max’in partisine gitmek yerine yalan söylemeyi yeğler. Çünkü patronu Miranda’yla sevişmek gibi önemli bir işle meşguldur.Küçük Max de yaşgünü mumlarını söndürürken babasının en azından bir gün boyunca yalan söylememesini diler ve bu dilek işe yarar. Ertesi gün Fletcher, Miranda’nın 'dün akşam nasıldı?' sorusuna, daha iyi tecrübeleri olduğunu söyleyerek cevap verir. İş yerinde sürekli olarak çıkmadığı telefonlara çıkar. İş arkadaşları hakkında ne düşünüyorsa açık açık söyler. Bunlar sadece başlangıçtır

İzlerken çok sık kahkaha attım :D Aynı zamanda filmin verdiği güzel mesajlarda var. Kesinlikle izlenmeli.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 8, Ziyaretçi: 8)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık