"Suçlu olmak - zihinsel hasta olmak" arasındaki ilişkiler. Suçlu insanlar neden suçu tercih eder? Hangi insanlara suçlu etiketi yapıştırılabilir? Peki zihinsel hasta bir insan suçlu sayılabilir mi? Film beyninize inanılmaz derecede güçlü ve önemli sorular yolluyor. "Onun yüzünden işlerimizi yapamıyoruz, para kazanamıyoruz." diye sızlanan hırsızlarımız, yankesicilerimiz mi daha "ahlak sahibidir", yoksa bazı eylemleri üstünde kontrol sahibi olamayan ama diğer her konuda uysal olan hastamız mı?
Filmin sonu ise tam anlamıyla bir eleştirel şölen. Peter Lorre, kendisini ölüme mahkum eden suçlulara "Ben öldürdüğümü gazetelerden öğrendiğim çocukların hayaletlerinin ve onların annelerinin çığlıklarının seslerini sadece öldürerek susturabilirken, ama bu lanetten hiç bir zaman kurtulamazken, siz isteseniz hemen bırakabileceğiniz kasa açmak, kartlarla oyun yapmak gibi şeyleri maharet sanıp kendinizle övünüyorsunuz. Beni anlayamazsınız!" der. Tahammül edemeyen kalabalık tarafından tam linç edilecekken polis gelir...
...Ve harika bir sahne ortaya çıkar. Polis baskınında bütün suçlular ellerini havaya kaldırır. Çünkü hem içgüdüsel, hem de farkında olarak kendilerini suçlu olarak görmektediler. Ellerini havaya kaldırmayan tek kişi ise Peter Lorre'dir. Yaptıkları yüzünden kendini suçlu görememektedir çünkü. Ona göre yaptığı şeyleri o yapmamaktadır, eylemlerinden bilinçsizdir bir nevi.
Fritz Lang filmin bitişini yine dahice açık bırakır. Peter Lorre'nin sonunu göremeyiz ve bu yüzden onun hakkında bir karar almak zorunda kalırız. Bu sorunu bağlamak için, ona bir "yol" çizmek zorunda hissederiz. Film bizi, ortaya koyduğu büyük soruna, bir cevap bulmaya zorlar ve böylece bir nevi kendimizle de yüzleşiriz.