İzlediğiniz Son Film

cagdas dedi ki:

Gizli İçerik

Yok hacı başroldeki dayı olayın en başından beri kafayı yemiş durumdaydı. Ortağı olarak takılan doktor abi son çare olarak bu oyunu oynamış belki iyileşir diye. İyileşmedi deliliğini kabul etti gitti. Tam çöküyodu ki bi yere bi asker kaç git burdan dedi. Filmde de böyle bişey vardı da bumu kafa karıştırdı?

Genişletmek için tıkla ...

Alkolik bir boksör eskisinin oğlu Tom Conlon evine döner ve çeşitli dövüş sporlarının bir arada bulunduğu bir turnuva için babası tarafından hazırlanmaya başlar. Bu turnuva onu abisiyle karşı karşıya getirecektir.

Film çok iyiydi hele final sahneleri harikaydı içim parçalandı resmen o son dövüşte böyle tekmelerin yumrukların havada salsa yaptığı bi film değildi senaryosuda oldukça basitti ama film mükemmeldi. Oyuncuların performansı ayrı bi güzeldi çok sevdim basit,sade mükemmel bi filmdi.

Dattebayo..! dedi ki:

Warrior

Gizli İçerik

Alkolik bir boksör eskisinin oğlu Tom Conlon evine döner ve çeşitli dövüş sporlarının bir arada bulunduğu bir turnuva için babası tarafından hazırlanmaya başlar. Bu turnuva onu abisiyle karşı karşıya getirecektir.

Film çok iyiydi hele final sahneleri harikaydı içim parçalandı resmen o son dövüşte böyle tekmelerin yumrukların havada salsa yaptığı bi film değildi senaryosuda oldukça basitti ama film mükemmeldi. Oyuncuların performansı ayrı bi güzeldi çok sevdim basit,sade mükemmel bi filmdi.

Genişletmek için tıkla ...

Güreşçi aslında boksör değil, mma sporcusu olur sonra. Abiside eski ufc sporcusudur. Abisinin pek başarısı da yok. Ama küçük kardeş güreşte başarılıydı. Dram yönü çok kuvvetli bir film.

John McClane 20 seneden fazladır New York emniyet güçlerine bağlı olarak hizmet veren ve terörist grupları yok etmesiyle ünlü bir polistir. Bu yüzden de dünyanın dört bir köşesindeki teröristlerin can düşmanıdır. Rus mafya lideri hapisten kaçınca McClane, rotasını Rusya'ya çevirir; Rus yeraltı dünyası ile olan tek bağlantısı ise Komorov adında bir Rus'tur.
Fakat Amerikalıları pek de sevmeyen bu ülkede, gizli görev esnasında karşısında oğlu Jack'i görünce daha da şaşıracaktır. John, oğlunun sandığından daha yetenekli olduğunu ve Rus mafyasını köşeye kıstırmak üzere olduğunu fark eder. Aynı dönemde Sovyet ordu kuvvetleri de kontrolü ele geçirmeye çalışmaktadırlar. Baba-oğul, kaçak mafya liderine karşı sert ve delice bir savaşa girişeceklerdir.

Şu ana kadar yapılmış en kötü Die Hard filmiydi. Yine de Bruce Willis'in bir kez daha John McClane karakterine hayat verdiğini görmek güzeldi. Aksiyon filmi izlemek isteyenlerin beklentilerini karşılayacaktır diye düşünüyorum.

Fritz Lang'in 1931 yapımlı bu kült suç filmi bir çocuk katilini konu ediniyor. Almanya sokaklarında polisin ciddi bir çabayla aradığı katili bulmak için suçlulardan oluşan bir grup da örgütlenir. Bundan sonra iki taraf da suçluyu ilk yakalayan olmak isteyecektir.

Film etkileyici bir tekerlemeyle başlıyor.Dönemin Almanya'sına gidip gelmiş kadar oldum.Daha sonra biraz durağan ilerliyor.Açıkçası almancaya kulak aşinalığım fazla olmadığı için izlerken biraz garip hissettim.İşaretleme sahnesi ve son yarım saati harikulade.Suç ve irade kavramını sonuna kadar deşiyor.Düşününce iki tarafada hak vermek zorunda kalıyorsunuz.Kalabalık ister cani olsun ister masum halk,istekleri değişeceğe benzemiyor.Diğer seçenek konusunda söylediklerindede haklılar.Fakat tüm bunların yanında kendine hakim olamayan herkes gibi yaşama hakkını talep eden bir insan var.Devlet yetersiz kalıyor.Ancak devletten çok adalet kavramını sorgulatıyor ve işin içinden çıkmak çok zor hale geliyor.

Huysuz ve inatçı profesör Isak Borg hayatta bir başına kalan, yıllarını bakteri bilimine veren 78 yaşında bir fizikçidir. Mezun olduğu Lund Üniversitesi’nden alacağı onur nişanesi için Stokholm’den Lund şehrine doğru yola çıkan profesör, bu yolculuk esnasında türlü kabuslar görecektir. Ölüme adım adım yaklaştığını hisseden adamın kabuslarında sorunlu geçmişi karşısına çıkacaktır.

İlginç bir filmdi. Bergman filminde varoluşu derinlemesine irdelemiş, bunu da izleyiciye hissettirmiş. Çok beğendim. Ancak ağır filmdir, her adam izleyemez. Uyarayım, sonra pişman olmayın.

Özel dedektif Sam Spade, ortağı Miles Archer ve sekreterinden oluşan dedektiflik bürosunda her gün sıradan ve bilindik işlerin peşinde koşarken müşteri olarak gelen Brigid O'Shaughnessy'nin hayatlarına girmesi ile herşeyin değişeceğinden habersizdir.
Brigid, kardeşinin birlikte kaçtığı belalı sevgilisini bulmaları için iki dedektifi tutunca Archer, adamı bulmak için hemen peşine düşer. Fakat ortağının bu yolculuk sırasında gizemli bir şekilde öldürülmesi sonucu, Brigid'in aslında yalan söylemiş olduğu ortaya çıkar. Bütün bu yalanların uzandığı nokta, Malta Şahini adlı paha biçilmez bir heykele ulaşabilmektir. Sandığından çok daha büyük bir belanın içine batmış olduğunu anlayan Sam için artık sadece kendisini kurtarmak vardır.

Başarılı bir film özellikle diyalogları ve orjinal karakterleriyle.Oyunculuklarda iyi.Merak ve gizem sonuna kadar izlettiriyor ve seyirciyi odaklıyor.İstanbul filmde geçen çok önemli mekanlardan birisi.Çok etkilenmesemde keyif verici bir filmdi.Tek eksik yanı arbede sahnelerinin yapay olduğunun çok belli edilmesiydi.O açıdan biraz daha gerçekçi olabilirdi.

Kullanıcı Adı: dedi ki:

daha oncekı onerdıgınız fılmler gıbı cok ender fılm onerılerınız mevcut.hepsı eskı tarıhlı ve cogu kımse tarafından bılınmeyen fılmler.bu fımlerı nerden takıp edıyorsunuz cok merak ettım?

Genişletmek için tıkla ...

Çünkü eski filmler gişe için değil, sanat için yapılmışlar. İşine tutku ile bağlı olanların, topluma hediye ettikleri filmler çoğu. Alıntı yaptığın film Ingmar Bergman'a ait ve sadece o filmde bile verilmek istenen mesajların yarısı çağdaş sinema filmlerinde yok. Bu yüzden cgi efekte bulanmış gişe filmleri yerine, eski ama samimi filmleri tercih ediyorum.




Her şey Los Angeles'lı işsiz güçsüz, kaygısız ve miskin, bowling hastası "The Dude" lakaplı Jeffrey Lebowski'nin, kendisiyle aynı adı taşıyan bir milyonerle karıştırılmasıyla başlar. Tekerlekli sandalyeye mahkûm milyonerin genç karısı şehirdeki bir çok kişiye borçlanmış ve borcunu ödememiştir. Dude Lebowski'nin evine gelen iki ganster onu tartaklayıp çok kıymetli halısına işeyince o da halısının parasını istemek için soluğu adaşının malikanesinde alır ve hiç ummadığı bir maceranın içine girmiş olur.

Eğlenceli bir filmdi. Özellikle Vietnam gazisi olan eleman cidden çok iyi oturtulmuş. Ayrıca Dude'un hareketleri cidden harika. O rolü oynayan Jeff Bridges'ın limuzindeki sorgu sahnesinde yaptığı oyunculuğun doğallığına hayran kaldım. Ayrıca halı muhabbeti de çok iyiydi. Eğlenceli bir 2 saat geçirmek için izleyebilirsiniz.

Marion Crane, Arizona'da bir emlak ofisinde çalışmaktadır.Sevgilisi Sam ile evlenmek istemektedir, ancak çiftin çok az parası vardır. Bir cuma günü, patronu Marion'a bankaya para yatırması için 40 bin dolar verir. Marion, bu parayla Sam'le hayal ettikleri hayatı kurabileceklerine karar verir ve parayı çalarak Sam'le buluşmaya gider. Yolda Bates Motel'de konaklamak zorunda kalır. Moteli işleten Norman Bates, annesine karşı saplantısı olan genç bir adamdır. Bu ikili beraber akşam yemeği yerler. Daha sonra Marion odasına çekilir ve yatmadan önce duş almaya karar verir.

Gecenin bi yarısı izledim korktum valla müzik ile gelen gerilim ve aniden gelen sesler insanı ürpertiyor hele sonlara doğru çığlıklı karı çıkar diye elim kapatın üstündeydi hemen kapatırdım valla ama çıkmadı Siyah beyaz ama izlenilmesi gereken bir film.Korku ve gerilim filmlerinin atası sayılır.

Asya yeraltı dünyasının bir numaralı ismi Don gözünü Avrupa’ya dikmiştir. Fakat herşey istediği gibi kolay olmayacaktır. Bu yolda yeraltı dünyası patronları ve güvenlik kuruluşları büyük engeldir. Planlarını gerçekleştirme amacında olan Don, hem suikaste uğramamak hem de tutuklanmaktan kaçmak zorundadır.

Keyifli bi filmdi