Buruna değişik kokular geliyordu. Gözlerini araladı, etraf loştu. Yerden kalkmış tozlar seçilebiliyordu. Yavaşça doğruldu. Flora yanı başında, Mergenle arasında uzanmıştı. Yanakları hala ıslaktı, ne zamandır ağlıyordu? Hikeın içeri girmesi, başını ona çevirmesine neden olmuştu. Baltasını yere koyup Kayranın yanına kadar geldi.
Uyanmışın dostum. Cebinden çıkardığı elmayı Kayraya attı. 3 gündür uyanmanı bekliyoruz. Flora, zehri dışarı atmak için saatlerce uğraştı. Şimdi
duraksadı, kafasını kaşımaya başladı. Onları uyandırıp gitsek iyi olur. Sana anlatacaklarımız var, sonrasında ne yapacağımız sana kalmış.
Ne yapacağımız derken? Kayra, Hikeın neden söz ettiğini anlamamış bu soruyu yöneltmişti ama cevap gelmemişti. Zelos nerede? En azından bunu cevaplar. dedi içinden.
Dışarıda biraz işi var. Uyandır onları istersen.
Kayra, Florayı uyandırmak için omzuna dokunduğu sırada fark etti, artık pelerini takmadığını. Üzerinde vücuduna tam olmuş bir elbise vardı. Böyle yatarken çok güzel gözüküyordu.
Gözlerini açtı Flora. Kendini nasıl hissediyorsun. Dedi uyanır uyanmaz.
Teşekkür ederim, her şey için. O nasıl? dedi Kayra, Mergeni işaret ederek.
O iyi. Dedi Flora. Zaten dün uyandı. Biraz dinlenmesi gerekti ama iyi şimdi. Kayranın ayağa kalkmaya çalıştığını görünce. Dinlenmen gerek. Dedi.
Kayra, kızın söylediklerine aldırış etmeden mağaranın sonuna kadar geldi. Omzu acımıyordu, görüşü düzgündü. Kısa sürede iyileşmesine şaşırmıştı ama dışarı çıktığında gördükleri bunları unutturmuştu. Son birkaç günü geçirdiği orman zar zor gözüküyordu. Küçük bir gölün yanı başına kurumuş birkaç çadırın ortasında yanan ateşin etrafında çocuklar koşuşturuyordu. Kadınlar bir yandan kıyafetleri yıkarken diğer yandan çocuklara bakıyorlardı. Boydan boya ormana kadar uzanan çiçek bahçesine baktı. Öldüm galiba. Diye mırıldandı.
Ne ölmesi. Dedi Hike. Senin kadar hayata bağlı birini görmedim.
Ne demezsin! Neler olduğunu anlatmayacak mısın? Burası neresi?
Hike, sorularını yine yanıtsız bıraktı. Konuyu geçiştirmek istediği belliydi. Hatırlamıyor musun, iç sura tırmanma yarışına giriştiğimizde düşüşünü?
Hike, ona eski günleri hatırlatmıştı. Tırmanma yarışı yaptığı günleri gözünün önüne getirdi. Yirmi metrelik surların tepesine ilk tırmanan bir hafta boyunca diğerlerine istediğini yaptırabilecekti. Ok gibi fırlamıştı Kayra. Hike ve Zelosa en az iki adım fark atmış ve atmaya da devam ediyordu. Zirveye ulaşmasına sadece üç metre kalmıştı ama beklemedikleri bir anda surların üzerinde beliren yaşlı adam Kayranın dengesini kaybetmesine neden olmuş, küçük çocuk kendini yerde bulmuştu. Üstat Bergin, kendisine getirildiğinde bir daha hiç yürüyemeyeceğini düşündüğünü söylemişti ama bir buçuk ay sonra çatı yarışını açık ara farkla kazanmış ve Zelosun mutfaktan çaldığı elmaların hepsini almıştı. Gerçi sonra yine beraber yemişlerdi ama uzun bir aradan sonra girdiği yarışı kazanmanın verdiği zevki tarif edemezdi.
Onu daldığı anılardan çıkartan çiçek bahçesinin içinden fırlayan atlı olmuştu. Dikkatli bakınca atın üstündekinin Zelos olduğunu gördü. Hikea, neler oluyor dercesine baktı. Ama Hike, ona değil Zelosa odaklanmıştı. Birkaç dakika geçmemişti ki yanlarına kadar geldi Zelos. Attan atladı ve çadırların yanına gitti. Onun minik kampın ortasına gelmesiyle beraber çadırlardan birkaç adam çıktı. Biri dışında diğerleri cılız denebilirdi. İri olan da etten ziyade yağdan yapılmış gibiydi. Hiçbiri Kayrayı umursamıyordu. Evet, kesinlikle ölmüş olmalıyım. Diye düşündü.
Zelos, cebinden çıkardığı kâğıt parçasını ortaya yaydı. Geniş bir harita çizilmişti.
Bu ne? diye sormaya yeltendi Kayra ama fırsat bulamadan Zelos, soracaklarını anlamış gibi direk konuya girdi.
Arkal köyünü bir gündür inceliyorum. Dedi Zelos. Kayra, Zelosun bunu ortaya söylemesine rağmen muhatabın kendisi olduğunu anlamıştı. Zelos biraz soluklandıktan sonra devam etti. Köyde sizinin söylediğinizden daha fazla asker var. Gerçi hepsi eski ve kalitesiz silah kullanıyorlar ama oklarına sürdükleri zehrin izini araştırdığımda sadece Arkal köyünün çevresine yetişen ender bir bitkiden yapıldığını öğrendim. Zehir, çok güçlü bir adamı bile etkisiz hale getirecek kadar kuvvetli. Dedi Zelos, yüzünü ilk defa Kayraya döndü. Gözleri İyi misin der gibi bakıyordu. Kayra sessiz sorusunu başını sallayarak yanıtladı. Zelos, cevabını alıp tekrar haritaya döndü. Eliyle, yuvarlak içine alınmış bir yeri gösterdi. Kadınlarınız ve çocuklarınız, köyün ortasında tutuluyor. Maalesef ortalıkta erkek esir göremedim. Dedi, başını eğdi. Büyük ihtimal öldürüldüler.
Yanılıyorsun. Dedi ateşin başında oturan yaşlı, sıska adam. Kayra, onu az önce görmediğine emindi. Bizim savaşçılarımız kolayca öldürülemez. Ayağa kalktı ve Zelosun karşısına geldi. Sen kaç savaşçıları var onu söyle, kaleden gelen!
Üç yüzden fazla benim gördüğüm, tahmini olarak dört yüz adam vardır. Ama sen dâhil 10 kişisiniz. Bunu yapmak istediğinize emin misin ihtiyar?
Mecburuz. Dedi yaşlı adam. İfadesiz bakışları Kayraya Baalı anımsatıyordu. Sanki onun, ölmeseydi otuz yıl sonra olacağı gibiydi. Sonunda ölüm olduğunu biliyoruz ama bunu yapmaya mecburuz. Yüzyıllardır kabilemizin koruduğu onurunu ayaklar altına alamayız.
Neler oluyor? dedi Kayra, Zelosa. Meraktan çatlayacaktı adeta.
Bunlar. Dedi Zelos. Mağaranın girişinde Mergenle beraber duran Florayı gösterdi. Onun kabilesi. Bir hafta önce Arkalların saldırısına uğramışlar ve köyleri yağmalanmış. Mergen de Florayı bulup köye dönmemesi konusunda uyarmak için ormana girdiğinde şans eseri Arkal avcılarıyla karşılaşmış.
Ve yaralanmış. Diye tamamladı Hike.
Bize saldıranlar da onlardı sanırım.
Evet haklısın. Dedi Hike. Peki, ne yapıyoruz?
Kayra, bu konuda düşünmenin anlamsız olduğu söylemek istedi ama onun yerine. Silahlarım? dedi. Çok geçmeden Flora elinde iki kılıç ve iki hançerle yanında belirdi. Kayra, işlemeli bıçak dışında silahlarını yerlerine taktı. Sona kalan hançeri Floraya uzattı. Sen de kalsın. Lazım olabilir. Dedi ve Zelosa döndü. Arkallar demiştin değil mi? diye sordu. Zelos başıyla onaylamakla yetindi. Tamam, yolu göster.
Yaran
Dedi Flora, devamını getirememişti çünkü çoktan üçü de harekete geçmiş, onlara verilen atlara atlamışlar ve ağır ağır ilerlemeye başlamışlardı. Diğer adamlar da onlara ayak uydurmak için kendi atlarına binmişlerdi.
Planımız ne? dedi Zelos, Kayraya.
Plan mı? Emin değilim ama sanırım önce gidip sonra görmemiz gerekiyor. En sona da yenmek kalıyor. Dedi Kayra, sanki tarihe kazınacak bir söz söylemiş gibi hissetti. Bu kısa konuşmanın ardından bütün atlar dörtnala koşmaya başlamıştı. En önde giden Kayraydı, Zelos ve Hike onu birkaç metre geriden takip ediyordu. Kayra, Zelosa yolu göster demişti ama sanki doğduğundan beri Arkal köyünü biliyor gibiydi. En önde at koşturuyordu.