Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

Roman Okuma Kulübü

Yazılan yorumları bir araya topladım. Gözümden kaçanlar varsa bilgilendirin. Uzun yorumlar yazmanıza gerek yok, yazılmış olanlardan farklı düşündüğünüz yerleri alıntılayıp kendi fikrinizi beyan edebilirsiniz. Ya da uzun-kısa yorumlar yazabilirsiniz. Maksat muhabbet edip romanın iyi kötü taraflarını eleştirmek.

Evvela şunu söyleyeyim ki Kazuo Ishiguronun okuduğum ilk kitabıydı. Hangi konuda nasıl yazdığı hakkında pek bir fikrim yok. Bu yüzden yazar üzerine konuşamam.

Eser içinse eleştirmen olmadığımdan yapısal bir analiz de yapamam. Ancak sıradan bir okuyucu olarak kitabı ve yazarı bana hissettirdikleriyle değerlendirecek olursam:

Okurken en belirgin yaşadığım his özlem duygusuydu. Başka diyarlara yolculuk, yaşlılık ve hatıralar bu duyguyu tetikleyen unsurlar oldu.

Bir diğeri empati duygusuydu. Karakterler arasında gerçekten sevmediğim bir karakter olmadı, Querig dahil hepsiyle bir şekilde empati kurdum. Sanırım yazar da bunu istemiş olsa gerek. Yani bende işe yaradı.

Bir de ne artan ne eksilen dengede bir merak duygusu. Hep ne olacağını merakla okudum ama sabırsızlanmadım.

Hikaye fantastik olmasına rağmen çoğu zaman bunu unutturuyordu bu da sanırım yazarın bilerek tercih ettiği bir şey olsa gerek.

Sonuç olarak okuduğuma pişmanolmadım, üslubunu sevdim, karakterlerini sevdim, hikayeyi de çok beğendim.

Uzun süredir günlük veya biyografi hariç bir şey okumadım. Bana iyi geldi bu ortam değişikliği. İzleme/hayal kurma ve gerçekten yaşama arasında beyinde çok farklı fonksiyonlar olmuyor diye duymuştum. Bu açıdan yazarın hayalini kurdurduğu dünyaya girip olayları yaşadığımızı en azından beynimizin öyle sanıp hormon bastığını düşünürsek, ben Kuzuo Ishigoru'nun bana yaşattığından pek memnun kaldım diyemem. Devamlı bir puslu hava vardı ve bitmedi gereksiz külterel saygı, unutkanlığın sevgisi ise sona kadar direndi de nihayet tükendi. Fantastik ögeler çok yersizdi. Gerçi pekfantastik okumadım belki de yerindedir. Kitapta en çok ejderhanın ölümünün kolaylığına şaşırdım. Zaten orada çoketkiliyici bir şey olsa da şaşırırdım ama yazar aksine hiçbir şey yapmayarak şaşırttı. "Kısmî tebrik" diyeceğim ama sonuçta yine de şaşırdım yani. Tam tebrik.

Yazarın yaşattığı dünyadan daha çok genelde ilgimi çeken kelimeleridir, kelime seçimidir. Şimdi çeviri elbette, çeviriden de yazarın kelimelerini orijinal halinde görmek mümkün değil. Bu kelime kısmı benim için önemli zira hikâye bizi ortama soktuğu kadar kelimelerin orijinal halini tüketmek de bizim, yazarın kendisi olmamıza olanak sağlıyor. Yani ben böyle düşünüyorum. Kelimeleri okuduğun süre boyunca yazar gibi düşünürsün. Çünkü onun düşünceşeklini katıksız kendi beyninde çalıştırıyorsun. Bu da kısa süre o olmakla aynı şey. Neyse kitabı eleştirmektensebaşka bir şey yazıyorum. Ama yani buna önem verdiğimi belirtmek istedim ve bu kitap için sözlerin (cümlelerin) değil kelime seçimlerinin etkileyici bir tarafı yoktu ve bu haliyle giydiğim, dönüştüğüm yazar/kişi bende bir etki bırakmadı.

İçerik hakkında söylenecek pek bir şey yok. Belki biraz daha uzun olsa, adı geçip işlenmeyen karakterler de işlense biraz daha iyi olabilirdi. Merlin'nin büyüsüyle başlasa kitap, öyle bir bölümle yani falan. Hani "yıllar önce vs." o şekilde başlayabilirdi. Tabii büyünün niye yapıldığı başta söylenmeyecek yine sonda ortaya çıkacak. Yine şu Wistan ve Brennus ile ilgili çocukluk kısımları. Tabii bunları istemek sözde kolay ama Wistan çocukluk arkadaşım diyeceğine biz bunu, okuduğumuz için bilseydik daha güzel olabilirdi diyorum. Bir bölüm Wistan'lar bir bölüm Axl'lar işlenip daha sonra bunları birleştirebilirdi. Neyse-2 bana hâlâeleştirilecek şeyi eleştirmiyormuşum gibi geliyor. Ama aklıma gelenler, söylemek istediklerim bunlar yani çoğunlukla. Normalde okumayacağım bir türdü. Ama bu kulüp vesilesiyle iyi oluyor okumak, bu türe fırsat vermek.

Gömülü Dev

Sonuç cümlesini ilk vererek başlayım yazıma, iyi bir kitaptı. Harika olmasa bile iyiydi yani, okurken sıkılmadan okudum. Okuyup okumamak hakkında şüpheleri olan varsa okumalarını tavsiye ederim.

Bana göre kitabın yaptığı en başarılı iş gizem unsuruydu. Hikayeyi okumamız için gereken merak unsurunu kitap oldukça iyi bir şekilde vermeyi başarıyordu. Diğer başarılı olduğu bir yön ise sis temasıydı. Okurlara sisin sebep olduğu şeyleri çok güzel bir şekilde aktarıyordu. Sakson - Briton çatışması da iyi işlenen yanlarından biriydi. Eh tabi az biraz tarih bilsem benim için çok daha keyifli olabilirdi ancak bu haliyle bile gayet keyifliydi briton sakson çatışmasını okumak. Genel olarak bir yolculuğu anlatan hikayeleri okumayı, izlemeyi, oynamayı sevdiğimden dolayı yolculuk konsepti de hoşuma gitti. Okurken kitaptan nedense bayağı bayağı halk hikâyesi tadı aldım. Bunun yanındakitabın yaptığı göndermeler ( anladığım kadarıyla ) gayet hoştu.

Kötü yönlerine, en azından benim açımdan eksi yönlerine bakarsak ilk sırada betimleme geliyor. Aynı anda Zaman Çarkı okumamdan dolayı mı yoksa başka bir nedenden mi bilmiyorum ama betimlemek çok kısır geldi bana. Ha öyle aşırı bir sıkıntı duymadım ama rahatsız etmedi de değil. Diğer bir eksi olarak karakterlerin isimlerinin aşırı kullanılması ve çok fazla diyalog içermesi oldu. Hani arada bire kitaba "şu diyalogları bir kes de azıcık soluklanalım." demedim değil.Karakterlerden neden olduğunu benim de kestiremediğim bir sebepten dolayı Beatrice'e ısınamadım ancak diğer karakterler gayet iyiydi.

Şuan fizik projesi ve İngilizce münazaraiçinde yazı yazdığımdan dolayi çok detaylı yazamadım, artık böyle kabul edersiniz inşallah.

Gömülü Dev

Her şey Axl Efendi'nin yaşadıkları köyde bir şeylerin yolunda gitmediğini fark etmesiyle başlıyor. Köyde yaşayanlar olayları unutuyordu, kendisinin de bir şeyleri unuttuğunu bilse de ne olduklarını hatırlayamıyor, bir türlü gömüldükleri yerdençıkaramıyordu. Bunu hayat arkadaşı Beatrice'e açması ve sonrasında Beatrice'in ona hak vermesiyle var olduğu konusunda bile tereddütettikleri oğullarını bulmak üzere yola koyuluyorlar.
Romanın, neredeyse genelinde kullanılan üslup, bu ilk bölümdeki müphem havayı roman boyunca taşıyor. Başlarda kahramanlarımıza sisin içinden bakıyoruz ancak yolculukları boyunca onları izlediğimiz bu sis dağılıyor ve sonudaysa her şey açıklağakavuşuyor.
Yolculuklarının ilk basamağunda karşılarına çıkan kayıkçı ve ihtiyar kadına ileride değineceğim için burada, sadece ihtiyar kadının bende ilk izlenimi sonucunda cadı olabileceği fikrini doğurduğunu ve bir aksiyonun yaşanacağına inandığımı belirtmekle yetineceğim. Tabi bu düşüncem boşa çıktı ve yanıldığım için memnun oldum.
Sonra sırasıyla tanıdığımız yardımcı kahramanlar Wistan, Edwin ve Gawain Efendiler hikayeye dahil oldu.
Wistan Efendi, onurlu, saygılı ve güçlü bir iradesi olan bir savaşçı olarak sunuldu. Masallardaki kurtarıcı rolüne bürünmüş bir karakter olduğunu düşünüyordum, hatta bu düşüncem Lord'un, Querig'i bir savaş aracı olarak kullanacağını ve bunu engellemek için görevlendirildiğini söylediğinde bu düşüncemi daha da sağlamlaştırmıştı. Romanda beklentimin tersinde sonuçlanan birkaç olaydan biri de budur.
Gelelim Edwin Efendi'ye. İlerde öfke ve kini taşıyacak ve bunu sonraki nesillere aktaracak kişi oldu. Şüphesiz, onun neslinin sonrasında da nasıl Saksonlar'dan kendileri çıktıysa Britonların içinden Wistan ve kendi gibilerinin doğmasını sağlayacak. Bu durumu, eskiden Axl Efendi'nin Gawain'e dediği cümle gayet ne açıklar, 'bugün yapılanlar bu nefret döngüsünü kırmış değil beyim, aksine, demire vurulmuş oldu'.
Gawain ise başlı başına ayrı bir hikayeydi. Günahları üstündeki zırh gibi ona ağır geliyor ve beraberinde her yere birlikte taşıyordu. Her ne kadar yaptıkları için mecbur olduğunu dile getirse de içten içe bunun acısını çektiğini belli ediyordu. Axl, Beatrice ve Edwin ile tünelde geçirdikleri zamanda, Beatrice'in kemikler üzerine düşündüklerini dile getirmesi üzerine, ona yöneltilmemiş olduğu halde Beatrice'in sözlerini kendi üstüne alıyor ve yaptıkları için haklı olduğunu dile getirmeye çabalıyordu.
Gawain diğer yardımcı karakterlerden farklı bir yerde tutuldu yazar tarafından. Kendisine ayrılmış ve psikolojisini en iyi şekildeaçıklamak için bilinçakışı tekniğiyle yazılmış iki bölüm var. Bunlardan ilkini daha değerli buluyorum. Gawain, Horace ile ilerlerken Wistan'ı ispiyonlamasının acısını onu onurlandıracak sözler söyleyerek azaltmaya yeltenirken hemen ardından dul kadınlarla diyoloğa giriyor. Kadınlar Gawain'i korkaklıkla suçlarken Querig'den dolayı hatıralarını unuttuklarını vekayıkçının onları geçirmediğinden yakınırlarken Gawain'in o sözünü söylüyor: Sizler ölü müsünüz, diri misiniz? Bunu söylemesinin nedeni onları yanlış anlaması ve belki de onları öç almak için gelen ruhlar sanmasıdır. Yanlış anlaşılmayı doğuran sebep Kayıkçı. Gawain, dulların bahsettiği Kayıkçı'yı Kharon yani Yunan Mitleri'ndeki ölüleriyeraltı dünyasına götüren kayıkçı sandığını düşünüyorum. Yine bu bölümün sonunda 'mutlu mesut bineceğim' derken görevini yerine getirdikten sonra ölümü arzuladığı fikrine kapılıyorum.
Axl ve Beatrice ise yolculuk boyunca anılarını ağır ağır geri kazanıyorlar. Bu iki karakter ile Wistan ve Gaeain diğer unutanlardan farklı noktadalar. Wistan esas görevini ve sonrasında olacakları açıklamasının ardından güçlü bir iradeye sahip olduğu için bh göreve seçildiğini anlatıyor ve Querig'in nefesinden diğer savaşçılara göre daha az etkilenebileceğini imaediyor. Burada önemli gördüğüm kısım bu cümlede yatıyor. Bu dörtlü güçlü iradelere sahip kişiler, yolculuk boyunca bunu gördük; unuttukları aslında unutmayı istedikleri hatıralar. Bu yüzden ötekilerden ayrı yerdeler. Gawain, Axl'ı unuttu çünkü Axl ona günahlarını hatırlatıyordu; Wistan, Axl'ı unuttu çünkü Axl ona merhameti(ki buna Axl'la ayrılmadan önce söylüyordu) hatırlatıyordu; Axl halka ihanetiniyle birlikte Beatrice ile birbirlerine kızgınlıklarını ve buna sebep olan oğullarını unutmuşlardı, çünkü birbirlerine olan sevgileri onlar için en değerli şeydi. Querig'in nefesi sevgiyi bile unutturuyordu: Edwin'in teyzesi Edwun'i; tepede karşılaştıkları çocukların ebeveynleri de onlarıunutmuşlardı. Axl ve Beatrice'in ise ömür boyu bakiydi.
Hikaye güzel ve merak dolu başladı. İlerledikçe merakım arttı bir noktada düşer gibi oldu, sinra tekrar toparlandı. Gawain öldü ve meğer ejderhayı korumakla yükümlüymüş; Wistan ileride gerçekleşecek öfke dalgasının haberini verdi ve çiftin diyarı terk etmelerini istedi. İşte bu noktada ne olur derken önceden karşılaştıkları kayıkçıyla tekrar karşılaştılar. O adaya gideceklerdi. Birbirlerini gerçekten seven çiftlerin beraber yaşayabildikleri bir ada. Peki neden bu ada böyle. Ben orada da bir ejderhanın uyuduğunu düşünüyorum ve nefesi aynı Querig gibi hatıraları unutturuyor. Yukarıda dörtlünün güçlü iradeleri sayesinde hatırlamak istemediklerini unuttuklarını yazdım. Hatırlamak istediklerini ise hiçbir zaman unutmuyorlardı: Gawain görevini; Wistan görevini ve öfkesini ve Axl ve Beatrice birbirlerine olan sevgilerini. Ancak bu konudan yani adada bir ejderha olduğundan emin değilim.
Sonu ucu açık bırakılarak bitirildi. Düşüncem, karşıya beraber geçtikleri yönünde zira, bunu karşıt gelecek herhangi bir görüş aklından geçirmedi Kayıkçı ve dönüp alacağını bildirdi. Axl, Beatrice'e 'ben şimdi gidip barışayım onunla' demesi üzerine Kayıkçı üstüne alınıp şaşırdı. Oysa Axl Efendi'nin barışmak istediği kendisiydi. Kayıkçı kendi için dönene kadar Axl Efendi, sahilde kendisiyle yani Gömülü Dev ile barışacaktı.

Romanı beğendim hatta beğenmediğim bir yer aklıma gelmiyor ve yazarın başka kitaplarını da okumayı düşünüyorum.
 
Benim kafama takılan kısım Kayıkçı. Neden çiftlerin birlikte geçmelerine o karar veriyor. Sıradan insan gibi davranıyor, hatta son bölümde onun düşüncelerini okuyoruz ancak yetkisi insanüstü gibi. Bu yüzden ölülerin kayıkçısı demek istiyorum; bu sefer de bu adamın sıradan insan gibi davranışlarını hatırlıyorum. Hem ölülerin kayıkçısıysa Beatrice'in ve Axl'ın öldükleri anlamına mı gelir?
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık