Dishonored
Yönetmen: Raphaël Colantonio, Dinga Bakaba
Tür: Aksiyon, Macera, Gizlilik
Çıkış Yılı: 2012
Platform: PlayStation, Xbox, Microsoft Windows
Yayınlayan/Geliştiren: Bethesda/Arkane Studios
İnceleme
Hikayemizin ana karakteri bir asker ve aynı zamanda Kraliçe'nin özel koruması olan Corvo Attano, bizzat Kraliçe tarafından şehri içten içe çürüten veba hastalığına çare bulabilmesi için başka şehirlere gönderilmiş ve Kraliçe'ye raporunu çok geç olmadan sunabilmek için geri dönmesi beklenen tarihten iki gün önce şehre geri dönmüştür. Corvo raporunu teslim edebilmek için hiç vakit kaybetmeden Kraliçe'nin yanına gider. Görüşmeleri esnasında, özel güçleri olan suikastçılar Kraliçe'yi öldürür ve kızı Emily'i yanlarına alıp ortadan kaybolurlar.
Kraliçe'nin cesedinin yanında sadece Corvo kaldığı için, olay yerine gelen herkes Kraliçe'yi Corvo'nun öldürdüğünü düşünür. Corvo bunun üzerine hain ilan edilir ve rütbesi sökülür. İdam edilmek üzere hapse yollanır. Ama Corvo'nun Kraliçe'yi öldürmediği, ona tuzak kurulduğunu düşünen bazı kişiler hapisten kaçmasına yardım eder. Bu arkadaşlar da ölen Kraliçe'lerine bağlı, sadık adamlardır. Kraliçenin kızı Emily'nin tahta geçmesini istemektedirler. İşte hikayemiz de tam burada başlıyor. Amacımız Kraliçe'nin intikamını almak ve kızı Emily'i kurtarmak.
Hikayenin klişe olduğunu, basit bir hikaye gibi göründüğünü düşünebilirsiniz fakat işin aslı öyle değil. Basit gibi görünen ama iyice derinlere doğru inen bir hikayesi var. İşte bu yüzden sizi tam anlamıyla içine çekiyor hikaye. Oyun içerisinde çeşitli notların yanı sıra 50’den fazla kitap bulunmakta ve evrene dair çeşitli bilgiler içermekte. Bunları okumak kesinlikle oyun hakkında daha iyi bir fikir sahibi olmamıza yardımcı oluyor. Hikayemizin geçtiği şehrin ismi Dunwall. Dunwall yapımcılar tarafından çok sevilen, buhar gücü teknolojisine dayalı Steampunk tarzında tasarlanmış. Dunwall tasarlanırken, Victoria döneminin Londra'sı ve Edinburgh örnek alınmış. Giyim, kuşam vb. her şey o döneme ait.
Dishonored, veba salgının yaşandığı distopik bir orta çağ evreninde geçiyor. Bu sebeple de atmosfer biraz karanlık ve boğucu. Fakat gizlilik ve suikast teması ön planda olduğu için bu atmosfere uyum sağlamak zor olmuyor. Oyunun tasarımın dilinin de bu uyuma katkı sağladığı söylenebilir. Atmosfer ile beraber birleşince yaratılan dünyanın size daha çok geçmesini sağlıyor.
Hikâye, başından sonuna kadar bütünlüğünü koruyor, gereksiz görevler içermiyor. Her bölümde farklı bir olay gerçekleşiyor ve bu olaylar, bir sonraki bölümde yaşanacak olayları etkileyebiliyor. Oynanış temposu hiç düşmüyor. Ortalama uzunlukta süren bir hikâyeden sonra oyun sonlanıyor. Yaklaşık 12 saat süren bir hikaye modu mevcut.
Oynanış kısmı hiç şüphesiz bu oyunun en güçlü yanı. Oynanıştaki çeşitlilik, oyunu birçok farklı şekilde oynamanıza olanak sağlıyor. En sık kullandığımız özelliklerden birisi olan Blink yani ışınlanma özelliği, oynanışa yüksek miktarda akıcılık ve mobilite katıyor.
Oyundaki silahlarınızdan ve yapabileceklerinizden bahsedelim. Sağ elinizde her zaman kılıcınızı taşıyorsunuz. Yakın dövüşteki en büyük dostunuz kılıcınız. Sol elinizde duracak silahlarınız veya güçleriniz ise epey çeşitli. Silah olarak arbalet, tabanca, el bombası, yapışkan bomba, mayın gibi seçenekleriniz var. Arbaletiniz için normal oklar, uyku okları ve patlayıcı oklar takabiliyorsunuz. Tabancanız için de normal mermi ve patlayıcı mermi gibi seçenekleriniz var.
Piero Joplin sayesinde bu silahlarınızı geliştirebiliyorsunuz. Daha iyi nişan alma, daha fazla cephane, daha hızlı mermi doldurma gibi geliştirmeler yapmanız mevcut. Ayrıca koşarken daha sessiz olmanızı sağlayan, maskenizle daha yakını görebilmenizi sağlayan, zırhınızı daha dayanıklı hale getiren geliştirmeleri de Piero yapabiliyor. Görevlerde bulduğunuz planları ona getirmeniz yeterli.
Bunların yanında, özel yeteneklerimiz de bulunuyor. Yukarıda bahsettiğim Blink özelliğinin yanında, zamanı durdurabildiğimiz Bend Time, yerden fareler çıkartabildiğimiz Devouring Swarm, düşmanların zihnini kontrol edebildiğimiz Possession gibi birçok farklı yetenek mevcut. Her bölümde topladığımız rünlerle bu yetenekleri açıp geliştirebiliyoruz. Yeteneklerin kullanımı da oyuncuya bırakılmış, isterseniz bütün yetenekleri kullanabilirsiniz veya hiçbirini kullanmayabilirsiniz. Oynanış özgürlüğü ve çeşitliliği de buradan kaynaklanıyor.
Görevler gayet güzel tasarlanmış. Hiçbir bölümü oynarken sıkıldığımı hatırlamıyorum. Bazı NPC’lerden alabileceğiniz yan görevler de mevcut. Yan görevler birbirini tekrar etmiyor ve iyi oluşturulmuş. Bazen görevdeyken bir şey keşfettiğinizde karşınıza çıkıyor, bazen göreve gitmeden herhangi bir kişi ricada da bulunabiliyor. Bu görevleri yaptığınız taktirde ödül olarak para veya rün kazanmanın yanında, bulunduğumuz görevi kolaylaştıracak bir kısa yol tarzı ödüller de kazanabiliyoruz.
Etrafta araştırma yapmak ise oyuncuya bir çok avantaj sağlıyor, etraftan topladığımız bozukluklar sayesinde ekipmanlarımızı geliştirebiliyor ve yeni ekipmanlar edinebiliyoruz. Çeşitli yerlerde bulduğumuz rünler karakterimizi geliştirme konusunda önemli rol oynuyorlar. Geliştirme seçenekleri her ne kadar çok çeşitli olmasa da oynanışı kolaylaştırma ve farklılaştırma konusunda yararlılar.
Oynanış konusunda tamamen serbest bırakmışlar bizleri yapımcılar. İsterseniz herkesi biçerek, katliam yaparak ilerleyin veya gizlice kimseye görünmeden ve kimseye öldürmeden görevlerinizi tamamlayarak oyunun zevkini iki katına çıkarın. Yanlış duymadınız, oyunu kimseyi öldürmeden bitirmeniz mümkün. Veya hedefinizi birçok şekilde öldürebilmeniz. Zehir, silahlı saldırı, kılıçla suikast, kaza süsü verme, patlatıcı kullanma, düşmanlarınızı birbirine kırdırma vb. gibi bir çok yol mevcut.
Bölüm tasarımları başarılı ve geniş bu yüzden oyuncuyu bir yola mahkum etmiyor, oyuncunun kendi yolunu çizmesine olanak sağlıyor ve planını belirlemesi için seçenekler sunuyor, ilerleyişin oyuncuya bırakılması gerçekten güzel olmuş. İster çatılardan bir hayalet gibi, isterseniz de yerin altından sessizce ilerleyen bir yılan gibi hareket edebilirsiniz.
Bölüm tasarımlarının bize sağladığı avantajların yanında sahip olduğumuzu çeşitli ekipmanlar ve özel güçler sayesinde yolumuzu işgal eden düşmanlarını sessizce ortadan kaldırmakta mümkün. Gizli ilerlemek için bir çok yolumuz ve kendi yolumuzu yaratmak için bir çok olanağımız var.
Bazı öldürme yollarınız görevlere bağlı olmuş. Yani sadece bir görev için geçerli olabiliyor bazıları. Bu pek hoşuma gitmedi açıkçası. Yine de bu oyundaki öldürme çeşitliliğini kısıtlamıyor. Oyunu uzun saatler oynamış ve birden fazla kez bitirmiş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu oyunu gizlilik temalı oynarsanız çok daha zevk alacağınıza emin olabilirsiniz.
Oyunun sonunun da yapacağınız katliama göre değişeceğini belirtmiş olayım. Eğer önünüze geleni öldürüp, mutlu son arıyorsanız yanlış geldiniz. Veba olayı var hatırlarsanız, kimseye dalaşmadan gitmeniz lazım ki oyun mutlu son ile sona erebilsin. Oyunun teması gizlilik üzerine nihayetinde. Mecburen de olsa bir suikastçı oluyorsunuz, aranan bir adamsınız, başınızda bir ödül var ve ulu orta yerlerde herkese dalarak oynayıp, oyunu bu şekilde bitirmenin temaya pek uyacağını düşünmüyorum. Tabi sonrasında bu şekilde oyunu oynamanın keyfide bir farklı oluyor. Youtube'da özellikle harika kombolar çıkaran insanların videoları var.
Dishonored gizlilik temasının hakim olduğu bir oyun olsa da, oyuncuya iyi bir aksiyon da sunmakta ve bu aksiyonu farklı ve dinamik bir dövüş sistemi ile desteklemekte. Düşmanlarınıza bam güm girmek pek mümkün değil. Sizin düşmanlarınıza karşı gard aldığınız gibi düşmanlarınız da size karşı gard almaktalar ve bu gardı düşürmek sandığınız kadar kolay değil, karşı karşıya geçen mücadeleler de şansınız neredeyse düşmanınızla eşit fakat düşmanınızın bir açığını bulduğunuz an onu öldürmek oldukça kolay. Dövüş sisteminin esnek ve dinamik olması, her mücadeleyi farklı kılıyor ve bu da oyuncuya iyi bir aksiyon deneyimi sunuyor.
Böyle bir oynanışı olan oyun için de kolay demek yanlış olabilir fakat kesinlikle zor değil. Bazı bölümlerde zorlanabilirsiniz fakat birçok farklı yol olduğundan bir şekilde o bölümü geçebiliyorsunuz. Eğer oyunun mekaniklerini anlarsanız, hiç adam öldürmeden veya hiç kimseye görünmeden bile rahatça bölümleri geçebilirsiniz ki zaten bunlara özel başarımlar da mevcut.
Hazır bu konuya değinmişken, oyundaki kaos olayından da bahsetmek istiyorum. Gizli gitmek veya herkesi öldürüp ilerlemek oyunun gidişatını değiştiriyor. Örneğin, kimseyi öldürmeden gizli bir şekilde ilerlerseniz kaos seviyeniz düşük oluyor ve böylece bir sonraki bölümlerde daha az düşmanla karşılaşıyorsunuz. Ama herkesi öldürerek ilerlerseniz kaos seviyeniz yüksek oluyor ve düşman sıklığı artıyor.
DLC'ler birkaç yeni mekanik eklemekle beraber ana hikâyeyi başka açılardan görmenizi ve hikâyenin tamamlandığını hissetmenizi sağlıyor. Bu sebeple ana hikâyeyi bitirdikten sonra The Knife of Dunwall ve The Brigmore Witches isimli iki DLC’ye kesinlikle bir şans vermenizi tavsiye ederim. Eğer The Knife of Dunwall’ı oynadıysanız oradaki seçimlerinizi, kaos seviyenizi ve eşyalarınızı ikinci DLC'ye aktarabildiğinizi de ekleyeyim.
Grafiklere gelirsek çoğu kişi beğenmese bile ben o kadar kötü olduğunu düşünmüyorum. Üst düzey bir iş var diyemem fakat sanat tarzını bir hayli beğeniyorum. Realist bir grafik tarzından daha çok stilize edilmiş bir görsellik var karşımızda. Çevrede detay olarak bazı eksiklikler olsa da bunun 10 senelik bir oyun olduğunu hesaba katarsak kabul edilebilir bir seviyede olduğunu söyleyebilirim. Atmosferi yansıtma konusunda başarılı bir iş çıkarılmış.
Seslendirmeler gayet kaliteli. Karakterlerin konuşması gerçekten çok uyumlu ve düzgün olmuş. Karakter modellemeleri de gayet başarılı. Yalnız karakterlerde bir süre sonra aynı yüzü görmek biraz can sıkabiliyor. Atmosfere ve ambiyansa diyecek bir şey yok zaten. Kendinizi o dönemin içinde hissediyorsunuz adeta. Estetik açıdan göze hoş gelen birçok kareye rastlamanız mümkün.
Oyunun ses efektlerini ve müziklerini ise maalesef çok sevemedim. Özellikle de ses efektleri bir süre sonra kalitesiz gelmeye başlıyor. Oyunun çıktığı döneme göre değerlendirecek olursak belki ortalama seviyede diyebiliriz ama günümüze göre zayıf kalıyor. Aynı şekilde müziklere de bayıldığımı söyleyemeyeceğim. Zaten oyunda ki müzik sayısı bir hayli az. Güzel müzikler var elbette ama bana soracak olursanız o atmosferi daha iyi hissettirmeleri de mümkündü. Oyunun sonundaki müzik ve her askerin ıslıkla söylediği The Drunken Whaler şarkısı hoşuma gitti diyebilirim.
Toparlarsak Dishonored farklı ve entrikalar ile dolu olan hikayesi, hafızalarda yer edinen ilginç karakterleri, derin ve güzel olan evreni, oyuncuya sunduğu zengin ilerleyiş seçenekleri, kendine has mekanikleri ve etkileyici atmosferiyle kendi türünde eşine pek sık rastlanmayan bir oyun. Bu sebeple oynanmak için en azından bir şansı kesinlikle hak ediyor. Günümüzde de hâlâ oynanabilir durumda ve kolay kolay da eskimeyeceğini düşünüyorum. Ayrıca bitirdikten sonra da tekrar oynama isteği uyandıracak bir yapım olduğuna inanıyorum. Böylece her zamanki gibi incelemeyi buraya kadar okuyan herkesin gözlerinden öperek noktalıyorum.
Yönetmen: Raphaël Colantonio, Dinga Bakaba
Tür: Aksiyon, Macera, Gizlilik
Çıkış Yılı: 2012
Platform: PlayStation, Xbox, Microsoft Windows
Yayınlayan/Geliştiren: Bethesda/Arkane Studios
İnceleme
Hikayemizin ana karakteri bir asker ve aynı zamanda Kraliçe'nin özel koruması olan Corvo Attano, bizzat Kraliçe tarafından şehri içten içe çürüten veba hastalığına çare bulabilmesi için başka şehirlere gönderilmiş ve Kraliçe'ye raporunu çok geç olmadan sunabilmek için geri dönmesi beklenen tarihten iki gün önce şehre geri dönmüştür. Corvo raporunu teslim edebilmek için hiç vakit kaybetmeden Kraliçe'nin yanına gider. Görüşmeleri esnasında, özel güçleri olan suikastçılar Kraliçe'yi öldürür ve kızı Emily'i yanlarına alıp ortadan kaybolurlar.
Kraliçe'nin cesedinin yanında sadece Corvo kaldığı için, olay yerine gelen herkes Kraliçe'yi Corvo'nun öldürdüğünü düşünür. Corvo bunun üzerine hain ilan edilir ve rütbesi sökülür. İdam edilmek üzere hapse yollanır. Ama Corvo'nun Kraliçe'yi öldürmediği, ona tuzak kurulduğunu düşünen bazı kişiler hapisten kaçmasına yardım eder. Bu arkadaşlar da ölen Kraliçe'lerine bağlı, sadık adamlardır. Kraliçenin kızı Emily'nin tahta geçmesini istemektedirler. İşte hikayemiz de tam burada başlıyor. Amacımız Kraliçe'nin intikamını almak ve kızı Emily'i kurtarmak.
Hikayenin klişe olduğunu, basit bir hikaye gibi göründüğünü düşünebilirsiniz fakat işin aslı öyle değil. Basit gibi görünen ama iyice derinlere doğru inen bir hikayesi var. İşte bu yüzden sizi tam anlamıyla içine çekiyor hikaye. Oyun içerisinde çeşitli notların yanı sıra 50’den fazla kitap bulunmakta ve evrene dair çeşitli bilgiler içermekte. Bunları okumak kesinlikle oyun hakkında daha iyi bir fikir sahibi olmamıza yardımcı oluyor. Hikayemizin geçtiği şehrin ismi Dunwall. Dunwall yapımcılar tarafından çok sevilen, buhar gücü teknolojisine dayalı Steampunk tarzında tasarlanmış. Dunwall tasarlanırken, Victoria döneminin Londra'sı ve Edinburgh örnek alınmış. Giyim, kuşam vb. her şey o döneme ait.
Dishonored, veba salgının yaşandığı distopik bir orta çağ evreninde geçiyor. Bu sebeple de atmosfer biraz karanlık ve boğucu. Fakat gizlilik ve suikast teması ön planda olduğu için bu atmosfere uyum sağlamak zor olmuyor. Oyunun tasarımın dilinin de bu uyuma katkı sağladığı söylenebilir. Atmosfer ile beraber birleşince yaratılan dünyanın size daha çok geçmesini sağlıyor.
Hikâye, başından sonuna kadar bütünlüğünü koruyor, gereksiz görevler içermiyor. Her bölümde farklı bir olay gerçekleşiyor ve bu olaylar, bir sonraki bölümde yaşanacak olayları etkileyebiliyor. Oynanış temposu hiç düşmüyor. Ortalama uzunlukta süren bir hikâyeden sonra oyun sonlanıyor. Yaklaşık 12 saat süren bir hikaye modu mevcut.
Oynanış kısmı hiç şüphesiz bu oyunun en güçlü yanı. Oynanıştaki çeşitlilik, oyunu birçok farklı şekilde oynamanıza olanak sağlıyor. En sık kullandığımız özelliklerden birisi olan Blink yani ışınlanma özelliği, oynanışa yüksek miktarda akıcılık ve mobilite katıyor.
Oyundaki silahlarınızdan ve yapabileceklerinizden bahsedelim. Sağ elinizde her zaman kılıcınızı taşıyorsunuz. Yakın dövüşteki en büyük dostunuz kılıcınız. Sol elinizde duracak silahlarınız veya güçleriniz ise epey çeşitli. Silah olarak arbalet, tabanca, el bombası, yapışkan bomba, mayın gibi seçenekleriniz var. Arbaletiniz için normal oklar, uyku okları ve patlayıcı oklar takabiliyorsunuz. Tabancanız için de normal mermi ve patlayıcı mermi gibi seçenekleriniz var.
Piero Joplin sayesinde bu silahlarınızı geliştirebiliyorsunuz. Daha iyi nişan alma, daha fazla cephane, daha hızlı mermi doldurma gibi geliştirmeler yapmanız mevcut. Ayrıca koşarken daha sessiz olmanızı sağlayan, maskenizle daha yakını görebilmenizi sağlayan, zırhınızı daha dayanıklı hale getiren geliştirmeleri de Piero yapabiliyor. Görevlerde bulduğunuz planları ona getirmeniz yeterli.
Bunların yanında, özel yeteneklerimiz de bulunuyor. Yukarıda bahsettiğim Blink özelliğinin yanında, zamanı durdurabildiğimiz Bend Time, yerden fareler çıkartabildiğimiz Devouring Swarm, düşmanların zihnini kontrol edebildiğimiz Possession gibi birçok farklı yetenek mevcut. Her bölümde topladığımız rünlerle bu yetenekleri açıp geliştirebiliyoruz. Yeteneklerin kullanımı da oyuncuya bırakılmış, isterseniz bütün yetenekleri kullanabilirsiniz veya hiçbirini kullanmayabilirsiniz. Oynanış özgürlüğü ve çeşitliliği de buradan kaynaklanıyor.
Görevler gayet güzel tasarlanmış. Hiçbir bölümü oynarken sıkıldığımı hatırlamıyorum. Bazı NPC’lerden alabileceğiniz yan görevler de mevcut. Yan görevler birbirini tekrar etmiyor ve iyi oluşturulmuş. Bazen görevdeyken bir şey keşfettiğinizde karşınıza çıkıyor, bazen göreve gitmeden herhangi bir kişi ricada da bulunabiliyor. Bu görevleri yaptığınız taktirde ödül olarak para veya rün kazanmanın yanında, bulunduğumuz görevi kolaylaştıracak bir kısa yol tarzı ödüller de kazanabiliyoruz.
Etrafta araştırma yapmak ise oyuncuya bir çok avantaj sağlıyor, etraftan topladığımız bozukluklar sayesinde ekipmanlarımızı geliştirebiliyor ve yeni ekipmanlar edinebiliyoruz. Çeşitli yerlerde bulduğumuz rünler karakterimizi geliştirme konusunda önemli rol oynuyorlar. Geliştirme seçenekleri her ne kadar çok çeşitli olmasa da oynanışı kolaylaştırma ve farklılaştırma konusunda yararlılar.
Oynanış konusunda tamamen serbest bırakmışlar bizleri yapımcılar. İsterseniz herkesi biçerek, katliam yaparak ilerleyin veya gizlice kimseye görünmeden ve kimseye öldürmeden görevlerinizi tamamlayarak oyunun zevkini iki katına çıkarın. Yanlış duymadınız, oyunu kimseyi öldürmeden bitirmeniz mümkün. Veya hedefinizi birçok şekilde öldürebilmeniz. Zehir, silahlı saldırı, kılıçla suikast, kaza süsü verme, patlatıcı kullanma, düşmanlarınızı birbirine kırdırma vb. gibi bir çok yol mevcut.
Bölüm tasarımları başarılı ve geniş bu yüzden oyuncuyu bir yola mahkum etmiyor, oyuncunun kendi yolunu çizmesine olanak sağlıyor ve planını belirlemesi için seçenekler sunuyor, ilerleyişin oyuncuya bırakılması gerçekten güzel olmuş. İster çatılardan bir hayalet gibi, isterseniz de yerin altından sessizce ilerleyen bir yılan gibi hareket edebilirsiniz.
Bölüm tasarımlarının bize sağladığı avantajların yanında sahip olduğumuzu çeşitli ekipmanlar ve özel güçler sayesinde yolumuzu işgal eden düşmanlarını sessizce ortadan kaldırmakta mümkün. Gizli ilerlemek için bir çok yolumuz ve kendi yolumuzu yaratmak için bir çok olanağımız var.
Bazı öldürme yollarınız görevlere bağlı olmuş. Yani sadece bir görev için geçerli olabiliyor bazıları. Bu pek hoşuma gitmedi açıkçası. Yine de bu oyundaki öldürme çeşitliliğini kısıtlamıyor. Oyunu uzun saatler oynamış ve birden fazla kez bitirmiş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu oyunu gizlilik temalı oynarsanız çok daha zevk alacağınıza emin olabilirsiniz.
Oyunun sonunun da yapacağınız katliama göre değişeceğini belirtmiş olayım. Eğer önünüze geleni öldürüp, mutlu son arıyorsanız yanlış geldiniz. Veba olayı var hatırlarsanız, kimseye dalaşmadan gitmeniz lazım ki oyun mutlu son ile sona erebilsin. Oyunun teması gizlilik üzerine nihayetinde. Mecburen de olsa bir suikastçı oluyorsunuz, aranan bir adamsınız, başınızda bir ödül var ve ulu orta yerlerde herkese dalarak oynayıp, oyunu bu şekilde bitirmenin temaya pek uyacağını düşünmüyorum. Tabi sonrasında bu şekilde oyunu oynamanın keyfide bir farklı oluyor. Youtube'da özellikle harika kombolar çıkaran insanların videoları var.
Dishonored gizlilik temasının hakim olduğu bir oyun olsa da, oyuncuya iyi bir aksiyon da sunmakta ve bu aksiyonu farklı ve dinamik bir dövüş sistemi ile desteklemekte. Düşmanlarınıza bam güm girmek pek mümkün değil. Sizin düşmanlarınıza karşı gard aldığınız gibi düşmanlarınız da size karşı gard almaktalar ve bu gardı düşürmek sandığınız kadar kolay değil, karşı karşıya geçen mücadeleler de şansınız neredeyse düşmanınızla eşit fakat düşmanınızın bir açığını bulduğunuz an onu öldürmek oldukça kolay. Dövüş sisteminin esnek ve dinamik olması, her mücadeleyi farklı kılıyor ve bu da oyuncuya iyi bir aksiyon deneyimi sunuyor.
Böyle bir oynanışı olan oyun için de kolay demek yanlış olabilir fakat kesinlikle zor değil. Bazı bölümlerde zorlanabilirsiniz fakat birçok farklı yol olduğundan bir şekilde o bölümü geçebiliyorsunuz. Eğer oyunun mekaniklerini anlarsanız, hiç adam öldürmeden veya hiç kimseye görünmeden bile rahatça bölümleri geçebilirsiniz ki zaten bunlara özel başarımlar da mevcut.
Hazır bu konuya değinmişken, oyundaki kaos olayından da bahsetmek istiyorum. Gizli gitmek veya herkesi öldürüp ilerlemek oyunun gidişatını değiştiriyor. Örneğin, kimseyi öldürmeden gizli bir şekilde ilerlerseniz kaos seviyeniz düşük oluyor ve böylece bir sonraki bölümlerde daha az düşmanla karşılaşıyorsunuz. Ama herkesi öldürerek ilerlerseniz kaos seviyeniz yüksek oluyor ve düşman sıklığı artıyor.
DLC'ler birkaç yeni mekanik eklemekle beraber ana hikâyeyi başka açılardan görmenizi ve hikâyenin tamamlandığını hissetmenizi sağlıyor. Bu sebeple ana hikâyeyi bitirdikten sonra The Knife of Dunwall ve The Brigmore Witches isimli iki DLC’ye kesinlikle bir şans vermenizi tavsiye ederim. Eğer The Knife of Dunwall’ı oynadıysanız oradaki seçimlerinizi, kaos seviyenizi ve eşyalarınızı ikinci DLC'ye aktarabildiğinizi de ekleyeyim.
Grafiklere gelirsek çoğu kişi beğenmese bile ben o kadar kötü olduğunu düşünmüyorum. Üst düzey bir iş var diyemem fakat sanat tarzını bir hayli beğeniyorum. Realist bir grafik tarzından daha çok stilize edilmiş bir görsellik var karşımızda. Çevrede detay olarak bazı eksiklikler olsa da bunun 10 senelik bir oyun olduğunu hesaba katarsak kabul edilebilir bir seviyede olduğunu söyleyebilirim. Atmosferi yansıtma konusunda başarılı bir iş çıkarılmış.
Seslendirmeler gayet kaliteli. Karakterlerin konuşması gerçekten çok uyumlu ve düzgün olmuş. Karakter modellemeleri de gayet başarılı. Yalnız karakterlerde bir süre sonra aynı yüzü görmek biraz can sıkabiliyor. Atmosfere ve ambiyansa diyecek bir şey yok zaten. Kendinizi o dönemin içinde hissediyorsunuz adeta. Estetik açıdan göze hoş gelen birçok kareye rastlamanız mümkün.
Oyunun ses efektlerini ve müziklerini ise maalesef çok sevemedim. Özellikle de ses efektleri bir süre sonra kalitesiz gelmeye başlıyor. Oyunun çıktığı döneme göre değerlendirecek olursak belki ortalama seviyede diyebiliriz ama günümüze göre zayıf kalıyor. Aynı şekilde müziklere de bayıldığımı söyleyemeyeceğim. Zaten oyunda ki müzik sayısı bir hayli az. Güzel müzikler var elbette ama bana soracak olursanız o atmosferi daha iyi hissettirmeleri de mümkündü. Oyunun sonundaki müzik ve her askerin ıslıkla söylediği The Drunken Whaler şarkısı hoşuma gitti diyebilirim.
Toparlarsak Dishonored farklı ve entrikalar ile dolu olan hikayesi, hafızalarda yer edinen ilginç karakterleri, derin ve güzel olan evreni, oyuncuya sunduğu zengin ilerleyiş seçenekleri, kendine has mekanikleri ve etkileyici atmosferiyle kendi türünde eşine pek sık rastlanmayan bir oyun. Bu sebeple oynanmak için en azından bir şansı kesinlikle hak ediyor. Günümüzde de hâlâ oynanabilir durumda ve kolay kolay da eskimeyeceğini düşünüyorum. Ayrıca bitirdikten sonra da tekrar oynama isteği uyandıracak bir yapım olduğuna inanıyorum. Böylece her zamanki gibi incelemeyi buraya kadar okuyan herkesin gözlerinden öperek noktalıyorum.