Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

[İnceleme] Oyun İncelemeleri

Kahraman Baykuş sitesinin yazıları sağlam oluyor gerçekten, forumuna üyeyim bende.
Çok teşekkürler. O serinin devamı gelecek
Yaklaşık 6-7 bölümde bitecek

Biraz da Hornet oyunu için bekliyorum yani devamı.


Bu arada benim yazı oyun incelemesi değil oyun evreni ve lore'una dair. Oyun da inceleyecek bir şey yok zira Metroidvania ve 2D Soulslike/Platformer türleri için yeni standartları belirleyen bir oyundu. Değil yakın zamanın tüm zamanların en iyi oyunlarından biri. Yapımcıların oyunu çok popüler olduktan sonra bile çok ucuz tutmaları ve tüm DLC'leri bedava vermeleri de ayrı bir güzellikti. Her şeyiyle harika bir şeydi.

Keşke hakkında ki her şeyi unutsam da hiç bir şey bilmeden tekrar oynayabilsem diyeceğim tek oyundur.
 
Sekiro: Shadows Die Twice

Yönetmen:
Hidetaka Miyazaki

Tür: Aksiyon, Macera, Gizlilik

Çıkış Yılı: 2019

Platform: PlayStation, Xbox, Microsoft Windows, Stadia

Yayınlayan/Geliştiren: From Software



İnceleme

Sekiro: Shadow Die Twice, 2019 yılında “Game of the Year ödülünü almış bir aksiyon, gizlilik ve macera oyunu. Kimileri tarafından en zor souls oyunu olarak görülse de bir süre sonra aslında o kadar da zor olmadığını fark ediyorsunuz. Oyun, defalarca ölmek üzerine kurulu. Oyunu birden fazla kez bitirmiş biri olarak şunu söyleyebilirim ki, her oynayışımda oyun daha da kolaylaştı benim için. Oynadığım en iyi oyunlar arasına aldığım bu oyun hakkında bir inceleme yazısı yazmak istiyordum. Kısmet bugüneymiş.

Hikayemiz 1500’lü yılların sonunda Japonya’da savaş döneminde (Sengoku dönemi) geçiyor. Isshin Ashina, yaptığı darbe sonucunda diyarı ele geçiriyor. Diyarın ismi de Ashin oluyor. Savaşta her şeyini kaybetmiş bir çocuk, Owl takma isimli bir usta shinobi tarafından evlat ediniliyor. Bu çocuk, Owl tarafından shinobi olmak için eğitiliyor ve Wolf takma adını alıyor.

Divine Hei olarak adlandırılan efendimiz Kuro, kadim bir soyun son üyesidir ve kanı ölümsüzlüğün sırrına sahiptir. Darbeden yaklaşık 20 yıl sonra zayıflayan Ashina’yı ayakta tutmak isteyen Genichiro Ashina (Isshin Ashina’nın torunu), Kuro’nun kanını kullanmak için onu tutsak alıyor. Wolf, efendisini kurtarmak için yola çıkarken Genichiro ile karşılaşıyor ve bu karşılaşmada sol kolunu kaybediyor. Bu esnada bayılan Wolf, kendine geldiğinde kesik kolunun yerinde bir “Prosthetic Arm” yani “Protez Kol” olduğunu görüyor. Bu sebeple de karakterimiz “Sekiro” yani Japoncadaki anlamı ile “Tek Kollu Kurt” olarak anılıyor. Sekiro’nun amacı ise Iron Code’a sadık kalarak efendisini kurtarmak ve korumak.

Sekiro, bir soulsborne oyunu olduğu için çok hikaye odaklı bir oyun denemez. Yine de kendi türündeki diğer oyunlara kıyasla daha iyi bir hikaye barındırdığını söyleyebilirim. Olay örgüsünden daha çok lore ağır basan bir yazımı var. Hikayeyi daha iyi anlayabilmek için item açıklamalarını okumalı, diyaloglara önem vermeli ve üzerine düşünmelisiniz.

Her şeyden evvel katana kullanma hissinden bahsetmek istiyorum. Kılıcınızın gerçekten düşmanlarınızı kesen ve delen bir alet olduğu hissini veren daha iyi bir oyun görmedim. Posture'lerini kırdıktan sonra kılıcınızı bir kere olsun düşmana indirmeniz yeterli. Kılıç düşmanın etine girdiğinde çıkan kanlar, çıkan sesler ve animasyonlarla oluşan tatmin hissi ise bambaşka.

Sekiro From Software'in diğer şaheser serisi Dark Souls oyunlarının aksine kaçmak değil yapılan atakları karşılamak üzerine kurulu bir oyun. Dark Souls'da bir rakip atak yaptığında çok yüksek ihtimal takla atarak o saldırıdan kaçmaya çalışırsınız, ancak Sekiro'da kaçmak eninde sonunda sizin hayatınıza mal oluyor. Çünkü oyun sizden kaçmanızı değil karşı koymanızı istiyor.

Bu yüzden Sekiro’nun dövüş sistemi genel olarak kaçmayı değil “deflect” olarak adlandırılan parry (savuşturma) mekaniğini kullanmak üzerine kurulu. Çoğu normal saldırıdan kaçamıyorsunuz. Gelen saldırıyı, doğru zamanda blok tuşuna basarak savuşturabilirsiniz. Deflect mekaniğini kullanmak oyunda o kadar önemli ki, hiç hasar almadan bütün düşmanları yenebilirsiniz.

Düşmanların bazı özel saldırıları engellenemiyor. Düşmanlar, bloklanamaz bir saldırı yaparken kafalarının üzerinde kırmızı bir kanji işareti çıkıyor. Bu işaret, o saldırının bloklanamayacağı anlamına geliyor. İşareti belirdiğinde, ya kaçmanız gerekiyor ya da Mikiri Counter denilen özel bir karşı saldırı yapmanız gerekiyor. Aksi takdirde o saldırıdan hasar alıyorsunuz.

Oyunda sizin ve karşılaştığınız diğer tüm rakiplerin bir posture barı bulunuyor, bu bar; hasar yediğinizde veya rakiplerin ataklarını karşıladığınızda adım adım doluyor. Tam dolduğunda ise yere yığılıyorsunuz ve kalkana kadar en az 1 saniye geçmiş oluyor. Ancak aynı durum rakipleriniz için de geçerli, eğer rakibinizin yaptığı saldırıları mükemmel bir şekilde deflectlerseniz sizin posture'unuzun aldığı hasar rakibin posture'unun aldığı hasara nazaran çok daha az oluyor. Bu nedenle deflect çok önemli, rakiplerinizin yaptığı saldırıları tam zamanında deflectleyip onların posture barını fullediğiniz zaman isterse canı full olsun hiç fark etmiyor tek atıyorsunuz. Tabi burada başka bir etken daha var, rakiplerinizin genelde birden fazla canı oluyor ve bir kere posture barını doldurup tek atsanız bile bir kere daha yapmanız gerekiyor.

Bu yüzden düşmanların canına değil duruşlarına yani posture'lerine dikkat ediyorsunuz, her şey fırsatını bulunca tek hamle ile ölümü sunmak için. Bu posture olayı sizin için de geçerli. Posture'ünüze dikkat etmezseniz kırılabilir ve düşmanların önünde mal gibi kalabilirsiniz. Ki bu da büyük ihtimalle ölüm demek. Bunu şu yüzden açıklıyorum; eğer bu mekanik tek taraflı çalışsaydı o kadar da etkileyici olmazdı. Ancak rakibin açığını ararken kendinizi de düşünmek olaya farklı bir boyut katıyor.

Bu mekanikler sayesinde oyun taş gibi ama bunu destekleyen bir oyun tasarımı da gerekli ve o konuda da başarılı. Düşmanların ve özellikle bossların tasarımları gayet güzel. Her biri kendine has ve hepsini öğrenmek ayrı bir keyif. Bir bossta sürekli ölmek aslında başarıya giden yol. Ne kadar çok deneme yaparsanız bossu o kadar çok öğreniyorsunuz ve bir noktada artık onun kapasitesini anlayarak galibiyete kavuşuyorsunuz. Kısacası bosslar mekanikleri dibine kadar tattırmak konusunda çok başarılı.

Sekiro, oynadığım en iyi ve en tatmin edici yakın dövüş sistemine oyunlardan biri. Savaş esnasında gelen bir saldırı deflect edildiğinde çıkan kıvılcım ve sesler, atmosfere ayrı bir hava katıyor ve vuruş hissini önemli ölçüde arttırıyor. Bir düşmanı öldürdükten sonraki sesler ve animasyonlar da çok tatmin edici. Aynı düşmanı defalarca öldürseniz bile her seferinde sizi tatmin edebiliyor.

Bir de buna eklenen protez kol silahları var ki onlar sayesinde oynanışın keyfi ayrı boyutlara ulaşıyor. Oyundaki ana silahımız katana olmakla beraber, bu araçları da ikinci silahımız olarak düşünebilirsiniz. Prostetik araçlar da oldukça kullanışlı ve mantıklılar. Başta sanki spesifik noktalarda işe yarayan silahlarmış gibi gözükse de upgrade edildikçe fantastik durumlara geliyor ve oyuna renk katıyor.

İstediğiniz anda, istediğiniz protez aracını kullanabiliyorsunuz. Farklı çeşitlerde olan bu araçlardan bazılarını etrafı keşfederek, bazılarını da satın alarak açabiliyorsunuz. Açtıktan sonra da gerekli materyalleri ve parayı elde edip geliştirebiliyorsunuz. Hangi düşmana karşı hangi aracı kullanmamızın avantajı olduğunu da etraftaki diyaloglara girerek veya kulak misafiri olarak öğrenebilirsiniz.

Düşmanların saldırılarından gölge olup kaçtıktan sonra aleve vermek, kafalarına okkalı bir balta darbesi geçirmek, biçerdöver misali bıçaklarla adamları kıyma yapmak, böğürlerinde bir alev fırtınası oluşturmak ve daha nicesi. Yaklaşım size kalmış. Genelde bu tarz birden fazla yetenek barındıran oyunlarda birkaç yetenek bariz bir şekilde diğerlerinden üstün olur, diğer yetenekleri gölgede bırakır ancak Sekiro'da durum pek böyle değil.

Bir prostetik araç mutlaka bir yerde işinize yarıyor, tabi prostetik araçları hiç kullanmadan da bitirebilmeniz mümkün ama prostetik araçlar kesinlikle mücadeleleri kolaylaştırıyor. Ağır saldırı yapan bir düşman mı var? Ve bundan kaçabilecek refleksin veya yeteneğin yok mu? Hiç sorun değil, aç şemsiyeni hiç hasar yemeden kurtul o saldırıdan. Rakibiniz karşılık veremeyeceğiniz veya kaçamayacağınız bir saldırı yapmaya mı hazırlanıyor? Fırlat yere firecracker rakibini sersemleterek o saldırıyı iptal etmesini sağla. Rakibinin etrafında kolayca ölen ancak yakalaması nispeten daha zor olan küçük yaratıklar mı var? (kurtlar en iyi örnek) fırlat hepsine bir Shiruken temizle hepsini. Kalkanıyla veya şapkasıyla kendini koruyabilen bir rakip mi var? Balta prostetiğini kuşan ve baltayla parçala tuttuğu kalkanı, çeşit çok. Mutlaka her biri bir yerde işinize yarıyordur. Para fırlatarak bile adam dövmeniz mümkün.

Savaş sistemi ile ilgili şikayet edebileceğim tek nokta, her ne kadar rakibin cüssesine göre değişiyor olsa da sürekli aynı bitiriş animasyonlarını izliyor olmamız. Bir süre sonra bu animasyonları izlemek biraz bayabiliyor açıkçası. Gerçi bu durum Dark Souls'larda da aynıydı, parry animasyonları vs. oyunun başından sonuna kadar hep aynıydı. Ama oyunu ilk kez oynayan birisi kesinlikle bunu sorun etmez çünkü ses efektleriyle falan müthiş tatmin edici bir görüntü çıkıyor ortaya.

Oyunda seviye sistemi olmadığı için de Dark Souls oyunları gibi seviye atlayıp rahatça bossları kesebilme gibi bir yöntem yok. Sizin el-göz kordinasyonunuza bağlı. Bu da Dark Souls oyunlarına nazaran bosslardan alınan keyfi ve sinir katsayısını arttırıyor. Bossları kestiğinizde ise size hikayede ilerlemek için görev eşyaları, çeşitli yetenek şemaları, karakterimizin can barını ve saldırı gücünü geliştirmek için gereken eşyaları veriyor. Bu da oyunda boss için her deliğe girmemizi sağlıyor.

Oyunda seviye sistemi olmaması basit düşmanları kesip kendinizi güçlendiremediğiniz anlamına geliyor fakat yapımcı onun yerine gizlilik eklentisi koymuş ve düşmanlara arkalarından yaklaşıp kesmeye çalıştığınızda tek hamlede işlerini bitiyorsunuz. Buna mini bosslar da dahil. Düşmanları kestikçe yetenek barınızı doldurabiliyorsunuz, bu barı doldurduğunuzda bar sıfırlanıyor ve bir yetenek kazanıyorsunuz. Ne kadar ölürseniz ölün barı doldurduğunuzda daha aşağıya gitmiyor bu da bir nebze güvence veriyor.

Yetenekler ise şema şeklinde ve bazıları oyunu kolaylaştıracak yeteneklere sahipken diğerleri size içtiğiniz can potunun verdiği can miktarını arttırıyor ya da özel yetenek kullandığınızda yanınızda taşımanız gereken kağıtların sayısını arttırıyor. Bazı yetenek şemaları ise oynanışı biraz olsun değiştiriyor ve daha keyifli hale getiriyor.

Oyunu Dark Souls'lardan ayıran en önemli yanlarından biri kanca mekaniği ve haritada dikey bir şekilde gezebilmek ki bu da oyunun yapısını oldukça değiştiriyor. Mekanların hem yatay hem dikey şekilde oynanabilmesi zaten keşfetmeyi arşa çıkarıyor ve buna ek olarak oynadığınız her harita kağıt üzerinde göründüğünden en az 2 kat büyük oluyor ki bu da hem gezerken keyif almayı hem de çeşitli manzaraları görmemizi sağlıyor.

Peki oyun zor mu? Evet zor. Bazıları bir bossta 20 kere ölüp “Bu ne biçim oyun ya?'' diye sitem ediyor. Zaten bunları bilerek oyuna başlamanız gerekiyor. 20 kere ölmek az bile sayılabilir. Ama bir şekilde o bossu kestikten sonra ikinci kez oynarsanız, çok daha kolay kesebildiğinizi fark edeceksiniz. Kendimden örnek vermek gerekirse, ilk oynayışımda 2 saat harcadığım bir bossu ikinci oynayışımda tek seferde kestim. Hatta son oynayışımda neredeyse bütün bossları tek seferde kestim ve final bossuna gelen kadar yalnızca bir iki kere öldüm.

Bir soulsbourne oyunundan ne bekleriz? Elbette kaliteli boss savaşları ve Sekiro bunu da gayet iyi becermiş. Kalitesiz diyebileceğim hiçbir boss yok. Tüm öğrendiklerinizi unutup onun gibi savaşmanız gereken Guardian Ape, bir anlık konsantrasyon bozukluğunda sizi illüzyonları ile öldürebilecek Lady Butterfly, siz istediğiniz kadar vursanız bile muhteşem zırhı hile hasar yemeyen sadece köprüden atabildiğiniz Armored Warrior gibi kaliteli bosslara sahip.

Oynanış süresi olarak kesin bir süre veremem sanırım. Çünkü benim saatler harcadığım bir boss savaşını, başka bir oyuncu birkaç denemede geçmiş olabilir veya benim aksime, her yeri keşfetmeye gitmemiş olabilir. Ama şunu kesinlikle söyleyebilirim ki oyunu bitirdikten sonra tekrar oynarsanız, ilk oynadığınız sürenin yarısından daha az bir sürede oyunu bitirebilirsiniz. Çünkü artık oyunda ne yapmanız gerektiğini öğrenmiş olacaksınız ve oyuna alıştığınız için boss savaşlarında da pek vakit kaybetmeyeceksiniz. Kendimden örnek vermek gerekirse, ilk oynayışım 30 saat civarı sürmüştü fakat en son tekrar oynadığımda yaklaşık 3-4 saatte bitirdim.

Her soulsborne oyunda öldüğünüzde bir şekilde cezalandırılırsınız ve sık sık öldüğünüz için de bu cezalar bazen ağır gelebilir. Öldüğünüzde mevcut XP barınızdaki XP’lerin yarısını ve elinizdeki paranın yarısını kaybediyorsunuz. Diğer oyunların aksine, kaybettiklerinizi geri alamıyorsunuz fakat kaybetmeden önce korumak için yollar var. Ayrıca ”Sculptor Idol” denilen checkpoint noktalarının güzel konumlandırıldığı için, öldükten sonra pek zaman kaybetmeden kaldığınız yere dönebiliyorsunuz.

Oyunda herhangi bir harita veya görevler için bir gösterge yok. Oyunlarda harita olmaması, benim genel olarak hoşuma giden bir özellik. Özellikle de o yeni girdiğim bölgede ilk başlarda temkinli ilerlerken, bölgeyi öğrendiğim zaman daha rahat hareket edebilmek ve bir süre sonra tamamen ezberlemek çok güzel bir his. Oyunu birkaç kere bitirdikten sonra artık bütün mekanları avucumun içi gibi bilmek, benim için gerçekçi ve unutulmaz bir deneyimdi.

Görevler için gösterge olmaması, görevleri anlamak için diyaloglara önem vermeniz gerektiği anlamına geliyor. Oyunda her ne kadar tek bir amacınız varmış gibi görünse de oyun boyunca yaptığınız bazı görevler ve tercihler sayesinde farklı sonlara ulaşabiliyorsunuz. Öyle ki, oyundaki her bölgeye gitmeden de oyunu bitirebiliyorsunuz. Bir bölgedeki ilerlemeniz durduğu zaman, başka bir bölgede ilerlemeye devam edebiliyorsunuz. Yani oyuncu, çoğu zaman özgür bırakılmış durumda.

Oyunun beni en sinir eden yanına geldik: Kamera açıları. Özellikle dar bir alanda savaşacaksan geçmiş olsun. Kamera öyle açılara geçiyor ki karakterini göremiyorsun, rakip ne yapıyor göremiyorsun. Sonrasında bir bakmışsın ekranın ortasında eşek kadar Ölüm kanjisi duruyor. Böylesine acımasız ve hata affetmeyen bir oyunda böyle bir problem olunca da sinirim hopluyor. Hata bende olsa kabullenip tekrar denerim ama böyle olunca keyif kaçırıcı oluyor biraz.

Sekiro, grafik ve sanat tasarımı konusunda oldukça başarılı bir oyun. Atmosfer olarak her ne kadar birbirine benzer mekanlarda geçiyor gibi görünse de kendi içinde farklılıklar mevcut. Belki sizi bambaşka diyarlara götürmüyor ama farklı atmosferlere sokmayı başarıyor. Örneğin, oyunun bir kısmından sonra açılan bir özellik ile suyun altına dalabilmeye başlıyorsunuz. Bu da oyuna, ufak da olsa farklı bir boyut katıyor. Ayrıca uzak çizim mesafesi sebebiyle geçtiğimiz yollar veya gideceğimiz yerleri uzaktan görebilmek atmosfere girmeye büyük ölçüde fayda sağlıyor.

Toparlayalım efenim: Sekiro şu zamana kadar oynadığım en iyi oyunlardan. Savaş mekanikleri ve boss savaşları yeter de artar. Arada bir canım sıkılınca açıp boss kesiyorum yani düşünün. Geri kalan kısmı tuzu biberi olan veya olmaya çalışan kısımlar. Isshin herhalde asla unutmayacağım bosslardan oldu. Senpou Temple'daki rahip mırıltıları hala kulağımdadır. Fountainhead Palace'ın girişindeki Vermilion Bridge'den geçerken True Monk ile karşılaşmam unutulmaz. Oyunu bir kere bitirdikten sonra yüksek ihtimalle New Game + açıp tekrar oynayacaksınız. Ve işte tam o anda ilk oynayışınıza göre çok daha iyi oynadığınızı fark edeceksiniz. Artık her yeri öğrendiğiniz için ne yapmanız gerektiğini daha iyi bileceksiniz. Bu aşamadan sonra da oyunu daha çok sevmeye başlayacaksınız.

Son olarak fiyat konusuna gelecek olursak, evet oyun biraz pahalı. Pek fazlada indirime girmiyor. Ama eğer bu türü seviyorsanız ve bu oyunu oynamak istiyorsanız vereceğiniz paraya kesinlikle değeceğini belirterek her zaman ki gibi buraya kadar okuyan herkesin gözlerinden öperek incelemeyi bitiriyorum.
 
Son düzenleme:
@Sodex eline, emeğine sağlık güzel bir inceleme olmuş. Ama ben biraz bu oyunun soulsborne türüne göre eksiklerinden bahsetmek istiyorum.

Herhangi bir strateji gütmeden aynı tarzda aynı silahla aynı hareketi spamlayarak oyunu bitirdiğinizden ilk oynayışınızda ne oynadıysanız oyunun size vaat ettiği bütün eğlence o. 30 saat ayır kenara at oyunu. O yüzden kesinlikle tek bir oynayış (NG) özelinde DS üçlemesinden daha kaliteli bir oyun olsa da onlar kadar eğlendirecek başında vakit geçirtecek kafa yorduracak bir oyun değil. Sekiro'nun lore'u da bu serininki yanında çıtır çerez kalıyor anca. BB'den ise haritada daha esnek dolaşabilmek haricinde üstün olduğu herhangi bir yanı yok combat sistemi dahil. Oyunun combat sistemine de şöyle bir parantez açmak lazım. Mini bosslar dahil toplasan 10 tane düşmanda aşırı zevk veren tempolu vahşi bir düello havası hakim oyunun kalanında o kılıç dövüşlerinin böylesine ederi yok. Ayrıca, deflect yapmaya alışana kadar açık ara en zor FS oyunuyken alıştıktan sonra tam bir komediye dönüyor Sekiro'nun zorluğu. Böylesine ani değişim FS oyunlarının en büyük artılarından biri olan başarı hissini silip süpürüyor.

Huysuz yaşlılar gibi söylendim ama kıl olduğum yanlarını söylemeden de edemiyorum bu oyunu görünce. Benim bir an önce Elden Ring'in içine bırakmam lazım kendimi.
 
Demon's Souls Remake

Yönetmen:
Hidetaka Miyazaki - Gavin Moore (Remake)

Tür: Karanlık Kurgu, Aksiyon, RPG

Çıkış Yılı: 2009 - 2020 (Remake)

Platform: Playstation 3, Playstation 5 (Remake)

Yayınlayan/Geliştiren: Sony I.E. / FromSoftware / Japan Studios / Bluepoint Games (Remake)



İnceleme

Bir türün doğmasına sebebiyet veren ve Souls evreninin ilk fidanı Demon's Souls.
Bundan sonra çıkmış bütün Souls oyunları bu oyun baz alınarak yapılmıştır ve böylece Demon's Souls oyun dünyasında tüm zamanların en etkili oyunlarından biri oldu.

Demon's Souls'u 1 yıl aradan sonra 2. denemede 50 küsür saatte Platinledim ve böylelikle Bloodborne hariç bütün FromSoftware Souls oyunlarını Platinlemiş oldum.





Bloodborne'a dokunmama sebebini de yazının sonunda değineceğim, onun için ayrı bir parantez açacağım.

Demon's Souls en kolay souls oyunlarından biri ama aynı zamanda da en zor souls oyunu. Aydınlık dünya ve karanlık dünya olmak üzere oyunun iki yüzü var ve aydınlık dünya aşağı yukarı ds1'den biraz zor bir zorluğa sahip. Karanlık dünya hali ise tamamen bir kabus, hatta 1. ağızdan bunu en derinden yaşayan ve kötü bir deneyimler yaşamış kişi @Arthur Morgan kendisi karanlık dünyayı çok iyi bilir:rolleyes:
Platinlemesi de en zor Souls oyunu bunun sebebini de açıklayacağım. Çünkü en küçük hatada platin çöpe gidiyor ve oyuna yeniden başlasanız da sorun çözülmüyor.
Aynı zamanda ölümü en çok cezalandıran oyundur kendisi. Ama düzgün bir şekilde her şeye dikkat edip oynarsanız oyun size zor olmayan bir deneyim sunuyor.

Geçen sene ilk oynayışımda Platinlemeye çalışırken yanlışlıkla bir Npc öldürdüm ve npc öldürünce yani kısacası kötülük yapınca karakter ışığı diye bir şey var ve o kararıyor ve o karardıkça oyun zorlaşıp düşmanlar güçleniyor. Tabi ben bunu kafama fazla takmamıştım nasıl olsa NG+ da ışığımı düzeltirim diye düşündüm ve diğer kupalara odaklandım.
NG+ başlattığımda ise acı gerçekle karşılaştım ve Karakterimin ışığı hala simsiyahtı. Hem NG+ sebebiyle oyun zorlaştı hem karakterimin ışığının tamamen sönmesiyle oyun en zor seviyesine ulaştı.

Karakterin ışığını geri aydınlatmanın sadece iki yolu var o da ya Ps5'i olup Demon's Souls'u olan birisini bulup benim dünyama çağırıp benim onu birkaç defa öldürmeme izin verecek, bu da o zamanki şartlarda mümkün değildi çünkü o zamanlar hem Ps5 neredeyse kimse de yoktu hem o kişide Ps5 olsa da aşırı pahalı olmasından Demon's Souls pek kimsede yoktu o yüzden bu ihtimal direkt çöpe gitmişti.
Karakterin ışığını aydınlatmanın ikinci yolu da oyun içi bazı kırmızı hayaletler var ve onları öldürmekti. Tabi oyunu istemeden en zor hale getirdiğim için o hayaletler beni 2 vuruşta öldürüyordu.
Zar zor canlarını indiriyorum bi bakıyorum canını geri dolduruyor ve bu sefer yine baştan canını indirmekle uğraşıyorsun ve o sıra hiç darbe almamaya çalışıyorsun ve bu hayaletlerden birkaç tane öldürmek gerekiyordu.

Baya bir uğraştıktan sonra bunun böyle olmayacağını ve Platine giden yolu bu kayıtta tamamen tıkadığımı farkettim. Dolayısıyla bir gün kaydımı silip oyuna tekrar başlamak üzere Sekiro'ya geçmiştim.
O gün de 1 sene sonra geldi ve kaydımı silip oyuna tekrardan başlayıp güzelce dikkat ederek nihayet Platinlemeyi başardım. Fakat şöyle bir şey var ki oyunda multiplayer zorunlu 2 kupa var.
Aynı zamanda Multiplayer bazlı kupalara sahip tek FromSoftware souls oyunu. Yani yine Ps5'inde Demon's Souls sahibi birini bulup onunla Boss kesmem gerekiyordu.
Biraz düşündükten sonra bunu kimle yapabileceğim düşündüm ve sağolsun o günün gecesinde gelip bana bu kupada yardım ettiği için @Dark King 'e tekrardan teşekkür ederim.

Şimdi biraz da oyunun yapım aşamasından bahsetmek istiyorum.

Öncelikle sizlerle 2009'da çıkan orijinal oyun hakkında konuşmak istiyorum.
Demon's Souls ilk 2009'da Sony'nin finansmanıyla, şimdi FromSoftware başkanı olan ve Souls evreninin yaratıcısı Hidetaka Miyazaki ve Sony'nin Japan Studios'u desteğiyle yapılıp yayınlandı.
Souls mekaniklerinin temelleri bu oyunda atıldı ve Hidetaka Miyazaki bu oyunu yaparken karanlık tonu ve zorluğu ön planda tutmak istedi hatta ilk defa bu oyunda Çevrimiçi unsurları da eklemek istedi.
Yani diğer Souls oyunlarında gördüğümüz başka dünyalar dalma veya kendi dünyamıza baskın yememiz gibi özelliklerin temelleri de bu oyunda atıldı.

Bu özellik bir nevi Hidetaka Miyazaki'nin en çok gurur duyduğu özellik olabilir çünkü daha bu sene Elden Ring çerçevesinde Şubat ayında yapılan bir röportajda en sevdiği ve gurur duyduğu Boss'un Demon's Souls'daki Old Monk olduğunu belirtmişti. Bu Boss'a çevirmiçi olarak gittiğimizde karşımıza dünyadaki herhangi bir oyuncu atanıyor ve onunla kapışıyoruz.
Yani burada Hidetaka Miyazaki o zamanlar bu özellikten ne kadar etkilendiğini ve aslında o zamanlar için görünenden çok daha büyük bir olay olduğu anlaşılıyor.

2020'de yani 11 yıl sonra bu müthiş oyunun Remake'i yayınlandı.
Remake Sony'nin Bluepont Games'i ve yine Demon's Souls ve Bloodborne'un yapımında katkı sağlamış Japan Studios'un desteğiyle yapıldı.
Remake FromSoftware'den tamamen bağımsız bir şekilde yapıldı hatta oyunu açarken veya oyunu bitirince FromSoftware yazmıyor onun yerine Bluepoint Games yazıyor.

Bluepoint Games bir nevi Remake uzmanı olan bir şirket ve oyunun Remake'i o kadar iyi yapıldı ki Remake Orijinalden daha yüksek puan aldı.
Hatta Remake sürümü Metacritic tarafından ''Must Play'' yani ''Kesinlikle oynanmalı'' damgasıyla işaretlendi.

Remake'i yaparken ki temel amaç, orijinaline sadık kalıp oyunu baştan aşağı son teknolojiye uyarlamak.
Çoğu karakterin orijinal seslendirmenleri bulunup çağırıldı ve yeni diyaloglar eklendi. Yeni Orkestra ve Koro ile müzikler yeniden kaydedildi.
Karakter hareketleri de yeniden kaydedilip o zamanlar yeni çıkan Ps5'in kolu olan Dualsense ile optimize edildi.
Karşılaştırma olarak iki sürümden iki aynı kare paylaşacağım ama emin olun bu fark oyunu oynarken bu fark en az 4-5 kat daha fazla hissediliyor.
Şunu net bir şekilde diyeyim şu ana kadar oynadığım en iyi optimizasyon ve grafiklere sahip oyun Demon's Souls Remake ve Horizon Forbidden West.
Demon's Souls Ps5'ile birlikte çıktı ve aradan 2 sene geçmesine rağmen Forbidden West dışında yeni nesilde daha iyi gözüken bir oyun çıkmış değil.

Daha iyi anlaşılması için şunu diyeyim, Remake çıktıktan sonra herkeste Elden Ring bu oyunun grafiklerini nasıl geçecek diye soru işaretleri çıkmıştı. Tatbikîde geçemedi çünkü hem olağanüstü bir optimizasyon çalışması gerekiyor hem oyunun eski konsollara çıkmaması gerekiyor ama şöyle bir şey var ki FromSofware'de grafikten sorumlu olanlar Demon's Souls Remake'in grafiklerini görünce Elden Ring'i yaparken üstlerinde ekstra bir baskı hissettiklerini söylemişlerdi.
Dolayısıyla Elden Ring, Demon's Souls sayesinde grafiksel anlamda iyileşmiş olmasına bile sebebiyet vermiş olabilir.
Sizlerle yazının devamında bizzat oynarken kendim çektiğim kareleri de paylaşacağım ve orada oyunun kalitesi çok daha iyi anlaşılacaktır.

Resimlerle anlatıma geçmeden önce baştan bir iki şey söylemem gerekiyor. Oyunu ilk olarak erkek çarla oynamıştım ve ikinci kaydımda ise kadın çarla oynadım yani bazı resimleri erkek, bazılarını da kadın çarla çektim dolayısıyla bazı resimlerde cinsiyetin farklı olmasının sebebiyeti budur. 2. olarak da Demon's Souls da insan formu ve ruh formu olmak üzere iki form var ve genellikle ruh formuyla dolaştığım için karakterin etrafında beyazımsı bir auranın olmasının nedeni budur. Oyunda aura alev gibi yanıyor ve resimlerde beyazımsı bir duman gibi gözüküyor hani ne olduğunu belirtmek gereği duydum.
Son olarak uyarı olarak resimleri küçültmeden ve kırpmadan tüm ihtişamıyla paylaşmaya çalışacağım o yüzden kotalı veya Telefonun internetiyle resimleri açmanızı önermiyorum, boşuna internetinizi yemesin.

Oyun tam başlamadan önce sizi bir Tutorial bölgesine sokuyor ve hemen orada karşınızdaki yapı karşısında etkilenip kalıyorsunuz.
Kulenin içine girince bir ışık yansıdı üstüme ve o ışığa bakınca kala kaldım. Yaprak, taş, tahta gerçeklik detayına bakar mısınız gerçekten daha gerçek.

Şimdi sizden isteğim Yüzüklerin Efendisi veya Game of Thrones izlediyseniz o evrende yüksek bütçeli bir AAA oyunu kafanızda kurgulamanızı istiyorum.
Demon's Souls'un bazı kısımlarında cidden öyle bir hava aldım sanki yüksek bütçeli kocaman bir evrende dolaşıyormuş gibi hissettim.

Eğer kafanızda kurguladıysanız sizde bu resmin üstüne tıklayıp öyle bakmanızı ve lütfen şu manzara kalitesine ve uzaktaki şehir detayına bakar mısınız.
O bahsettiğim evrenlere hayran olanlar ve o evrenlerde geçen bir oyun isteyenlerin duygularını tek bir manzarada buluşturdular resmen.

Maden diyarında uzaklarda inşa haline olan bir şehir, arkadaki dağların keskinliğine ve kalitesine bakar mısınız,
Bu seviyenin bir üstü Horizon Forbidden West'de var işte. En uçtaki dağı bile rahatlıkla keskin bir şekilde görebiliyorsunuz. Bu iki oyun adeta optimizasyon ustalık eserleri.
Daha iyi anlaşılması için grafik ve optimizasyon ön planda tutulmayan oyunlarda performanstan yemesin diye uzaktaki dağlar veya yapılar buğulanıyor.
Bu oyun geçen sene çıkan Nioh Remastered.

Peki FromSoftware oyunlarının olmazsa olmazı nedir? Tabi ki de Ejderhalar. Aynı zamanda FromSoftware'in Ejder kültürü bu oyunda başladı.
Şu Ejderhaların detayına ve püskürdükleri ateş kalitesine bakar mısınız.
Ölmeden 3 saniye önce.
Kırmızı Ejder Reis Boletaria surlarını bombalarken.

Boliteria'nın giriş kapısının önünde hatıra fotorağafı, arkadaki kapının kalitesi ve işlemesi olsun Zrhın ve kılıcın detay kalitesi muazzam.

NPC'lerin yüz hatları bir souls oyununa göre çok iyiydi hatta ağız hareketleri ve konuşmalar tamamen ağız hareketiyle uyumluydu zaten Remake için yeniden kaydedilmiş,
Bakın bakalım burada kim varmış, Souls evreninin en büyük üçkağıtçısı Patches!

Elden Ring'in sanatı daha çok hoşuma gitse de Demon's Souls'un sanatı da fena değildi.
Ds 3 incelememde de belirtmiştim Souls oyunlarında benim için vazgeçilmezlerden bir tanesi Katedrallerdir.
Katedralin içi.

Tabi bölge olarak olmazsa olmazlardan bir tanesi de lav bölgesi.
Lav kalitesi diyorum sadece.

Farkettiyseniz oyunun geneli karanlık - bulutlu bir ortamda geçiyor.
Şu tarz ortamlar oyunun atmosferini muazzam yasnıtıyor. Arkada beni bekleyen kocaman bir Demon ve surun üstünde beni bekleyen mavi gözlü iskelet.
Şöyle söyleyeyim oyunun düzgün tek ve en aydınlık yeri şurada Madene giden koridor. Güneş doğrudan koridora vuruyor.

Dostlar yani kısacası oyun hem ilk souls oyununa laik bir Remake olmuş hem bir Remake yapılacaksa böyle yapılmalı ders niteliğinde bir Remake olmuş.
Düşünün başka şirketler bu seviyede bir grafik kalitesine yaklaşabilmek için Unreal Engine 5'e geçiyor fakat bu adamlar Unreal Engine 5 falan dinlemeden motorlarını geliştirerek bu kaliteye ulaşabildi.

Son olarak dediğim gibi Bloodborne'a da bir parantez açacak olursam ona tekrar dokunmamamın sebebi oyunun büyük ihtimale Remastered'ı hatta daha yüksek ihtimalle Remake'i çıkacak olması.
Eski hali de oynanabilir gayet o da çok iyi diyenler olacaktır ve evet bu doğru ama Demon's Souls Remake de yaşadığım muazzam etkinin aynısını yaşamak istediğimden Bloodborne'dan olduğu kadar uzaklaşmaya ve oyunu unutmaya çalışıyorum. Peki Bloodborne Remake'i üstlenmesi gereken Bluepoint Games ne yapıyor şu an? Bluepoint'ın geçen sene 15 sene aradan sonra tamamen yeni bir oyun üzerinde çalıştıklarını açıkladı, bu 15 sene içerisinde hep oyunların Remastered ve Remake'leriyle uğraştılar. Bu şimdi kötü haber gibi gözükebilir ama Bluepoint Games Sony tarafından satın alındıktan 1 gün sonra 2 proje üzerinde çalıştıkları sızdı.
1. oyun yukarıda bahsettiğim yeni oyun, 2. oyun ise ''Remake of a Beloved Game'' yani sevilen bir oyunun Remake'i.
Bu sevilen oyunun Bloodborne'dur yüksek ihtimalle ve en mantıklısı zaten Blupoint'un yapması çünkü Sony'nin hem Souls alanında deneyimli olan hem Remake alanındaki en deneyimli şirketi.
Demon's Souls'un muhteşem halini gördünüz birde şu grafiklerde Bloodborne'u düşünün.

Ayrıca Yeni nesil başladıktan şu güne kadar olan vakitte zamanlama olarak Bloodborne Remake'ı çıkarmak zaten pek mantıklı değildi.
Çünkü Sony 2020'de Nioh 2 ve Demon's Souls Remake olmak üzere 2 souls oyunu çıkardı, 2021'de ise Ps5 için Nioh 1-2 Remastered'i çıkarttı ve o sene full Elden Ring reklamıyla geçti zaten.
Bu sene de Elden Ring ile geçti ve büyük ihtimalle Elden Ring için DLC'de çıkacak. Dolayısıyla böyle bir oyunun zamanlaması çok önemli.

Ha ayriyeten Remake'ın kesin çıkacağını düşünmeme neden olan kendi fikirlerimden oluşan 2 sebebi var.
1. 2009'da çıkmış Demon's Souls'u hatırlayıp Remake'ini yaptırıyorlarsa çok sevilen Bloodborne her türlü yapılır.
2. olarak da Zaten Bloodborne'un bir gün Pc'ye de çıkması gerektiğini düşünürsek ve Sony bu oyunu bu halde asla Pc'de yayınlamayacağını ve tam fiyatıyla satmak isteyeceğini düşünürsek her türlü oyun yenilenecektir.

Dostlar buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ediyorum, her oynadığımı oyunu şuraya doya doya yazasım var ama şunları yazmak şakasız saatlerimi alıyor o yüzden yazdığım oyunun cidden buna değmesi gerekiyor. Demon's Souls da bir türün öncüsü ve atası olduğu içi buna kesinlikle bir şeyler yazılmalı diye düşündüm.
Sağlıcakla kalın.
 
@Sodex eline, emeğine sağlık güzel bir inceleme olmuş. Ama ben biraz bu oyunun soulsborne türüne göre eksiklerinden bahsetmek istiyorum.

Herhangi bir strateji gütmeden aynı tarzda aynı silahla aynı hareketi spamlayarak oyunu bitirdiğinizden ilk oynayışınızda ne oynadıysanız oyunun size vaat ettiği bütün eğlence o. 30 saat ayır kenara at oyunu. O yüzden kesinlikle tek bir oynayış (NG) özelinde DS üçlemesinden daha kaliteli bir oyun olsa da onlar kadar eğlendirecek başında vakit geçirtecek kafa yorduracak bir oyun değil. Sekiro'nun lore'u da bu serininki yanında çıtır çerez kalıyor anca. BB'den ise haritada daha esnek dolaşabilmek haricinde üstün olduğu herhangi bir yanı yok combat sistemi dahil. Oyunun combat sistemine de şöyle bir parantez açmak lazım. Mini bosslar dahil toplasan 10 tane düşmanda aşırı zevk veren tempolu vahşi bir düello havası hakim oyunun kalanında o kılıç dövüşlerinin böylesine ederi yok. Ayrıca, deflect yapmaya alışana kadar açık ara en zor FS oyunuyken alıştıktan sonra tam bir komediye dönüyor Sekiro'nun zorluğu. Böylesine ani değişim FS oyunlarının en büyük artılarından biri olan başarı hissini silip süpürüyor.

Huysuz yaşlılar gibi söylendim ama kıl olduğum yanlarını söylemeden de edemiyorum bu oyunu görünce. Benim bir an önce Elden Ring'in içine bırakmam lazım kendimi.
Teşekkürler. Sekiro diğer Souls oyunları gibi değil katılıyorum, olmaya da çalışmıyor zaten. Bu oyuna biraz daha farklı bir gözle bakmak lazım. O tekrar oynanabilirlik daha az Souls oyunlarına göre. Bu yine de Sekiro'nun kaliteli bir oyun olduğu gerçeğini değiştirmiyor tabi ki. Piyasada ki çoğu oyundan iyidir combat sistemi. From Software'in ölüsü bile ders niteliğinde. Ama oynadığım From Software oyunları arasında en sevdiğim hala Bloodborne. O oyun bir farklıydı ya, belki ilk oynadığım Soulsborne oyunu olduğu için bende yeri ayrıdır bilemiyorum. Atmosferi beni çok içine çekmişti, savaşları da ayrı bir keyifliydi.

Elden Ring'i bende deneyimleyemedim henüz ve baya merak ediyorum. O oyunun içine gömüleceğiz gibi geliyor bana başlayınca. FS'in zirve işi olmasını bekliyorum.
 
Teşekkürler. Sekiro diğer Souls oyunları gibi değil katılıyorum, olmaya da çalışmıyor zaten. Bu oyuna biraz daha farklı bir gözle bakmak lazım. O tekrar oynanabilirlik daha az Souls oyunlarına göre. Bu yine de Sekiro'nun kaliteli bir oyun olduğu gerçeğini değiştirmiyor tabi ki. Piyasada ki çoğu oyundan iyidir combat sistemi. From Software'in ölüsü bile ders niteliğinde. Ama oynadığım From Software oyunları arasında en sevdiğim hala Bloodborne. O oyun bir farklıydı ya, belki ilk oynadığım Soulsborne oyunu olduğu için bende yeri ayrıdır bilemiyorum. Atmosferi beni çok içine çekmişti, savaşları da ayrı bir keyifliydi.

Elden Ring'i bende deneyimleyemedim henüz ve baya merak ediyorum. O oyunun içine gömüleceğiz gibi geliyor bana başlayınca. FS'in zirve işi olmasını bekliyorum.
Sekiro DS serisinden daha kaliteli bir oyun zaten. Sadece onlar kadar içine çekmiyor onlar kadar uzun süreli bir oyun deneyimi vaat etmiyor. Lore'u da onlara göre zayıf biraz. Elden'i bilmem oynayınca göreceğiz onun dışında BB gerçekten bu adamların zirve işi. Gelmiş geçmiş en seksi oyunlardan biri.
 
Demon's Souls Remake

Yönetmen:
Hidetaka Miyazaki - Gavin Moore (Remake)

Tür: Karanlık Kurgu, Aksiyon, RPG

Çıkış Yılı: 2009 - 2020 (Remake)

Platform: Playstation 3, Playstation 5 (Remake)

Yayınlayan/Geliştiren: Sony I.E. / FromSoftware / Japan Studios / Bluepoint Games (Remake)



İnceleme

Bir türün doğmasına sebebiyet veren ve Souls evreninin ilk fidanı Demon's Souls.
Bundan sonra çıkmış bütün Souls oyunları bu oyun baz alınarak yapılmıştır ve böylece Demon's Souls oyun dünyasında tüm zamanların en etkili oyunlarından biri oldu.

Demon's Souls'u 1 yıl aradan sonra 2. denemede 50 küsür saatte Platinledim ve böylelikle Bloodborne hariç bütün FromSoftware Souls oyunlarını Platinlemiş oldum.





Bloodborne'a dokunmama sebebini de yazının sonunda değineceğim, onun için ayrı bir parantez açacağım.

Demon's Souls en kolay souls oyunlarından biri ama aynı zamanda da en zor souls oyunu. Aydınlık dünya ve karanlık dünya olmak üzere oyunun iki yüzü var ve aydınlık dünya aşağı yukarı ds1'den biraz zor bir zorluğa sahip. Karanlık dünya hali ise tamamen bir kabus, hatta 1. ağızdan bunu en derinden yaşayan ve kötü bir deneyimler yaşamış kişi @Arthur Morgan kendisi karanlık dünyayı çok iyi bilir:rolleyes:
Platinlemesi de en zor Souls oyunu bunun sebebini de açıklayacağım. Çünkü en küçük hatada platin çöpe gidiyor ve oyuna yeniden başlasanız da sorun çözülmüyor.
Aynı zamanda ölümü en çok cezalandıran oyundur kendisi. Ama düzgün bir şekilde her şeye dikkat edip oynarsanız oyun size zor olmayan bir deneyim sunuyor.

Geçen sene ilk oynayışımda Platinlemeye çalışırken yanlışlıkla bir Npc öldürdüm ve npc öldürünce yani kısacası kötülük yapınca karakter ışığı diye bir şey var ve o kararıyor ve o karardıkça oyun zorlaşıp düşmanlar güçleniyor. Tabi ben bunu kafama fazla takmamıştım nasıl olsa NG+ da ışığımı düzeltirim diye düşündüm ve diğer kupalara odaklandım.
NG+ başlattığımda ise acı gerçekle karşılaştım ve Karakterimin ışığı hala simsiyahtı. Hem NG+ sebebiyle oyun zorlaştı hem karakterimin ışığının tamamen sönmesiyle oyun en zor seviyesine ulaştı.

Karakterin ışığını geri aydınlatmanın sadece iki yolu var o da ya Ps5'i olup Demon's Souls'u olan birisini bulup benim dünyama çağırıp benim onu birkaç defa öldürmeme izin verecek, bu da o zamanki şartlarda mümkün değildi çünkü o zamanlar hem Ps5 neredeyse kimse de yoktu hem o kişide Ps5 olsa da aşırı pahalı olmasından Demon's Souls pek kimsede yoktu o yüzden bu ihtimal direkt çöpe gitmişti.
Karakterin ışığını aydınlatmanın ikinci yolu da oyun içi bazı kırmızı hayaletler var ve onları öldürmekti. Tabi oyunu istemeden en zor hale getirdiğim için o hayaletler beni 2 vuruşta öldürüyordu.
Zar zor canlarını indiriyorum bi bakıyorum canını geri dolduruyor ve bu sefer yine baştan canını indirmekle uğraşıyorsun ve o sıra hiç darbe almamaya çalışıyorsun ve bu hayaletlerden birkaç tane öldürmek gerekiyordu.

Baya bir uğraştıktan sonra bunun böyle olmayacağını ve Platine giden yolu bu kayıtta tamamen tıkadığımı farkettim. Dolayısıyla bir gün kaydımı silip oyuna tekrar başlamak üzere Sekiro'ya geçmiştim.
O gün de 1 sene sonra geldi ve kaydımı silip oyuna tekrardan başlayıp güzelce dikkat ederek nihayet Platinlemeyi başardım. Fakat şöyle bir şey var ki oyunda multiplayer zorunlu 2 kupa var.
Aynı zamanda Multiplayer bazlı kupalara sahip tek FromSoftware souls oyunu. Yani yine Ps5'inde Demon's Souls sahibi birini bulup onunla Boss kesmem gerekiyordu.
Biraz düşündükten sonra bunu kimle yapabileceğim düşündüm ve sağolsun o günün gecesinde gelip bana bu kupada yardım ettiği için @Dark King 'e tekrardan teşekkür ederim.

Şimdi biraz da oyunun yapım aşamasından bahsetmek istiyorum.

Öncelikle sizlerle 2009'da çıkan orijinal oyun hakkında konuşmak istiyorum.
Demon's Souls ilk 2009'da Sony'nin finansmanıyla, şimdi FromSoftware başkanı olan ve Souls evreninin yaratıcısı Hidetaka Miyazaki ve Sony'nin Japan Studios'u desteğiyle yapılıp yayınlandı.
Souls mekaniklerinin temelleri bu oyunda atıldı ve Hidetaka Miyazaki bu oyunu yaparken karanlık tonu ve zorluğu ön planda tutmak istedi hatta ilk defa bu oyunda Çevrimiçi unsurları da eklemek istedi.
Yani diğer Souls oyunlarında gördüğümüz başka dünyalar dalma veya kendi dünyamıza baskın yememiz gibi özelliklerin temelleri de bu oyunda atıldı.

Bu özellik bir nevi Hidetaka Miyazaki'nin en çok gurur duyduğu özellik olabilir çünkü daha bu sene Elden Ring çerçevesinde Şubat ayında yapılan bir röportajda en sevdiği ve gurur duyduğu Boss'un Demon's Souls'daki Old Monk olduğunu belirtmişti. Bu Boss'a çevirmiçi olarak gittiğimizde karşımıza dünyadaki herhangi bir oyuncu atanıyor ve onunla kapışıyoruz.
Yani burada Hidetaka Miyazaki o zamanlar bu özellikten ne kadar etkilendiğini ve aslında o zamanlar için görünenden çok daha büyük bir olay olduğu anlaşılıyor.

2020'de yani 11 yıl sonra bu müthiş oyunun Remake'i yayınlandı.
Remake Sony'nin Bluepont Games'i ve yine Demon's Souls ve Bloodborne'un yapımında katkı sağlamış Japan Studios'un desteğiyle yapıldı.
Remake FromSoftware'den tamamen bağımsız bir şekilde yapıldı hatta oyunu açarken veya oyunu bitirince FromSoftware yazmıyor onun yerine Bluepoint Games yazıyor.

Bluepoint Games bir nevi Remake uzmanı olan bir şirket ve oyunun Remake'i o kadar iyi yapıldı ki Remake Orijinalden daha yüksek puan aldı.
Hatta Remake sürümü Metacritic tarafından ''Must Play'' yani ''Kesinlikle oynanmalı'' damgasıyla işaretlendi.

Remake'i yaparken ki temel amaç, orijinaline sadık kalıp oyunu baştan aşağı son teknolojiye uyarlamak.
Çoğu karakterin orijinal seslendirmenleri bulunup çağırıldı ve yeni diyaloglar eklendi. Yeni Orkestra ve Koro ile müzikler yeniden kaydedildi.
Karakter hareketleri de yeniden kaydedilip o zamanlar yeni çıkan Ps5'in kolu olan Dualsense ile optimize edildi.
Karşılaştırma olarak iki sürümden iki aynı kare paylaşacağım ama emin olun bu fark oyunu oynarken bu fark en az 4-5 kat daha fazla hissediliyor.
Şunu net bir şekilde diyeyim şu ana kadar oynadığım en iyi optimizasyon ve grafiklere sahip oyun Demon's Souls Remake ve Horizon Forbidden West.
Demon's Souls Ps5'ile birlikte çıktı ve aradan 2 sene geçmesine rağmen Forbidden West dışında yeni nesilde daha iyi gözüken bir oyun çıkmış değil.

Daha iyi anlaşılması için şunu diyeyim, Remake çıktıktan sonra herkeste Elden Ring bu oyunun grafiklerini nasıl geçecek diye soru işaretleri çıkmıştı. Tatbikîde geçemedi çünkü hem olağanüstü bir optimizasyon çalışması gerekiyor hem oyunun eski konsollara çıkmaması gerekiyor ama şöyle bir şey var ki FromSofware'de grafikten sorumlu olanlar Demon's Souls Remake'in grafiklerini görünce Elden Ring'i yaparken üstlerinde ekstra bir baskı hissettiklerini söylemişlerdi. Dolayısıyla Elden Ring, Demon's Souls sayesinde grafiksel anlamda iyileşmiş olmasına bile sebebiyet vermiş olabilir.
Sizlerle yazının devamında bizzat oynarken kendim çektiğim kareleri de paylaşacağım ve orada oyunun kalitesi çok daha iyi anlaşılacaktır.

Resimlerle anlatıma geçmeden önce baştan bir iki şey söylemem gerekiyor. Oyunu ilk olarak erkek çarla oynamıştım ve ikinci kaydımda ise kadın çarla oynadım yani bazı resimleri erkek, bazılarını da kadın çarla çektim dolayısıyla bazı resimlerde cinsiyetin farklı olmasının sebebiyeti budur. 2. olarak da Demon's Souls da insan formu ve ruh formu olmak üzere iki form var ve genellikle ruh formuyla dolaştığım için karakterin etrafında beyazımsı bir auranın olmasının nedeni budur. Oyunda aura alev gibi yanıyor ve resimlerde beyazımsı bir duman gibi gözüküyor hani ne olduğunu belirtmek gereği duydum.
Son olarak uyarı olarak resimleri küçültmeden ve kırpmadan tüm ihtişamıyla paylaşmaya çalışacağım o yüzden kotalı veya Telefonun internetiyle resimleri açmanızı önermiyorum, boşuna internetinizi yemesin.

Oyun tam başlamadan önce sizi bir Tutorial bölgesine sokuyor ve hemen orada karşınızdaki yapı karşısında etkilenip kalıyorsunuz.
Kulenin içine girince bir ışık yansıdı üstüme ve o ışığa bakınca kala kaldım. Yaprak, taş, tahta gerçeklik detayına bakar mısınız gerçekten daha gerçek.

Şimdi sizden isteğim Yüzüklerin Efendisi veya Game of Thrones izlediyseniz o evrende yüksek bütçeli bir AAA oyunu kafanızda kurgulamanızı istiyorum.
Demon's Souls'un bazı kısımlarında cidden öyle bir hava aldım sanki yüksek bütçeli kocaman bir evrende dolaşıyormuş gibi hissettim.

Eğer kafanızda kurguladıysanız sizde bu resmin üstüne tıklayıp öyle bakmanızı ve lütfen şu manzara kalitesine ve uzaktaki şehir detayına bakar mısınız.
O bahsettiğim evrenlere hayran olanlar ve o evrenlerde geçen bir oyun isteyenlerin duygularını tek bir manzarada buluşturdular resmen.

Maden diyarında uzaklarda inşa haline olan bir şehir, arkadaki dağların keskinliğine ve kalitesine bakar mısınız,
Bu seviyenin bir üstü Horizon Forbidden West'de var işte. En uçtaki dağı bile rahatlıkla keskin bir şekilde görebiliyorsunuz. Bu iki oyun adeta optimizasyon ustalık eserleri.
Daha iyi anlaşılması için grafik ve optimizasyon ön planda tutulmayan oyunlarda performanstan yemesin diye uzaktaki dağlar veya yapılar buğulanıyor.
Bu oyun geçen sene çıkan Nioh Remastered.

Peki FromSoftware oyunlarının olmazsa olmazı nedir? Tabi ki de Ejderhalar. Aynı zamanda FromSoftware'in Ejder kültürü bu oyunda başladı.
Şu Ejderhaların detayına ve püskürdükleri ateş kalitesine bakar mısınız.
Ölmeden 3 saniye önce.
Kırmızı Ejder Reis Boletaria surlarını bombalarken.

Boliteria'nın giriş kapısının önünde hatıra fotorağafı, arkadaki kapının kalitesi ve işlemesi olsun Zrhın ve kılıcın detay kalitesi muazzam.

NPC'lerin yüz hatları bir souls oyununa göre çok iyiydi hatta ağız hareketleri ve konuşmalar tamamen ağız hareketiyle uyumluydu zaten Remake için yeniden kaydedilmiş bunlar.
Bakın bakalım burada kim varmış, Souls evreninin en büyük üçkağıtçısı Patches!

Elden Ring'in sanatı daha çok hoşuma gitse de Demon's Souls'un sanatı da fena değildi.
Ds 3 incelememde de belirtmiştim Souls oyunlarında benim için vazgeçilmezlerden bir tanesi Katedrallerdir.
Katedralin içi.

Tabi bölge olarak olmazsa olmazlardan bir tanesi de lav bölgesi.
Lav kalitesi diyorum sadece.

Farkettiyseniz oyunun geneli karanlık - bulutlu bir ortamda geçiyor.
Şu tarz ortamlar oyunun atmosferini muazzam yasnıtıyor. Arkada beni bekleyen kocaman bir Demon ve surun üstünde beni bekleyen mavi gözlü iskelet.
Şöyle söyleyeyim oyunun düzgün tek ve en aydınlık yeri şurada Madene giden koridor. Güneş doğrudan koridora vuruyor.

Dostlar yani kısacası oyun hem ilk souls oyununa laik bir Remake olmuş hem bir Remake yapılacaksa böyle yapılmalı ders niteliğinde bir Remake olmuş.
Düşünün başka şirketler bu seviyede bir grafik kalitesine yaklaşabilmek için Unreal Engine 5'e geçiyor fakat bu adamlar Unreal Engine 5 falan dinlemeden motorlarını geliştirerek bu kaliteye ulaşabildi.

Son olarak dediğim gibi Bloodborne'a da bir parantez açacak olursam ona tekrar dokunmamamın sebebi oyunun büyük ihtimale Remastered'ı hatta daha yüksek ihtimalle Remake'i çıkacak olması.
Eski hali de oynanabilir gayet o da çok iyi diyenler olacaktır ve evet bu doğru ama Demon's Souls Remake de yaşadığım muazzam etkinin aynısını yaşamak istediğimden Bloodborne'dan olduğu kadar uzaklaşmaya ve oyunu unutmaya çalışıyorum. Peki Bloodborne Remake'i üstlenmesi gereken Bluepoint Games ne yapıyor şu an? Bluepoint'ın geçen sene 15 sene aradan sonra tamamen yeni bir oyun üzerinde çalıştıklarını açıkladı, bu 15 sene içerisinde hep oyunların Remastered ve Remake'leriyle uğraştılar. Bu şimdi kötü haber gibi gözükebilir ama Bluepoint Games Sony tarafından satın alındıktan 1 gün sonra 2 proje üzerinde çalıştıkları sızdı.
1. oyun yukarıda bahsettiğim yeni oyun, 2. oyun ise ''Remake of a Beloved Game'' yani sevilen bir oyunun Remake'i.
Bu sevilen oyunun Bloodborne'dur yüksek ihtimalle ve en mantıklısı zaten Blupoint'un yapması çünkü Sony'nin hem Souls alanında deneyimli olan hem Remake alanındaki en deneyimli şirketi.
Demon's Souls'un muhteşem halini gördünüz birde şu grafiklerde Bloodborne'u düşünün.

Ayrıca Yeni nesil başladıktan şu güne kadar olan vakitte zamanlama olarak Bloodborne Remake'ı çıkarmak zaten pek mantıklı değildi.
Çünkü Sony 2020'de Nioh 2 ve Demon's Souls Remake olmak üzere 2 souls oyunu çıkardı, 2021'de ise Ps5 için Nioh 1-2 Remastered'i çıkarttı ve o sene full Elden Ring reklamıyla geçti zaten.
Bu sene de Elden Ring ile geçti ve büyük ihtimalle Elden Ring için DLC'de çıkacak. Dolayısıyla böyle bir oyunun zamanlaması çok önemli.

Ha ayriyeten Remake'ın kesin çıkacağını düşünmeme neden olan kendi fikirlerimden oluşan 2 sebebi var.
1. 2009'da çıkmış Demon's Souls'u hatırlayıp Remake'ini yaptırıyorlarsa çok sevilen Bloodborne her türlü yapılır.
2. olarak da Zaten Bloodborne'un bir gün Pc'ye de çıkması gerektiğini düşünürsek ve Sony bu oyunu bu halde asla Pc'de yayınlamayacağını ve tam fiyatıyla satmak isteyeceğini düşünürsek her türlü oyun yenilenecektir.

Dostlar buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ediyorum, her oynadığımı oyunu şuraya doya doya yazasım var ama şunları yazmak şakasız saatlerimi alıyor o yüzden yazdığım oyunun cidden buna değmesi gerekiyor. Demon's Souls da bir türün öncüsü ve atası olduğu içi buna kesinlikle bir şeyler yazılmalı diye düşündüm.
Sağlıcakla kalın.
Bu nece incelemedir yavrum. Romanlar bu kadar içine çekmiyor. Tolstyoy halt etmiş cidden. Ama aramızda kalması gereken hataları paylaşmışsın olmaz hdjdjjd
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 3)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık