The Wandering Village, geçen yıl bu zamanlarda oynadığım ancak henüz bitmemiş bir oyundu. Geliştirip eksikliklerini gidermişler ama hâlâ yetersiz. Araştırma kısmı çok az. Bu oyun; fikir ve görsel olarak çok hoş, oynaması da güzel ama içeriği yetersiz olduğundan tadı damağınızda kalan bir oyun.
Resident Evil Village'i ise 1 saat falan oynadım. Neresine laf söylesem bilemedim. Klişe korku saçmalıklarıyla başlamış olmasından başlayayım en iyisi. Önümüzden geçen canavarın peşine gitmemiz, kapının önünde gözüken yaratığı takip etsek de onu etrafta görmememiz, evin neredeyse başımıza yıkılması ama yine de biraz olsun bile saklanmak yerine dolabın altından geçip hemen bu saçmalığın ardından gitmeye çalışmamız, yine bu yaratıkların aniden fırlamaları-ki jump scare denebilecek düzeyde de değil, öyle geçiyorlar işte.- gibi şeyler korku oyunlarındaki saçma sapan ve hiç sevmediğim klişelerden. Gerçi buralara gelmeden önce de ne olduğunu bilmediğimiz bir ortamda, ölü kargaların içinden geçiyor ve yine hiçbir şeyi sallamıyorduk ya, neyse.
Oyunun devam eden bölümünde de bu yaratıkların üzerinize çullandığı biri kısım var. Burada kendime güzel bir yer seçip harika bir savunma yapmaya koyuldum ancak karakterin de söylediği gibi bunların sonu gelmiyordu. Sonu gelmiyordu gelmemesine ama ne yapacaktım ki? Meğer oyun benden belirli bir yere gidip orada ok yememi istiyormuş. Bu sekans da beni bir sinematiğe götürüyor. Neremle güleyim şimdi bu "kurgu"ya?
Oyunsuzluktan bakayım demiştim ama yok, sarmadı hiç. Vuruş hissiyatı da hiç güzel değil. Ne kadar vurduğum, neye vurduğum vs. hiç belli olmuyor. Mermi değiştirme komutumu sallamadığı ya da çekmeceleri açmak isterken illa belirli bir noktaya bakmamın gerekmesi gibi şeylerle birlikte uyuz olup kapadım oyunu.