Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

Kendi Evrenini ve Karakterini Oluştur

Evet kısa bir aradan sonra gene muhteşem yaratıcılığımı konuşturarak harika bir hikaye yazdım. Bunda biraz daha karakterler üzerine yoğunlaştığım için evren kısmına çok bir şey yazamadım. Zaten genel olarak komedi üzerine kurulu. Neyse hadi başlayalım.

Evren
Masallar alemi diyebileceğimiz bir evrende geçiyor. Ama sadece masal ögelerini içermiyor. Aynı zamanda başka mitolojilerden karakterler ve mekanlar var. Mesela İskandinav mitolojisinden Valhalla var. Bir başka olarak samuray ve ninjalar da var. Köyler ve krallıklar mevcut. Köylerde sıklıkla insanların istediği işler oluyor. Kahramanları genelde bu işlere yardım edip para topluyorlar. Tabi arada zor işlerde oluyor. Krallıkların işleri ise daha büyük oluyor. Daha büyük görevler. Ejderha kesmek gibi.

Hikaye
Stalyos isminde bir kahramanımız vardır. Bir gün ormanda yürürken taşın üzerinde bir kılıç görür. Taşın üzerinde ''Zerot'' yazmaktadır. Kılıcın adı budur. Kılıca dokunduğunda yaşlı bir adam belirir. Kılıcı sadece laik olan kişinin kayadan çıkarabileceğini söyler. Bizimki kılıcı kayadan çekmeyi dener ve yapamaz. Daha sonra kılıcın olduğu kayayı topraktan çıkarır. Ve kılıcı tutarak sert bir şekilde yanındaki büyük bir kayaya vuru. Taş kırılır ve kılıç tamamen gözükür. Doğal olarak kılıcın yeni sahibi Stalyos'tur. O günden sonra kılıcı alarak daha büyük hedeflere çıkar.

Ana Karakterler

Stalyos:

25 yaşındadır. Hafif uzun gri saçları vardır. Boyu 1.93'tür. Kaslı bir yapısı vardır. Acayip derecede güçlüdür. Çok olmasa da bencil birisidir. Sadece işine gelen ve yapabileceği görevleri kabul eder. Aksi takdirde hiç birini kabul etmez. Genede insanlara yardım edince sevinir. Çünkü bir işe yaradığını düşünür. Sıkça millet ile dalga geçer. İşine yarayacak arkadaşlar seçer. Eğer bir savaşa girdiğinde sinirlenirse sonuç ne olursa olsun kazanmak için elinden geleni ardına koymaz. Duşa donla girmek, yaşlı kadınlardan para yerine ev yemeği almak, bir kız kendisine çıkma teklif ettiğinde yüzünü ekşitmek gibi huyları vardır.

Blue:
14 yaşındadır. Kısa mavi saçları vardır. Boyu 1.50'dir. Stalyos ile ilk tanışan kişidir. Kılıcın sahibi olmasına hayran kalıp onu izlemiştir. İlk yaptığı iş sadece kılıcı taşımak olmuştur. Ondan sonra kılıç için bir kılıf yapmıştır. Daha sonra çeşitli işlerde Stalyos'a yardım etmiştir. Peri güçleri vardır fakat bunu bilmez. Çoğu olaya aşırı tepki verir. Stalyos'u farkında olmadan bir tane ejderha yumurtası yiyecekken sırtına atlamıştır. Kulağına korkutucu bir şekilde ''Boynunu kırarım.'' demiştir. Arkadaşlarına çok önem verir. Yardımcı olmak için elinden geleni yapar. Günün sonunda çok övgü alır. Ama eline geçen tek ödül dondurmadır.

Solo:
20 yaşındadır. Kısa siyah saçları vardır. Boyu 1.78'dir. Stalyos onu yanına kendisi hakkında şarkı yazması için almıştır. Çünkü işi kahramanlara şarkı yazmaktır. Çok yaratıcı değildir. Stalyos'a hakkındaki ilk şarkısı ''Toss a butter to your Stalyos'' tur. Stalyos'un dövüşlerinin çoğunu kaçırdığı için hakkında pek özgün şarkı yazamaz. Şarkı işleri dışında sıkça Stalyos'a sataşır. Ucu kendisine değmeyen bir işe bakmaz. Tepki bile vermez. Efsane kumar oynar. Ama ortaya hiç bir şey koymaz. Yeni tanıştığı insanlara genellikle sıcak yaklaşır.

Bu kadar. Daha fazla şey yazardım ama üşendim.
Hazır gelmişken bir iki tane karakter daha yazıyım. Konuda biraz üstte kalsın. Belki başka yazanlar çıkar.

Gumbor:
Daha çok ölüm kralı olarak bilinir. Şuan ki tipi her ne kadar kayık olsa da eski hali dillere destandır. Dünyadaki en kötü insan olarak bilinir. Kimse adını anmak istemez. Bir sürü halt yemiştir. Mesela bir krallığın yeni doğan prensesini kaçırıp direkt ormana bırakmıştır. Direkt düz çalılara bir yere koymuştur. Kimse bulamasın diyede büyü yapmıştır. Tabi doğal olarak krallıkta alarm verilir. Herkes prensesi arar. Gumbor da hallerini izleyip katıla katıla güler. Günlük eğlencesi ise yıllar önce sevgilisini taşa çevirdiği bir kadının gereksiz çabasını izlemektir. Kadın normalde onu hala normal gibi görür. Ama aslında taş olduğu için adam onla hiç konuşamaz. Kadında her gün onun yanına gelip sürekli iletişime geçmeye çalışır. Tabi Gumbor da buna bakıp dalga geçer. Peki neden bunları yapıyor diye soracaksınızdır. Özel bir nedeni yok. Sadece canı kötülük yapmayı seviyor. Oda öyle yapıyor. Sonuçta insanın canının istediğini yapması kadar doğal bir şey yoktur.

Büyük İmparator:
Dünyanın en güçlü kralı olarak bilinir. Acımasız, gaddar ve soğuk kanlıdır. En azından dünya onu öyle bilir. Normalde evinde bir aile babasından farksızdır. İşleri yüzünden eşiyle çok zaman geçiremezler. Genellikle eşinden azar işitir. Oğlu ise kendisi gibi olmaya çalışır. Ama genelde sorunlara neden olduğu için onunla da ilgilenmeye çalışır. Her şeye rağmen iyi bir aile babası olmak için çabalar.

Yoşi:
Dünyanın en iyi kılıç ustası olmak ister. Yada en güçlü. Çok bir fark yok gerçi aralarında. Lakin çocukluğundan beri peşini bırakmayan çok kötü bir durum buna engel olur. O durum üşengeçliktir. Çalışmaya üşenir. Bazen sadece arada çok gaza gelip feci derecede çalışır.
 
Üzerine çok düşündüğüm şeyleri çok düşünmeden bir araya getirdiğim bir evren yazıcam o yüzden mantık hataları olabilir.
Evren:
Farklı yer şekillerine sahip farklı bir dünyadaki bir kıtamızda geçiyor. Orta çağımsı dönemleri yaşayan bu kıta sürekli savaş halindedir ama 277 yıl önce bir kral tarafından fethedilerek bir araya getiriliyor. Ardından 177 yıl sonra günümüzden 100 yıl önce büyük bir isyan ile 7 farklı krallığa bölünüyor. Bu krallıklar sırasıyla 3 kral tarafından yönetilen ve en geniş topraklara sahip olan Byzan, ticaretin kralları ve kıtadaki paranın gerçek hükümdarları Memlyon, sanat ve inşanın ustaları Acrhabien, ormanın çocukları Finzy, soylu saltanatının en hat safhada olduğu Oxsyn, kuzeyin işgalcileri Stryan ve doğunun yerleşmiş paralı asker klanları topluluğu Kryzan krallıklarıdır. (Byzan imparatorluktur.) Farklı güçlerin bulunduğu akıllı varlık olarak sadece insanların olduğu(güç unsurlarında bilinç sahibi bir ırk olacak o ayrı, aşağıyı okuyunca anlarsınız) bir evren.
Güç Unsurları:
Doğuştan gelen yetenekler: Bunlar adından anlaşılacağı gibi genetik yetenekler her hangi bir şey olabilir. Yıldırım, gölgeleri kontrol etme, ateşi kontrol etme, dönüşüm vb.
Simbiyotlar: Bunlar uzaydan gelmiş yaşam formlarıdır. İnsanlarla birleşmeden yaşayamazlar ve birleşene kadar uykuda bekleyen zeka sahibi varlıklardır. İnsanlara farklı yetenekler vermektedirler. Bu yetenekler simbiyotun gücü ve bağlandığı insanla uyumuna göre seviye farkı göstermektedir. Bazıları direk insanlarla birleşse de bazıları buna sınavla karar vermektedir.(Magi deki cinlere benziyor biraz, bunun marvelda ki simbiyotlarla harmanlanmış hali gibi.)
Akai Enerjisi: Bunu direk Op taki haki gibi düşünebilirsiniz. Biraz farklı ama Akai Enerjisine en yakın güç unsuru hakidir. İnsanı fiziksel olarak güçlendirir ve bazı fiziksel hasar almayan doğuştan yetenek veya simbiyotlara kesin hasar vermenin tek yoludur.(Doğal seleksiyonlar dışında) Büyü veya mana gibi uzaktan saldırmada işe yaramaz (evrende büyü ve mana yok farkı anlaşılsın diye örnek verdim). Yazdığım gibi direk haki gibi düşünebilirsiniz, tek fark bunu savunma ve saldırının yanı sıra fiziksel olarak kendini güçlendirmede de kullanabilirsin. Kıtada bilinen sadece 10bin kadar kişi bu enerjiyi kontrol edebilir.
Karakterler:
Burak Lightning: Yıldırım, gölge ve bitkileri kontrol etme gücüne sahiptir. Kıtadaki en güçlü insanlardan biridir. Belki de en güçlüsüdür ama o kadar tembeldir ki normal halk tarafından tanınacak hiç bir şey yapmamıştır. Onu harekete geçirecek tek şey kardeşidir. Kardeşini eğitmek ve korumak dışında yaptığı tek şey tüm gün yatmaktır. Gölge askerler ve tahta kuklalardan oluşan bir orduya sahiptir ve kendisine hizmet edenler hariç 17bin askerin tamamını gölgesinde saklamaktadır. Yıldırım yeteneği sayesinde bu orduyu kıtadaki en büyük 7. şehrin bir buçuk katını kaplatacak kadar büyük bir alanda kontrol edebilir. Bu şehrim ortalama boyutu Konya kadardır. Akaide ustadır.(Burak arapça Şimsek anlamına gelmektedir. Hani kelime oyunu :))
Fulgur Lightning: Burak ve ana karakterimiz İgnis'in ağabeyidir. Byzan'ın kıdemli bir lordudur. Çok çalışkandır ancak herhangi bir doğuştan gelen gücü yoktur. Akai kullanmada ortalamanın çok üstünde bir yeteneğe sahiptir ama Burak ile karşılaştırılamaz. (Fulgur Latince şimsek demek)
(MC)İgnis Lightning: Sadece yıldırım doğuştan gelen yeteneğine sahiptir. Ateş simbiyotu kullanıcısıdır ve abisi Burak tarafından içine gölgeye çevrilmiş bir ejderha mühürlenmiştir. Bu ejderhaya kısmen dönüşebilmektedir. Azimli ve güçlü biridir ama kendini çok güçsüz zanneder. Çünkü Burak tarafından yetiştirilmiştir ve gücünün onla kıyaslanamayacağını düşünür. Fulgur kadar güçlü olmadığı içinde bu his giderek güçlenir ve içini yemektedir. Akai kullanmakta yeni yeni ustalaşmaktadır. (İgnis ateş demek)
Hikaye:
Hikayemiz basit. Eğer yazılıp çizilse uzun ve dolu dolu bir konu ama o kadar düşünmedim üstünde daha. Byzan İmparatorluğunda 3 kraldan biri olan savaş kralı güçle seçilir. İgnis sürekli kendisiyle güçsüz olduğu için dalga geçen abisi Burak'a gücüne kanıtlamak için bu koltuğa oturmaya karar verir ve hikayemiz başlar.
 
Üzerine çok düşündüğüm şeyleri çok düşünmeden bir araya getirdiğim bir evren yazıcam o yüzden mantık hataları olabilir.
Evren:
Farklı yer şekillerine sahip farklı bir dünyadaki bir kıtamızda geçiyor. Orta çağımsı dönemleri yaşayan bu kıta sürekli savaş halindedir ama 277 yıl önce bir kral tarafından fethedilerek bir araya getiriliyor. Ardından 177 yıl sonra günümüzden 100 yıl önce büyük bir isyan ile 7 farklı krallığa bölünüyor. Bu krallıklar sırasıyla 3 kral tarafından yönetilen ve en geniş topraklara sahip olan Byzan, ticaretin kralları ve kıtadaki paranın gerçek hükümdarları Memlyon, sanat ve inşanın ustaları Acrhabien, ormanın çocukları Finzy, soylu saltanatının en hat safhada olduğu Oxsyn, kuzeyin işgalcileri Stryan ve doğunun yerleşmiş paralı asker klanları topluluğu Kryzan krallıklarıdır. (Byzan imparatorluktur.) Farklı güçlerin bulunduğu akıllı varlık olarak sadece insanların olduğu(güç unsurlarında bilinç sahibi bir ırk olacak o ayrı, aşağıyı okuyunca anlarsınız) bir evren.
Güç Unsurları:
Doğuştan gelen yetenekler: Bunlar adından anlaşılacağı gibi genetik yetenekler her hangi bir şey olabilir. Yıldırım, gölgeleri kontrol etme, ateşi kontrol etme, dönüşüm vb.
Simbiyotlar: Bunlar uzaydan gelmiş yaşam formlarıdır. İnsanlarla birleşmeden yaşayamazlar ve birleşene kadar uykuda bekleyen zeka sahibi varlıklardır. İnsanlara farklı yetenekler vermektedirler. Bu yetenekler simbiyotun gücü ve bağlandığı insanla uyumuna göre seviye farkı göstermektedir. Bazıları direk insanlarla birleşse de bazıları buna sınavla karar vermektedir.(Magi deki cinlere benziyor biraz, bunun marvelda ki simbiyotlarla harmanlanmış hali gibi.)
Akai Enerjisi: Bunu direk Op taki haki gibi düşünebilirsiniz. Biraz farklı ama Akai Enerjisine en yakın güç unsuru hakidir. İnsanı fiziksel olarak güçlendirir ve bazı fiziksel hasar almayan doğuştan yetenek veya simbiyotlara kesin hasar vermenin tek yoludur.(Doğal seleksiyonlar dışında) Büyü veya mana gibi uzaktan saldırmada işe yaramaz (evrende büyü ve mana yok farkı anlaşılsın diye örnek verdim). Yazdığım gibi direk haki gibi düşünebilirsiniz, tek fark bunu savunma ve saldırının yanı sıra fiziksel olarak kendini güçlendirmede de kullanabilirsin. Kıtada bilinen sadece 10bin kadar kişi bu enerjiyi kontrol edebilir.
Karakterler:
Burak Lightning: Yıldırım, gölge ve bitkileri kontrol etme gücüne sahiptir. Kıtadaki en güçlü insanlardan biridir. Belki de en güçlüsüdür ama o kadar tembeldir ki normal halk tarafından tanınacak hiç bir şey yapmamıştır. Onu harekete geçirecek tek şey kardeşidir. Kardeşini eğitmek ve korumak dışında yaptığı tek şey tüm gün yatmaktır. Gölge askerler ve tahta kuklalardan oluşan bir orduya sahiptir ve kendisine hizmet edenler hariç 17bin askerin tamamını gölgesinde saklamaktadır. Yıldırım yeteneği sayesinde bu orduyu kıtadaki en büyük 7. şehrin bir buçuk katını kaplatacak kadar büyük bir alanda kontrol edebilir. Bu şehrim ortalama boyutu Konya kadardır. Akaide ustadır.(Burak arapça Şimsek anlamına gelmektedir. Hani kelime oyunu :))
Fulgur Lightning: Burak ve ana karakterimiz İgnis'in ağabeyidir. Byzan'ın kıdemli bir lordudur. Çok çalışkandır ancak herhangi bir doğuştan gelen gücü yoktur. Akai kullanmada ortalamanın çok üstünde bir yeteneğe sahiptir ama Burak ile karşılaştırılamaz. (Fulgur Latince şimsek demek)
(MC)İgnis Lightning: Sadece yıldırım doğuştan gelen yeteneğine sahiptir. Ateş simbiyotu kullanıcısıdır ve abisi Burak tarafından içine gölgeye çevrilmiş bir ejderha mühürlenmiştir. Bu ejderhaya kısmen dönüşebilmektedir. Azimli ve güçlü biridir ama kendini çok güçsüz zanneder. Çünkü Burak tarafından yetiştirilmiştir ve gücünün onla kıyaslanamayacağını düşünür. Fulgur kadar güçlü olmadığı içinde bu his giderek güçlenir ve içini yemektedir. Akai kullanmakta yeni yeni ustalaşmaktadır. (İgnis ateş demek)
Hikaye:
Hikayemiz basit. Eğer yazılıp çizilse uzun ve dolu dolu bir konu ama o kadar düşünmedim üstünde daha. Byzan İmparatorluğunda 3 kraldan biri olan savaş kralı güçle seçilir. İgnis sürekli kendisiyle güçsüz olduğu için dalga geçen abisi Burak'a gücüne kanıtlamak için bu koltuğa oturmaya karar verir ve hikayemiz başlar.
Güzel olmuş. Ellerine sağlık. Evrenin tarihine ve coğrafyasını güzel yapmışsın. Ben çok beceremiyorum bu işleri.
 
Güzel olmuş. Ellerine sağlık. Evrenin tarihine ve coğrafyasını güzel yapmışsın. Ben çok beceremiyorum bu işleri.
Öncelikle yorumun için teşekkür ederim. Bende senin karakter yazmana hayranım. Senin karakterleri alıp şu evrene koysan cuk diye oturur. Hiç sırıtmaz valla. Öyle bir planın olursa al tepe tepe kullan.
 
Neyse hazır gelmişken aklımda olan bir hikaye ve evreni daha yazayım. Hem can sıkıntım geçmiş olur hemde konu üstte kalmış olur. Evren biraz daha bu filmlerdeki canavarlar üzerine kurlu. Vampirler, mumya, frankenstein vb. Hiç uzatmadan başlayalım.

Evren
Dünyada değişik canavarlar ve bunları yakalayan avcılar mevcuttur. Tabi bunlar genellikle halktan gizli tutulur. Bir avcı olmak istiyorsan bu işler ile epey ilgili olmalısın. Ondan sonra sana bu işler ile ilgilenen bir kurumdan teklif gelir. Ondan sonrası kişinin isteğine bağlıdır. Ya bir avcı olur yada normal bir hayat yaşar. Bir avcı olursa gereken destek kendisine verilir. Tabi isterse bu desteği reddedebilir. Bu canavarların genelde çoğu Transilvanya'da yaşar. Tabi kendilerine ait bir bölgeleri vardır. İnsanların çok azının bildiği ve çok azının yaşadığı bir bölge. Düzgün duran canavarlar yakalanmaz ve kendi hallerine bırakılırlar.

Hikaye
Ana karakterimiz Pelin isminde 20 yaşında üniversiteli bir genç kızdır. Bir gün üniversitenin Transilvanya'ya yaptığı bir geziye katılır. Gezi 2-3 gün sürer. Ayrılacakları gece Pelin'in son bir kez tuvalete gitmesi gerekir. Otobüs kalkmadan önce işini bitirip çıkmıştır. Fakat çıktığında kendini farklı bir yerde bulur. İçi çık şık gözüken dev bir şato gibidir. Otobüsü kaçırmamak için hemen şatodan çıkmak ister. Tam kapıdan çıkacakken karşısında Count Dracula belirir. Kız ne olduğunu şaşırır. Dracula sakinleşmesini söyler. Ona vampire dönüşmesi için bir teklifte bulunur. Çünkü kendisini epey ilgi çekici ve bilgili birisi olduğunu düşünmektedir. Tabi kız korkudan ve heyecandan ne yapacağını bilemez ve hemen kaçar. Dracula onu takip etmek istemez ve kendi haline bırakır. Pelin koşarken hava karanlık olduğu için önünü tam göremez ve yüksek bir yerden düşer. Düştüğü yer bir oda mezarıdır. Sabah uyandığında hiç yara yoktur. Geçen gece hakkında hiçbir şey hatırlamıyordur. Sonra biranda otobüsü kaçırdığını hatırlar. Haber vermek için telefonuyla aramak ister ama telefonu kırılmıştır. Oda yakınlarda bir telefon bulmaya çalışır ama tüm gün bakmasına rağmen bir türlü bulamaz. Oda geceyi geçirmek için bir motelde kalır. Ucu ucuna parası yeter ve geceyi orada geçirir. Gece uyuyamaz. Gezmeye çıkıp kafa dağıtmak ister. Daha sonra dışarıda tuhaf tipler görür. Biraz yanlarına yanaşınca bunlardan birinin tek dev bir gözü olduğunu fark eder. Telaş yapar ve koşmaya başlar. Sonra önüne kemikten ibaret birisi çıkar. Bu olaylar bir kaç defa tekrarlar. Daha sonra dışarıda bulduğu bir tuvalete girip soluklanır. Önceki gece olanları hatırlar. Az daha öleceğini hatırlar. İçini bir anda öfke kaplar. Sanki sınırsız bir enerji ile doluyor gibidir. Gidip Dracul'ya hesap sormak ister. Ve böylece karanlık olaylar başlar.

Karakterler

Pelin Gece:

Kısa siyah saçlıdır. Boyu 1.70'tir. Gözlük takar. Tarih ve coğrafyaya ilgisi vardır. Genelde pozitif bir kişiliği vardır. İnsanlar ile iyi geçinmeye çalışır. Bir şeyi hedefledi mi başarmak için elinden geleni yapar.

Dr.Henry Jekyll/Mr. Edward Hyde: Aynı bedeni taşıyan iki isimdir. İnsanın içindeki iyi ve kötü yanların ilaçların yardımıyla ayrılabileceğini savunan Dr. Henry Jekyll bunu kanıtlamak için hazırladığı bir ilaçla bir deneme yapar. Ancak sonuçta kendisinin kötü kişiliğini kendi bedeninde ortaya çıkarıp, kendi benliğinden serbest bırakır ve adını Edward Hyde koyar. Zamanla birbirlerin alışırlar ve düzenli bir hayat sürerler. Bir gün Pelin kendisinden yardım istemek için gelir. Onu kırmaz ve elinden geldiği kadar yardım etmeye çalışır. En azından Henry öyle ister. Edward pek oralı olmaz.

Evet yazacaklarım bu kadar. Daha fazla şey yazardım ama yoruldum.
 
Neyse hazır gelmişken aklımda olan bir hikaye ve evreni daha yazayım. Hem can sıkıntım geçmiş olur hemde konu üstte kalmış olur. Evren biraz daha bu filmlerdeki canavarlar üzerine kurlu. Vampirler, mumya, frankenstein vb. Hiç uzatmadan başlayalım.

Evren
Dünyada değişik canavarlar ve bunları yakalayan avcılar mevcuttur. Tabi bunlar genellikle halktan gizli tutulur. Bir avcı olmak istiyorsan bu işler ile epey ilgili olmalısın. Ondan sonra sana bu işler ile ilgilenen bir kurumdan teklif gelir. Ondan sonrası kişinin isteğine bağlıdır. Ya bir avcı olur yada normal bir hayat yaşar. Bir avcı olursa gereken destek kendisine verilir. Tabi isterse bu desteği reddedebilir. Bu canavarların genelde çoğu Transilvanya'da yaşar. Tabi kendilerine ait bir bölgeleri vardır. İnsanların çok azının bildiği ve çok azının yaşadığı bir bölge. Düzgün duran canavarlar yakalanmaz ve kendi hallerine bırakılırlar.

Hikaye
Ana karakterimiz Pelin isminde 20 yaşında üniversiteli bir genç kızdır. Bir gün üniversitenin Transilvanya'ya yaptığı bir geziye katılır. Gezi 2-3 gün sürer. Ayrılacakları gece Pelin'in son bir kez tuvalete gitmesi gerekir. Otobüs kalkmadan önce işini bitirip çıkmıştır. Fakat çıktığında kendini farklı bir yerde bulur. İçi çık şık gözüken dev bir şato gibidir. Otobüsü kaçırmamak için hemen şatodan çıkmak ister. Tam kapıdan çıkacakken karşısında Count Dracula belirir. Kız ne olduğunu şaşırır. Dracula sakinleşmesini söyler. Ona vampire dönüşmesi için bir teklifte bulunur. Çünkü kendisini epey ilgi çekici ve bilgili birisi olduğunu düşünmektedir. Tabi kız korkudan ve heyecandan ne yapacağını bilemez ve hemen kaçar. Dracula onu takip etmek istemez ve kendi haline bırakır. Pelin koşarken hava karanlık olduğu için önünü tam göremez ve yüksek bir yerden düşer. Düştüğü yer bir oda mezarıdır. Sabah uyandığında hiç yara yoktur. Geçen gece hakkında hiçbir şey hatırlamıyordur. Sonra biranda otobüsü kaçırdığını hatırlar. Haber vermek için telefonuyla aramak ister ama telefonu kırılmıştır. Oda yakınlarda bir telefon bulmaya çalışır ama tüm gün bakmasına rağmen bir türlü bulamaz. Oda geceyi geçirmek için bir motelde kalır. Ucu ucuna parası yeter ve geceyi orada geçirir. Gece uyuyamaz. Gezmeye çıkıp kafa dağıtmak ister. Daha sonra dışarıda tuhaf tipler görür. Biraz yanlarına yanaşınca bunlardan birinin tek dev bir gözü olduğunu fark eder. Telaş yapar ve koşmaya başlar. Sonra önüne kemikten ibaret birisi çıkar. Bu olaylar bir kaç defa tekrarlar. Daha sonra dışarıda bulduğu bir tuvalete girip soluklanır. Önceki gece olanları hatırlar. Az daha öleceğini hatırlar. İçini bir anda öfke kaplar. Sanki sınırsız bir enerji ile doluyor gibidir. Gidip Dracul'ya hesap sormak ister. Ve böylece karanlık olaylar başlar.

Karakterler

Pelin Gece:

Kısa siyah saçlıdır. Boyu 1.70'tir. Gözlük takar. Tarih ve coğrafyaya ilgisi vardır. Genelde pozitif bir kişiliği vardır. İnsanlar ile iyi geçinmeye çalışır. Bir şeyi hedefledi mi başarmak için elinden geleni yapar.

Dr.Henry Jekyll/Mr. Edward Hyde: Aynı bedeni taşıyan iki isimdir. İnsanın içindeki iyi ve kötü yanların ilaçların yardımıyla ayrılabileceğini savunan Dr. Henry Jekyll bunu kanıtlamak için hazırladığı bir ilaçla bir deneme yapar. Ancak sonuçta kendisinin kötü kişiliğini kendi bedeninde ortaya çıkarıp, kendi benliğinden serbest bırakır ve adını Edward Hyde koyar. Zamanla birbirlerin alışırlar ve düzenli bir hayat sürerler. Bir gün Pelin kendisinden yardım istemek için gelir. Onu kırmaz ve elinden geldiği kadar yardım etmeye çalışır. En azından Henry öyle ister. Edward pek oralı olmaz.

Evet yazacaklarım bu kadar. Daha fazla şey yazardım ama yoruldum.
Yazdığın evrenlerde ana karakter neden hep kız ?
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 2)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık