Son sayfada şöyle bir detay var bence;
Roger ve tayfası bazı konularda farklı düşüncelere sahip oldular. Örneğin Oden'in tayfaya alınışında Roger ok verirken tüm tayfa Oden'e karşı bir duruş sergilemişti. Ancak son sayfada, One Piece'in tamamlanması için gereken yılı gösteriyor ve Roger'In bu kadar zamanı olmaması ile alakalı olsaydı bu duruma sanırım sadece Roger gülerdi ve tayfa ufak bir donukluk yaşayabilirdi. "Wtf" gibi.
Gördüğümüz kadarı ile tayfa da Roger ile aynı doğrultuda düşünüyor ve kahkahaları basıyorlar. Roger'ın mizacı gerçekten sürekli pozitif ve çevresine enerji yayıyor gibi. Joy Boy ile aynı çağda yaşamak istemesi onun gerçekten komik bir durumu bu kadar dramatize edebilmesinde yatıyor. Diğer bir deyiş ile Joy Boy bunu tamamen eğlencesine yapmıştır.
We had learned about everything in the world.
We learned about the "void century".
We learned about the "meaning of the D. name".
We learned about the "ancient weapons".
But do you want to know what Gol D. Roger, king of the pirates, did when the treasure he sought was placed in front of his very eyes?
HE LAUGHED.
İnanılmaz bir akış var son sayfada. Çizimlerdeki detay, anlatımdaki yalınlığın, gururun ve kasvetin bir arada verilmesi.
Roger...
Gücün, azmin, çalışmanın ve hiç yılmamanın vücut bulmuş hali. Defalarca kez açılmış denize. Tanımadığı, bırak tanımamayı, yakınlık ilişkisi kurmadığı önemli insan yokmuş gibi adeta. Ne uğruna mı yapıyor?
TUTKU!
Dünya'da bazı insanlar vardır, tutkuları o kadar fazladır ki dışarı taşar, beyni ve kalbi artık kontrol edemeyeceği seviyeye gelir, böylece tutkuya göre en iyi şekilde hareket eylemini gerçekleştirir. Böyle insanları biz gerçek hayatta da tanıyoruz;
Atatürk, M. Jordan, Bryant, LeBron, Schumacher, Senna, Federer, Marquez, Phelps, Bach, Mozart, Mimar Sinan, Piri Reis, Bolt, Muhammed Ali vb...
Bu kişileri biz yaptıkları ile ünlendiklerini biliyoruz ancak içlerindeki bu taşan tutku ile her ne yaparlarsa yapsınlar yine de bir şekilde onları bilecektik veya bilmesek dahi yaptıkları işlerde en iyisi olacaklardır. Federer'in balık tutmaya karşı bir tutkusu olsaydı muhtemelen bilmesek bile dünyadaki sayılı balıkçılardan olacaktı. Veya Mimar Sinan; tutkusu bir cam şişe tasarlamak olsaydı muhtemelen dünyadaki en iyi cam şişeleri de tasarlayabilirdi. Konu becerileri değil, elbette o da önemli ancak esas konu tutku. Ne kadar başarısız olduğu, onu yapamadığında ne kadar üzüleceği onlar için önemli olmuyor o noktada. Tutkusu için yapıyor ve her saniyesinden keyif alıyor, kaybettiğinde de... Yapmaya devam ettikçe, daha iyi olduğunu fark ettiğinde tutkusu dinmektense daha da büyüyor çünkü yaptığı her ne ise daha da iyi oluyor ve sonunun olmadığını fark ediyor.
Kısacası One Piece'e geri dönersem, Roger'ın her şeyi duyabilmesi ondaki amansız tutkuyu gösteriyor. Oden'in de ona benzer bir özelliğinin olması onun da amansız bir tutkuya sahip olduğunu gösteriyor. Ray-san'ı dikkate alın. Roger'In sağ kolu ancak bir tutkuya sahip değil. İlk tanıştıklarındaki Roger'ın heyecanı karşısında nasıl da gamsız vari oturuyordu öylece. Sonrasında Roger'daki tutkuya kapıldı ve ona hizmet etmeye başladı. Oden, Roger ve Luffy bu şekilde değiller. İçten yanmalı motor gibi muazzam tutkuya sahipler. Luffy'nin amacı tutkusunu gerçekleştirmek, sonlandırmak değil. Onu yaşamak. Gerçek olup olmadığı bile umrunda değil. Belki de bomboş, aslında safsata olan bir şey uğruna bunca savaşı veriyor. Önemli değil ki onun için. O süreçte yaşadığı her an tutkusunu besliyor. Hiç duramıyor yerinde bile farkında mısınız? Asla.
Hatırlayın, bir anime (düzeltildi.) sayısında can sıkıntısından Robin'in okuduğu kitabı merak etmiş ve hakkında sorular sormaya başlamıştı. Tüm tayfa şoktaydı. "Sonrasında ada göründü!" sesiyle doğrudan dışarıya fırlamıştı. Duramıyor abi adam yerinde.