"Yazılanlara göre sekiz yüz kilometre çap içindeki her tepe ortadan ikiye yarılıp havayı kül ve duman ile doldurmuş. Yükselen alevlerin sıcaklığı o kadar yüksekmiş ki, gökyüzündeki ejderhalar bile bu alevler tarafından yutulmuş. Yeryüzünde açılan çatlaklar, tapınakları hatta köyleri bile içine çekmiş. Göller kaynayıp asite dönüşmüş, su pınarları kilometrelerce yukarıya erimiş taşları püskürtmüş, gökyüzündeki kızıl bulutlardan aşağı ejdercamları yağmış. Kuzey tarafında ise yer yarılıp içine çökmüş, çöken yere ise asitleşen sular dolmuş."
Adaya gidip dönen tek bir kişi var. Aerea Targaryen var. Kızcağızın vücudu içten yanıyor, öldüğünde içinden ateş solucanlarına benzeyen yaratıklar çıkıyor. Gitmesi çok zor, gidip de dönen yok, dönenin de sonu böyle oluyor:
"Dünyaya Prenses Aerea'nın yüksek ateşten öldüğünü söyledik ve bu genel olarak doğru ama bu daha önce görmediğim, bir daha da görmemeyi umduğum bir ateşti. Kızcağız yanıyordu. Cildi kıpkırmızı kesilmişti ve ne kadar yandığını görmek için elimi alnına dayadığımda elimi kaynayan bir kazana sokmuş gibi hissettim. O kadar aç kalmış, o kadar çökmüştü ki kemiklerinin üzerinde eti kalmamıştı ama görebildiğimiz... bazı şişkinlikler oluyordu ve bunlar derisinin altında yükselip iniyorlardı, sanki... hayır, sanki değil çünkü bu gerçekti... içinde bir şeyler vardı, canlı şeyler, hareket edip dönenen, belki de bir çıkış yolu arayan ve kıza haşhaş sütünün bile rahatlık sağlayamadığı bir acı yaşatan şeyler. Annesi geldiğinde ona da söyleyeceğimiz gibi krala da Aerea'nın hiç konuşmadığını söyledik ama bu da yalandı. Çatlak ve kanayan dudaklarından bize fısıldadığı korkunç şeylerin bir kısmını yakında unutmak için dua ediyorum. Ölmek için ne kadar yalvardığını unutamam.
"Üstadın sanatları bu ateş için faydasızdı, elbette bu korku dolu şeye bu kadar gündelik bir isim verebilirsek. Bunu en basit, kızın içten piştiğini söyleyerek açıklayabilirim. Vücudu karardıkça karardı ve sonra çatlamaya başladı ta ki, Yedi korusun, ateşte pişirilmekten çatlamış bir domuza benzeyene kadar. İnce ince dumanlar ağzından, burnundan ve ayıptır söylemesi, aşağı dudaklarından yükselmeye başladı. İçindeki şeyler hareket etmeye devam etseler de artık konuşmayı kesmişti. Gözleri kafatasının içinde piştiler ve sonunda kaynayan suda uzun süre kalmış yumurtalar gibi patladılar.
"Bunun hayatımda görüp görebileceğim en iğrenç şey olduğunu düşünmüştüm ama çok geçmeden bu düşüncemde yanıldığımı anladım zira daha da korkunç şeyler beni bekliyordu. Bunu, Benifer'le birlikte kızcağızı küvete yerleştirip üzerini buzla kapladığımızda gördük. Soğuk suya dalmasıyla kalbi de durdu, kendimi böyle teselli ediyorum... eğer gerçekten böyleyse, bu onun için bir merhamet sayılabilir çünkü içindeki şeyler o zaman dışarı çıktılar...
"O şeyler... Anne bana merhamet etsin, onları nasıl anlatacağımı bilmiyorum... onlar... yüzleri olan solucanlar... elleri olan yılanlar... kıvranan, kaygan, vücudunu delerek çıktıklarında debelenen, katlanan, bükülen, dile getirilmeyecek şeyler. Kimileri serçe parmağımdan daha büyük değildi ama bir tanesi en az kolum kadar uzundu... ah, Savaşçı beni korusun, çıkardıkları o sesler...
"Ama öldüler. Bunu unutmamalıyım, buna tutunmalıyım. Ne olurlarsa olsun, onlar ateşin ve sıcağın yaratıklarıydı ve buzdan hiç hoşlanmadılar, hayır. Teker teker debelendiler, kıvrandılar ve Yedi'ye şükürler olsun, gözlerimin önünde öldüler. Onlara birer isim vermek istemiyorum... onlar korkunç şeylerdi."
Başka kurtulan haneler var, ama onlar da zamanla yok oluyor.
"Targaryenlar dışında, bazı ejderlordlarının da Kıyamet’ten kurtulduğu söylenir. Anlatılanlara göre Tyrosh ve Lys’teki bazı ejderlordları Kıyamet’ten kurtulur ancak yaşanan yıkımın büyüklüğü görüldükten sonra o lordlar ve ejderhaları Özgür Şehir halkı tarafından öldürülür. Qohor tarihinde yazılanlara göre, Aurion isimli bir ejderlordu, Qohorik’teki koloniden asker toplar ve kendini Valyria İmparatoru ilan eder. Kendisi ejderha üzerinde, arkasındaki otuz bin kişilik ordu ise yaya olarak Valyria’dan 31 geriye kalanları ele geçirip imparatorluğu tekrar kurmak için yola çıkar. Ancak o vakitten sonra ne İmparator Aurion’ı ne de ordusunu gören olur."