Bence sezonlar giderek kötüleşti bakumanda, konuya pek yeni bir şeyler eklenmedi, anime kendini tekrarlamaya başladı, gereksiz muhabbetler arttı, üçüncü sezon iyice kabak tadı vermişti bana..
Kendilerini sürekli olarak geliştirdiler ilk sezon serileştirilmeye çalıştılar, ikinci sezon serilerini birinci yapmaya çalıştılar, son sezonda ise serilerini animeleştirilmeye çalıştılar tabi her sezonda bir Niizuma Eiji gibi rakipleri vardı.Bence konunun kendini tekrarlaması gibi bir şey yoktu.Adamların zaten bir hayali var ve onu gerçekleştirmeye çalıştılar her sezonda.Benim için çok güzel bir seriydi her sezonunda gülebildiğim yerleri oldu başka animelerde yarısından sonra sadece dram yapıyorlardı ki bu hiç güzel olmuyordu.Muhabbetlerin gereksiz olarak arttığını yazmışsın ama ben gereksiz olan bir yer hatırlayamadım.Sadece ben zamanın çok hızlı geçtiğini düşünüyorum ama böyle bir şey de gerekliydi galiba yoksa senin yazdığın şeyler olmaya başlayabilirdi.
Mashiro’nun yıllar önce kaybettiği amcası bir mangakadır. Artık bir ortaokul son sınıf öğrencisi olan Mashiro, piyasanın zorluklarını ve inceliklerini dinlediği amcasından sonra, aklından mangaka olmak ile ilgili bütün düşünceleri silmiş ve iyi bir okul bitirebilmeye odaklanmıştır ancak çok başarılı çizimleri vardır. Bir yandan da sınıflarındaki Azuki’den hoşlanmaktadır.
Aynı sınıftaki bir diğer öğrenci Takagi ise aslında sınıfının en zekilerinden olmasına rağmen hikâyeler yazmayı seven, dışa dönük karakterli bir gençtir. Aslında Takagi kendi hikâyelerini manga formatında çizebilecek bir ortak aramaktadır.
Bir gün not defterini okulda unutan Mashiro, defteri geri almak için okula geri döndüğü sırada Takagi’ye rastlar. Takagi, Mashiro’nun defterindeki çizimini görmüştür ve hemen kendisine ortaklık teklif eder. Mashiro ise bu teklifi geri çevirir.
Ancak Mashiro’nun bilmediği bir şey vardır: Sevimli ve utangaç Azuki, bir seslendirme sanatçısı olmak istemektedir ve çoktan bir prodüksiyon şirketi kendisiyle ilgilenmektedir.
Böylece Takagi ufak bir oyun oynar. Gece yarısı Mashiro’yu da alarak Azuki’nin kapısına giderler. Azuki’nin hayalini duyan Mashiro, kendini tutamayarak Takagi ile birlikte resimlerini kendisinin çizeceği bir manga yazacaklarını söyleyiverir. Bu manga animeye uyarlandığında ise seslendirmesini Azuki’nin yapmasını ister. Buna çok sevinen Azuki hemen kabul eder ancak Mashiro’nun bir isteği daha vardır: İkisinin de hayalleri gerçekleştiği zaman evlenmek ister. Azuki ise beklenmedik şekilde buna da evet der.
Mashiro’nun böylece artık manga çizmek için bir nedeni vardır. Şimdi sandıklarından daha yakın olan iki kafadar, Japonya’da bir mangaka olma yolundaki ilk adımlarını atacaklardır.
Serinin 3. sezonudur.
Kendi Yorumum:
Çok beğendiğim bir seridir. Mangakalarına ayrı bir saygı duymaya başladım bu sezonunu izledikten sonra. Her şey çok güzel ayarlanmış ve animenin bitişini de çok güzel yapmışlar tam beklediğim bir sondu yani tatmin ediciydi benim için. Serinin bu sezonu izlemeden önce bir kaç tane olumsuz yorum okumuştum ama bu yorumların yersiz olduğunu gördüm.
Bence sezonlar giderek kötüleşti bakumanda, konuya pek yeni bir şeyler eklenmedi, anime kendini tekrarlamaya başladı, gereksiz muhabbetler arttı, üçüncü sezon iyice kabak tadı vermişti bana..
bakumana genel olarak böyle bir bakış var dediğim gibi büyük ihtimal sevenlerin ben gibi daha bir duygusal yaklaşmasından kaynaklanıyor ben şahsen soluksuz izledim ve 2. sezon finalini hala arada açar izlerim acayip vurmuştu beni oraya gitmesi.
3. sezonu kötü zamanlar için saklıyorum çünkü ne zaman bakuman izlesem herşeyi çizebilecekmişim gibi geliyor
edit: tabii böyle boş yorum atmayalım
kendi ağızımdan binbougami ga!
Yumi Uchiyama nın momjiyi çeşitli şekillerde seslendirmesnin hayranı olduğum bu yapıta başlama hikayem youtube daki bir videoyla başlıyor.
Bölüm olarak 7. bölüm 4:40-5:15 kısmına tekabül eden bölümü izleyince önce popüler kız ve onu çekemeyen iki kız arasındaki popülerlik savaşı sandığım bu animeyi izleyince ne kadar yanıldığımı anladım.
Konu itibariyle heryerde yazdığı gibi çevresindeki herkesin şansını çeken kıza, kötü şans tanrısının gelip onun şansını almaya çalışmasını konu alıyor. Tabii böyle yazınca hiçbirşey anlaşılmadığı için olayların gelişme şekli olarak en basit şekilde tom ve jerry i örnek verebilirim. Abartılı kapışmalar ve sonuçlarının komedisi çok hoş yorumlarından okuduğum kadarıyla şahsen birçok seveni gibi kahkahalara boğulmadığımı söylemeliyim ancak gerçekten 13 bölüm içinde 2 kere durdurup gülmemin geçmesini beklediğimi hatırlıyorum Özellikle diğer animelere göndermeler çok başarılı. Bunun dışında her bölüm yüzüme yaydığı tebessümden bahsetmezsem hakkını yemiş olurum.
Ha tom ve jerry kısmına değinmişken ana karakter olarak gösterilen sakura ichigo jerry, bingougami momji için tom karakteri uygun olur. Bu yüzden olsa gerek momji favori karakterim malum yetişkenliğe yavaştan eriştiğimi belirten jerry nin tomu aptal yerine koyması yerine bizim tom a yaptığı kötülüklerden kendisine üzülme durumundayım.
Tabi bunun yanında artık büyük *öhöm*meme*öhöm* karakterler yerine yararlı karakterlerden hoşlanmaya başlamam da ayrı bir mesele momji yemek yapabiliyor, akıllı ve tembel
ichigo ne? şanslı o kadar, ayrıca şansı doğru düzgün yemek yapabilmesine bile sağlamıyor. Seride bir kez böyle bir olay olmasına rağmen niyeyse en çok bu noktaya takıldığımı çok belli ettim galiba, devam edelim
Bingougami ga komedisiyle öne çıksa da aslında içinde ki gerçek ve duygusal kısımdan bahsetmezsem olmaz. Sizi hiç ummadığınız bir anda ichigonun kişiliğindeki değişimlerle daha doğrusu zaten içinde olan şeylerin ortaya çıkmasıyla duygusal anlamda vurmaktan geri kalmıyor. Bir an kavgalarına ya da durumun komedisine gülerken ichigo ya
gıcık kapabilir ya da duygusal anlamda gözleriniz dolabilir. Bu yapım da aslında insanların yalnız yaşayamayacağını,daima birbirine muhtaç olduğunu da görüyoruz
Dertler paylaşılınca azalır,sevinçler paylaşılınca artarmış. Birini hiç yanımızda istemesekte onu sonsuza kadar kaybetmeyle karşı karşıya kalana kadar aslında onu ne kadar istediğimizi anlamıyomuşuz.
Ölümden sonraki hayatta geçen hikâyede, makul olmayan hayatlar sürmek zorunda kalan insanlar, öldükleri zaman kaderleri yüzünden Tanrı’ya isyan ederler. Yurippe adlı bir kız tarafından yönetilen isyancıların hepsi SSS’e (Shinda Sekai Sensen/Dead World Battlefront) aittir ve Tanrı’ya isyanlarındaki olayları anlatır.
Çok eğlenceli, çok güldüren bir animeydi. Özellikle Hinata'ya acayip güldüm bu animede. Tabii son bölümünü saymazsak, son bölümü cidden bu kadar eğlenceli bir animeye göre fazlasıyla duygusaldı. Ve Yui'nin ölmeden önceki hayatında yaşadıkları, araftan kayboluşu da epey etkileyici idi. Hepsi gençliklerinde acılar çekmiş, hayallerini gerçekleştirememiş karakterler. Hayallerini gerçekleştirdiklerinde veya orada yapacak bir işleri kalmadığında o dünyadan tamamen yok oluyorlar. Seride mantık hataları da vardı ama, 13 bölümcük animeye hikayenin bu kadarını sığdırabilmişler demek ki. Seriyi izledikten sonra kafamda soru işaretleri olmadı değil.. Hele ki son iki bölümde her şey çok hızlı oldu. Bunlara rağmen eğlenceli oluşu ve hikayesiyle, içindeki mantık hatalarını az da olsa hissettirmeyen bir seriydi. En çok güldüğüm yer ise Replay'lı sahneler oldu. ;
[YOUTUBE]fORH60LtOt4 [/YOUTUBE]
Gayet güzel bir animeydi, detaylara takılmam izlerim diyorsanız kesinlikle öneririm. Hem eğlenceli, hem yer yer hüzünlendiren bir animeydi. Puanlayacak olursam da 10/8 ^^
İzlerken sürekli olarak sanki önemli şeyler olacakmış gibi bir beklenti vardı bende, aslında "önemli bir şeyler tam uygun" bir ifade olmadı da nası desem hikaye güzel bir yere bağlanacak hissi vardı sürekli, öyle bir şey olmasada yinede iyiydi tabi , Chitanda'nın "ben, merak ediyorum" repliği iyiydi de her otu da merak etmese daha iyi olacaktı , Oreki de "kendimi gördüğüm anime karakterleri" listemde epey yukarılardadır ..
Resmen benim hislerimi anlatmışsın Ben de ne için veya neye takılıp da sonuna kadar izledim anlamadım. Ama ne var ki seri sonuna kadar izlettirmeyi de başardı. O yönüyle bakıldığında seri gerçekten de çok başarılı duruyor. Hakkını yememek lazım.
16 yaşındaki Kyoko Mogami, şarkıcı olmak isteyen çocukluk arkadaşı
Shotaro ile beraber Tokyo'ya yerleşmiştir. Kyoko, kısa sürede ünlü olan
Shorata'nın yemeğini yapmış, çamaşırını yıkamış kısacası tüm hayatını
Shotaro'ya adamıştır. Ancak hayat o kadar da adil değildir. Shotaro'nun
Kyoko'yu Tokyo'ya getirmesindeki tek amaç sadece onun işlerini
yapmasıdır.
Ancak Shotaro için okulunu bırakan ve tüm hayatını Shotaro'ya adayan
Kyoko farklı düşünmektedir. Bir gün Shotaro'nun yemeğini şirkete götüren
Kyoko, Shotaro'nun menajeri ile konuşmasına kulak misafiri olur ve acı
gerçeği öğrenir. Duydukları karşında şoka giren Kyoko'nun şalterleri
atar ve Shotaro'ya saldırır. Shotaro, Kyoko'ya eğer intikam almak
istiyorsa kendisinden daha büyük bir yıldız olmasını söyler.
Ancak Pandora'nın kutusu açılmıştır ve Kyoko'nun hayattaki tek amacı
Shotaro'dan intikam almak olmuştur. Saçlarını kesip rengini açan Kyoko,
küçük şeytanlarının da yardımıyla ünlü olmak için harakete geçer. Ancak
şöhret Kyoko'nun sandığı kadar basit birşey değildir.
Çok eğlenceli bir animeydi. Eğlenceli olmasının yanı sıra Kyoko'nun azmi ve hareketleri izlerken gerçekten hayran bırakıyor.
Beğenmediğim tek şey son bölümdü. İnanılmaz derecede saçma bir yerde kestiler animeyi. İkinci sezonu olmasını isterdim.. Mangasından devam edeceğim bakalım, mangayı da animesi kadar beğenecek miyim^^
10/9 Son bölüm öyle olmamalıydı.
16 yaşındaki Kyoko Mogami, şarkıcı olmak isteyen çocukluk arkadaşı
Shotaro ile beraber Tokyo'ya yerleşmiştir. Kyoko, kısa sürede ünlü olan
Shorata'nın yemeğini yapmış, çamaşırını yıkamış kısacası tüm hayatını
Shotaro'ya adamıştır. Ancak hayat o kadar da adil değildir. Shotaro'nun
Kyoko'yu Tokyo'ya getirmesindeki tek amaç sadece onun işlerini
yapmasıdır.
Ancak Shotaro için okulunu bırakan ve tüm hayatını Shotaro'ya adayan
Kyoko farklı düşünmektedir. Bir gün Shotaro'nun yemeğini şirkete götüren
Kyoko, Shotaro'nun menajeri ile konuşmasına kulak misafiri olur ve acı
gerçeği öğrenir. Duydukları karşında şoka giren Kyoko'nun şalterleri
atar ve Shotaro'ya saldırır. Shotaro, Kyoko'ya eğer intikam almak
istiyorsa kendisinden daha büyük bir yıldız olmasını söyler.
Ancak Pandora'nın kutusu açılmıştır ve Kyoko'nun hayattaki tek amacı
Shotaro'dan intikam almak olmuştur. Saçlarını kesip rengini açan Kyoko,
küçük şeytanlarının da yardımıyla ünlü olmak için harakete geçer. Ancak
şöhret Kyoko'nun sandığı kadar basit birşey değildir.
Çok eğlenceli bir animeydi. Eğlenceli olmasının yanı sıra Kyoko'nun azmi ve hareketleri izlerken gerçekten hayran bırakıyor.
Beğenmediğim tek şey son bölümdü. İnanılmaz derecede saçma bir yerde kestiler animeyi. İkinci sezonu olmasını isterdim.. Mangasından devam edeceğim bakalım, mangayı da animesi kadar beğenecek miyim^^
10/9 Son bölüm öyle olmamalıydı.
Animesini öyle bir yerde bitirdiler diye ölümüne sövmüştüm. 2 kez izledim bu seriyi her defasında Kyoko nun iç konuşmaları, ruhları çıkarıp menejer in üstüne saldırtması falan beni benden aldı
Houtarou Oreki sosyal aktiviteleri sevmeyen, uyuşuk bir lise öğrencisidir. Okulun klasik edebiyat kulübü, üyesi olmadığı için kapanma noktasına geldiğinden ablasının ricasıyla Houtarou bu kulübe katılır. Kulüpte Chitanda Eru adında bir kızla tanışan Houtarou, kulübün zaten bir üyesi olduğunu görünce bırakmak istese de Chitanda'dan etkilenmiştir. Kulübe daha sonra Houtarou'nun arkadaşı Fukube Satoshi ve Ibara Mayaka adlı kız da katılacaktır. Gizemli olaylar ortak ilgi alanları olan bu dörtlü, kulüpte 33 sene önce olan bir olayı araştırmaya başlayacak, olayla ilgili ipuçlarını ise 33 sene önceki üyelerin yaptığı "Hyouga" adlı çalışmada bulacaklardır.
Belirli bi konusu yoktu, ama güzeldi kendini sevdirtti ve izlettirdi. Houtarou'nun enerji tasarrufu çok iyiydi, bende uygulamayı düşünüyorum. Hikigaya'dan sonra ki beni anlatan 2.karakter oldu Houtarou. Chitanda'nın da her şeye "Ben merak ediyorum" demesine kıl oldum. Tamam güzel kız, tatlı kız ama orada ben olsaydım çakardım suratına bir tane bi yürü git ulan merak ediyorsan kendin çöz.
10 Ağustos 2010'da, Britanya imparatorluğu Japonya'ya savaş açar. Japonya, Britanya İmparatorluğu'nun en yeni silahı olan "Knightmare Frame"e karşı hiçbir şey yapamaz ve istila edilir. Japonya’nın adı “Alan 11” olarak değiştirilir ve vatandaşlarına da "11'ler" adı verilir. Japonya'da yaşayan Britanyalı Lelouch, Britanya’yı yok edeceğine yemin eder.
Savaştan yedi yıl sonra; Lelouch lisede okumaktadır. İçinde askeri bir sır barındıran kamyonu çalan teröristler yoldan çıkarlar. Lelouch, kontrol etmek için kamyonun yanına gider. Duyduğu ses yüzünden içine bakmak ister ama içeride mahsur kalır. Kamyon tekrar hareketlenir, üstelik peşlerinde Britanya özel kuvvetleri vardır. Teröristlerden Karen, Nightmare olarak adlandırılan dev robot ile karşı saldırıya geçer. Kaçmayı başaramayan Lelouch kamyonun içerisinde yakalanır. Onu yakalayan çocukluk arkadaşı Suzaku’dur. Bu sırada kapalı olan bölme açılır ve içinden esrarengiz bir kız çıkar. Bu sırada olay yerine gelen Britanya askerleri Lelouch ve kızı yakalar. Leouch'un vurulmasına engel olmak isteyen Suzaku, Britanya askerleri tarafından vurulur. Lelouch’un öldürülmesine engel olmak isteyen kız da vurulur, ölmeden önce Lelouch’a özel bir güç “GEASS” verir. Lelouch, bu gücü Britanya İmparatorluğunu yok etmek için kullanmaya karar verir.
Notlar:
2007 Tokyo Uluslararası Anime Fuarı kapsamında dağıtılan 6. Tokyo Anime Ödülleri'nde "En İyi TV Serisi" ödülünü kazanmıştır.
Code Geass : R2
Black Rebellion olayından bir sene sonra Order of the Black Knights’dan birçok önemli kişi tutuklanmış, idam kararları beklenmektedir. Bu sırada ortada olmayan Zero’nun isyanda öldüğü iddia edilmektedir. Area 11 ise bu olaylardan sonra eskisinden daha da sıkı bir Britannia yönetimine ve baskısına girmiştir.
Bütün bunları uzaktan izleyen ve eski kimliğinden habersiz, kendine boş gelen yaşamını sürdüren lise öğrencisi Lelouch ise; gizemli C.C. ile yollarının bir kez daha kesişmesi sonucu hafızasını yeniden kazanarak “gerçek” kimliğine tekrar bürünecektir. Şimdi başladığı işi bitirmek üzere harekete geçen Zero’nun mücadelesi eskisinden de zorlu olacaktır.
hiç sıkılmadan izledim.. izlememiş arkadaş kalmışsa izlemelerini tavsiye ederim..
Yahari Ore no Seishun Love Comedy wa Machigatteiru
Konusu: Hikigaya Hachiman oldukça problemli bir kişiliğe sahip lise öğrencisidir. Olağan şeylere karşı çıkıp öyle herkesle arkadaşlık kurmazdı. Hachiman'ı doğru yola sokmak isteyen öğretmeni, Hiratsuka Shizuka onu 'Kamu Hizmeti Kulübüne' girmesi için zorlar. Kulüpte kendi gibi sorunlu öğrencilerle tanışacaktır.
Kişisel görüş: Seri 12. bölümüne kadar harika ilerledi. Özellikle Hikigaya tek başına işi götürüyor Serinin resmine ilk baktığımda yine o klişe ecchi serilerden sanmıştım ama alakası bile yokmuş. Seri tüm komedi ve ağırlığıyla götürüyor. Hikigaya resmen bilinmeyen gizli kahramanmış arkadaş. 13. bölümü merakla bekliyorum Saika'ya olan gizli aşkına laf yok zaten
Yahari Ore no Seishun Love Comedy wa Machigatteiru
Konusu: Hikigaya Hachiman oldukça problemli bir kişiliğe sahip lise öğrencisidir. Olağan şeylere karşı çıkıp öyle herkesle arkadaşlık kurmazdı. Hachiman'ı doğru yola sokmak isteyen öğretmeni, Hiratsuka Shizuka onu 'Kamu Hizmeti Kulübüne' girmesi için zorlar. Kulüpte kendi gibi sorunlu öğrencilerle tanışacaktır.
Kişisel görüş: Seri 12. bölümüne kadar harika ilerledi. Özellikle Hikigaya tek başına işi götürüyor Serinin resmine ilk baktığımda yine o klişe ecchi serilerden sanmıştım ama alakası bile yokmuş. Seri tüm komedi ve ağırlığıyla götürüyor. Hikigaya resmen bilinmeyen gizli kahramanmış arkadaş. 13. bölümü merakla bekliyorum Saika'ya olan gizli aşkına laf yok zaten
İlk bölümünden beri izliyorumda sen yazınca içimi bir korku kapladı acaba bittimi diye.
Bende senin gibi sanıp pek yanaşmamıştım öyle zaman geçsin diye bakmıştım ama benim için Hikigaya götürüyor animeyi. İç konuşmaları kendi kendine muhakeme yeteneği hele hele yazdığı makaleler beni benden alıyor