Tek Başıma Seviye Atlıyorum: Bölüm 130
Jinwoo Avcı Bürosu’nun ajanı çıkan Adam White isimli genç Amerikalıya baktı.
“...”
Adamın gözündeki parıltıya bakılırsa, Jinwoo’ya karşı kötü bir niyeti yoktu.
Amerikanların, dünyanın dört bir yanındaki zirvedeki Avcıları getirmek için çok para harcadıkları zaten bilinen bir gerçekti. Bu yüzden Jinwoo da adamın kendisini tanıttıktan sonra Amerika'ya gelmenin faydalarını yücelteceğini düşündü.
Ancak Adam White’ın daha sonra söyledikleri bütün beklentilerinin aksineydi.
“Sizinle paylaşmak istediğimiz bir bilgi var, Avcı-nim.”
“Bilgi mi dediniz?..”
“Evet. Ve bu bilgiyi dünyadaki başka hiçbir ülkeden veya kuruluştan duyamazsınız. Bizim dışımızda tabii ki.”
Jinwoo başını hafifçe eğdi. Onun gibi yabancı bir Avcıya böylesine gizli bir bilgiyi vermelerinin sebebi ne olabilirdi ki?
“Neden böyle bir bilgiyi benimle paylaşmak istiyorsunuz?”
Jinwoo’nun meraklı sorusu, Adam White’ın bir kez daha gülmesine sebep oldu.
“Bu bilgiyi özellikle seçilmiş birkaç kişiye açıklayarak karşılığında bir şey almak için tabii ki.”
“Özellikle seçilmiş birkaç kişi” dedi.
Yani Amerikalılar, Jinwoo’yu da bu kategoriye sokuyordu. Gerçekten meraklanmıştı.
“Pekâlâ, duyalım bakalım şu bilgiyi.”
“Size en fazla bu kadarını söyleyebilirim Avcı-nim. Gerisini yardımcı direktörümüzden duymanız gerek.”
Koca Avcı Bürosu'nun Yardımcı Direktörü’nden mi? Bazı ülkelerin başbakanlarından daha büyük politik güce sahip bir adam şu an Güney Kore’de miydi?
“O zaman bunun boş bir bilgi olmadığı kesin.”
Adam White, Jinwoo’nun merakını uyandırdığını fark etmiş olacaktı ki, hemen sadede geldi.
“Yakında hazır bir arabamız var. Direktör Yardımcısıyla buluşmak için bana eşlik etmeye ne dersiniz?"
Ne yazık ki bu konuda son söz Jinwoo’nundu.
“Bilgi demek...”
Bu iki şey olabilirdi. Ya öğrendikten sonra bir şekilde kendisine yarar sağlayacak bir şeydi, ya da peşinde olan biri hakkında verilecek bir ipucuydu. Şu an bu mevzunun derinliklerine inmek istememesi ne kadar tuhaftı.
Bu bilgi ona yararlı olacaksa bile, şu an “kara anahtar” için hazırlanmaya odaklanmak istiyordu. Eğer seçeneklerden ikincisiyle alakalıysa ve biri onun peşindeyse, o zaman bu kişiye karşı kazanabileceği konusunda kendinden emindi.
Ayrıca, en önemlisi...
“Bu heriflerin bana vereceği bilgiye de güvenemem zaten...”
Bütün bu bilgi paylaşma olayı yalnızca bir oyun olabilirdi.
Karşı tarafın elindeki bilginin kendisi için yararlı olacağı veya ellerinde işe yarar bir şey olduğu bile meçhuldü. Öyleyse onlar tarafından yönlendirilmesinin gereği var mıydı?
Çabucak karar verdi.
“Biraz düşüneyim, sonra sizi ararım.”
“...??”
Adam, konuşma böyle bir hâl alınca sanki biri kafasının arkasına yumruk atmış gibi hissetti.
“Ne dediniz?” Avcı Bürosu'nun Yardımcı Direktörü bilgi paylaşmak için buraya kadar gelmişti, ama bunu görmezden gelip işine bakmak mı istiyordu?
Jinwoo hiç de blöf yapıyormuş gibi görünmüyordu çünkü minibüsün sürücü kapısını çoktan açmıştı. Adam White’ın alnından soğuk terler akmaya başladı.
Eğer Avcı Sung Jinwoo’yu şimdi elinden kaçırırsa, bir daha böyle bir fırsatı kim bilir ne zaman bulurdu? Bunun son karşılaşmaları olma ihtimali bile vardı.
Koreli böyle bir tepkiyi bilerek mi vermişti bilinmiyordu, ama şu an fırsatı kaçıran kişi Jinwoo değil onlar olurdu.
“Size iyi günler.”
Jinwoo tam minibüse çıkarken, huzursuz Adam White hemen bağırdı.
“L-Lütfen durun!”
Jinwoo ilgisiz bakışlarını Adam White’a doğru çevirdi. Jinwoo’yu daha fazla meraklandırmayı uman Adam White alelacele devam etti.
“Geliştirici...”
“Geliştirici mi?”
Adam’ın yüzünde mağlup olmuş bir ifade vardı ve az önceki sözlerinin anlamını açıkladı.
“Diğer Uyanmışların yeteneklerini artırabilecek bir Uyanmış olduğunu biliyor muydunuz?”
“En başından şöyle deseydin ya.”
Jinwoo, Ajan Adam White’ın, hayır, Avcı Bürosu'nun Yardımcı Direktörü’nün paylaştığı şeyin, basit bir “bilgi”den daha önemli olduğunu fark etti.
“Diğer Uyanmışların yeteneklerini artırabilecek bir Uyanmış mı?..”
Nihayet Jinwoo’nun ilgisini çekmişti. Yarısını soktuğu ayağını minibüsten çıkardı ve kapıyı kapattı. Adam bunu gördükten sonra rahat bir nefes aldı.
“Oh be...”
Ama başını kaldırdığında, Jinwoo çoktan ondan birkaç santim uzakta duruyordu.
“Aman Tanrım?!”
Şaşkın Adam White bir adım geriye gitti, ama Jinwoo bunu umursamayıp adama sordu:
“Nereye gitmem gerekiyor?”
***
Gııırç-
İki adamı taşıyan büyük siyah araba, ünlü ve lüks bir otelin önünde durdu.
“İşte geldik.”
Jinwoo, otelin adının Yoo Jinho’nun ona verdiği nottaki otelle aynı olduğunu fark etti.
“Dur, Yoo Jinho’nun bahsettiği İngilizce konuşan yabancı bu heriflerden biri olabilir mi?”
Jinwoo, Adam White’ı takip etti ve direktör yardımcısının onu beklediği odaya doğru çıktı.
Avcı Bürosu'nun Yardımcı Direktörü Michael Connor, astının arkasında duran doğulu adamı görünce heyecanını gizleyemedi.
“Aferin!”
Pazarlığın en zor kısımlarından biri, karşı tarafı masaya getirmekti. Bunu yaparak savaşın yarısının kazanıldığı bile söylenebilirdi.
Direktör Yardımcısı gülümsedi ve el sıkışmak için elini Jinwoo'ya uzattı.
“Adım Michael Connor. Avcı Bürosu'nun Yardımcı Direktörü’yüm.”
Kendini tanıtması, Adam White tarafından ışık hızında Koreceye çevrildi. Jinwoo, direktör yardımcısının elini tuttu ve hafifçe salladı.
“Ben Avcı Sung Jinwoo.”
Kendilerini tanıtmayı bitirince, masanın karşı taraflarına yerleştiler. Adam direktör yardımcısının yanında ayakta kaldı.
“Başlamadan önce, daha önce yabancı, Avcılarla alakalı bir organizasyondan olduğunu iddia edip sizinle iletişime geçmeye çalışan oldu mu?”
Direktör yardımcısı hemen açılışı yaptı.
“Şu ana dek kimse çalışmadı.”
Beklediği cevap gelince, direktör yardımcısının yüzünde saf ve tatmin olmuş bir gülümseme belirdi.
“Tabii ki çalışmazlar. Dünyada Amerika Birleşik Devletleri’nden daha hızlı başkası olmamalı.”
Yalnızca herkesin bir adım önünde olan forvet, zafer golünü atabilir.
Direktör yardımcısı diğer kimsenin tadına varamadığı bu altın fırsatın boşa gitmesine izin vermeyi planlamıyordu, özellikle de hedefleri, yöneticilerinin ne pahasına olursa olsun kendi taraflarına çekmelerini emrettiği biriyken.
Direkt sadede geldi.
“Size karşı açık konuşacağım Avcı Sung Jinwoo-nim.
Direktör Yardımcısı yüzünde kararlı ve ciddi bir yüzle, bir sürü dosyayı Jinwoo'ya doğru uzattı.
“Biz, Amerika Birleşik Devletleri, sizi istiyoruz Avcı Sung Jinwoo-nim.”
“Bunlar...?"
“Bunlar Amerika'ya göç etmeniz için gereken tüm belgeler. Normalde bu evrakların işlenmesi için en az bir veya iki yıl gerekir. Ancak işler sizin için farklı olacak Avcı Sung Jinwoo-nim.”
Direktör Yardımcısı işaret parmağını kaldırdı.
“Sadece bir saniye."
Kendinden emin bir sesle konuştu.
“Eğer göç etmeyi kabul ederseniz, yalnızca bir saniyede Amerikan vatandaşı olacaksınız. Ve yalnızca sıradan, basit bir vatandaş da olmayacaksınız - ülkenin en iyi Avcılarıyla eşit muamele göreceksiniz.”
“...”
Jinwoo şu ana dek duymayı beklediği şeyleri duyuyordu. Ancak öğrenmek istediği esas bilgi “Geliştirici” isimli bu Uyanmış hakkındaydı. Bakışlarını Adam’a çevirdi ve bu da Amerikalı ajanın hafifçe ürpermesine ve gözlerini kaçırmasına sebep oldu.
Jinwoo yardımcı direktöre yeniden baktı.
“Buraya gelmemin tek sebebi Adam’ın bir ‘bilgi’den bahsetmesiydi.”
Yardımcı Direktör, bunu duyunca içten bir kahkaha attı.
“Bu da bahsettiğim şeyle alakasız değil.”
“Anlamıyorum.”
“Avcı-nim. Eğer bize sonraki Amerikalı Avcı olacağınıza dair söz verirseniz, yeteneklerinizi kesinlikle daha da artıracağız.”
Bu sözde “Geliştirici”. Görünüşe göre bu Uyanmış, adının ima ettiği şeyi yapabiliyordu.
Yardımcı Direktör her ne kadar Ajan Adam White’la aynı şeyi söylemiş olsa bile, Jinwoo henüz ikna olmamıştı.
“Böyle bir güce sahip bir Uyanmış olabilir mi?”
Bu yüzden kesin olarak emin olmaya karar verdi.
“Kişinin yeteneklerini geliştirmesi mümkün olabilir mi?”
Jinwoo’nun bariz ilgisi, yardımcı direktörü daha da heyecanlandırdı.
“Aslında kendisi şu an bizimle, burada.”
Jinwoo otel odasında başka birisinin olduğunu zaten biliyordu. Bir süre önce kapalı kapının aralığından sızan, yok denecek az miktarda bir büyü gücü sezmişti.
Yayılan büyü gücü o kadar güçlü olmadığından, içten içe bu kişinin Avcı Bürosu’nun Yardımcı Direktörü’nün koruması olamayacak kadar zayıf olduğunu düşünmüştü. Ve şimdiyse, şüpheleri doğru çıkmıştı.
Yardımcı Direktör hemen emir verdi.
“Lütfen Madam Selner'ı buraya getirin."