Lone wolf yeteneğini açtıktan sonra ıslaklık+yıldırım(buz) la rakibe tur sırası bile vermiyordu. O buildi de denemiştim. Zaten oyun içerisinde sürekli değişim yapabilmek çok iyi bir artıydı. İlla ateş büyücüsü oldun diye öyle devam etmek zorunda değildin. İstediğin anda sıfırlayıp değiştirebilmeyi, iyi ki eklemişler. Diğer sınıfların yanında rogue biraz kötü kalıyordu. Hem hasar hem çeşitlilik açısından yetersiz gibi hissettirdi bana.
Act 2’nin ortalarındayken artık pek değişikliğe gerek de kalmıyordu lone wolf iken. Aynı anda her element vardı. O hoşuma gitmişti benim. Bi de işin içine buhar falan eklendiği için savaş alanı yıldırımlı su buharlarıyla doluyordu her elementi kullanınca. Savaş alanını o kadar etkilemek çok hoştu.
Yıldırımlı bulutlar, yanan yağlar, donmuş su birikintileri. Aynı anda hepsini görmek çok güzeldi.
Rogue’u ben sevmiştim baya. Hasarını en yüksek hatırladığım class oydu. Kendini rakibin arkasına koyan saldırı, rakibe direk kendini uçuran bi saldırı falan vardı. Boğa gibi rakiplerin üstüne giden polymorph vardı. Onlar sayesinde aynı anda birkaç kişiye vura vura bitiriyordu. İlerde ise aynı anda 5-6 kişiye bıçak atıp tek atan bi canavar oluyordu.
büyücü haricinden çok zevk almadım ama rogue’un hasarı ve hareketliliği zevkliydi.
Tabi rakibi tavuğa çeviren yumruk gibi şeylerim de vardı. Başlarda onun gibi şeylerle rakibin sırasını ziyan etmek baya kullanışlıydı.
Ayağına yürüdükçe kanama yapan skilli atıp ardından adamı tavuğa çevirince etrafta koşa koşa kendilerini öldürüyorlardı. Lazım olmasa da dalga geçmek için yapıyordum onu.