Nagehan (ani)
ﻧﺎﮔﻬﺎﻥ) zf. (Fars. nā-geh’ten nā-gehān) Birdenbire, ansızın: Yarılıp dîvâr çıktı evimden nâgehan / Üç bile hûrî bana oldu ıyan (Süleyman Çelebi). Nâgehan ol şâra vardım / Ol şârı yapılır gördüm / Ben dahi bile yapıldım / Taşla toprak arasında (Hacı Bayram Velî’den). Nâgehan âteş etti bir sayyâd (Muallim Nâci).
● Nâgehânî (ﻧﺎﮔﻬﺎﻧﻰ) sıf. (nispet eki -і ile) Birdenbire ortaya çıkan, ansızın olan: Hesnâ Hanım’la lohusa, beyin bu teessür-i nâgehânîsini pek tabiî bulmadılar (Hüseyin R. Gürpınar). Boris, bu meçhul ve bu nâgehânî kederi tesellî etmek istedi (Ömer Seyfeddin). Bozuk kaldırımlar üzerinde nâgehânî bir patırdı ile boş bir araba geçmekte… (Hüseyin C. Yalçın).