Zombie ve Hayalet Tren, sinema tarihinde en kült ve kıyıda köşede unutulmuş nadidelerden biri. Esrarengiz ve bir o kadar da sürükleyici ama başıboş ve terkedilmiş bir karakteri var. Her şey boşlukta ve umarsızca uzaklaşmaktayken, Zombie askere gitmek zorunda kalır. Çok geçmeden toplumdan uzak karakteri göze batmaya başlar ve yaşadığı sorunlardan sonra askeriyeden ayrılır. Yaşadığı şehire geri döndüğünde ise bıraktığı gibi değildir hiçbir şey. Yetenekli bir müzisyen olmasına rağmen bir türlü tutunamaz, günlere ve getirdiklerine. Aşkının da ıstırabını alıp sırtına, kaçarcasına ve tercih etmeksizin Finlandiya'dan İstanbul'a gider. Ama belki de ruhu ebediyen kaybolmuştur...
Galata Köprüsü, İstanbul sokakları ve Black Sabbath'ın Solitude şarkısı filmin ana temasını kurgular. Bu da izleyiciye harika bir seyir sunar.
Galata Köprüsü, İstanbul sokakları ve Black Sabbath'ın Solitude şarkısı filmin ana temasını kurgular. Bu da izleyiciye harika bir seyir sunar.
Üçüncüye izliyorum yorumu yeterli aslında ama yine de izlemeye yeltenecek arkadaşlar için bişeyler yazayım. Filmde ana karakter üzerinden varoluşsal sancı, buhran, aidiyetsizlik veriliyor. Biraz absürd komedi de var. Soğuk mevsimi buram buram hissettiriyor. Finlandiya ve İstanbul'un ne kadar ortak özelliği olduğunu fark ediyorsunuz. Müzik var bol bol. Dediğim tanımlar ilginizi çekiyorsa izlemenizi öneririm. Benim için çok ayrı bir yeri vardır bu filmin.