Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

İzlediğiniz Son Film

Sherlock Holmes



Arthur Conan Doyle’un dünyaca ünlü karakteri Sherlock Holmes’ün dinamik yeni uyarlamasında, Holmes ve cesur ortağı Watson en son maceralarına atılıyorlar. Dövüş tekniklerini, efsanevi zekası gibi silah olarak kullanan Holmes, bu macerasında ülkesini yok edebilecek ölümcül bir komployu aydınlatmak için yeni bir düşman ile savaşıyor. Robert Downey Jr. , efsanevi dedektif Sherlock Holmes’ü daha önce hiç yapılmamış bir şekilde canlandırıyor. Jude Law doktor ve bir savaş gazisi olan, Holmes’ün güvenilir çalışma arkadaşı Watson rolünde yer alıyor. Holmes’ü alt eden ilk ve tek kadın olan ve dedektifle halen çalkantılı bir ilişki sürdüren Irene Adler rolünü Rachel McAdams üstleniyor. Mark Strong gizemli yeni düşman Blackwood rolünü oynuyor. Kelly Reilly ise Watson’ın ilgilendiği Mary rolünde yer alıyor.
 
Dedemin İnsanları



Küçük bir kasabada yaşayan on yaşında bir çocuk ve dedesi aracılığıyla, bir ailenin ve bir ülkenin geçirdiği büyük değişimi anlatıyor. Kalabalık ve sıcak Ege insanlarının hikâyesini izlerken, mübadeleye, öteki olmaya, nereye gidersen git bir yere ait olamamaya, iki yakaya, çok sayıdaki azınlığa, ihtilallere, bir defa daha ama bu kez farklı bir yerden bakacaksınız.

Kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim arkadaşlar, çok beğendim filmi. Sinemalardayken kaçırmayın derim. Hem neşeli hem üzüntülü bir film. Dönemi güzel anlatmışlar. Yaşanmış bir hikayeden alınmış.
 
Carnage



Tony Ödüllü bir tiyatro oyunu olan "God of Carnage", Fransız oyun yazarı Yasmina Reza tarafından yazılmış olan filmde, 11 yaşında iki çocuğun kavga etmesinin ardından aileleri arasında başlayan tartışmanın doğurduğu ilginç olayları konu alan bir kara-komedi olarak nitelendiriliyor. Brooklyn'de geçen öykü, yönetmenin hukuki davası nedeniyle Amerika'da çekilemiyor.

Filmi malesef biraz sıkıcı buldum. İkinci yarıdan sonra biraz toparladı. Oyuculuklar iyiydi. Christoph Waltz çok iyi oynamış, adam ne rahat ya :) Soysuzlar Çetesi ve bu filmden sonra takipçisiyim artık. Ne yalan söyleyeyim boş bir vaktinizde oyunculukları izlemek için gidin yoksa zor çekilir sahsen.
 
The Bourne Ultimatum



Jason Bourne (Matt Damon) geçmişindeki sırları bir türlü öğrenememektedir. Onun canlı olduğunu bilenler ise kendisi ortadan kaldırmak istediğinden, Moskova'ya taşınır, ancak burda tekrar bulunur ve hayatında sevdiği tek kişiyi, kendisine yardım etmiş Marie Helena Kreutz (Franka Potente) bir suikast sonucu kaybedince, Jasonun tekrar geçmişindeki sırları bulma ve yine bir macera yaşamasının zamanı gelmişdir. Artık Moskova'dan Paris'e, Madrid'den Fas'a gidecek olan Bourne'u çeşitli maceralar ve gerilim beklemektedir.

Genel anlamda başarılı buldum filmi. Bu türden pek hazzetmesem bile başarılı bir aksiyon veriyor ve izleyiciyi doyuruyor. Pişman etmeyen filmlerden.
 
Mary and Max



Mary ile tanıştığımızda sene 1976. Alkolik bir annesi ve içine kapanık bir babası var; ikisi de Mary'nin yalnızlığını ve kendini değersiz hissetmesini engelleyemeyecek durumda. Mary bir gün postaneye gittiğinde bir New York telefon rehberi görür ve Amerikalılar hakkında merak ettiklerini sormak üzere karşısına çıkan ilk isme mektup yazmaya karar verir: "Amerikan bebekleri de bira fıçılarında mı doğuyorlar?" İşte o gün, yirmi yıl sürecek bir arkadaşlık başlar. Bu harika kil animasyon, yarattığı kırılgan ve sevecen karakterlerle izleyiciyi ele geçiriyor. Mary'nin ?kaka rengi? doğum lekesini, Max'in korku dolu endişe krizlerini ve sigaralarını yere atan insanlara duyduğu öfkeyi hemen sevmemek elde değil. Mary & Max sevgi, dostluk, güven, alkolizm, psikiyatri, doldurulmuş hayvan postları, bebeklerin nereden geldiği, kleptomani, dini görüşler, agorafobi ve daha bir çok şey hakkında bir film. Dünyayı bir uçtan diğer uca kat ederken insan yalnızlığının coğrafyasını çıkaran, ince ince dokunmuş, görselliğiyle içimizi ısıtan bir yapıt.

Gerçekten çok sıcak bir animasyon. Tamamen yetişkinlere yönelik çekilmiş. Filmde her duyguyu kusursuzca işlemişler. Benim gibi sert birini bile hüzünlendirdi. Mutlaka izleyin derim.
 
The Fountain



16., 21., ve 26. yüzyılda geçen hikaye, ölümsüzlüğü ve buna bağlı olarak da aşkı arayışın hikayesi. 1500’lerde yaşayan İspanyol keşif Tomas, bütün hayatını etkileyecek önemli bir misyonla görevlendirilmiştir. Kraliçe’nin, ölümsüzlüğün kaynağı olduğuna inandığı ağacı bulacak ve bu sayede, yüzyıllardır insanoğlunun peşinden koştuğu sonsuz yaşam amacına ulaşılmış olacaktır. Bu uğurda yola çıkan Tomas için yüzyıllarca sürecek bir yolculuk başlayacaktır.
2000’lere gelindiğinde aynı Tomas’ı, sevdiği kadının iyileşmesi için amansız bir hastalığa karşı mücedele ederken görürüz; 2500’lerdeyse uzayda bir balonun içinde tek başına bir boşlukta yaşamaktadır.

Darren Aronofsky'den yine vurucu bir film. Şahsen çok beğendim ama her bünyeyi açmaz. Aşırı ağır bir filmdir. Hugh Jackman adeta oyunculuk dersi vermiş. Filmde geçen şu söz beni benden aldı:
"Death is a disease, it's like any other. And there's a cure. A cure - and i will find it."
 
Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street



Filmde Johnny Depp, haksız yere hapse gönderilen, ve sadece bu acımasız ceza için değil, karısı ile kızına olanların üzücü sonuçları için de intikam yemini eden Benjamin Barker’ı, Helena Bonham Carter ise onun saplantılı ölçüde kararlı suç ortağı Bayan Nellie Lovett’ı canlandırıyor. Barker, Sweeney Todd kimliğine bürünerek Bayan Lovett’ın pastanesinin üzerindeki, eskiden kendine ait olan berber dükkanına geri döner. Amacı, karısı Lucy’yi ve küçük kızını ondan çalmak için alçak yardımcısı Beadle Bamford’la (Timothy Spall) birlikte kendisini uydurma bir suçla uzaklara gönderen Yargıç Turpin’i (Alan Rickman) gözlemektir. Sweeney’nin aklında intikamdan başka bir şey yoktur; başka herkes ya da her şeye zarar verecek olsa da.

Vakti zamanında gerçekten yaşamış bir seri katilin müzikali. Filmdeki konuşmaların büyük kısmı şarkılar eşliğinde gerçekleşiyor. Bu durumu pek sevmesem de, atmosferi oldukça sağlam bir filmdi. Müzikal sevenlere tavsiye ederim.
 
Prince of Persia: The Sands of Time



Haylaz bir prens olan Prens Dastan, istemeden de olsa gizemli bir prensesle güç birliği yapar. Birlikte, zamanı tersine çevirebilen Zamanın Kumları ’nı açığa çıkarabilecek ve sahibinin dünyaya hükmetmesini sağlayabilecek olan eski bir hançeri korumak üzere karanlık güçlere karşı bir yarış içine girerler.

Çıtır çerez diye tabir edilen filmlerden birisi. Sevişme dışındaki neredeyse tüm film klişelerini içinde barındırıyor. Yine de temposu yüksek ve sıkmayan bir yapım.
 
8 Mile



Yaşadığımız yer önemli değil. Kim olduğumuzun da önemi yok. Hepimizi kuşatan sınırlar var. Kimisi gerçek, kimisi sanal… Bazılarımız bu sınırların içinde gönüllü olarak yaşarız. Bir kısmımız ise sınırlarla çevrili yaşamak zorunda kalır. Ancak bazı insanlar vardır ki, sınırları parçalayıp yok etme ihtiyacı duyar. O sınırların ne kadar korkutucu veya bilinmez olmasının önemi yoktur onlar için… Universal Pictures ile Imagine Entertainment’ın birlikte sunduğu “8 Mil”de (8 Mile) hepimizin yaşam biçimini belirleyen sınırların portresi çizilirken genç bir insanın bu sınırları parçalayıp yok etme cesareti ve gücünü kendisinde bulmasının öyküsü anlatılır.

Nostalji yapmak adına izledim. Gerçekten başarılı bir dram filmidir. Başından sonunu tahmin edersiniz ama yanılırsınız. Eminem bazı kısımlarda oyunculuk adına zayıf kalmış ama yine de hakkını vermiş. Rap savaşları ise enfestir. İzlemenizi tavsiye ederim.
 
300



Pers Kralı Xerxes, zafer kazanmaya alışmış güçlü ordusunu yine kendinden emin bir eda ile Yunan Krallıkları üzerine yollar. Ne denli güçlü bir ordu ile karşı karşıya olduğunun farkında olan Sparta Kralı, Tanrıları savaşmaya ikna edemeyince en cesur 300 askerini toplayarak Thermopylae’de Perslilerle savaşmaya gider.
Çocukluklarından beri tamamen savaşçı olarak yetiştirilmiş olan bu 300 asker, hayatlarının en büyük mücadelesini vereceklerdir. Ölüm ne kadar kaçınılmaz olsa da, cesaretleri ve güçleri bunu yenmeye hazırdır. Büyük bir dirençle düşmana karşı koyarken bir yandan da, savaşmama kararı alarak hata yapmış olan konseyin yanlışını anlayarak orduyu savaşa göndermesini bekleyeceklerdir.

İzlediğim en garip filmlerden biriydi. İyi de diyemem kötü de. Alt metninde çokça mesaj bulunuyor. Tek cezbedici tarafı gerçekten yaşanmış bir olaydan alınması. Boş vaktiniz varsa izleyin. İzlemeseniz de olur.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık