Yazdığın yazı da çok fazla detaylara girdiğin için konu bütünlüğü kopmuş gibi geldi bana. Tek bir şey ekleyim şu yazdığın şey hakkındaKafamda ki ideal devlet, ülkeyi ve dünyayı Türkiye üstünden anlaticam. Ama önce dünyadan bahsetmek istiyorum. Benim gördüğüm farklı medeniyetlerin farklı zamanlarda yapmaya çalıştığı tüm dünyada birlik sağlamak. Bence gerçekten birliğin sağlanması bu birliği kimin sağladığından bağımsız şimdikinden daha iyi bir dünya yaratabilir. İslami bir devletin sağladığı birlik veya Komünist, Liberal ve Hristiyan bir birlik farketmez. Ya da kültür üstünden gidelim Arap, İngiliz, Fransız veya Osmanlı hangisi olursa olsun bu birlik sağlandığı zaman tabi ki eskisine göre daha iyi olucaktır. Birlik sağlandıktan sonra artık din temelli savaş yok. Milliyet temelli savaş yok. Sınır yok, gümrük yok ve gümrük vergisi yok. Tüm dünyanın kaynaklarına erişim var, var ama birliği nasıl sağlayacaksın olay o işte bir sürü din bir sürü ulus bir sürü etnik milliyet bir sürü kültür. Eskilerde ki bir soy üstünden giden impratorluklar konsül üstünden giden Roma ya da kısa süreli de olsada din temelli devletler bunu savaşla yapıyordu. Katabilirsen zorla kat ya da yok et. Ama işte kimse tüm dünyaya gücünü yettiremiyor. Bir yer de tıkanıyor, olmuyor. Mohol, Roma, Sovyetler ve Amerika eski yeni hangisi ele alırsanız alın.
Peki bu milliyetler bu kültürler ve buna bağlı dinler nasıl oluştu. Bir çıkış noktaları, kaynak kodları var. İlkin bütün dünya bakir. Bildiğimiz insan yok. Başka homolar var. Afrikadan farklı zamanlarda çıkan insanların dünyanın farklı bölgelerine dağılması ve yaşanabilir yerler buldukları zaman yerleşmeleri. İşte eğer varsa diğer homoları kendilerine katmaları ya da yok etmeleri ve belli süreler buralarda birbirlerinden izole yaşamaları. Birbirinden farklı coğrafyalarda ve iklimlerde yaşayan insanlar farklı dillere kültürlere hatta görünüşlere kavuştular. Avcı toplayıcı oldukları için bulundukları yerler yetmediğinde daha küçük gruplara bölünüp başka yerlere dağıldılar. Bir yer bulduklarında yerleştiler ve orada da binlerce yıl birbirinden izole bir şekilde yaşadılar. İşte bu sayede bir avuç insandan binlerce birbirinin alt grupları olarak etnik kimlik ve dil çıktı ortaya. Dinlerin ortaya çıkması sonra tarımın başlaması yerleşik hayat ve nihayet yazının bulunması. Bundan sonra işte kültürler ve milliyetler daha kök salmış bir şekilde sonraki nesillere aktarıldı. Senin bir kültürü yok etmen kendi kültürünü tamamen hakim kılman çok zorlaştı.Osmanlı olarak 500 600 sene sonra neredeyse bütün azınlıklar sana isyan etti. Sen Osmanlı'nın kültürünü dayatmadığını söyleyebilirsin. Ama hem bu kadar savaşa rağmen bırak tüm dünyayı tüm Avrupa'da birliği sağlayamadı. Buralardan kendine asker ve yönetici de devşirse bu insanlar sonunda isyan etti. Kendi kültürünü dayatan İngilizler de böyle Fransız'lar da böyle oldu. Hatta en son çok idealist fikirlere dayanan çarlık Rusya'ya isyan edilerek kuralan sovyetler bile dağıldı. Dağılan Sovyet'lerden kopan etnik unsurlar hemen kendi ulus devletlerini kurdular. Siz ne kadar Rus dili ve kültürü etkisi var desenizde fırsatı bulunca ayrıldılar hatta o yaldaşlar birbirini öldürdüler (Ermenistan-Azerbeycan).
Demem o ki şu an görünen zorla ve itopik fikirlerle birbirine çok uzak kültürleri birleştiremezsiniz. Ermenistan'la Azerbeycan'ı birleştiremezsiniz. Bazı kişiler artık kültürlerin internetle beraber ortaklaşmaya başladığını farklı kültürde ki gençlerin aynı şeyleri yapmaya başladığını söylüyor. Bu hem tam doğru değil hemde kültürlerin ve milliyetlerin asıl bel kemiği dildir ve bu konu beton bir set gibi duruyor. Bazı arakadaşlar yine İngilizce'nin dünya dili olduğunu ve diğer dillerin yok olduğunu söylüyor. Bu kısmen doğru. Kısmen çünkü küçük diller yok oluyor. Çince alfabesi farklı olarak hala İngilizce'ye en uzak dillerden biri olarak 1.3 milyar insanın ana dili olarak konuştuğu bir dil. Çin devleti de bunu hiç bırakıcak bir anlayışı yok. Kıyafetini alır, teknolojisini alır, kelime alır yeri gelir dinini alır ama dil ve dilin etrafında oluşturulan kültür ve milliyet duruyor. İşte geldiğimiz noktada olması gereken dil temelli birbirine yakın kültürlerin birleşmesi. Din temelli değil. Ütopik idealist fikirlerle değil. Zorla hakimiyet kurarak değil. Böyle oluşturulmuş küçük devletler olabilir ama bunlar tüm dünyay hakim olamaz. İslami bir devlet olabilir. Katolik bir Vatikan olabilir.
Bence bu hem insan medeniyeti için hem de az sayıdaki insanın paylaştığı kültürlerin yok olmayıp en azından kendini bir çatı altında deva ettirebilmeleri için gereken yol.
Şimdi Türkiye'ye geçersem. Kimsenin toprak kaybetmeden savaşmadan İran, Suriye, Irak ve Türkiye'de ki azınlıklarınların birbirleriyle mübadele edilmesi. Irak, Suriye Türkiye'de ki İrani halkların(Kürt, Zazalar ve Ezidi) İran'a yerleştirilmeleri. İran, Irak ve Suriye'de ki Türk'i halkların(Azeri, Türkmen ve Qashqai) Türkiye'ye yerleştirilmeleri. İran ve Türkiye'de ki arapların Irak ve Suriye'ye yerleştirilmeleri. Bu sayede bölünme korkularının kalkması ve devletin buna göre dizayn edilmesi. Benim ideal devlet anlayışımda yerel yönetimlerin güçlendirilmesi lazım. Türkiye'de de birçok kişi uzun yıllardan beri bunu söylüyor ama bölünme korkusundan olmaz olarak görüyor. Doğu ayrılıbilir haklı endişesinden dolayı Ege, Akdeniz, Karadeniz ve Trakya Ankara'dan yönetiliyor. Daha doğrusu kötü yönetiliyor. Merkezi yönetim daha önemli yerlere odaklanamıyor. Belrdiyeler arpalık yerler oluyor.
Peki yerel ama ne kadar yerel? Ben seksenbir ilin de fazla olduğunu düşüyorum. Bir il 80 bin nüfusa sahipken bir il 16 milyon böyle dengezidlik olmaz. İl sayısının 40 düşürülmesi gerektiğini düşünüyorum. Mesela Edirne, Kırklareli ve Tekirdağın birleşip tek bir il olması. Türkiye'nin her yerinde coğrafi sınırlar ve nüfus dikkate alarak birleştirilmeli. Ortaya çıkan bu yeni illerin yerel yönetimlerin yetkileri arttırılmalı. Yine ilçe sayıları az ve 250 bin nüfus dolayında dengeli olmalı. Yine bu ilçeler 50 bin nüfus dolayında kasabalara bölünmeli. Tüm Türkiye'de köy diye bir şey artık kalmamalı. Bu çok sayıda ki köye götürülmeye çalışılan hizmetlerle kaynakların israf ediliyor. Güvenlik, eğitim ve sosyal etkinlik sebebiyle tersine göçün önünde büyük bir engel olarak duruyor. Her kış binlerce köy mahsur kaldı haberi duyuyoruz. Ya da 90'larda güvenlik güçlerinin yetişemiyip elim hadiselerin yaşandığı durumlar oldu. Bu kasabaların yöneticisi olmamalı. Yönetici seçme işi ilçe seçiminde bitmeli. Güç ve yetki daha fazla bölünmemeli. Artık bölünme korkusu da yokken tam ama zayıflatılmış başkanın olduğu başkanlık sistemine geçilmeli. Senato kurulmalı. Bunun seçimleri ve başkanlık seçimleri 4 yılda bir yapılmalı. Millet meclisi ve vekilleri sayıları azaltılarak durmalı. Seçimleri 2 yılda bir yapılmalı. Millet vekili seçimi dar bölge bağımsız kişi temelli adaylarla olmalı. Denetleme görevi onlarda olmalı. Senartör seçimleri tüm Türkiye ve parti temelli olmalı. 100 senatör olmalı. %1 barajı olmalı. Yasama görevi bunlarda olmalı. Üniversiteye kadar özel eğitim yasak olmalı. Üniversite eğitimi ise tamamen özel olmalı. Bölümlerin kontenjanı ve taban sıralamaları olmalı. Her ilde en fazla 3 üniversite olmalı. Bu 40 ilde spor ve sanat liseleri olmalı. Çocuklar ilköğretimden sonra yetenek ve yatkınlıklarına göre meslek, fen, sözel, spor ve sanat liselerine ayırılmalı. Devletin düşük kademe memuriyetle ilişkisi özel teşebbüs gibi olmalı. Haftada çalışma süresi 4 ve 3 gün olarak 2 ye bölünmeli. Günlük çalışma süresi en fazla 6 saat olmalı. Asgari ücret saatlik hesaplanmalı. Devlet tüm engelli, yetim ve dul yardımı gibi maddi yardımları kaldırmalı. Bunun yerine temel gelir modeli getirmeli.Bu 18 yaş üstüne verilmeli. Herkese eşit olmalı. İlk 2 çocuk teşvik amaçlı çocuk başına temel gelirin 1.5 katı aliye para verilmeli. 2 çocuktan fazla yapılsıysa eğer, varsa hali hazırda ki yardımın kesilmesi ve çocuk başına temel gelerin 2 3 4 katları seviyesinde aileye vergi kesilmesi. 3 çeşit vergi olmalı üretim, tüketim ve özel tüketim vergisi. Özel tüketim vergisi içinde yaşanılmayan ev kulanılandan ve üretim amaçlı kullanılmayan araçlar için uygulanmalı. Farklı branş spor dalında ili temsilen sadece bir spor kulübü olmalı. Tüm branşlarda Nba benzeri ligler oluşturulmalı. Memur sayısı azaltılmalı devlet halka hizmet götürürken olabildiğince teknolojiden yararlanmalı. Kayıp kaçak ekonominin engellenmesi için dijital paraya geçilmeli. Zorunlu askerlik 3 ay olmalı. Bedelli komple kalkmalı. Devletin sadece bir tane kanalı olmalı ve bu kannallarda reklam yayınlanmamalı. Bu kırk il yüksek hızlı trenle birbirine bağlanmalı. Komşu iller hariç otobüs ulaşımı kaldırımalı. Seçilme yaşı 25-65 seçme yaşı 18-80 arası olmalı. Başkan adayı daha önce millet vekili, belediye başkanı ya da senatör seçilmiş olmalı. Eşcinsel çiftlerin evlenmesi olmalı ama sadece geleneksel kadın ve erkek birlikteliğin, rollerin ve görünüşün olduğu çiftlerin evlat edinme hakları olmalı. Sokak hayvanları olmamalı tüm evcil hayvanlar kimliklendirilmeli. Evcil hayvan sahiplenmek kolay olmamalı. Evcil hayvanını sokağa terk edenlere ağır cezalar olmalı. Barınağa terk edenlere ise ceza yazılmamalı ama bir daha hayvan sahiplenme hakları olmamalı. Her türlü suçun cezası çok ağır olmalı.
Daha da yazardım ama yoruldum. Çok uzun yazdım kusura bakmayın.
Ama işte o kültürler yok olmuyor. Kıyıda köşede olsa da devam ediyor. Senin yazının sonunda söylediğin gibi insanı diğer canlılardan ayıran toplumsal hafıza devreye giriyor. Senin dilini alsada sana düşman oluyor. Senden ayrışıyor. Bu iki farklı kültürden gencin anlaşıp evlenmesi değil milyonlarca insanın paylaştığı birbirlerinden tamamen farklı kültürlerin birleşmesi ve bu 100 200 sene değil binlerce sene geçsede olmuyor.Yazdığın yazı da çok fazla detaylara girdiğin için konu bütünlüğü kopmuş gibi geldi bana. Tek bir şey ekleyim şu yazdığın şey hakkında
" Bazı kişiler artık kültürlerin internetle beraber ortaklaşmaya başladığını farklı kültürde ki gençlerin aynı şeyleri yapmaya başladığını söylüyor."
Burada bahsettiğim olay çok uzun bir süreç aslında. Bunu kısa bir dönem gibi düşününce garip olacağı kesin. Bunu şöyle örnekleyebilirim. Mesela ABD bağımsızlığını kazanmadan önce İngiltere'nin sömürgesiydi. Bu sömürge o kadar etkin olmuş ki İngilizlerin dilleri adamların ana dili olmuş. Bunu diğer sömürge devletlerde de görüyoruz. Bazı Afrika ülkelerinde Fransızca konuşulması gibi. Zamanın dominant ülkesi bir şekilde kendi kültürünü diğer uygarlıklara kabul ettiriyor ve zamanla o kültür oranın halkı için normal bir değer haline geliyor.
İnternet ile gelen kültürel yozlaşma daha yeni bir olgu. Bu olgunun 100 yıl sonra nerelere gelebileceğini kestirmek zor. 200 yıl sonrasında nasıl bir dünya olacak acaba ? Kültürel yozlaşmaya şuan bile fazlasıyla her türlü medya aracılığıyla maruz kalıyoruz. Önceden bu yozlaşma sadece belli bölgeleri kapsardı. Sömürge edilen yerler gibi.
Mesela Osmanlı gibi kültürel yozlaşmanın doruğunda olan bir imparatorluğu düşünelim. Doğuşunda daha çok Arap kültürünün etkisinde kalmış, İmparatorluğun ortalarında (Lale Devri ile) ise batıya doğru bir kültürel yozlaşmaya doğru gitmiş. Yıkılış sürecine yakın dönem de Fransızların, sonlara doğru ise Almanlara doğru bir kayış yaşanmış. Osmanlı İmparatorluğuna tarihsel süreç ile bakarsak bu kültürel yozlaşmayı net olarak görebiliyoruz. Ama bunu o dönemlerden birinde yaşamış olsaydık bu kültürel yozlaşmayı fark eder miydik ? Sanmıyorum. İmparatorlukların yıkılmasında bile bu kültürel yozlaşmaların etkisi var. Eğer Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşundaki ana neden yozlaşmamış olsaydı belki bunları konuşmuyor olacaktık. Ama yenilikler onları da yozlaştırmış. Kurucuları Türk iken zamanla yabancılaşmışlar. Bunlar sadece örnekler, bunları farklı yere çekmeyelim lütfen.
Burada anlatmak istediğim şey şuan global çapta olan kültürel değişim muazzam boyutlarda. Bu değişimi hissedeceğimiz yıllar, internet çağında doğan neslin yönetime geldiği zamanlar olacak diye düşünüyorum. Bu değişim yavaş yavaş gerçekleştiğinde kimse bunu anlamayacak bile. Bunu aynı geçmişte yaşamış İmparatorlukların yozlaşması gibi düşün ama bu sefer tüm dünya genelinde aynı anda oluyor. İnsanı ortak bir çatı altında toplamak için yapılan projelerden birisi de "Metaverse" gibi geliyor bana. Bu "Metaverse" evrenine girmek için de tek dilin İngilizce olduğunu düşünelim. İnsanlar başlarda bu evrene girmek istemese bile ileride tüm yatırımların bu projeye aktığını "iş" sahalarının bile sadece burada yürütüldüğü sanal bir evren var ederlerse insan hayatta kalmak için ya bu evrene girecek ya da şehirlerden uzaklaşacak. Yeni dünya da artık ülkeleri sömürgeleştirmeyecekler bireyleri sömürge haline getirip insanlığı ortak bir alanda tutmaya çalışacaklar. Bu da zamanla karma kültürel bir evren oluşturacak. Bu da zamanla normalleşecek.
Tabi bu yazdıklarım benim istediğim Tek Dünya Devleti değil Geleceğin dünyasının gidişi bu yönde gibi geliyor bana. Ama bir şey fark ettim ki bu günümüz dünyasında ideal bir devlet kurulamaz. Fazlasıyla çeşitlilik var bunları bir arada adaletli şekilde tutmaya çalışmak zor ve zahmetli. Sonunda kaos kaçınılmaz gibi. O yüzden mevcut dünyanın arınması lazım. İdeal dünya için sadece ideal insan ve ideal devlet yetmez bir de önceki insan modelinin yaptığı dezenformasyonu temizlemek lazım. Ama bu temizliği de bu dezenformasyonun içinde büyümüş birisi yapmalı. Yapmalı ki değişmesi gereken şeyleri yeni nesle aktarabilsin.
İdeal devlet için 3 şey lazım o zaman;
1- Bozuk sistem içinde büyümüş, ideal insan hakkında ve ideal devlet hakkında çok düşünmüş bilgi birikimi sağlam birisi.
2- Ahlak eğitimi ile büyütülmüş bireyler.
3- Son olarak ise inanç. Eğer inanç olmaz ise bireyleri bu tür bir gerçekliğe inandıramazsın.
Bu 3'ü ile zaten devletin temelini oluşturacak bireyler yetişecektir. Şimdi baktım da bu bahsedilenlere uyan birisi var "HZ Nuh". Genel hatlarıyla tüm Peygamberlerin misyonu böyle sanırım. İlk önce bozuk sistem ile ayrışacak olaylar gerçekleşiyor (helak olmalar gibi) sonra Peygamber yanında gelenler onun tarafından ahlaklanıyor en sonunda da inanç temelli bir insan modeli oluşturuluyor. Bunu Hz Nuh üzerinden anlatacak olursam; Tufan olayını hepimiz biliyoruz.
1. Madde ; Helak olan kavim - Bozuk sistem içindeki insanlar. İdeal insan ve ideal devlet hakkında kıyas yapabilecek bilgi birikimine sahip kişi de "Hz Nuh"
2. Madde ; Hz Nuh ile beraber gelenler.
3. Madde ; Hz Nuh'un yanında gelen kişiler zaten ona inanmış kişiler.
Tabi burada Hz Nuh'u direk devletin kurucusu olarak düşünmedim inşaatın temelini atan bir usta gibi düşündüm. Asıl olay onun öğretilerinden sonra bir yozlaşma olup olmadığıdır. Olmuş olduğunu varsayıp ideal bir devleti çöpe atıyorum hadi geçmiş olsun. İdeal devlet kavramını bu dünya da bulamayacağımı kavramış bulunuyorum Sana cevap vereyim derken nerelere geldim. Hiç aklımda yoktu böyle bir sonuca varacağım ama garip bir şekilde düşüncem buraya doğru evrildi. Yanlış veya doğru benim için bu konu kapandı.