BAŞLIK: “One Piece, Nakama ve Meyve”
Mekân: Bir kafenin köşe masası. İkkan elinde telefonla One Piece izliyor. Yılmaz ise kahvesini karıştırıyor, yüzünde hafif bir tiksinti ifadesi.
İKKAN (gözleri ekrana kilitlenmiş)
Bak bak… Zoro şimdi üç kılıcı birden çekti. Adam hem konuşmuyor hem kesiyor. Bunun gibi karakter yazamazsın.
YILMAZ (soğuk bir kahkahayla)
Üç kılıç mı? Ne yaptı, ağzına mı soktu birini?
İKKAN
Evet, ağzıyla da dövüşüyor. Adamın konuşmaya ihtiyacı yok, bıçak gibi kesiyor zaten.
YILMAZ
İnsan neden konuşmayla dövüş arasında tercih yapmak zorunda kalsın? Konuş, sonra kes. Ağzına kılıç sokmak nedir ya? Bu neyin metaforu?
İKKAN
Sen anlamazsın. Zoro sessizliğin gücünü temsil ediyor. Herkes bağırırken o sadece “Hadi bakalım” diyor ve bam!
YILMAZ
Bam ne? Zoro orada lastik çocuğa sırf “nakama” dediği için kılıç çekiyor. Duygu sömürüsünden başka bir şey değil bu.
İKKAN
Nakama dostluktur! Aile gibidir! Senin anlayamayacağın bir bağ bu. Yani… Sen bizimle de tam nakama olamıyorsun bazen Yılmaz.
YILMAZ (bir an duraksar, sonra umursamazca)
Benim nakamam Türk Telekom müşteri hizmetleridir. En azından bağlanabiliyorum.
İKKAN
Luffy mesela, adam lastik. Her şeyi esnetiyor. Vücudunu da ruhunu da. Ama bir konuda esnemez: Adalet! Öyle karakter yazamazsın.
YILMAZ
Lastik adam ya… Gidip PowerPoint gibi karakter yapmışlar. Stretch yapınca kahraman mı olunuyor? Ben geçen hafta yoğurt kapağını açarken parmağım esnedi, onu da mı anime yapalım?
İKKAN
Senin kalbin taş gibi olmuş Yılmaz. Robin’in “Ben yaşamak istiyorum!” dediği sahnede bile ağlamamışsındır sen.
YILMAZ
Ben o sahnede Robin’in sigortasının yandığını düşündüm. Ne o öyle, bağırmalar çağırmalar… Herkesin bir travması var, biz bağırıyor muyuz?
İKKAN
O travmaları aşarak büyüyorlar zaten. Serinin ruhu bu!
YILMAZ
Büyüyen tek şey bölüm sayısı. 1076 ne ya? Ben o kadar bölümü ömrümde bir tek çilek reçelinde gördüm.
İKKAN
Ama o reçelin son kaşığında bile tat var Yılmaz. One Piece de öyle.
YILMAZ (başını sallar, hafif gülerek)
O zaman sen o reçeli tek başına ye İkkan. Ben buradayım, gerçek dünyada, şekersiz kahvemle.
[İkkan başını sallar, gözlerini kısıp devam eder izlemeye. Yılmaz ise kahvesini yudumlayıp kendi kendine söylenir:]
YILMAZ
Zoro’muş… Adam haritada kayboluyor, kahraman diye izliyorlar. Ben bi kere Beylikdüzü’nden Bahçelievler’e kayboldum, hâlâ dalga geçiyorsunuz…
[Kamera uzaklaşırken İkkan’ın telefonundan One Piece müziği yükselir. Yılmaz uzaktan sinirle bakar.]