Mao-tun (Mete Han), tahtına oturduğu zaman memleketin durumu iyi değildir. Ayrıca Tung-hular da savaş için devamlı bahaneler aramaktadırlar. Nitekim Mete’nin saltanatının ilk yıllarında Tung-hular, bir elçilik heyeti göndererek Mete’den atını isterler. Mete Han, devletin durumunu iyi görmediği için, istenilen atı verir. Böylece kaçınılmaz bir savaşın önüne geçmiş olur. Ancak Tung-hular, bu sefer ikinci bir elçilik heyeti gönderip Türk hakanının hatunlarından birini isterler. Savaş istemeyen Mete Han, hatunlarından birini de göndermek zorunda kalır.
Tung-hulara göre, Mete Han kendilerinden korkmaktadır. Bu düşünceye göre hareket eden Tung-hular, bu sefer yeniden bir elçilik heyeti gönderip arazi talebinde bulunurlar. Durum, Hun ihtiyarlar meclisinde görüşülürken, bir üye şöyle der:
“Sayın hakanımız, atınızı ve karınızı verdiniz, toprak da verecek misiniz?”
Mete Han bu sözler üzerine ayağa kalkıp şöyle der:
“At ve kadın benim şahsi malımdı, verdim. Ancak toprak benim şahsi malım değildir. O, milletin malıdır. Bu yüzdendir ki yarın Tung-hularla savaşa gireceğim.”
Kaynak: Necati Kotan, Tarih Fıkraları, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1992.