Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

[İnceleme] Antikçağda Politika Hakkında Notlar

Homeros ve Hesiedos, siyasi duruşların onaylanması ve yayılması üzerine

Yunanlılar bir şairi övecekleri zaman ona homeros reankarne ooldu derlerdi. Çünkü grekce poietes en çok homeros için uygundu. Poietes "yaratan, besteleyen ve düzenleyen, kanun yaratan demektir." Eş anlamlısı ise rhapsodos "kelimelerin örücüsü" demektir.Yunanlı için müzik matematiktir, homeros bir şarkıcıdır, Elinde bastonu ile ritim tutar, şarkı söyler ve bu şarkılar 17 saat hatta 60 saat sürebilir. 60 saat boyunca ritim tutup, kafiye yapıp birbiri ile bağlantılı bir hikayeyi ayak üstü uydurabilmek, 20. yya kadar yapılan bir hareketti ve bu adamların en ünlüsü de homerostur. hem İlyada hem de Odessey tek seferde şarkı olarak söylenmek için hayli uzundurlar. buna rağmen hikayede karakterlerin tutarlılığı ve hikaye örgüsünün büyüklüğüne rağmen göndermeler ile devam edebilmesi bir başarıdır.

Homeros'un aslında var olup olmadığı tartışmaları bir yana dursun. bu bahsedilen iki büyük eser de sonradan kağıda geçirilmiştir ve kağıtta bu halini alabilmesi için bütün polislerde yer alan bütün nüshalar toplanmış ve birbirlerine uydurulmuştur. Ama bu eserlerin otantikliğini ya da siyasi önemini bozmaz.

Miken ve Homeros
Homeros yunanlıların en karanlık çağında yaşamıştır. Var olan büyük bir uygarlığın yıkıntıları henüz polis halini alamamışken, savaş ve sefalet hakim iken yazmıştır. Platodan 4yüz sene önce yazmıştır, ancak ahlak ve etik anlayışı o kadar yabancıdır ki plato bu eseri anlayamadığını itiraf etmek zorunda kalmıştır.

Platon ahlak ve etiğin tanrılardan geldiğine, bu yüzden de tanrıların ya da onların soyuna sahip kahramanların kötü şeyler yapmasına anlam veremez. Homeros ise ahlakın ve yasaların tanrılardan geldiğini kabul etmez. Tanrı ile insan arasına çok net bir çizgi koyar ve tanrının sana ne yaptığını önemsemez, ahlaki açıdan sorgulamaz. ve bu derin çizgi çekimi sırasında soyluları ayrı bir kategoriye yerleştirir. Hera Zeus'a truvayı yıkmaması karşılığında onun sevildiği şehirleri yıkıp yok etmesine müsade edeceğini söyleyecek kadar insanları umursamaz. Ahlaki olarak ve hak olarak insanlar ile tanrılar apayrıdırlar.

İlyada'ya baktığımızda, karakterlerin asker, köylü olduğunu görmeyiz. Bahsedilen her karakter kahramandır ya da kraldır, ki kahraman da kral da aynıdır. Hepsi ölümlüdür(bedenlerinde ichor yoktur, kan vardır) ama hepsinin soyu tanrılara dayanır. Homeros soylular hakkında yazar, soylular için yazar.

Homeros'da Soylu ve Halk

Karakter epitepleri o karakteri anlamak için önemlidirler. Bir karaktere güçlü dersek o karakter güçlüdür. Dayanıklı Zoro dediğimizde zoroya isim vererek onun vasıflarını tanımlamış oluruz kısayoldan. Sadece soylulara odaklanan bu eserde isimler önelerine bol bol isotheos(tanrı dengi), diotrepes(tanrıdan lütüflu), dios(tanrısal) sıfatlarını görürüz. Her ne kadar onların tanrı olmadıklarını söylese de, onlara bu sıfatları vererek ölümlülerden daha farklı olduklarını, hak ve ahlakça ancak tanrı olabildiklerini söyler. Bunu tanrıların ve kölelerin ağzından da tkrarlayarak bu olduyu güçlendirir.

İlyada'nın 2. kitabından kendi çevirim ile aktarıyorum:

"...Gururludur kralların yürekleri, göklerce kutsanmıştır; çünkü Zeus onlara erdem koymuştur ve Zeus, Tanrıların kralı, sever onları." Ancak ne zaman ki görse insanları kavga ederken, sopasını onlara indirir(vurur) ve bu sözleri der. " Faniler sakin durun, ve sizden daha iyi olanları dinleyin. Sizler savaşı beceremeyen zayıflarsınız, ne savaşta ne mecliste sözünüz geçer. Akhalılar herkesi kral sayarsa aptallık ederler, kralın çoğu zararlıdır. tek biri kral olacaktır..."

Homeros sınıf eşitsizliğini açıklarken tanrılara başvurur. Sadece tanrı gibi olanlar kral olabilir çünkü ancak onlar Zeusca kutsanmıştır. Zeus bilge adamı sever, bilge adam zeus istediği için bilgedir. Ares güçlü insanı sever çünkü ares istediği için o adam güçlüdür. O adamlar ise soy olarak zeusa bağlı olanlardır. Zeus böyle istemiştir çünkü herkes bilge olamaz, tek bir bilge bütün toplumu bilge eder ve böylesi daha doğrudur.( bu argüman hala günümüzde aynı mantığı farklı şekillerde kullanır)

Hesiodos'un eleştirisi

Hesiedos didaktik şiirin en ünlü kullanıcısıdır ve Ascra'da yaşamış bir çifçidir. Her kounda Homerosla zıtlaşır ve yunanlılar onu da çok ulu bir şair olarak görürler. O kendi yaşamı hakkında yazarkensoylulara öğüt verir. Ve de soyluları yargılanabilirhale getirir.

Görebildiğim kadarı ile adalet tanrısı Dike ilk Hesiodos'un eseri olan Theogonia'da ortaya çıkar. Normalde Adalet tanrıçası, Zeus'un da eşi olan Thesmisdir. Ancak Dike, onunla Zeus'un çocuğudur ve Zeus'un sağ koluna oturur, haksız olana ceza vermek için. Bu anlatım çok önemli bir anlatımdır çünkü tanrıların adaleti ile soyluların adaleti, iki farklı tanrıçaolması sayesinde birbirinden kopar. Çünkü Dike, soyun nereye dayandığına bakmadan sadece fanileri yargılar, Thesmis ise sadece kan yerine ichor sahibi olanı kapsar. Göklerin yargısı ile yeryüzünün yargısı ayrılınca, bir köylü bir kralı yargılama hakkına kavuşuyor. Eskiden bir soylu para alıp para karşılığı başkasının toprağını başkasına verebilirdi, ve de sevmediği adamı kesebilirdi, çünkü o insanlardan farklı idi. Şimdi bunu yaparsa zeus'un sağ eli ona bela olacaktır, dike onu mahvedecektir, ve de köylüleri ona karşı koruyacaktır. Şiirler ve Şairler soylularca desteklenir ve desteklenmeyen eser yok olur yaratıcısı ile birlikte. Soylulara siz yargılanacaksınız ve de tanrı değilsiniz diyen birisinin eserleri günümüze kaldıysa, bu o dönem o eserin yok edilemediğini gösterir, yani bu eser arkasında bir güç kazanmıştı.

Sonuç

Sicilyalı tarihçi Diodorus, Bibliotheca Historica adlı eserde insanların yaradılışından bahseder.Dionysus Titanlarca öldürülmüştür ve kazanda pişirildiğinde Athena onun kalbini kaçırmayı başarır. Titanlar dionysusu midesine indirirken zeus'un yıldırımı onları yakıp küle çevirir. Dionysus kalbi sayesinde dirilirken o küllerden insanlar doğar. İnsanlar iyi olan tanrılara Dionysus ile bağlı iken, aynı küller kötü titanlara da sahipti ve bu yüzden titanlara da bağlıydılar. İnsan hem kötüyü hem de iyiyi bu şekilde barındırır içinde.

Homeros gericidir, eski görkemi arzular, hesiedos ise bu algıyı ve getirdiği sonuçları yargılar. Homeros soylularda tanrıyı görürken, hesiedos onlarda titanları da görür. Soylular homeros'u sever ama anlayamaz, Hesiedos ise anlaşılır.
 
Atina demokrasisi bir günde olmadı
Normalde yunan yarımadasında var olan sistem kesinlikle dünyanın yabancı olduğu bir sistem değildir. Mezopotamya ve anadoluda kurulan devletlerin hepsi de şehir devlet olarak başladılar hayatlarına. Yunan yarım adasındaki polisler ise böyle bir şey yapamazlardı. alanın çok dağlık olması yarımadada bulunan polislerin yayılmacı bir politika izlemesini güç kılıyordu. yunan adasında bulunan kentler ada içinde yayılamadıkları gibi ada dışına da çıkamıyorlardı. doğularında da batılarında da devletleşmiş milletler bulunmaktaydı. Topraklar tarımda mısır ya da anadolu gibi değildi, toprak sahibi olmak size çok da şey kazandırmazdı( yunanlılar çoban olarak başlamışlardır. bazı ürünlerin tarımı hayati olduğu için de gerekliydi, ama kar getirmezdi). Bu durumda her şehir devlette olan kurumlar ve sistem, kendi içine dönerek özel bir şey haline geldi.

Devlet, yönetici demektir. Mikenlerde yönetici soyludur. Ama mikenlerde kamusal bir alan yoktur. En küçük siyasal birim oikos yani evdir. bu ev arsa, hayvan, köle, ve çok geniş bir aileden oluşur. Türklerde kayınço, elti, baldız gibi kelimeler varken avrupa dillerinde bu kelimeler basitleşmiş ya da ölmüştür. yakın zamana kadar ve hatta hala aileler bir arada yaşarlar. bir çatı altında çok kadın, çok erkek, çok çocuk varsa, orada herkes kendi konumunu bilmeli. aile yapısı küçüldükçe yüzyıllar içinde kelimeler de basitleşir. Çince ve türkçe, henüz günümüz aile anlayışına kıyasla geçmişteki gibi olmaya hala yatkındır, ingilizlerde ise bireysel yaşama 1600 lere kadar gider. Antik yunanda bulunan kelimeler de bunu destekler, aile yapısı öngörüldüğü üzere geniştir. Kamusal alan polisde çok sonraları oluşacaktı. o zamana kadar az topraklı aileler, topraksızlar ve de çok topraklı zenginler vardı. Bu ilişki yıllar geçtikçe az topraklıların toprak kaybetmesine sebep oldu.Sisteme ilk isyan Silon tarafından m.ö 632 senesinde oluşturuldu. Halktan destek toplasa da isyan büyük kanlar dökülerek bastırıldı ve bir daha böyle bir şey olmaması adına m.ö 624 senesinde ünlü hukukçu Dracon(Drak güçlü demektir, ejderler güçlüdür) ünlü yasaları tanıştırır. Bu yasalar mülk devri, satımı ve alıomını o derece zorlaştırır ki, ve de mülk haklarını o kadar sert korur ki, bir daha böyle bir isyan çıkamaz. Draco m.ö. 621 senesinde yaptığı bir konuşmada onu tebrik etmek ve desteklemek için üstüne atılan ceketler ve şapkaların altında kalarak hayatını kaybeder.

Dracon'un bu önlemleri geri teper, zenginleşmek için ticaret ve korsanlık yapan bir orta sınıf oluşturur. Zenginlikleri ile korkunç bir güç oluşturan orta sınıf aristokrasiyi paniğe düşürür ve bu panik ile iki tarafın da faydasına olacak, ama uzun vadede soyluların gücünü kısıtlayacak imtiyazlar verilir( Barınma, mal mülk alma, askerlik gibi). Bunlar Atina'nın en önemli olaylarındanbirine yol açar. Bunlar da Solon'un reformları.

Solon'un reformları
Solon( Salos'dan türeyen bir yabancı isimdir. Salos hintçe sulia, önder demektir), 594 senesinde archon(lider) ilan edilince çok önemli reformlar yaptı. Öncelikle sınıf sistemini kan bağından alıp parasal bir konuma getidi. Artık baban soylu değilse soylu olamazsından çok, zengin değilsen soylu değilsine getirerek bütün soylu ittifakları ve yapılaşmaları bölecek hareketleri başlattı. halkın bütün borcunu ödeyip borç karşılığı kişinin kendini köle olarak satmasını yasakladı. Askeri sistemi reforma uğrattı ve vatandaşlık hakları verdi. Şunu demek gerekir ki atinada yaşayanları 4 gruba ayırmak mümkündür. kadınlar, köleler Metoikos( Meta yani öte kelimesi gibi, özgür olan ama buralı olmayanlar) ve vatandaşlar oluşturuldu. böylece soylu olmayan bile statüsel olarak ayrılarak bir güvence kazandı.

Pesistatos, Solon'un bu hareketlerini daha da ilerletti. Kendisi yunan devletinin ilk popülistidir. Halkı gaza getirme ve vatandaşı sokaklara dökmeyi gözünü kırpmadan yapar. Halkı galeyana getirerek atina'nın tiranı olur.( tiran kral demektir, anlamı nötrdür.) En sadık yoldaşlarına öneml pozisyonlar vermiştir, soyluların çoğunu sürgün edip topraklarını halka pay etmiştir. Ve de soyluların gücünü daha da fazla kırabilmek için ticareti güvenceye alarak orta sınıfın ağzına bal çalmıştır, deniz sınırlarını korumak için de ilk atina filosunu kurmuştur ki bu hareket atinayı ileride süpergüç yapacaktı.

Pesistatos soylularca hiç sevilmezdi ama diğer tiran Kleisthenes nefret edilen bir hain idi. Soylu olarak soylulara karşı çalışmıştır. Bunun altında halkçı olmasından çok güç hırsının yattığına inanıyorum ama popülizmi ile soyluların gücünü en çok kıran kişi kendisiydi. Kendisi bir önceki popülist tiranı devirerek, sonra ondan da büyük popülist olarak başladı kariyerine. Solon ve Pesistatos gibi isimler soyluların gücünü sadece geçici olarak kurabilmişlerdi çünkü organize olabiliyorlardı. Bu yüzden de Kleisthenes organize olabilme yetilerini ellerinden aldı. Demes adında 10 mahalle kurdu (Demos mahalle demektir, halk diyenler ardlarından uydururlar, demokraside halk yoktur) ve var olan soyluları bu 10 mahalleye, mahallelerde azınlık kalacak şekilde dağıtır. Normalde Atine meclisi farklı soylar ve kavimlerden çıkan toplamda 400 kişi olan 400ler meclisi ile yönetirdi. Artık her mahalleden gelecek 50 kişiden oluşan 500ler meclisi ile yönetilecekti. Her mahallede bütün soyluların çıkaracağı temsilciler 50 kişi bile olamıyordu. Bu sayede kendi aralarında organize olmak yerine mahalle içinde organize olmaya, ve soylu olmasalar da kendileri ile aynı güce sahip, ve de sayıları kendilerinden fazla olan soysuzlara boyun eğmek, en iyi ihtimalle sırtlarını sıvamak zorunda kalacaklardı. Demokrasilerde meclis başı oy ile değil, kurra ile belirlenirdi, dolayısı ile soylular kime rüşvet vereceklerini bilemezler, ve sık sık da hedef değiştirmek zorunda kalırlardı. Bu kurra fasulye ile çekilirdi ( Bu felsefe için çok önemli bir şey.)


Yasalar ve şeriat, iyi ile kötü, ana ile baba.

Burada kritik bir şey var ise o da Atinada yasaların değişmesidir. Atina Kleisthenes'e kadar thesmos yani tanrıdan inen adındaki kanunlarla yürütülüyordu. Demokrasi ile birlikte yasaların adı nomos oluyor. Nomos düz anlamı ile yasa demektir, ama etimoloji burada devreye giriyor. Nomos aslında arsayı pay etmek manasına gelir. Erkeklerin çoban olduğu bir toplulukta koyun otlatılacak arsayı pay etmektir. Ancak bu kelimeden önce iplik pay etmek manasında kullanılan Moira kelimesini daha sık görürdük. Tanrıçalara da isim olmuş olan Moira kişiye hayatını pay etmektir. Bir bebek doğmadan önce evde ona bir kaç yaş için giysi örülür, doğmamış çocuğa don biçme de bir kaderciliktir, onun hayatını şekillendirme işlemidir. Bu yüzden iskandinavından yunanına, kader hep iplik motifi ile süslenmiştir, felek bu yüzden bir dokuma çarkıdır. İplik payı biçketen arsa payı biçmeye iki farklı terim kullanılır ve paylaşma önce anaerkil iplik üstünden olurken, demokraside ataerkil nomos ön plana çıkar. Mikenlerde kadınların polis devletlerinden daha ayrıcalıklı ve güçlü olduğunu görürüz. Mikende ev vardı ve kamu yoktu. Ev kadının güç alanıydı. Demokrasi ile birlikte meclis ve dışarısı önem kazandı, güç ataerkil oldu. Nomos yasa anlamına geldiği gün tanrılar reddedildi. çünkü bundan böyle adalet insanlar arasında, birbirimize pay ettiğimiz bir şey oldu, devlet o dönem içinde laikleşti. Devletin Laik olması demek, Zeus baba bilgeyi sever retoriğinin yok olması demek, insanı merkeze koymak demektir.

Felsefenin savaşı, laiklik ile dindarlığın savaşıdır. Gerici filazof imanlıdır, ilerici filazof insancıdır. Dinden çıkarıyor denen sokrates, en imanlısıdır, skolastikler ise nomos kelimesini düşürmezler ağızlarından.

devam edecektir, kaynaklar bu bölüm hakkında konuşulacak her şey konuşulduktan sonra eklenecektir.
 
Nomos'un var olduğu bir yunan dünyasında Zeus'un bilge sevgisine yer yoktur. O zaman Din üzerinden yetkinleştirilmiş bir soylu grubu ne yapacaktı? Yetkinliklerini Laik sebeplerle inşa edeceklerdi. Artık zenginlik seni soylu kılıyordu, kahramanların torunu olman en fazla ikinci idi. Tüccarlar zenginleşiyorlardı, orta sınıf yükleliyordu. Laiklik zorunluydu.

Theogenis, İşi ozanlık,ailesi soylu bir şaridir. Theognadia adlı eserinde iyi ve kötü ( agothai kai kakoi) insanlar işlenir. insan doğuştan ya iyidir, ya kötüdür. İyiden iyi, kötüden kötü doğar. İyi ,nsan erdemlidir ve adildir ( arete kai gnome) ve eskiden zengindiler. Şimdi ise kötülerde para vardı ve iyi adamlar parayı iyi olmakla karıştırıp kızlarını kötülerle evlendiriyordu. Misvakvari bir eleştiride bulunan Theogenis çok övülen bir şairdi. Kendisi soyluluğu savunurken, Homeros'un savaşçı ve tanbrı soylu kahramanlarını görmeyiz. Homeros'un yiğit savaşçıları, adil değildir. Adil ve Erdemli olan soylu kavramı lügata Theogenis ile girer. Ancak asla beklenen kadar laik bir eser olamaz. erdemlilik, iyilik içlerinde gene bir tanrısallık barındırır.

Bir başka şairimiz ise Thebaili olimpiyat şairi Pinandrostur. Thebai demokrasinin en güçlü çağında bile çok güçlü bir aristokratik geleneğe sahipti ve Pinandros bu geleneğin savunucusuydu. Kendisi sporcuları ve kazananları överdi. Olimpiyat sporcusu olabilmek için hem kendine eğitmen tutacak paranolmalı, hem antrenman yapmak için boş vaktin olmalı hem de yolculuk + at yarışı için atın olmalı ve bunlar ancak soyluysan olan şeylerdi. Pinandros'un bu şiirleri ileride, yöneticiler sadece soylulardan çıkabilir, çünkü iş yapmadıkları için bunları yapacak, düşünecek akla sahipler propagandasının doğmasını sağlayacaktı.
Ve burada ekstra bir bilgi vermek gereklidir. Thebai de, Theogenis'in doğduğu Megara da birer Dor polisiydiler, yani soylularla halk arasında çok net bir ayrım vardı.

Bununla birlikte Orta yol öneren 7 bilgeler kültü de bu çağda doğmuştu. Solon'dan Thalese yunan kültürü için çok önemli olan yedi bilgemiz bir ortayol sunmaları üstünden kültleştirilmiştir. Daha doğrusu orta yol sunmasalar bile, bu şekilde anlaşılacak yorumlar yapmışlardır. Eşitlik, moderasyon gibi şeyler sunan 7 bilge ise, bu yükselen savaşın tamponu olacaklardı.

Babannemin ameliyatı için uzun yol teptim ve yorgunum. Ana meselem felsefe ile ama bunları anlatmak gerekiyor. Geriye sadece demokrasinin altın çağı, peloponeses savaşı, atina demokrasisinin çöküşü ve bu dömnem yazan oyun yazarları kaldı. Ondan sonra Thales'den aristotalese bazı önemli figürleri inceleyeceğim.
 
Dün daha fazlasını yazdım ama bilgisayarım dondu. Bugün bu kadarından fazlasını yazmak istemedim. politik tarih kısmı bitti, geriye tiyatro-din ve felsefe kaldı. İnsanların okuduğunu ve beğendiğini görsem de yorum, eleştiri ve eklemeler görmek isterim. Eklemek zorunayım, buraya yazdıklarım özettir, notlarımın buraya kaarı 33 sayfa eyor.
Demokrasinin Altın Çağı, Peloponez Savaşı ve Panhellenizm

Demokrasi yükseldikçe halk daha cesur ve daha sorgular hale geldi. Bu halk gücünü tüccarlardan aldığı için de Solon öncesi dönem kadar rahat bastırılamadılar. Bir yandan gelen ticaret ve dışarlıklı takımı ile birlikte polislere bir refah geldi. Bu refah egede persboyundurluğu altında yaşayan ion klanlarına bir umut ışığı oldu ve atina ile spartadan yardım istediler. m.ö 546 senesinde yunan polislerini persler fethettiğinde Anaxandridas Spartada kraldı, ve krallığı çok ilginç. politikalarla süslenmişti.

Anaxdridas döneminde Sparta yunan yarım adasında atina ile rekabet edebilecek kadar güçlü bir hegamonya kurmuştu. Hemj savaş alanında hem de diplomasi alanında bu başarılarını de Agamennon politikasına borçluydu. Bir dor polisi olmasına rağmen Sparta o dönem Akha kültürünü benimsedi. İlk eşini akha soyundan seçerek, Agamennon gibi bir akhalı kralı tanrılaştırıp sunaklar yaparak Kendini yıkmış oldukları bir miken uygarlığının gerçek varisleri olarak göstermeye uğraştılar. Tez yanılmaz. Demir ile yaratılmış dor polisleri, demokrasinin kurduğu ağda kapana kısılmıştı. Polis, izole kalamayacaktı, dolayısı ile gelen pan hellenizm karşısında Dor, mikenin kültürel mirasını alamadığı sürece hegamonya kuramazdı. Kültürel asimilasyon göçebe kabilelerde tersine işler, hükmeden yozlaşır, burada yozlaşmak zorunda kaldığını görüyorum.
Gene de soylulardan çoğu bu politikaya karşıydı, direnemedi ve 2. bir eş olarak kendisine bir Dor kadınını gelin yaptı. Bu evlilikten Sonraki kral Cleomanes doğmuştur. Bu hareketle birlikte Sparta Akha politikasına ara verdi. Bu dönemlşer ion polisleri sparta ve atinadan isyan planları için destek istediklerinde, Bu program değişimi yüzünden Dor bir kadının oğlu olan Cleomanes spartası yardım vermeyi reddetti, Atina ise çok az bir yardım verdi. O dönem retorikleri ve konuşmalarına baktığımda gördüğüm kadarıyla, Atina İon kolonilerinin isyan etmesini ve kaybetmesini bilerek istemişti diyebiliyorum. Yıllar sonra efesten aydına kadr bütün ion polislerinin krallarının soyu Atina kralının oğullarından gelecekti, Atina emperyalizmine ön ayak için hem savaş başlattı, hem de potansyel müttefiklerinin kafasını kesti. İon soyluları kırıldıktan sonra persler Atinaya doğru ilerlediler. O dönem yani 493 yılında Archon olarak Temistokles seçildi.
Themistocles de her Archon gibi popülist idi. Bir gemi savaşı planlamıştı ve öncüllerinin kurduğu filoyu genişletmeye çalıştığında Soylulardan büyük bir red yedi. Ordu ve askeriye soylu alanıydı. Gemi yapılması demek kürek çekmek için ve diğer işler iç.in halktan adama ihtiyaç duymak bu da askeriyeye halkı katmak demekti. Bu alanı kaybetmedikleri için görülmüş en büyük saldırılarını yaparak Themistocles'i devirdiler.

500 meclisi baş olan Archon'u Kurra ile seçerdi dedim ama bu bilgi tam olarak doğru değil. Themistocles baştan devrildikten sonra meclis gücü soylulara karşı koydular. 487 yılına kadar seçilen Archon makamını Kurra ile doldurma kararı aldılar. Ben malesef ki o dönemin 500 meclisi hakkında fazla isim bulamadım. fakat bulduğum 100 ismin çoğu Themistocles'in dostu idi. Kendisi savaşta yaralandığında yaralanması bahanesi ile görevden alınmıştı ve görevden alan ailelerin üyeleri ya öldüler-öldürüldüler, ya da sürgün edildiler. İlk Kurra çekimi kurra değildi diyorum bu sebeplerle. Archonluğunun devamında ise kendisine karşıtlık oluşturacak bir başka güç yoktu. Kendinden önce gelenlerin hepsinden daha fazla güce sahipti, bu gücü iyi kullandı. Bunun dışında soylular için hayat kötüleşmedi. Polisde güç kaybetseler bile askeri olarak değerleri büyüktü. Generallr ve başgeneraller (Strateglere kai demogogos) olarak askeri alanda güçlüydüler ve bu güçleri polis siyasetine dolaylı ve daha rahat etki edebildiklerinden bu duruma çok ses çıkarmadılar.

Themistocles istediği filoyu kurdu, elinde bazı zaferler ve yenilgiler vardı. Bu zaferler ve yenilgileri dış siyasette polisleri korkutmak için kullanmasını bildi. İçinde spartanın ve 300 başka polis'in bulunduğu Delian birliği kuruldu. Xerxes Atinayı ele geçirip yaktı, Sparta çok fazla kral kaybetti (Cleomanes dışında Anaxdridas'ın Arhalı olan ilk eşinden 3 erkek evladı daha olmuştu. Bunlar sırasıyla Dorlu demek olan Dorieus, Leonidas ve Cleombrotus idi. bunların 3 ü sırası ile kral oldular, 4 ü de pers savaşlarında hayatlarını kaybettiler.) Ama sonunda Persliler kaybettiler. Bütün yaşanan korkunçluklara rağmen atina savaştan daha güçlü ve kibirli çıktı. Birliğin içerisinde kurucu, ve hatta bu haklı savaşı başlatan polis olarak görüldü. Kayoplarını ajitasyon ve manüplasyon için kullanmasını bildi. 462 senesinde Tehistocles son günlerini yaşıyordu. Archonluğu bırakalı seneler olmuştu ama döneminde madenler, ticaret yolları bulunum, iyi zaferler kazanılmıştı. 462 senesinde Ephialtes(Bu ada aynı zamanda Leonidas'ın ölümüne sebep olan ve gizli bir yolu pers imparatoruna söyleyen adamın adıdır. Bu sime sahip 2 insan da önemli sonuçlara sebep olmuştur.) soylulara son çiviyi vurdu. Savaş bitmişti ve öngörüldüğü gibi filo savaşları ile birlikte halk muazzam derecede güç elde etmişti. 500ler konseyi dışında birkaç meclis ve kurum daha vardı. Soıylu meclisi Areapog tarafından yönetilen kurumları halk meclisine bağlamış, soyluların gücünü kısıtlamıştır. Birlikteki polislerin ordularını tasfiye edip o polislere atinalı askerler doldurmuş, iç ve dış hatlarına hükmetmiştir. Bu Sparta ve çoğu dor polisi olan bir çok polisin birlikten ayrılmalarına ve Atina imparatorluğu(Buna imparatorluk denir) karşısında yeni bir birlik kurulmasına sebep olur. Bir süre sonra da Bu birlikler savaşırlar.

Persilerler olan savaşta, Demokrasi altın çağını yaşadı. Delian birliğine karşı kurulan Peloponez birliği ile girdikleri Peloponez savaşı ise sonu oldu. İskendere kadar demokrasi en güçsüz halindeydi, İskenderle de yok edildi.

Ephialtes sonrasında Perikles başa geçer. Kendisi çok kurnaz ve popülist bir soyludur. Kendisi son soylu Archondur. İyi bir konuşmacı, zeki bir adamdır. Demokrasiyi övdüğü ve demokrasiye sövdüğü konuşmaları vardır ama kendisine karşı alınan kararkerı uygulamaktan çekinmez. Agemennon'un mirasını o da sahiplenmek istemiştir ve sözlerinde Panhellenik bir imparatorluk kurma arzusu bulunduğunu da görmüşüzdür. Onun döneminde birlik üyelerineolan baskı en üst dozuna ulaşmıştır.Bu hareketler ile Sparta savaşı soğuk düzlemden sıcak düzleme çekmiştir. Malesef Perikles 429 senesindehastalanarak hayatını kaybediyor.

Periklesten sonra gelenler sapılklık derecesinde demokrasi sevdalısıydılar. Askeri konularda bile kararı halkın oyuna bıraktılar ve doğal olarak da hem çelişkili hem de kötü kararlar aldılar. 411 de bir oligarşi darbesi oldu ama 408 yılında Alcibades demokrasiyi getirmeyi başardı. 404 senesinde bu sewfer de sparta destekli bir başka darbe oldu. Alcibades, olduğu döneğe akışır şekilde kaçtı ve polisi spartalılara tepsi ile sundu. ve böylece 30 lar tiranı başladı. Bu tiranlığın ilk icrası demokrasi destekçisi 1500 nüfuz sahibi insanı idam etmek ve 20000 vatandaşışehrin yüzde doksanı) sürgün ettiler. eşlerini ve kölelerini dahil edersek bu sayı 60000 e ulaşır.

Demokrasi, Emperyalizmi doğurdu, Demokrasi iki tarafı da değiştirdi. Soylular Homeros'un ilahlaştırdığı geçmişi sahiplenmek istediler, Demokrasi de bunu arzuladı. Yunan dünyasında iç siyasetle dış siyaset birdir. Bebeğine koyacağın isim, hangi lideri öldüreceğini gösterir. Panhellenist politika, aslında Soyluların kültğür farkı gözetmeksizin birleşmek için baktıkları bir çözümdür.

Okuma listesi
Croix, G.E.M de.(2016) Antik yunan dünyasında Sınıf Mücadelesi, çv. Çağdaş SÜmer, İstanbul: Yordam Yayınevi.
Dalby, A.(2018), HOMEROS'U YENİDEN KEŞFETMEK, DESTANIN KÖKENİNE DAİR, çv. Hakan Keser, İstanbul: ALFA yayınvi
De Coulanges(2011) Antik Site: Yunan'dan Roma'ya kadaar tapınma, hukuk ve kurumlar, çv. İsmail Kılınç, ANKARA: epos yayınevi
Eco, U(2017) Antik Yunan, çv. Leyla Tonguç Basmacı, İstanbul ALFA Yayınevi
Finley, M.I.(2007), Antikçağ Ekonomisi, çv. Hatice Palaz Erdemir, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat yayınevi.
Finley, M.I.(2003), Odesseus'un DÜnyası, çv. Gül E. Durna, Ankara: Ayraç Yayınevi.
Herodotos (2020), Tarih, çv. Birol Bayram, İstanbul: İş bankası yayınları
Hesiedos(2020), Theogonia- İşler ve Günler, çv. Azra Erhat-Sebahattin Eyüboğlu, İstanbul: İş Bankası Yayınları
Homneros(2014), İlyada, çv. Azra Erhat-A. Kadir, İstanbul: İş bankası Yayınları
Homeros(2014) Odessey, çv Azra Erhat-A. Kadir İstanbul: İş Bankası Yayınları
Hornblower, S.(2011) The Greek World 479-323 BC,London and New York: Routledge Taylor& Francis Group
Ksenephon(2021), HELLENİKA, Yunan Tarihi, çv. Okan Demir, İstanbul: İş Bankası Yayınları
Low, P.(2008), The Athenian Empire, Edinburg: Edinburg University Press
Osborne, R.(2009), Greece in The Making 1200-479BC, London and New York: Routledge Taylor& Francis Group
Plutharkos(1945), Hayatlar VI Perikles- Fabius Maximus, çv. Prof. Dr. Oliver Davies, Ankara: Milli Eğitim Basımevi
Pomeroy, S.B. et al.(2004) A Brief History of Ancient Greece Politics, Society and Culture, Oxford and New York: Oxford University Press
Pseudo-Aristotales,(2016) Oikonomia- Antik Dönemde Ekonomi Kavramı Üzerine 1 (Genel Değerlendirme), çv. Burak Tekmer, İstanbul: Kabalcı Yayınevi
Roberts, J.T. (1994), Athens on Trial: The Antidemocratic Tradition in Western Thought, New Jersey: Princeton University Press
Tanilli, S. (1994), Yüzyılların gerçeği ve Mirası: İnsanlık tarihine giriş I İlk Çağ, İstanbul: Cem Yayınevi
Tekin,O.(2007), İletişim Anadolu Uygarlıkları Eski Anadolu ve Trakya- EGE GÖÇLERİNDEN ROMA İMPARATORLUĞU'NUN İKİYE AYRILMASINA KADAR(MÖ 12-MS 4. YÜZYILLAR ARASI, İstanbul: İletişim Yayınları
Thorley,J. (2004), Athenian Democracy, Lndon and New York: Routledge Taylor& Francis Group
Thukydides(2019), Peloponnesos Savaşları, çv Furkan Akderin, İstanbul: Belge Yayınları (Burada not geçmek zorundayım. Ben malesef diğer türkçe çevirileri okumadım ve bu çeviri en iyi ihtimalle eh. Yunancasına da baktım ingilizcesine de, ben bu adamın ne çevirdiğini anlamadım. buraya kolay bulunur diye aktarıyorum.)
Uslu, A.(2021) SİYASAL DÜŞÜNCELERİN TOPLUMSAL TARİHİ, İKTİDARI TANRILAŞTIRMAK( ESKİÇAĞ'DAN FEODALİZMİN KRİZİNE) ( çok kaynaklı harika bir özet kitabı. tek başına okunabilir ama buradakiler olmadan içeriği fakir kalır)
Woods, E.M. (2020) YURTDAŞLARDAN LORDLARA- Eskiçağdan Ortaçağlara Batı Siyasıi Düşüncelerinin Toplumsal Tarihi, çv. Oya Kökmen, İstanbul: Yordam Kitapevi( Hap gibi kitap. tek cümlesi 8 cümle gücündedir.)
 
Son düzenleme:
İskendere kadar demokrasi en güçsüz halindeydi, İskenderle de yok edildi.

Şurayı merak ettim. Nedeni nedir bunun helenizm'in faydasından ziyade zararı mı dokundu ? Bir de 2.Darius ile olan 2 savaşı değinmedin sanırım onlar da önemli diye biliyordum. Belki tezinle alakalı değildir
 
İskendere kadar demokrasi en güçsüz halindeydi, İskenderle de yok edildi.

Şurayı merak ettim. Nedeni nedir bunun helenizm'in faydasından ziyade zararı mı dokundu ? Bir de 2.Darius ile olan 2 savaşı değinmedin sanırım onlar da önemli diye biliyordum. Belki tezinle alakalı değildir

Bütün gücüyle sefere çıkmış bir devlet var, sanırım böyle bir durumda demokrasi rafa kaldırıldı. Ya da İskerder'in ve Makedonya Krallığının demokrasiye bakış açısı bu. İskender için ayrı bir konu lazım aslında.
 
İskendere kadar demokrasi en güçsüz halindeydi, İskenderle de yok edildi.

Şurayı merak ettim. Nedeni nedir bunun helenizm'in faydasından ziyade zararı mı dokundu ? Bir de 2.Darius ile olan 2 savaşı değinmedin sanırım onlar da önemli diye biliyordum. Belki tezinle alakalı değildir
Demokrasi altın çağında baka polislerin askeri gücünü kısıtladı. şu an abd her yerde askeri üsse sahip, japonyanın savunma ordusu dışında ordusu yok. aynı urum lig çin de geçerli.
İskender fethettikten Atina isyan ediyor. Thebes savaı sonrası atinanın sahip olduğu az otonomluk da bitiyor. İskender ilk fethettiğinde bile demokrasi savunulsa da atina asla demokrasisini hem iç hem de dışarıda koruyacak güce sahip değildi. Thebai savaşı ile ise direkt demokrasi kalktı
2. darius bahselecek br sapma yaratmıyor.
 
Demokrasi altın çağında baka polislerin askeri gücünü kısıtladı. şu an abd her yerde askeri üsse sahip, japonyanın savunma ordusu dışında ordusu yok. aynı urum lig çin de geçerli.
İskender fethettikten Atina isyan ediyor. Thebes savaı sonrası atinanın sahip olduğu az otonomluk da bitiyor. İskender ilk fethettiğinde bile demokrasi savunulsa da atina asla demokrasisini hem iç hem de dışarıda koruyacak güce sahip değildi. Thebai savaşı ile ise direkt demokrasi kalktı
2. darius bahselecek br sapma yaratmıyor.
Anladım. Konun güzel benim için de iyi geldi, nedeni 2 gün önce teke tek de celal hoca mehmet hoca urfa da yayın yaptılar göbekli tep gibi tepelerden ve harranın kadim tarihinden dolayı. Doğu batı sentezi, islam dünyasının yunan parşömenlerini çevirisi falan hoş konulardı. Merak da sardım yani hem felsefe hem coğrafya olduğu kadar bilim matematik falan, kısaca antik yunan diyeyim uzatmadan. Kaynak oluşturacak bana eline sağlık diyeyim...

Darius sormam nedeni de malum sonrasında iskender mezepotamyayı aldı doğuya aktı bundandı...
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık