Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

[Spoiler] 994: Benim Diğer Adım Yamato

Bölüm Nasıldı?


  • Kullanılan toplam oy
    228
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Bu kadar sık ara verilmesinin sebebi Pandemi mi yoksa Oda'nın sağlık sorunu mu? Umarım keyfi olarak mı vermiyordur bu araları.

One Piece normal yayınında artık ayda 4 sayı değil ayda 3 sayı şeklinde çıkıyor bir kaç yıldır. Coronadan dolayı 3 ay kadar bir zamana denk gelen şekilde 1 ayda 2 sayı 15 günde 1 sayı falan çıktı. Bu jumpla alakalı. Geçenlerden Oda hasta oldu (yaşlanıyor artık) o zamanda bir hafta pas geçildi. Ocakta jump 2haftalik bir araya giriyor bayram olması lazım. One Piece kısaca bir kaç yıldır sene ortalaması 39 sayı olan bir seri. Bu sene 37 yi görecek galiba. Onu sorun yapıyorlar :D
 
Tortuga'nın online okuma kısmında yorum atan Mehmet Akıncı denen beyin fakiri için ve diğer arkadaşlar için Beyazbıyık olayını yeniden açıklıyorum.

Japonca'da sakal ve bıyık için ayrı terimler yok. İkisine de "hige" deniyor. Whitebeard olarak İngilizce'ye geçmiş olsa da, eserin orijinalinde karakterin lakabı "Shirohige" olarak geçiyor. Shiro kelimesi de "beyaz" anlamına geliyor. Adamın suratında kocaman beyaz bir bıyık varken, gidip de lakabını "Beyazsakal" olarak çevirmek çok saçma. Ki seriyi doğrudan Japonca'dan, Türkçe'ye çevirseydik yazacağımız lakap karakterin görünümünden dolayı Beyazbıyık olurdu. Sakalı bile olmayan bir karakterden bahsediyoruz. "Beyazsakal" terimi göze daha hoş geliyor olabilir, ama doğrusu bu şekilde olmalı. İngilizce'ye neden "Whitemustache" olarak çevirmediklerini de kelimeye bakarak anlayabilirsin. One Piece Yellow: Grand Elements'te de neden İngilizce'ye "Whitebeard" olarak çevirdiklerini açıklamışlar.
Yani olayı "Beğenmiyorsanız, okumayın" seviyesine çekmek istemiyorum, ancak görünen köy kılavuz istemez. Suratında kocaman beyaz renkte bir bıyığı olan adamın lakabını Beyazbıyık olarak çevirmenin yanlış olduğunu anca bizim ülkede söyleyebilirler zaten.
 
Sayının Teknik Analizi

Bu sayı neredeyse hiçbirimizi tatmin edemedi. Sebeplerini pek çoğumuz tek nefeste sıralayabilir, o yüzden uzun uzadıya açıklamaya gerek yok. Öte yandan kafamızdaki beklentilerle tam olarak örtüşmese de elimizde 17 sayfalık bir manga var ve üstünkörü okuyup geçtiğimiz bu sayfalardan dahi One Piece'e dair, Oda'nın hikaye anlatıcılığına dair bir şeyler çıkarabiliriz diye düşünüyorum. Tecrübeli bir çizgi roman sanatçısının biz farkında olmadan okuma deneyimimizi zenginleştiren ne kadar farklı tekniği ve numarayı eli kolu gibi rahatça kullanabildiğini görmek umarım hoşunuza gidecektir.

Çizgi romanlar kendine has çeşitli özelliklere ve kısıtlara sahip bir ifade formu. Bu özellikleri ne kadar efektif kullanabilirsen ve kısıtların etrafından dolanabilirsen bu formda aktarmak istediğin hikayeleri o kadar güçlendirirsin. Bugünlerde bu işin terminolojisine de gireceğim bir başlık açacağım, oradaki anlatımları One Piece üzerinden götürmek istiyorum. Bu bağlamda her yeni sayı için de notlar alıp analiz çıkartabilirim diye düşündüm. Henüz başlığı açmadığım için bu sayının analizi fazla terim ve kategorizasyon içermeyecek, daha ziyade bir teaser tadında olacak. Buna uygun olarak da bazı yerleri açık uçlu bırakacağım.

Bu sayı için üzerinde durmak istediğim dokuz madde seçtim, hazırsanız başlayalım.

Sayı, Onigashima'nın tepesini gösteren bir panelle açılıyor. Bu klasik bir establishing shot ve sahneyi kurarak nerede kaldığımızı hatırlamaya yardımcı oluyor. Hemen ardından inceleyeceğimiz ilk panelimiz geliyor.
Burada Kikunojo'nun kolunu kaybetmenin acısıyla yere yığıldığını görüyoruz. Panelde iki farklı olay var. Kiku'nun önce kafasından uçan kaskı, daha sonrasındaysa Kaido'nun rüzgar slash'iyle geriye doğru savrulan kolu yere düşüyor. Manga okurken gözümüz sayfanın sağından soluna doğru hareket ettiği için aynı panelde birden fazla olay gerçekleşecekse bunların da zaman sıralamasının sağdan sola doğru olması gerekir. Bu anlamda bu panelde bir sıkıntı yok. Ama okur olarak bunu doğru bir şekilde algılayabilmemiz için genellikle sağdan sola olan bu dikkat yolculuğunda diyalogların ve konuşma balonlarının bize eşlik etmesi gerekir. Herhangi bir konuşmanın geçmediği bir paneli pekala sıradan bir resim olarak algılayabilir ve bu nedenle gördüğümüz mizansenin yalnızca tek bir andan ibaret olduğunu düşünebiliriz.

Peki bu panelde gösterileni neden tek bir an olarak değil de birkaç saniyelik bir aksiyon olarak algılamakta zorlanmıyoruz? Bunun birinci sebebi ses efektlerinin balon olarak sunulmuş olması, önce birini sonra diğerini okumamız bize yardımcı oluyor. İkinci bir sebep ise Kiku'nun bulunduğu noktadan koluna doğru çizilen aksiyon çizgileri, bu sayede kopan kolun bir hareketi olduğunu kavrayabiliyoruz ve bu da yine belli bir zamanı ifade ediyor. Üçüncü ve bu paneli yazıya seçmemdeki asıl sebep ise Kaido'nun rüzgar slash'inin paneli çok güzel bir şekilde ortadan ikiye bölmesi ve bu sayede sahnenin görsel bütünlüğüne zarar vermeden okumayı kolaylaştırması.

Oda bunlara ihtiyaç duymadan burayı aşağıdaki gibi iki panel şeklinde de verebilirdi.
Ama bunu iki panel haline getirince sahnedeki perspektifin kaybolduğunu görebilirsiniz.

İkinci maddeye geçelim.
Yukarıda birbirini takip eden dört panel görebilirsiniz. Bu da ilgili kısım özelinde üç adet panel geçişi demek. Yani birinciden ikinciye, ikinciden üçüncüye ve üçüncüden dördüncüye. Gelgelelim bunlardan birisi diğerinden daha farklı. Yalnızca üçüncü panelden dördüncüsüne geçerken zamanda bir ilerleme oluyor. Diğer ikisinde ise aynı anın ve sahnenin farklı açılarına geçiyoruz. Savaşın yıkıcılığına farklı karelerden tanıklık ediyoruz. Sessizlik kullanımı bu kez işi zorlaştırmıyor, tam da aksine kolaylaştırıyor gibi sanki, bilmem katılır mısınız? Sessizlik bozulunca zaman tekrar ilerlemeye başlıyor. Peki sizce iki panel arası geçişin kaç farklı türü olabilir?

Bir de üçüncü madde için seçtiğim resme bakalım.
Bu kez birbirini takip eden üç panelde aynı sahne içinde peşi sıra gerçekleşen olaylar görüyoruz. Sahnede neler yaşandığını anlayabilmek için herhangi bir efor sarf etmemize gerek yok. Ama teker teker baktığımızda önümüzde aslında herhangi bir hareket devamlılığında olmayan üç farklı eylem var. Beynimiz biz fark etmeden bunları mantıksal olarak birbirine bağlıyor. Peki buradaki hikayenin ne kadarını çizimler, ne kadarını beynimizin bizim için kurduğu köprüler oluşturuyor? Bu köprülerin gerekli tüm boşlukları doldurması çizgi roman ifade formunda ne derece bir önem taşıyor?

Peki, ikinci ve üçüncü maddede biraz sorular sorduk. Şimdi somut gözlemlere dönelim.
Yukarıdaki resim, panel içindeki zaman akışına diyalogun nasıl eşlik etmesiyle ilgili çok güzel bir örnek. Ne özelliği var ki diye düşünmeniz gayet normal. O zaman bir de aşağıdaki gibi nasıl olduğuna bakın.
İlk harklı farklı bir hikaye, ikinci hali farklı bir hikaye anlatıyor değil mi? İlk halinde Kaido'nun bir şeyler söylediğini ve bu esnada kınların onu dinlediğini okuyoruz. Benim yaptığım berbat paint işi versiyonda ise Kaido lafını söylüyor ve devamında bunu duyan kınlar konuşmadan ona bakıyorlar. Yani sayfaya balonları nasıl yerleştirdiğiniz düşündüğünüzden daha önemli olabilir.

Keza beşinci maddede bunun yaratıcı bir uygulamasını görüyoruz.
Üst sıradaki panellerde Chopper'ın konuşması çerçevelerden taşmaya başlıyor, yani sahneyi ele geçiriyor, kulağımız artık onda. Ortadaki panellerde Chopper artık görünmemesine rağmen taşan balonlarda onu dinlemeye devam ediyoruz. Alttaki panellerde de aynı uygulama geçerli, Chopper'ın sağ paneldeki konuşma balonu sola taştığı için Zoro dövüşürken konuşmaya devam etmesinde herhangi bir kafa karışıklığı yaşamıyoruz.

Altıncı maddede yine üç panel kestim.
Şimdi panel sıramız bellidir, değil mi? Önce sağdaki, sonra ortadaki ve son olarak da soldaki. Birinden diğerine geçtiğimizde artık öncekini geride bırakmışızdır. Burada ise Oda bunun nasıl dışına çıkılabileceğinin ufak bir örneğini gösteriyor. Sayfanın bu kısmını okurken gözümüzün hareketi aşağıdaki gibi gerçekleşiyor.
Robin'in bakış yönü sebebiyle geride kalan panel tekrar önümüze çıkmış oldu ve aynı kişiye önce Zoro'nun sözlerinin ardından, sonraysa Robin'in sözlerinin ardından bakmış olduk.

Yedinci resimde Oda'nın kullanmayı epey sevdiği bir tekniğin örneği var. Hatta bu sayıda bundan bir tane daha bulabilirsiniz.
Burada tek bir bütün resim varken en sağda ufak bir bölümü bırakılacak şekilde iki panele bölünmüş. Arada bir bu kullanımı görüp anlamlandırmakta zorlanıyor olabilirsiniz. Bana kalırsa da efektifliği sorgulanabilecek bir tercih. Buradaki amaç kameradaki pan hareketini, yani yatay düzlemde kayma hareketini çizgi roman sayfasına yansıtabilmek. Yani sahne değişirken "Kameralarımızı şimdi de buraya çeviriyoruz" diyor Oda bizlere, o esnada da kamera yandan gelerek sahneyi ortalıyor. Panel ayrımı sayesinde bizim göz hareketimiz de buna daha uygun gerçekleşiyor, ya da en azından niyet bu.

Sekizinci maddede ufak bir flashback panelimiz var.
Burada Yamato, 20 yıl önce Oden'in idamında Shinobu'nun sözlerinden ne kadar etkilendiğini anlatıyor. Biz de bu sırada bu sözleri bir kez daha hatırlıyoruz. Peki burada niye iç içe geçmiş bir resim var? Örneğin aşağıdaki gibi iki ayrı panele ayrılabilirdi.
Bu iki resim arasındaki aradaki fark şu: Orijinal şekliyle Shinobu'nun sözleri yalnızca okura hatırlatılmakla kalmıyor, bu sözler aynı zamanda Yamato'nun zihninde tekrar canlanıyor. Benim yaptığım paint versiyonunda ise biz okur olarak ufak bir şekilde hatırlayıp Yamato'yu dinlemeye devam ediyoruz. Yani Oda kurşununu boşa sıkmayı sevmediği için bu flashbackten iki farklı şekilde faydalanmayı amaçlıyor.

Ve son olarak sayının da son sayfası olan şu sahneden bahsedeceğim:
Bu da aslında Oda'nın sık kullandığı sayfa düzenlerinden. Sayfanın odağında dimdik duran Yamato figürü herhangi bir çerçeve içine hapsedilmemiş, hatta diğer panellere taşıyor. Burada bu kararlı duruşun diğer tüm panellerdeki anlarda etkin olduğunu görebiliriz. Sağ taraftaki panellerde Sasaki'nin de Momo'nun da Shinobu'nun da odağı Yamato'da, bu şekilde bir sayfa düzeniyle biz okurun da odağı Yamato'da oluyor. Bu da içerikle paralel bir anlatım oluşturuyor.

Bu sayı için bahsedeceklerim bu kadardı. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Sayı içerik anlamında ne kadar boş olsa da Oda'nın çizgi roman sanatçılığı ustalığından her zaman çıkarabileceğimiz notlar olduğunu göstermek istedim. Umarım beğenmişsinizdir. Beğenirseniz bunun geniş çaplı başlığını açmam için büyük motivasyon olur bana da.
kısa tutup daha önemli şeyleri göstermen güzel olmuş eline sağlık.

ilk maddede bahsettiğin panelsiz olayları sıralama cidden saf bi iş. bazen okuyucunun kişisel tercihiyle şekillense de kolay okunması için çalışılmış bi panelleme. gerçi bu çalışılmış iş sonraları alışkanlık haline geliyor ki odada da böyle olmuş gibi. geçen bölümde kikunun sadece kolunun koptuğu bence belliydi ama oda bunu profilden çizerek ve bedeninin bize göre görünmeyen kısmını kopararak ufak bi merak duygusu katmıştı, hafif bi tartışılmıştı acaba kiku göğsünden mi kesildi diye. fakat bu ssdece merak duygusu katmak için değil ilk panelde analiz ettiğin gibi sağdan sola okuma ve bizden uzak perspektifte kalan alanın daha geniş olması ve hareket imkanı vermesiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. ve tabii ki basit bi çizim olması da iş gücünü düşürüyor.

*eğer ileride devam edeceksen önceki bölümde aklında kalan devamlılığı da yazmanı isterim :d örnek olsun belki aklına yatar diye kendim yapayım dedim bi tur :d bu arada yine ilk sayfada uzak çekimde kaidounun slashlarının onigaşimanın konaklarını (şu bebeklerde olan xd) kestiğini görüyoruz, bu da bi devamlılık diyebiliriz ki slashların gücünü de ayrıca gösteriyor.

ikinci maddede bahsettiğin durağanlığı ben resmetsem kaidounun tek başına olduğu paneli daha büyük çizerdim. hem üstünlüğünü hem de sahnedeki durağanlığı pekiştirmek için. fakat sınırlı çizim alanına sahip olan oda her şeyi göstermek ister gibi çizmiş :d vazgeçmeyi bilmeyen bi adam. neyse bi panelde kaidounun adamları, diğerinde de düşmanları var, iki tarafın durumu da apayrı. bi taraf kendisine yönlendirilmemiş saldırılardan bile kaçarken öbür tarafın soğukkanlılığını görüyoruz. liderleri bi laf etmeden kılını kıpırdatmamaları hoşuma gitti. sanki sulong formları da kalmamış gibi? sorduğun için tekrar söyleyeyim, ben olsam


belki alts koyduğum panelleri sola yukarıdan aşağı da koyabilirim, böylece kaidou ve inu birbirlerine bakıyorlarmış gibi de olabilirdi.

üçüncü madde ilk maddede bahsettiğin gibi işlemiş, işin içinde perspektif de olmadığı ve belki ilişkilendirilen okumalarla derin olsa da alınan aksiyonların aşırı analiz gerektirmeyen basit olaylar olduğu için birleştirmesi zor olmayan noktalar. burda ilk madede bahsettiğin slash rolünü kinemonun kılıcı oynuyor ve son panele bizi hazırlıyor ki paneli göstermese bile zaten sonucu anlıyoruz ilk iki panelde. izo kan akışını durduruyor, kinemonun ateşini gördüğümüz gibi dağlayacağını anlıyoruz yan yana çizilen panellerden. fakat bu sahneyi iki adımda anlaşılabilir kılan şey olayın atmosferi. eğer önceki panellerdeki durağanlık resmedilmeseydi ve aksiyon devam etseydi ve izonun kikunun kan akışını durdurduğu panel ile kinemonun paneli aynı boyutta olmasaydı o zaman kinemonun saldırmak için hazırlık yaptığını düşünebilirdik. ayrıca çizerin samurayların iradelerini, odağını bi kol kopması ile dağıtmaması ve üç panelde bunu resmetmesi şahane.

beşinci maddedeki olaylar olurken ayrıca dillendirilmesi ve dediğin gibi bunun sahnenin içine kayması kafa karıştırmasa da bence empati yapmamızı hafif engelliyor. ben burda her karade bolca karakter çizmesini ve bolca sözel açıklama yapmasını eleştiriyorum çizerin. bence bu sahneler acımamızı istiyorsa daha vurucu olmalı. mesela mahkumların kimyasalla vurulduğu yerler biraz daha iyiydi, keza odenin kaynatılacağı kazana düşen askerin durumu da güzel bi vuruculuğa sahipti. neyse belki de bu kimyasalın vuruculuğunu ileriye saklıyordur, bilemiyorum. mesela şu sağ üstteki soğuk ve kişisel görünen kareleri daha çok seviyorum

yedide bahsettiğin kayan hareket aslında dediğin gibi efektif değil. olabilirdi ama fazla köşeli manga panellemesinde ve büyük çizimlerde zor. daha küçük panellerde ve daha çok kesikle kotarılıyor bence. fakat oda bundan sonra pek deneysel çalışmayacağı için bu konuda bi yenilik beklemiyorum kendisinden, en azından büyük panellede :d ama nacizane fikrim, direk bu panele kaymadan önceki kesme panelin birinde şinobunun içeri girdiğinde bombalandığı yeri göstermesi belki bu kayma efektini daha iyi resmedebilirdi bu fazla köşeli panellemelerde. bi ihtimal, fakat o zaman da çizmek istediğimiz alanı daraltmış olacaktır. büyük panellerde değmez.

sekizde bahsettiğin fb güzel bi kullanım, ayrıca tek karede zıtlığı resmediyor. şinobunun ağladığı görüyoruz ama bence burda olayı içselleştirmiş yamatonun da ağladığını ve etkilendiğini ayrıca empoze ediyor. keza sonraki sayfada yamato da acizliğinden bahsediyor fakat artık sulu gözlülüğü arkasında bırakmış güçlü bi figür.

eline sağlık, öylesine bakınırken aa bölüm yorumu yapılmış diye heyecanlandım yazdım valla napam. başkası adına konuşmayayım ama haftaya tekrar bekliyorum yazını :d
 
Tortuga'nın online okuma kısmında yorum atan Mehmet Akıncı denen beyin fakiri için ve diğer arkadaşlar için Beyazbıyık olayını yeniden açıklıyorum.
Yani olayı "Beğenmiyorsanız, okumayın" seviyesine çekmek istemiyorum, ancak görünen köy kılavuz istemez. Suratında kocaman beyaz renkte bir bıyığı olan adamın lakabını Beyazbıyık olarak çevirmenin yanlış olduğunu anca bizim ülkede söyleyebilirler zaten.
Bu konuda hangisinin doğru ya da yanlış olduğuyla ilgilenmiyorum, bu ayrıntıya takılmıyorum da ancak Beyazsakal olarak çevirmen daha hoş olabilirdi. O kadar da gerçekçilik kasmaya gerek yok.
 
Tortuga'nın online okuma kısmında yorum atan Mehmet Akıncı denen beyin fakiri için ve diğer arkadaşlar için Beyazbıyık olayını yeniden açıklıyorum.



Yani olayı "Beğenmiyorsanız, okumayın" seviyesine çekmek istemiyorum, ancak görünen köy kılavuz istemez. Suratında kocaman beyaz renkte bir bıyığı olan adamın lakabını Beyazbıyık olarak çevirmenin yanlış olduğunu anca bizim ülkede söyleyebilirler zaten.
Yazdığın açıklamaya cevap olarak şunu yazmış.

''Hayatımda duyduğum en saçma, yanlış açıklamayı yapmış. Birisi Oden'in maceralarını tekrar okumasını söylesin ona, Moby Dick'in üzerinde koskoca WHITE BEARD yazısı varken gereksiz yorumlar yapmasın.''

Gülsem mi, üzülsem mi bilemedim.
 
Var ya da yok bu benim düşüncem. Adama onca yıl beyazsakal demişiz. Olayın doğruluğuna ya da ne kadar tutarlı olduğuna takılmıyorum. Beyazsakal, benim açımdan hem kabullendiğim hem de daha hoş gördüğüm bir ünvan.
Marineford zamanında ben "Beyazbıyık" diye çeviriyordum lakabını, kimse de gelip bunun saçma olduğunu söylememişti. Sonradan birileri "Whitebeard" lakabının Beyazsakal olarak çevirmenin kelime bakımından doğru olduğunu söylemesi üzerine lakabı o şekilde güncelledim, şimdi de eski haline getirdim. Newgate'in kütüphane konusunda Beyazbıyık diye hitap edilerek yapılan birkaç yorum da vardı hatta.
 
Yazdığın açıklamaya cevap olarak şunu yazmış.

''Hayatımda duyduğum en saçma, yanlış açıklamayı yapmış. Birisi Oden'in maceralarını tekrar okumasını söylesin ona, Moby Dick'in üzerinde koskoca WHITE BEARD yazısı varken gereksiz yorumlar yapmasın.''

Gülsem mi, üzülsem mi bilemedim.
Adam mal işte, oraya kaynak da koymuşum hala gelmiş bunları diyor.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 2)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık