Genelde 2 tip savaşçı vardır. Monet'in de bilgece söylediği gibi, savaş gücü ayrı, stratejik zeka ayrı bir şeydir. Yani demek istediğim Mihawk bir güç savaşçısından çok, bir yetenek savaşçısıdır. Akıllı adamdır, gözlem yapar, durumu analiz eder, sürekli bir sınama ve sınanma halindedir. Zoro ile karşılaşır, adamın ruhunu, arzusunu sever, gel beni geç, seni her zaman beklerim der. Savaş çıkar, katılmasının tek nedeni WB ile arasında ki uçurumu teyit ederek Shanks'ın ulaştığı noktayı takdir etmektir. Oturup Shanks ile sake içer, partiye katılır, birlikte içki içtiği adam savaş meydanına varıp bundan sonra benle hesabınızı kapatın deyince, delikanlıca davranır, hade eyvallah arkadaş der yoluna gider. Kuma'nın dahi delikanlı bildiği, sevip saydığı bir adamdır ki Zoro'yu onun yanına yollamıştır. Luffy'yi dener, şansını göster, yeteneğini göreyim der, koca savaş meydanında herkesi es geçer, Vista'ya kendisiyle kılıç çarpıştırmaktan gurur duyduğunu söyleyecek kadar mütevazi, en büyüklerin savaşında hiç kimsenin bu tembelden beklemediği kadar şevkle Luffy'nin peşine düşerek o muazzam potansiyeli ve Yeni Çağ'ı görecek kadar akıllı, maymunla dövüşürken aslında bizzat kendisiyle dövüşerek gelişen keşiş ruhlu bir abimizdir... Kesinlikle öyle çok aman aman bir gücü yoktur Yonkoular, Amiraller karşısında... Ancak kesinlikle seride gördüğümüz en zeki ve bilge karakterlerden biridir. Ha, hayvan gibi tembeldir, üşenir, gezip tozmayı sever, ama amacı ya da şevki pek kalmamıştır aslında. Dünyanın "en iyi" kılıç ustası olmak, adamı yalnızlaştırmış, bu nedenle Yeni Nesil'de ki potansiyeli gördü mü takdir edecek kadar seviyeli bir "keşiş" moduna sokmuştur.