Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

Yaşadığınız Paranormal Olaylar

Bu Konuda Düşünceleriniz Neler?

  • Paranormal olaylar gerçek olabilir.

    Kullanılan: 27 17.2%
  • Paranormal olaylar gerçektir.

    Kullanılan: 23 14.6%
  • Hayır hiçbiri gerçek değil.

    Kullanılan: 30 19.1%
  • Her şeyin bir açıklaması vardır.

    Kullanılan: 38 24.2%
  • Bir şeyler olduğu kesin ama ne olduğunu bilmiyorum.

    Kullanılan: 11 7.0%
  • Net bir fikrim yok.

    Kullanılan: 12 7.6%
  • İlgilenmiyorum.

    Kullanılan: 16 10.2%

  • Kullanılan toplam oy
    157
Bilenler bilir, çoğu kültürde cinler şeytanlar vs düğün festival eğlence gibi şeylerle de anlatılır. Bkz Dante'nin Cehennemi

Nitekim bizde de dev kazanlarda kendilerine has şeyleri pişirip yerken yine dev davullarla eğlence yapan varlıklardan söz edilir. Bunların bir adı var ama konuyu başka tarafa çekeceği için zikretmeyeceğim. Ben hep küçükken cin olduklarını düşünürdüm. Bu olayları yaşayanlar da öyle lanse ederdi siz de öyle kabul edebilirsiniz.

Öncelik bu varlıklar hakkında biraz daha bilgi vereyim. Bu varlıkların kişileri evlenmek için aklıyla oynayıp kaçırdığı söylenir. Veya aklıyla oynar ve gezgin olmasını sağlardı ıssız yerlerde tek başlarına hayat sürmeye başlarlar vs. Kadın suretinde gözükenler genelde devasa göğüsleri ile gözükürmüş. Gerçekten devasa mide bulandıracak kadar... Kimi söylentilerde yerler sürünen kimi söylentilerde dizlere kadar. Cinlerle mücadele ettiğini iddia edenler olduğu gibi aynı şey bunlara karşı aynı mücadeleyi gösterdiklerini söyleyenler, avcı olduklarını iddia edenler mevcut. Söylentiye göre bunlar bir tür iğneye belirli sözler okurlarmış ve eğer bu iğne ile o varlığı yaralayabilirlerse o varlığı emirleri altına alırlarmış. Ancak ilk avcıların büyük bir şansızlığı! olmuş. Daha doğrusu bu "cin"lerin laneti demek daha doğru olur sanırım. Bu ilk avcılar baılarını köleleştirdiklerinde çoğu ölümle yüzleşmiş veya ağır bedeller ödemişler. Çünkü bu sıradan bir kölelik değilmiş. Örneğin cine beni koru emrini verdiklerinde cin onları öldürüyormuş. Bana bir tas su getir dediklerinde adamı göle atıyormuş vs. Bir nevi her ne isterse tersini yapıyormuş. Ama mutlak olarak emri kaale alıyormuş (kısa bir araştırdım Türk kültüründe farklı isimlerde böyle yaratıklardan söz ediliyor)

Herneyse bu olayı ben yaşamadım. Bu yüzden ilk etapta yazmamıştım. Yaşayan anneannem. Şahit olan annem, teyzelerim dedem vs. Oldukça kalabalık bir güruh yani. Biz de bu aynı olayı hemen hepsinden duyduk.

Bir gün köyde şidddetli yapış var. Rüzgar çığlık atıyor. Annem ve bir kardeşi uyuyamamış diğer kardeşler uyumuş. Her neyse rüzgarın çığlığı bir kadının sesine dönüşmüş. Ama bu kadın tanıdıkmış. Bir komşunun sesiymiş. Ancak rüzgarla karışık gelen bu ses annem ve teyzemi korkutmuş elbet. Kendi aralarında bu kadar yüksek sesle anca o yaratığın bağırabileceğini söyleyip hem birbirlerini korkutmaya çalışıp hem de içten içe kendileri korkuyorlarmış. Derken büyük annem ve dededimin konuşmasını duymuşlar. Dedem büyükanneme bağırıyormuş. Bu saatte ne işin var gidemezsin diye. Dışarıdan yükselen ve büyükannemi çağıran ses bir anda kesilmiş artık. Ancak büyükannemin zihninde rüzgarın çığlığı devam ediyor olacak ki ısrarla gideceğim başına kesin bir şey geldi deyip ağlamaya başlamış. Ama dedem izin vermemiş. Annelerinin bu çıldırmış halini duyan annem ve teyzem o sesin artık yaratığa ait olduğundan eminlermiş. Uyanan tüm kardeşlerle annelerini sakinleştirmeye çalışmışlar. Dedem de kapıda nöbet tutmaya başlamış. Nihayet sabah olmuş. Gün ağarıp hava açınca ilk iş komşuya gitmiş. Komşu kadın ve kocası şaşırıp kalmış. Gece kıyamet vardı nasıl gelip de çağırayım demiş kadın. Büyükannem inanmayıp bir de o gelip sormuş. Aynı cevabı alınca bunu da malum yaratıklara yormuşlar. Eskiden bu tür olaylar çok olurmuş. Hayatın bir parçasıymış bir nevi. Bu yüzden hepimizin dedesinde ninesinde çoktur böyle hikayeler.

Bir cin kitapta şöyle konuşturuluyor "Eskiden insanları korkutup tanrıya sığınmalarını sağlar onların korku ile imtihan edilmesine sebep olurduk. Artık insanlara bunu yapmamıza gerek yok onlar birbirlerine her türlü zulmü yaparak bizim görevimizi yerine getiriyorlar."
Adını niye zikretmiyorsun yav, cadı mı?
 
Albıs Cadısı diyenler benim söylemediğim komik diye söylemedim yaşlıninecik gibi bişi olay akışı dağılmasın dedim :D
Witcher 3'te tehlikeli cadılar vardı, aslen zararsız ama insanlarca zararlı olarak bilinen türden birisine bir konuda musallat olmuşlardı. Senin anlattığınla bu şekilde bir alaka kurabildim.

Cadıların İngilizce ismi Crone'du, kocakarı diye çevrilmiş.

Zararsız varlığın türünün İngilizce ismi de Godling, Türkçesi Cino'ydu :D
 
Witcher 3'te tehlikeli cadılar vardı, aslen zararsız ama insanlarca zararlı olarak bilinen türden birisine bir konuda musallat olmuşlardı. Senin anlattığınla bu şekilde bir alaka kurabildim.

Cadıların İngilizce ismi Crone'du, kocakarı diye çevrilmiş.

Zararsız varlığın türünün İngilizce ismi de Godling, Türkçesi Cino'ydu :D
Bu tür efsaneler başka kültürdeki cadıdan bize gelmiş veya bizden onlara gitmiş olabilir. Benim anlattığım olaydaki iğne olayı gibi cadılarda onları iğnelemek iğne ile ifşa etmek vs türü olaylar var tarihte.
Yani dediğin gibi bir şekilde uzaktan yakından ilgisi olabilir. Ve efsanelerde bu tür varlıklar genelde yaşlı çirkin kadın şeklinde tasvir ediliyor efsanelerde.
 
Bu tür efsaneler başka kültürdeki cadıdan bize gelmiş veya bizden onlara gitmiş olabilir. Benim anlattığım olaydaki iğne olayı gibi cadılarda onları iğnelemek iğne ile ifşa etmek vs türü olaylar var tarihte.
Yani dediğin gibi bir şekilde uzaktan yakından ilgisi olabilir. Ve efsanelerde bu tür varlıklar genelde yaşlı çirkin kadın şeklinde tasvir ediliyor efsanelerde.
Peki bu efsanelere göre cadılar insan olarak mı doğmuşlar?
 
Bugün anlatacağım hikayeler kısa olacak ve benim başımdan değil, tanıdıklarımın başından geçen olaylar. Sadece birisinde yan rol olarak bulunuyorum. :flaugh:
Dün asıl ve ana hikayemi anlatmıştım. Bugünküler çerezlik niyetine. Maksat muhabbet olsun. :gamyon:

Hikaye 2
Bu olay, ağabeyimin başından geçiyor. Bunu yaşadığında 9-10 yaşında. Ben yeni doğmuşum. Beşiğim annemlerin odasında, ağabeyim ise başka bir odada tek başına yatıyor. Bir gece, ağabeyim uykusundan uyanıyor. Yattığı yerden bir bakıyor ki, annem arkası dönük bir şekilde, sobanın üstündeki örtüyü falan düzeltiyor. Burada garip olan şu; bunu gecenin bir vakti ve karanlıkta yapıyor. Ağabeyim, korkuyla üstündeki örtüyü yüzüne çekiyor. Bir süre çıkmıyor örtünün altından. Biraz zaman geçtikten sonra yavaşça örtünün ucunu kaldırıyor ve göz ucuyla sobanın oraya doğru bakıyor. Annem yine orada ama bu sefer bir farklılık var. Ellerini, kollarını garip bir şekilde sağa sola doğru uzatmış ve poz verir gibi sabit bir şekilde duruyor. (Çok absürt bir duruş olduğunu hayal edin.) Ağabeyim korkuyla hemen tekrar örtüyü kapatıyor. Bir süre sonra tekrar göz ucuyla dışarıya bakıyor. Annem hala orada ve yine farklı ve yine absürt bir şekilde sabit duruyor. Bu durum 2-3 kere tekrar ediyor. Her seferinde annemin durduğu şekil değişiyor ama hepsi de çok garip, ürkünç pozlar. En sonunda ağabeyim artık korkudan ne yapacağını bilemez bir haldeyken, bir bebek ağlaması duyuyor. Ardından bir beşik gıcırtısı. Ağabeyim göz ucuyla tekrar sobanın oraya bakıyor ve hiçbir şey olmadığını görüyor.
Anlamayanlar için; ağlayan bebek benim. Ben ağlayınca annem beşiği sallıyor.

Hikaye 3
Bu olay, babaannemin rahmetli babasının başından geçiyor. Bize bu olayı babaannem anlattı. Öyle korkutma amaçlı, şaka amaçlı falan olmadığını belirteyim. Zaten biz küçükken anlattığı bir şey değil. Yakın zamanda öğrendiğimiz bir olay.
Olay, Kırşehir/Kurugöl Köyü'nde geçiyor. Babamın memleketi. Bizim köy çok kalabalık değildir. Çoğu köy gibi herkes birbirini tanır vs. Büyük dedem (böyle bahsedeceğim,) bir gün bir eve misafirliğe gidiyor. Sohbet, muhabbet derken, saat geç olduğu için yatıya kalmasını teklif ediyorlar. O da kabul ediyor. Nerede kalmak istersin, hangi odayı açalım sana, diye soruyorlar. Büyük dedem de o an oturdukları dış odada (dış odadan kastım; evin diğer kısımlarına en uzak odadır. Diğer odalar, salonun etrafında, yan yana dururken bu oda ayrıdır ve arada hol falan vardır. Dış kapının yanında olur.) kalabileceğini söylüyor. Ev sahibi itiraz ediyor: ''Bu oda geceleri pek tekin olmuyor, sana başka bir odayı ayarlayalım,'' diyor. Büyük dedem ise sorun olmadığını ve o tarz şeylerden korkmadığını belirtiyor. Bunun üzerine ev sahibi; ''sen bilirsin,'' diyor ve o odada yatağını hazırlıyorlar. Herkes odalarına çekiliyor ve büyük dedem odasında yalnız kalıyor. Başını yastığa koyuyor ve gözlerini kapatıyor. Gözlerini kapatmasından yaklaşık olarak 5-10 saniye sonra yastığının hareket ettiğini hissediyor. Gözlerini açıp etrafına bakıyor, kimse yok. Yastığını kontrol ediyor ve bir sıkıntı olmadığını görünce tekrar yatıyor ve gözlerini kapatıyor. Gözlerini kapattıktan sonra tekrar yastığı hareket ediyor ama bu sefer resmen kafasının altındaki yastık havalanıyor. Büyük dedem korkuyla gözlerini açıyor ve odada bir ''şey'' olduğunu fark ediyor. O ''şey''i şöyle tarif etmiş büyük dedem; çok uzun boylu, aşırı derecede sıska simsiyah bir vücut. Yani insan gibi ama tam olarak da değil aslında. ''Soba borusunu andıran bir kalıbı var,'' diyor. Ve arakası büyük dedeme dönük. Büyük dedem onu görünce ''sen kimsin,'' diye soruyor. O ''şey,'' arkasını dönüp bakmadan cevap veriyor. ''Bezgin Mehmet.'' (Bu lakabı ve ismi salladım çünkü hatırlamıyorum. Bunun için babaannemi rahatsız etmek istemedim. Zaten bir lakap ve isim söylemesi önemli burada, o lakap ve ismin ne olduğu değil.) Bunu söyledikten sonra o ''şey'' evden çıkıyor ama kapı ya da pencere kullanmıyor tabii ki. Büyük dedemin dikkatini çeken şu oluyor; söylediği isim ve lakap tanıdık. Köyde yaşayan bir adam yani. Gerçekten var öyle birisi. Gece bitiyor, ertesi gün büyük dedem köyde geziyor, ahbaplarıyla sohbet ediyor. Birisi diyor ki büyük dedeme; ''Haberin var mı, gece bizim Mehmet'e inme inmiş.'' Büyük dedem soruyor; ''Hangi Mehmet'e?'' Adam cevap veriyor; ''Bezgin Mehmet'e.''

Hikaye 4
Bu olayın bir kısmında ben de dahilim. Olay yıllar önce oluyor. Yine ilkokul yaşlarımdayım. O dönemde, dedem İstanbul'da bir apartman yapmıştı. Her dairesini çocuklarına verdi falan. O apartmana da ilk taşınan teyzem oldu. En alt kata yerleştiler. Üst katlar boş yani. Kuzenim de o dönem ailesiyle kalıyordu. Ranzada yatıyor. Üstte kendisi, altta kız kardeşi. Bir gün kuzenimle konuşurken bana geceleri garip sesler duyduğundan bahsetti. Ranzanın üst katında yattığı için tavana çok yakın oluyor. Tavan da alçak zaten. Ranzada oturamaz yani, o derece. Bana dediğine göre; hemen hemen her gece, üst kattan gülme sesleri geliyormuş ve bu sesler bir bebeğin gülmesine benziyormuş. Neredeyse her gece, boş bir daireden gelen bebek kıkırdamaları. Bu zaten başlı başlına enteresan bir olay ama ben de bir şekilde bu olaya dahil oldum. O da şöyle oldu; yine teyzeme gitmiştik. Olay sırasında binada sadece kuzenim ve ben vardık. Teyzem ve annem nereye gitmişti, onu net olarak hatırlamıyorum. Evdeyiz ve salonda top oynuyoruz. O zamanlar öyle her evde bilgisayar falan yok tabi. Salonda çift kale maç falan yapıyoruz. Maç esnasında kuzenim bir anda donup kaldı. Beti benzi attı, o derece korkmuş. ''Sana bir şey söyleyeceğim ama korkma,'' dedi. Ben böyle der demez korktum zaten. ''N'oldu,'' diye sordum. Avizeye bak dedi. Avize de tam benim üstümde. Korkuyla yukarı baktım. Avize sağa sola sallanıyor. Burada vermem gereken ayrıntılar şunlar; avizeye hiçbir şekilde bir müdahalemiz olmadı (olsaydı zaten bunun bir anlamı olmazdı,) top falan çarpmadı ve pencere falan açık değil. Çünkü pencere tam benim arkamdaydı ve açık olsaydı top dışarı kaçabilirdi. O yüzden kapalı tutuyorduk camı. Zaten avizenin sallanma şiddeti öyle basit bir rüzgarla olacak şekilde değildi. Daha önce dediğim gibi, apartmanda da başka kimse yaşamıyor. Daireler zaten yapılmış, inşaat veya herhangi bir çalışma da yok. O gün o avize nasıl sallandı ve bunun o seslerle bir bağlantısı var mıydı, bunu hep merak ettim.
Bu hikaye diğerlerine göre daha basit olduğu için başta yazmayı düşünmüyordum ama yazmışken bunu da ekleyeyim dedim.:gamyon:

Şimdilik aklıma anlatmaya değecek başka hikaye gelmedi. Gelirse daha sonra yazarım zaten. :flaugh:
Devamı gelmeli bunların. :)
 
Geceleri eşyaların tıkırtısı eşliğinde oturmak bazen hem ürpertiyor hem de eğlenceli olabiliyor. Nedense başıma en sık gelen tuhaflıklar bu olsa gerek :D
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 4)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık