Öncelikle Karli karakterinin giderek dozunu arttırdığı tüm radikal terörist eylemlerine rağmen Sam'in ondan vazgeçmek istememesi bir noktadan sonra rahatsız edici hale geldi. Bu bölüm de yaptıklarından sonra final dövüşünde çoktan geri dönüşü olmayan bir yola girmişti bence.
Sharon'un Power Broker olma ihtimali son bölümlerde iyice ayyuka çıkmıştı. Karakteri bu şekilde farklı bir yola soktular, çizgi romanlarda hiç böyle bir geçmişi olmadığından garip hissettirse de eyvallah. Ama bundan sonra kendisinden ne kadar malzeme çıkar, büyük olaylarda ne denli rolü olur şüphelerim var.
Sam'in siyahi bir Captain America olarak sorumluluklarını anlaması ve söylem anlamında da belirli aksiyonlar alması hoş ama bu senatörlerle konuşma sahnesi daha kötü kurulabilir miydi bilmiyorum. Aksiyon biter bitmez senatörler hemen kadraja giriyor ve ayaküstü politik meseleler konuşulmaya başlanıyor. Diyaloglar ve senatör rollerindeki yardımcı oyuncuların performansları da okul müsameresinden hallice. Yine de Sam'in direkt duruş sergilediği ilk meselenin bir nevi mülteci konusu olması Nick Spencer'ın Captain America: Sam Wilson serisiyle güzel bir paralellik oluşturmuş. Uygulama çok kötü olsa da yapmaya çalıştıkları şey hoşuma gitti. Bu arada Captain America: Sam Wilson çizgi romanıyla ilgili zamanında bir yazı yazmıştım, ilgisini çekenler
bu bağlantı üzerinden okuyabilir.
Son olarak MCU'da şu "blip" yani Thanos'un kıyımında yok olan insanların bıraktıkları gibi değil de beş yıllık bir aradan sonra geri dönmesi durumu ne kadar farklı hikayelere olanak sağlıyor yav, muazzam bir kreatif karar olduğu yavaş yavaş anlaşılıyor. Mülteci sorunu mu anlatacaksın, Meksika sınırıyla falan kafanı ağrıtmadan blip sonrası yeni statükoyla ilgili bir sorun uydur, anlatacağını anlat. Mis gibi iş.