Dün itibari ile UBW'yi bitirdim, öncelikle spoilersız kısa bir özet geçip sonrasında spoiler içerisinde daha detaylı görüşlerimi yazmak istiyorum.
Öncelikle kimsenin abarttığı ya da meme'lediği kadar kötü değildi, hatta kötü değildi. Zero daha iyi olsa da UBW ile arasında bir uçurum varmış gibi gelmedi.
Zero'daki Master'lar hep yaşını başını almış ve aklını kullanıp hareket eden kişilerdi, UBW'de ise Master'lar 1-2 kişi hariç hep liseli ergenlerdi. Bu nedenle çoğu zaman "Abi mal mısınız? Şunu yapsanıza." diye yakardığım oldu. Servant'lara gelince temelde hepsi günümüzde oldukça ünlünşahıslar olsa da aşırı potansiyeli olan Servant'ların harcandığı da oldu. Bunun en büyük sebebi de ergen Master'lar.
Savaş sahneleri ve animasyonları çok iyiydi, özellikle animasyonlar için bile izlenir o savaşlar. Kilisedeki Lancer vs Archer savaşı sanırım favorim.
Hikâyeye gelince öyle ahım şahım bir şey yok aslında, fakat bu hikâyenin temelde 3 farklı ana rotaya sahip olduğunu düşünürsek her birini izleyip okumadan yorum yapmak doğru olmaz. Finali tatmin etti mi? Evet etti, hiç aşırı beklentiyle girmemiştim seriye sebebi budur belki.
Öncelikle kimsenin abarttığı ya da meme'lediği kadar kötü değildi, hatta kötü değildi. Zero daha iyi olsa da UBW ile arasında bir uçurum varmış gibi gelmedi.
Zero'daki Master'lar hep yaşını başını almış ve aklını kullanıp hareket eden kişilerdi, UBW'de ise Master'lar 1-2 kişi hariç hep liseli ergenlerdi. Bu nedenle çoğu zaman "Abi mal mısınız? Şunu yapsanıza." diye yakardığım oldu. Servant'lara gelince temelde hepsi günümüzde oldukça ünlünşahıslar olsa da aşırı potansiyeli olan Servant'ların harcandığı da oldu. Bunun en büyük sebebi de ergen Master'lar.
Savaş sahneleri ve animasyonları çok iyiydi, özellikle animasyonlar için bile izlenir o savaşlar. Kilisedeki Lancer vs Archer savaşı sanırım favorim.
Hikâyeye gelince öyle ahım şahım bir şey yok aslında, fakat bu hikâyenin temelde 3 farklı ana rotaya sahip olduğunu düşünürsek her birini izleyip okumadan yorum yapmak doğru olmaz. Finali tatmin etti mi? Evet etti, hiç aşırı beklentiyle girmemiştim seriye sebebi budur belki.
Şimdi gelelim spoilerlı kısma, tek tek Master'lar ve Servant'lar hakkında fikirlerimi belirtme vakti,
Shirou: Archer'ın dediği gibi oldukça sığ bir ideali var, hatta ideali kendisinin bile değil, Kiritsugu gibi olmak istediği için bunu ideal belirlemiş biri fakat ironiktir ki Kiritsugu gibi olmak isterken ondan farklı bir "kurtarma" görüşüne sahip. Kiritsugu çoğunluğun refahı için azınlığı feda etmeyi uygun gören biri iken Shirou kimsenin ölmemesini istiyor ve bunu sık sık dile getirince de kendisinden soğuttuğu oluyor. Gelecekteki kendisine, olmak istediği ve olacağı kişiye, idealine karşı savaştı. Bu takdir edilmesi gereken bir şey. Gelecekte nasıl biri olacağını bilmesine rağmen hâlâ, sığ da olsa, idealine sağlık. Bu yönden benim artı puanımı kazandı. Zaten Epiloge kısmında da gördük ki ne yaparsa yapsın eninde sonunda yine Archer olacak, çünkü bu onun "kaderi".
Rin: Başlarda Sakura ile olan sahnelerinde "Sakura'nın kardeşi olduğunu bilmiyor mu lan bu?" cümlelerini kurmuştum. Sakura'nın yaşadığı travma yüzünden hatırlamaması normaldi fakat Rin oldukça sağlıklı bir zihinle büyümüştü ve bunu unutması saçmaydı derken daha sonrasında Shirou, Rin'i Sakura'yı gözetlerken yakalayınca Rin'in "Sence evlatlık verilen biri durumundan şikayetçi midir?" sözünden aslında hiç unutmadığını bize hissettirdi. Daha sonrasında bu konunun tekrar açılmamasını UBW rotasının Rin odaklı olmasına bağlıyorum. Yer yer Caster'a "Ben senden daha iyi bir büyücüyüm." tazı yorumlar yapması beni sinir etti ve bu bir kez değil, yanlış hatırlamıyorsam, 3 kez oldu. Onun dışında Shirou'ya karşı hal ve hareketleri tipik Tsundere, uzun uzun yazmaya gerek yok. Kutsal Kâse açığa çıktığında Sh*nji'yi öldürmek yerine kurtarmaya çalışıp neredetse kendi canından olması aşırı saçma gelse de Shirou'dan etkilenmesi yüzünden bunu yaptığını düşünüyorum.
Sh*nji: Bu şerefsize nefesimi tüketmek bile israf, söyleyeceğim tek bir şey var, "Matoulardan adam çıksaydı sülüğü meşhur olmazdı." babadan oğla nesil bunlar.
Illyasviel: Bu da ergen tayfadan ama çok odaklanılmadığı için o kadar gözüme batmadı. Berserker ile olan ilişkisinin bir Rider-Waver olma potansiyeli varken harcanmış. Başta gözüktüğü her an "Geberse bari çabuk." derken öldüğü ana yakın bir sempatimi kazandı. Shirou ile karşılaştığında Kiritsugu'dan bahsetmemesi hâlâ çok büyük bir eksiklik.
Caster: Servant'tan Master mı olur lan? Bunu Servant'lar kısmında yazıcam.
Soichiro: Hah geldik adam akıllı görüp geçirmiş bir Master'a. Bir Master'ın, bir büyücünün, davranması gerektiği gibi davranan biriydi. Başlarda okuldaki gizli Master'ın Soichiro olduğu çok fazla göze sokulmuştu, o yüzden şaşırmamıştım. Zaman zaman Caster'ı fazla rahat bırakmış hissiyatı verse de savaş gücü olarak aşırı avantajlı konumdaydı.
Kirei: Veteran Master. Başlarda Lancer'ın Master'ı olduğu güzel gizlenmiş olsa da yine belli bir yerden sonra çaktırılmaya başlanmıştı. Zero'da çok daha ön plandayken UBW'de biraz geriye atılmış. Toplasan 5 dakika falan gözükmüştür, yazacak pek bir şey yok.
Geldik Servant'lara, burada bazılarına nefret kusmak istediğim için yazıyorum,
Saber: Ya Allah aşkına biri şunun vasfını açıklasın, en güçlü Servant diye diye gezdiler vasıfsızlık dışında bir şey yapmadı. Tek olayı "EKS KALİ BA" diye bağırmaktı, onu yapınca da zaten kayboldu. Neymiş efendim şövalye onuruymuş Shirou'ya yemini varmış o yüzden Master'ı fark etmezmiş. Saber Class'ı balon. Illyasviel gibi Saber da Shirou'ya Kiritsugu'nun lafını açmadı, hâlâ büyük eksiklik.
Archer: Kısaca Shirou but better. Daha oturaklı bir ideali var, hayatını adadığı ideali tarafından uğradığı ihaneti kaldıramamış ve gelecekte Shirou'nun da aynı şeyi yapmasını engellemek için tek yolun onu öldürmek olduğunu düşünen biri, haklı da çıktı sonuçta Shirou yine Archer olacak. Class'ı fazla boostlanmış, Archer Class'ı Saner Class'ından daha güçlüydü hem Zero'da hem de UBW'de Archer Saber vasıfsızından da etkiliydi. Üstüne üstlük Master olamadan birkaç gün boyunca fiziksel formunu sürdürüp büyü yapabilmek dediğim gibi bir boost. En çok hoşuma giden tarafı sanırım "I am the bone of my sword" diyerek başladığı şiirinin İngilizce telaffuzunun düzgün olması, çünkü Japonların ne kadar leş bir aksanı var biliyoruz.
Rider: Tek kelime, HARCANDI. Ben bu kısımda yine Sh*nji'ye nefret kusmuşum sayın.
Berserker: Herkül gibi bir rin daha fazla sahnesi olamlıydı diye düşünüyorum. Gılgamış ile olan savaşı güzel ve etkileyiciydi. Yukarıda da yazdığım gibi Illyasviel ile bir Rider-Waver potansiyeli olabilecek iken harcanmış.
Assassin: Kula kul olmuş ve hata etmiş, suikastçılık ile uzaktan yakından alakası olmayıp milletle 1v1 atan biri. Delikanlı karakter olsa da varlığı veya yokluğu hiçbir değişiklik yaratmazdı.
Caster: Servant olup Servant çağıran 900 IQ büyücü. Tek başına Rin ve Shirou gibi iki ergeni tongaya düşürüp gücüne güç katmanın kıyısından döndü. Emri altında Saber da olsaydı zaten savaşın kazananı belliydi.
Lancer: Adam kelimesinin vücut bulmuş hali, heykelini yapsak beton yetmez. En kritik anlarda Rin ve Shirou ikilisine yardım edip olayların şekillenmesindeki en önemli şahıslardan.
Gılgamış: Bu nasıl 10 sene boyuca fiziksel formda kaldı lan. Archer sınıfı hayvan gibi boost. Gılgamış için zaten Zero postunda yazmıştım bir şeyler, hâlâ aynısı geçerli.
Onun dışında "Zero izle geç yeter." sözünün gereksiz olduğunu fark ettim, UBW'de Zero kadar olmasa da iyi ve güzeldi. Ayrıca en verimli sonucu almak için izleme sırasının UBW>Zero olduğunu düşünüyorum. Zero'da olanlar UBW'yi etkiliyor ve UBW'de de zaman zaman karakterlerin sözleri ve hareketleri Zero'ya dair izler taşıyor.
Vereceğim puana gelirsek tam emin olamamak ile beraber şimdilik 82/100 veriyorum.
(Hatırlatma: Zero'ya 86/100 vermiştim.)
Bundan sonra Fate'e bir süre için ara verip sonrasında Heaven's Feel üçlemesini(çıkınca) izlemek ve Apocrypha'ya başlarım sanırım. Slayt gösterisine el atar mıyım emin değilim, muhtemelen en kötü ihtimal milletin slayt gösterisi okumasını izlerim(aka YouTube). Neyse ben bir süre daha bu kadar uzun yazı yazmam sanırım.
O kadar yazdık buraya kadar okuyan var mı lan acaba?
Shirou: Archer'ın dediği gibi oldukça sığ bir ideali var, hatta ideali kendisinin bile değil, Kiritsugu gibi olmak istediği için bunu ideal belirlemiş biri fakat ironiktir ki Kiritsugu gibi olmak isterken ondan farklı bir "kurtarma" görüşüne sahip. Kiritsugu çoğunluğun refahı için azınlığı feda etmeyi uygun gören biri iken Shirou kimsenin ölmemesini istiyor ve bunu sık sık dile getirince de kendisinden soğuttuğu oluyor. Gelecekteki kendisine, olmak istediği ve olacağı kişiye, idealine karşı savaştı. Bu takdir edilmesi gereken bir şey. Gelecekte nasıl biri olacağını bilmesine rağmen hâlâ, sığ da olsa, idealine sağlık. Bu yönden benim artı puanımı kazandı. Zaten Epiloge kısmında da gördük ki ne yaparsa yapsın eninde sonunda yine Archer olacak, çünkü bu onun "kaderi".
Rin: Başlarda Sakura ile olan sahnelerinde "Sakura'nın kardeşi olduğunu bilmiyor mu lan bu?" cümlelerini kurmuştum. Sakura'nın yaşadığı travma yüzünden hatırlamaması normaldi fakat Rin oldukça sağlıklı bir zihinle büyümüştü ve bunu unutması saçmaydı derken daha sonrasında Shirou, Rin'i Sakura'yı gözetlerken yakalayınca Rin'in "Sence evlatlık verilen biri durumundan şikayetçi midir?" sözünden aslında hiç unutmadığını bize hissettirdi. Daha sonrasında bu konunun tekrar açılmamasını UBW rotasının Rin odaklı olmasına bağlıyorum. Yer yer Caster'a "Ben senden daha iyi bir büyücüyüm." tazı yorumlar yapması beni sinir etti ve bu bir kez değil, yanlış hatırlamıyorsam, 3 kez oldu. Onun dışında Shirou'ya karşı hal ve hareketleri tipik Tsundere, uzun uzun yazmaya gerek yok. Kutsal Kâse açığa çıktığında Sh*nji'yi öldürmek yerine kurtarmaya çalışıp neredetse kendi canından olması aşırı saçma gelse de Shirou'dan etkilenmesi yüzünden bunu yaptığını düşünüyorum.
Sh*nji: Bu şerefsize nefesimi tüketmek bile israf, söyleyeceğim tek bir şey var, "Matoulardan adam çıksaydı sülüğü meşhur olmazdı." babadan oğla nesil bunlar.
Illyasviel: Bu da ergen tayfadan ama çok odaklanılmadığı için o kadar gözüme batmadı. Berserker ile olan ilişkisinin bir Rider-Waver olma potansiyeli varken harcanmış. Başta gözüktüğü her an "Geberse bari çabuk." derken öldüğü ana yakın bir sempatimi kazandı. Shirou ile karşılaştığında Kiritsugu'dan bahsetmemesi hâlâ çok büyük bir eksiklik.
Caster: Servant'tan Master mı olur lan? Bunu Servant'lar kısmında yazıcam.
Soichiro: Hah geldik adam akıllı görüp geçirmiş bir Master'a. Bir Master'ın, bir büyücünün, davranması gerektiği gibi davranan biriydi. Başlarda okuldaki gizli Master'ın Soichiro olduğu çok fazla göze sokulmuştu, o yüzden şaşırmamıştım. Zaman zaman Caster'ı fazla rahat bırakmış hissiyatı verse de savaş gücü olarak aşırı avantajlı konumdaydı.
Kirei: Veteran Master. Başlarda Lancer'ın Master'ı olduğu güzel gizlenmiş olsa da yine belli bir yerden sonra çaktırılmaya başlanmıştı. Zero'da çok daha ön plandayken UBW'de biraz geriye atılmış. Toplasan 5 dakika falan gözükmüştür, yazacak pek bir şey yok.
Geldik Servant'lara, burada bazılarına nefret kusmak istediğim için yazıyorum,
Saber: Ya Allah aşkına biri şunun vasfını açıklasın, en güçlü Servant diye diye gezdiler vasıfsızlık dışında bir şey yapmadı. Tek olayı "EKS KALİ BA" diye bağırmaktı, onu yapınca da zaten kayboldu. Neymiş efendim şövalye onuruymuş Shirou'ya yemini varmış o yüzden Master'ı fark etmezmiş. Saber Class'ı balon. Illyasviel gibi Saber da Shirou'ya Kiritsugu'nun lafını açmadı, hâlâ büyük eksiklik.
Archer: Kısaca Shirou but better. Daha oturaklı bir ideali var, hayatını adadığı ideali tarafından uğradığı ihaneti kaldıramamış ve gelecekte Shirou'nun da aynı şeyi yapmasını engellemek için tek yolun onu öldürmek olduğunu düşünen biri, haklı da çıktı sonuçta Shirou yine Archer olacak. Class'ı fazla boostlanmış, Archer Class'ı Saner Class'ından daha güçlüydü hem Zero'da hem de UBW'de Archer Saber vasıfsızından da etkiliydi. Üstüne üstlük Master olamadan birkaç gün boyunca fiziksel formunu sürdürüp büyü yapabilmek dediğim gibi bir boost. En çok hoşuma giden tarafı sanırım "I am the bone of my sword" diyerek başladığı şiirinin İngilizce telaffuzunun düzgün olması, çünkü Japonların ne kadar leş bir aksanı var biliyoruz.
Rider: Tek kelime, HARCANDI. Ben bu kısımda yine Sh*nji'ye nefret kusmuşum sayın.
Berserker: Herkül gibi bir rin daha fazla sahnesi olamlıydı diye düşünüyorum. Gılgamış ile olan savaşı güzel ve etkileyiciydi. Yukarıda da yazdığım gibi Illyasviel ile bir Rider-Waver potansiyeli olabilecek iken harcanmış.
Assassin: Kula kul olmuş ve hata etmiş, suikastçılık ile uzaktan yakından alakası olmayıp milletle 1v1 atan biri. Delikanlı karakter olsa da varlığı veya yokluğu hiçbir değişiklik yaratmazdı.
Caster: Servant olup Servant çağıran 900 IQ büyücü. Tek başına Rin ve Shirou gibi iki ergeni tongaya düşürüp gücüne güç katmanın kıyısından döndü. Emri altında Saber da olsaydı zaten savaşın kazananı belliydi.
Lancer: Adam kelimesinin vücut bulmuş hali, heykelini yapsak beton yetmez. En kritik anlarda Rin ve Shirou ikilisine yardım edip olayların şekillenmesindeki en önemli şahıslardan.
Gılgamış: Bu nasıl 10 sene boyuca fiziksel formda kaldı lan. Archer sınıfı hayvan gibi boost. Gılgamış için zaten Zero postunda yazmıştım bir şeyler, hâlâ aynısı geçerli.
Onun dışında "Zero izle geç yeter." sözünün gereksiz olduğunu fark ettim, UBW'de Zero kadar olmasa da iyi ve güzeldi. Ayrıca en verimli sonucu almak için izleme sırasının UBW>Zero olduğunu düşünüyorum. Zero'da olanlar UBW'yi etkiliyor ve UBW'de de zaman zaman karakterlerin sözleri ve hareketleri Zero'ya dair izler taşıyor.
Vereceğim puana gelirsek tam emin olamamak ile beraber şimdilik 82/100 veriyorum.
(Hatırlatma: Zero'ya 86/100 vermiştim.)
Bundan sonra Fate'e bir süre için ara verip sonrasında Heaven's Feel üçlemesini(çıkınca) izlemek ve Apocrypha'ya başlarım sanırım. Slayt gösterisine el atar mıyım emin değilim, muhtemelen en kötü ihtimal milletin slayt gösterisi okumasını izlerim(aka YouTube). Neyse ben bir süre daha bu kadar uzun yazı yazmam sanırım.
O kadar yazdık buraya kadar okuyan var mı lan acaba?
