Denizin ortasında, yüzeye çıkmış halde usulca hareket eden bir denizaltının güvertesine yerleştirdikleri sandalyelere oturmuş şekilde sohbet etmektedir Law lobisi. Serinin gidişatı hakkında sohbet ederlerken ''Law okumayı cidden özledim ya.'' diye sitem eder Trafalgar Law. Murray okumakta olduğu gazeteden başını hafif kaldırır. ''Al benden de o kadar. Ne zaman geri dönecek acaba?'' ''Zamanından emin değilim ama elbet dönecek, hayatta olduğunu biliyoruz.'' der Croc kendinden emin bir ses tonuyla. Ölüm Cerrahı ona katıldığını belli ederek lafa girer. ''Oda böyle bir karakteri harcamaz. Karasakal karşısında nasıl bir performans verdiğini hepimiz gördük.''
Trao elinde tuttuğu neşteri çevirirken ''Çok sağlam bir mücadeleydi cidden. Karasakal'a yardım eden tayfası olmasa Law savaştan galip bile ayrılabilirdi.'' diyerek gurur dolu bir ifadeyle gülümser. O sırada çayını içmekte olan Roshi (01746) sohbete dahil olur. ''Bepo'yu da unutmamak lazım. O da kendini aşarak kaptanını Karasakal'ın elinden kurtardı.'' Bunu duyan Croc aniden heyecanla lafın arasına atlar. ''Evet! Gerçekten mükemmel bir andı. Bepo ile gurur duyuyorum.''
''Karasakal ile olan savaşa animeden de baktınız mı? Beni ayrı bir duygulandırdı, iyi iş çıkarmışlar.'' der Trafalgar Law hafif bir tebessüm eşliğinde. Croc yine heyecanla ve parlayan gözlerle cevap verir. ''Elbette baktım. Bepo'yu mangadakinden bile daha güçlü resmetmişler, efsaneydi.'' Trao şapkasını düzelterek lafa girer. ''Kaliteli Law sahneleri izlemeye asla hayır demem.'' Murray ''Anlaşılan tıpkı Oda gibi Toei'de Law seviyor.'' diyerek gazete sayfasını çevirir. Roshi çayını yudumlarken hafif sırıtarak ortaya bir laf atar. ''Sonuçta Corazon'un emaneti, bu adam sevilmez mi?'' Trafalgar Law onu onaylayan bir yüz ifadesiyle karşılık verir. ''Çok doğru Roshi-san. Corazon'un yetiştirdiği birinden daha
azı beklenemezdi.'' Diğer üyeler bu muhabbetin üzerine biraz duygusallaşarak iç çekerler.
Ardından Ölüm Cerrahı ''Yeni bir Law romanı da yolda. Yapımcılarda karakterin büyüklüğünün farkında.'' diyerek sevincini belli eder. Trafalgar Law bunu duyduktan sonra kararlı bakan gözlerle diğerlerine döner. ''Yakında bizim lobimizde dikkate alınmaya başlayacak. Henüz diğer lobiler için pek tehditkar gözükmesek bile gün geçtikçe güçleniyoruz, bizi küçümseyenlerin başına bela olacağımızdan şüphem yok.'' Bu konuşmayı dinleyen üyeler kendilerine olan inançlarının arttığını hissederler. ''Birlikte olduğumuz sürece üstesinden gelemeyeceğimiz şey yok.'' der Trao sevgi dolu bir sırıtışla. Roshi çayını bitirdikten sonra meraklı bir tavırla Trafalgar Law'a bir soru yöneltir. ''Ben buralarda yokken Milllennium Wizard ile aranızda bir şey yaşandığını duydum, bu doğru mu?'
Trafalgar Law bu soruyu fazla ciddiye almamış gibi bir umursamazlıkla cevaplar. ''Evet aramızda bir şeyler yaşandı ve artık ittifak değiliz. Fakat çok önemli bir mevzu değil.'' Roshi biraz üzgün bir ifadeyle ona bakarak konuşur. ''Millennium Wizard'ın Law savunduğu günler geride kaldı sanırım. Yazık olmuş.'' Trafalgar Law'ın içinde hissettiği hırs bir anlığına dışarıya yansır. Herkesin gözü onun üzerine kitlenmiştir. Trafalgar Law özgüvenli bir şekilde göğsünü kabartarak konuşur. ''Ayrı düşmemiz bize sorun çıkarmayacak. Çünkü yakında onun icabına bizzat ben bakacağım.'' Bunu duyan üyeler onun kararlığından etkilenmiş bir şekilde gülümseyerek sohbetlerine devam ederler.
Kavurucu sıcağın hüküm sürdüğü bir çölün ortasında bulunan tenha bir barın içerisinde oturmaktadır Sir Crocodile. Bir yandan karşısındaki barmenden rica ettiği üzere kancasına montelediği içkisini yudumlarken diğer yandan elinde ki ödül posterine bakarak keyif çatmaktadır. Bu ödül Crocodile karakterinden başkasına ait değildir. ''Şu ödülün güzelliğine bak, Crocodile haterlarının bir bir patlayışını görmek oldukça keyifli.'' diyerek sırıtır kendi kendine.
Barmene bakarak ''Bu sadece başlangıç, ileride daha çok patlayacaklar. Haklılığım iyice anlaşılacak.'' der ve içkisini kafasına diker. Ardından bardağı sertçe masaya vurur, dudağının kenarından viski akmaktadır. Barmen ne tepki vereceğini bilemeden ''Haklısın abi.'' diyerek sessizce onu izlemektedir. Sir Crocodile ise neşeli bir ses tonuyla konuşmaya devam eder.
''Özellikle Doflamingo fanlarının yapacağı bahaneleri merakla bekliyorum.'' demesi üzerine kötücül bir kahkaha atar. Barmen kafası karışmış bir şekilde masayı silerken ''B-ben de öyle..'' der. Barmen önündeki kanca gözüne takıldığı için kendini biraz tedirgin hissetmiştir. Sir Crocodile'ın ''Bir tane daha doldur.'' demesi üzerine bardağı ondan alır. O esnada Sir Crocodile arkadan gelen ayak sesleri eşliğinde içeriye birinin girdiğini fark eder. Arkasını döner ve gelen kişiyi görünce ufak bir tebessüm eder.
''Seni buralarda görmeyi beklemiyordum, Kenny. Tanıdık bir sima görmeyeli oluyor.'' diyerek içkisini ağzına götürür. Kenny ise hafif sırıtarak karşılık verir. ''Ben de seni görmeyeli baya oluyor. Şu aralar One Piece konularında takılmıyorsun gibi.'' ''Seri eskisi kadar ilgimi çekmiyor. Şu an beni One Piece ile ilgili keyiflendiren tek şey Crocodile'ın haterlarını patlatması.'' der Sir Crocodile gözünü tekrar elinde ki ödül posterine çevirerek. Kenny barmenden içki istedikten sonra elini sakalına götürür ve düşünceli şekilde ovuşturur.
''Crocodile'dan öyle bir ödülü kimse beklemiyordu. Bu konuda hakkını vermek gerek.'' Sir Crocodile ''Eyvallah, mangayı doğru okuyanlar için çok sürpriz olmadı.'' diyerek içkisinin keyfini çıkarır. Kenny etrafına biraz bakındıktan sonra Sir Crocodile'a döner. ''Buna rağmen hala tek Crocodile fanı sensin gibi duruyor.'' diyerek kıkırdar. ''Kişi sayısı önemsiz. Senelerce tek başıma mücadele ettim, bu lobiyi de tek başıma taşırım.'' der Sir Crocodile kendinden emin bir tavırla. Kenny bu aforizmadan biraz etkilenmiş gibi gözükmektedir. İçten içe Sir Crocodile'a saygı duyduğunu fark eder. ''Sanırım haklısın. Gördüğüm en tutkulu fanlık performanslarından birine imza attın, tebrikler.''
Sir Crocodile ''Değerimiz sonradan anlaşılmış gibi duruyor.'' diyerek sitemle karışık bir gülümseme ile elindeki içki bardağıyla oynar. Kenny bir süre sessiz kaldıktan sonra tekrar ona bakarak ''Şimdi düşündüm de, seni gördüğüme sevindim. İkimizde Fenerliyiz neticede.'' der. Bunun üzerine ikisi de gülerek içki bardaklarını tokuşturur ve uzun sürecek bir futbol sohbetine dalarlar.
Dolunayın parıldayarak yükseldiği, fırtınanın hüküm sürdüğü bir gecenin ortasında iki kapüşonlu pelerin giymiş adam bulundukları gemiden karaya inerek ilerlemektedirler. Şiddetli bir yağmur eşliğinde gök gürültülerinin yoğun olduğu gecede bu iki adam bir hapishanenin önüne gelmişlerdir. Hapishane girişinin önündeki iki gardiyan onlara kim olduklarını sormalarının üzerine iki adamda sessiz kalır. Gardiyanlar bu saatte ziyarete gelemeyeceklerini belirtmelerinin ardından tam onlara müdahale etmek üzereyken iki adamda aniden kılıçlarını çeker ve gardiyanları boydan boya keserek yere düşmelerini sağlarlar.
Kapüşonlu iki adam hapishanenin giriş kapısını kılıçları ile parçaladıktan sonra içeriye dalarlar ve üzerlerine gelen tüm gardiyanları alaşağı ederek ilerlerler. Hücrelerin olduğu bölüme geldiklerinde kendilerini serbest bırakmaları için yalvar yakar bağıran mahkumları görmezden gelip sessizce yürümeye devam ederler. Koridorun sonundaki hücrenin önüne geldiklerinde duraksayarak içeride zincirlenmiş şekilde tutsak durumda olan mahkuma bakarlar. Mahkum yavaşça kafasını kaldırır ve onlara bakar.
Bu mahkum King'den başkası değildir. King meraklı bir surat ifadesiyle ''Siz kimsiniz?'' diye sorar. İki adamda aynı anda kapüşonlarını indirirler. Onları görünce King'in yüzünde uzun zaman sonra tanıdık birini görmenin verdiği mutluluk belirir. ''RedTeroR ve Densetsu no Samurai.'' der umut dolu bakışlarla. RedTeroR ufak bir tebessüm eder. ''Seni görmeyeli uzun zaman olmuştu kardeşim.'' King bunu duyunca ''Evet, ne kadar olduğunu bile tam hatırlamıyorum.'' der düşünceli şekilde.
Ardından ''Kılıç lobisinin hâlâ aktif durumda olduğunu bilmiyordum, birlik içinde olmadığınızı hatta lobiden ayrılanlar olduğunu duymuştum.'' diyerek şaşkınlığını belli eder. Densetsu no Samurai sakince cevaplar. ''Sadece görünürde aktif değiliz. Fakat büyük planlarımız var.'' King bu sözü duyunca bıyık altından gülümser. ''Demek öyle.. Bunu duyduğuma sevindim. Peki ya lobinin lidersiz kaldığı söylentisi doğru mu?'' RedTeroR küçümseyici bir tavırla cevap verir.
''Bu sadece göstermelik bir haberdi, gizli kapılar ardında yeni bir liderimiz var.'' ''Kim bu lider?'' diye sorar King kafası karışmış bir şekilde. ''Liderin kimliği gizli. Yalnızca onun karşısına çıktığında kim olduğunu öğrenebilirsin.'' der Densetsu no Samurai soğuk bir ses tonuyla. King gözlerini kısarak hafif sırıtır. ''Öyle olsun madem.'' RedTeroR hücrenin demir parmaklarını kılıcıyla keser ve hücrenin içine girerler. RedTeroR King'e yaklaştıktan sonra kollarının bağlı olduğu iki zinciri keserek King'i serbest bırakır.
King kaslarını gevşettikten sonra bileklerini kavrar. Ellerini tekrar özgürce hareket ettirebilmenin hissini yaşayarak rahat bir nefes alır. RedTeroR ve Densetsu no Samurai ikilisine dönerek sevinçli bir şekilde bakar. ''Teşekkür ederim. Ne kadar süredir buradayım?'' RedTeroR biraz düşündükten sonra ''Sen ban yiyeli ve buraya atılalı iki sene oldu.'' diye cevaplar. King'in yüz ifadesinden hissettiği şaşkınlık ve hüzün aynı anda okunabilir durumdadır.
Densetsu no Samurai ona doğru yaklaşarak kışkırtıcı bir tonda konuşur. ''Banlanmana kimin sebep olduğunu hatırlıyor musun?'' Bunu duymasının üzerine King'in yüzü öfkeli bir hal alır. ''Soldier Boy..'' der dişlerini sıkarak. RedTeroR King'in omzunu tutarak güven veren bir sima ile cevap verir. ''Artık ondan intikamını alman için bir fırsatın var.'' King onu onaylayan bir şekilde başını sallayarak gülümser. Densetsu no Samurai ise elinde tuttuğu ikinci kılıcı ona uzatır. ''Bu senin.'' King kılıcını aldıktan sonra kokusunu içine çekerek zevk dolu bir duyguya kapılır. ''Ah sonunda, kılıcımı özlemişim.'' O sırada RedTeroR cebinden çıkardığı telefon ile İnari'ye sesli bir mesaj yollar.
''King'i aldık. Gemiyi yola çıkmak için hazırlayabilirsin.'' Kısa bir süre sonra İnari'den mesaj yoluyla bir cevap gelir. ''Geldiğinizde gemiyi hazırlamış olurum.'' Bu mesajı gören RedTeroR diğer ikisine dönerek ''Artık gitsek iyi olur. Önümüzde uzun bir yol ve bizi bekleyen lobi üyeleri var.'' der. King ''Nasıl isterseniz.'' diyerek kılıcını beline yerleştirir ve diğer ikisi ile birlikte gecenin karanlığında kahkahalar eşliğinde hapishaneyi terk eder.