(ﭼﺮﺥ) i. (Fars. çarḫ > çerḫ)
1. Çark, dönen tekerlek, tekerlek gibi dönen şey: Makine-i içtimâiyyenin pek lüzumlu bir çarhı… (Cenap Şahâbeddin).
2. Gökyüzü, kâinat, felek, âlem, dünya: Görmedi böyle donanma-yı azîm / Gerçi çok döndü bu çerh-i gerdan (Fıtnat Hanım). Çarh-ı adâlet mihridir ol şehriyâr-ı zî-haşem (Recâîzâde M. Ekrem).
3. mec. Tâlih, baht, zaman, devran: Âsiyâb-ı çarhta ehl-i dile nevbet mi var (Fıtnat Hanım).
4. Mevlevîler’de semâ esnâsında, direk denen ve yerden kaldırılmayan sol ayağın etrâfında döndürülen sağ ayağa ve bu ayak etrâfında sola doğru bir kere dönüşe verilen isim.
ѻ Çarh atmak: Mevlevîler’de semâ ederken sağ ayağı sol ayak etrâfında çevirmek sûretiyle dönmek. Çarh etmek (vurmak): Dâireler çizerek dönmek, devretmek: Bin yıl ömrüm olursa çarh edem bu kapıda / Ben gerçek âşık isem gerek bu yolda ölem (Yûnus Emre). Yüksekleri seyredip dururken / Bâlâ-yı felekte çarh vururken (Muallim Nâci). Çarh-ı berin: Arş-ı âlâ. Çarh-ı felek: Bk. ÇARKIFELEK
● Çarh-endaz (ﭼﺮﺥ ﺍﻧﺪﺍﺯ) birl. i. (Fars. endāz “atan, atıcı” ile) Mancınıkla taş veya ok atan kimse.
● Çarh-gâh (ﭼﺮﺥ ﮔﺎﻩ) tür. i. (Fars. yer bildiren -gāh ekiyle) Mevlevî dervişlerinin semâ ettiği yer.
● Çarhî – Çerhî (ﭼﺮﺧﻰ) sıf. (nispet eki -і ile)
1. Çarha mensup, çarhla ilgili.
2. Çark işi, çarkta yapılmış.
3. Devreden, dönen.
4. Yuvarlak: Kırk adet tepsi ve on iki adet çarhî sahan ve altı adet çarhî tepsi (Tayyib Gökbilgin).
● Çarh-zen (ﭼﺮﺥ ﺯﻥ) birl. sıf. (Fars. zen “vuran” ile) Çarh vuran, devreden, dönen