Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

İzlediğiniz Son Film

mikhail kalatozov'un yönettiği 1960 yapımı letter never sent isimli film. sovyetlerin, elmas madeni aramak için sibirya'ya gönderdiği 4 jeologun zorlu şartlara rağmen hayatta kalma çabalarını, hırslarını ve açgözlülüklerini anlatıyor.
 
Son düzenleme:
Bir sürü hayal kırıklığından sonra cesaretimi toplayıp tekrar bir MCU filmi izledim.
Daha önce Guardians of The Galaxy 1 ve 2 yi izlemiştim ve Marvels Guardians of the Galaxy oyununa başlamadan önce geçen sene çıkan 3. filmi de izleyeyim dedim.



Filmi izlemek için önce kendimi 30 dk ikna etmem gerekti.
Çünkü İnfinity Saga'dan sonra çıkan marvel filmlerin %95'i kötü ve yine vasat bir filme birkaç saatim gidecek diye korkuyordum.
MCU'daki senaryo, CGI, oyunculuk ve şakalar her filmle kötüleşmesine rağmen ve Guardians of the Galaxy tam bu zırvalığa müsaitken bu filmle beni fena ters köşeye yatırdılar.
Bazı şakalar yine kötüydü ama filmi fazla sulandırmadan ve cıvıtmadan ciddi bir mevzuyu çok güzel işlediler.

Bu filmle beni iyi şaşırttılar. Rocket'i merkeze alıp çok güzel bir hikaye işlediler.
Hatta bana göre İnfinity Saga'dan sonra yayınlanan Marvel filmleri arasında en iyisiydi diyebilirim.
Benim için çok özel bir film serisi. James Gunn, hiç adı sanı duyulmayan karakterleri adam sadece iyi işleyerek sevdirmedi. Gunn'ın karakterleri diğer Marvel karakterlerden de farklı bir yere konumlandırdı. İlk olarak retro, nostalji bu filmde çok zengin. Bu zenginlikler karakterleri de zenginleştirdi. Diğer marvel karakterlerinde bu çok az. Genellikle, oyuncular kendisinden çok şey katmıştır. Guardians serisinde ise direkt yönetmenin ağırlığı var. Bu da filmin zenginliğini bir hayli arttırıyor. 2. filmde Kurt Russel gibi oyuncuyu getirerek kaliteliyi bir hayli arttırmıştı. Bazıları serinin en zayıf filmi dese de ben pek zayıf bulmuyorum. Çok güzeldi. Keşke Efsanevi Starlord filmini de çekse.. Ama zor gibi. Şu Starlord'u görmeyi çok isterdim.
 
Pek bir şey anlamadım ama ilk 15 dakikası çok iyiydi. :)


Dünya sinemasının usta yönetmeni yeniden siyah beyaz manzaralardan gücünü alan uzun bir hikaye anlatıyor bize.

Fakat Karanlık Armoniler’in kolayca özetlenebilecek bir hikayesi yok. Filmde sakin bir Macar kasabasına sirk geliyor ve sessiz sakin hayat kıpırdamaya başlıyor.

László Krasznahorkai imzalı The Melancholy of Resistance kitabından uyarlandı.



Terrifier 3, Noel arifesinde huzur içinde uykuya dalan Miles County'nin hiçbir şeyden haberi olmayan sakinlerinin başına gelenleri konu ediyor. Miles Kasabası, Noel ruhuna bürünmüştür. Kasaba sakinleri yılın en huzurlu gecesini kutlamaya hazırlanırken, Art the Clown geri döner. Yeni hedefler ve acımasız planlarla geri gelen Art, kasabayı cehenneme çevirmek için hareket geçer. Sakin geceleri kabusa döndüğünde kasaba sakinleri, hayatta kalmak için Art the Clown’a karşı zorlu bir mücadeleye girişir.
 
The Lobster



Bir daha asla Yorgos’un filmlerine bulaşmam diyordum ama Poor Things hypeına yenik düştüm. Yetmedi, @Vvv ile gidip izlemeye karar verdik. ‘Son bir şans daha’ dedim, ama bu defa ciddi anlamda sondu. İki saat boyunca surata çanak çanak bok fırlatmalı metaforlar, baş döndüren susyurujuik mesaj dolu espriler, eleştirdiği şeyin karikatürüne dönüşmüş bu garabete nasıl katlandım, hâlâ bilmiyorum.
20li yaşların başından sonra çekilecek insan değilsin Yorgos.. SAYONARA iblis oğlu iblis.
 
Sergei Eisenstein'ın üçüncü filmi tamamlamaya ömrü yetmemiş.

İki filmde güzeldi, üçüncü film gelse şöyle şeyler olacaktı.


Ivan the Terrible, Part I (1944)




Sinemanın büyük ustası Eisenstein’ın her zaman değerini sürdüren, en son ve en anıtsal yapıtıdır. Eisenstein bu filmde, bütün sanatların öğelerini toplamış, bunların birbirleriyle kaynaştırarak, sinemayı bütün sanatlarınbileşkesini sağlayan bir araç durumuna getirmeyi amaçlamıştır. Korkunç İvan’da, bir devlet kurucusunun her alanda veridği savaşımı anlatılmaktadır. Devlet kurma uğruna yüksek bedeller ödemekten çekinmeyen olağanüstü bir kişiliktir İvan. Devleti soyup talan eden, parmağında oynatan, iktidarı vermek istemeyen ve kukla bir çara razı olan boyarlarla savaşı; dış düşmanlar ve işbirlikçileriyle savaşı; ülkeyi soylularla birlikte soyan ve yönetmen isteyen kiliseyle savaşı; bunun sonucunda da böylesine ağır bir yükün altında ezilen İvan’ın bizzat kendisiyle savaşı, bu yapıtta bir ruhbilim incelemesine dönüşmektedir.

Ivan the Terrible, Part II: The Boyars' Plot (1946)




İki bölüm olarak tasarlanan Korkunç İvan’ın ilk bölümünü bir yılda bitiren Eisenstein, 1945 yılında ikinci bölüm olan Boyarların Düzeni’ni bitirdi. Film, Korkunç İvan’ın müziklerini hazırlayan, müziğin ustası Prokofiev’i, sinemanın ustası Eisenstein ile buluşturuyor. Bunun sonucunda iki temel anlatım aracının birliği ve karşılıklı eyleminin sonucu olan yeni bir sanatın, görsel-işitsel sanatın bir ürünü olarak Korkunç İvan, anıtsal bir başyapıt olarak ortaya çıktı. Eisenstein, Boyarların Düzeni’nin son yarısını renkli çekti. Renk kavramını da kurgu kuramının, çoksesli kurgu kuramının, içine yerleştirdi. Sinema ve renk ilişkisinde, rengi de müzik gibi dramatik bir etken olarak kullandı.
 
The Lobster



Bir daha asla Yorgos’un filmlerine bulaşmam diyordum ama Poor Things hypeına yenik düştüm. Yetmedi, @Vvv ile gidip izlemeye karar verdik. ‘Son bir şans daha’ dedim, ama bu defa ciddi anlamda sondu. İki saat boyunca surata çanak çanak bok fırlatmalı metaforlar, baş döndüren susyurujuik mesaj dolu espriler, eleştirdiği şeyin karikatürüne dönüşmüş bu garabete nasıl katlandım, hâlâ bilmiyorum.
20li yaşların başından sonra çekilecek insan değilsin Yorgos.. SAYONARA iblis oğlu iblis.
Sarayın gözdesi hoj filmdi, bunu izlemedim bilemiyore.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 2)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık