İzlediğiniz Son Film

Yapım Yılı: 2002
Türü: Dram, Gerilim
Yönetmen: Nic Balthazar
Baş Roller: Marijke Pinoy, Greg Timmermans, Cesar De Sutter

Kimseye benzemeyen ve kendine özgü hayatı olan Ben, dış dünyadan bağımsız bir şekilde yaşamını sürdürmektedir. Gününün büyük bir kısmını internet üzerinden “Archlord” isimli oyunu oynayarak geçirmektedir. Oyunda çok güçlü, saygı duyulan bir karakteri vardır. En büyük hayali, gerçek hayatta da oyundaki gibi bir karaktere sahip olmaktır. Fakat otistik olduğu için böyle biri olması mümkün değildir. Sürekli arkadaşlarının zorbalıklarına maruz kalarak dışlanan Ben'in yardımına “Archlord” oyunundan tanıştığı Scarlite adlı kız koşacaktır.

Silahlı baskınlara dair izlediğim dördüncü film Ben X oldu. Belçika yapımı olan bu film Klass ve Elephant'tan çok daha değişik bir film. Diğer iki filmin aksine bunun daha farklı bir kurgusu ve sonu var. Film boyunca ara ara Ben'i tanıyan kişilerin röportajlarını izliyoruz. Bu durum filme biraz da belgesel havası katmış. Etrafı tarafından anlaşılamamış ve doğru yönlendirilmemiş bir gencin hiçbir suçu yokken nasıl ezildiğini izlemek insanı üzüyor. Bu bağlamda filmin dram yönünü oldukça beğendim. Diğer iki filmde olan ortak yetişkin sorunu bu filmde de var. Olay olduktan sonra yetişkinler "fark edemedik" ağzıyla konuşuyorlar. Dram türünde durağan film sevenlere öneririm.

Yapım Yılı: 2003
Türü: Dram
Yönetmen: Mikael Håfström
Baş Roller: Andreas Wilson, Henrik Lundström, Gustaf Skarsgård

1950'lerde İsveç'te geçen hikayede, ergenlik çağındaki Erik, üvey babasının dayağı yüzünden hayatı çekilmez hale gelmiş bunalımlı bir gençtir. Üvey babasının verdiği bir kararla evden uzağa, bir yatılı okula gönderilir. Erik bunu bir kurtuluş gibi görse de kısa zamanda hiç de göründüğü gibi olmadığını farkedecektir.
Okulda öğrenciler arasında ciddi bir rekabet vardır ve güçlü öğrencilerin güçsüzleri ezdiği bir ortam oluşmuştur. Öğretmenlerin bile öğrenciler kadar baskı altında olduğu bir tür hapishanede olduğunu farkeden Erik'i, artık geride bıraktığı yaşantısından bile daha zor günler beklemektedir.

Silahlı baskınlara dair izlediğim beşindi film Ondskan oldu. İsveç yapımı olan bu film yapıldığı yıl yabancı film dalında oscar adayı olmuş, aday olmayı hak edecek kadar da iyi bir film. Diğer okul baskınları ve zorbalıkları ile alakalı filmlerden çok farklı, çünkü hikaye İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminin hemen sonrasında geçiyor. Bir de baş karakterimiz öyle ezik ya da güçsüz bir çocuk değil, tam aksine insanların kendisinden korktuğu ürkütücü birisi. Bu bağlamda benzer işlerle güzel bir tezat oluşturulmuş. Bu filmin sonu da Ben X gibi beklenmedik bir şekilde bitiyor. Kurgusu da o kadar iyi yapılmış ki, filmi "Erik bunlara ne zaman dalacak" diye sinirle izliyorsunuz. Dram türünde durağan film sevenlere öneririm.

Bu filmi geç izlediğime hem çok mutlu oldum hem çok üzüldüm. Eğer bu filmi önceden izleseydim hiçbir süper kahraman filmi beni ekran başında tutamaz ve bıraktırırdı o kadar güzel bir film. Şu seviyede güzel bir süper kahraman filmi hiçbir zaman çıkmayacak.

Batman: Under the Red Hood

Uzun bir süre sonra izlediğim bir film olmasına rağmen ve her ne kadar da geç olmasına rağmen, DC evreninde en iyi işlenmiş Robin'i görmek bir o kadar da keyifliydi.

Batman gecesi yapıyoruz bugün sanırım.

kadir †. dedi ki:

Gizli İçerik

Satranç, hapishanede gördüğü psikolojik işkenceye dayanmak için satranca sığınan bir adamın hikayesini konu ediyor. Avukat Barok, Viyana'da gemi seyahati sırasında Nazi yetkilileri tarafından tutuklanır. Gestapo karargahına götürülen Barok, Nazi yetkilileriyle iş birliği yapmayı ve ele aldığı davalar hakkında bilgi vermeyi reddettiği için hücre hapsine gönderilir. Türlü işkencelere maruz kalan Barok'un esaret altında hayatta kalmasına ve kendisine verilen zihinsel ıstırabın üstesinden gelmesinde bir satranç kitabı yardımcı olur.

Genişletmek için tıkla ...

Filmi mi çıkmış. Çok sevdiğim bir kitaptı. Hemen izleyeyim. Teşekkürler.

Yapım Yılı: 2011
Türü: Dram, Gizem, Gerilim
Yönetmen: Lynne Ramsay
Baş Roller: Tilda Swinton, John C. Reilly, Ezra Miller

Eva, büyüdükçe tehlikeli şeyler söylemeye ve yapmaya başlayan oğlu Kevin'ı sevmakta zorlanmaktadır. Çocukken bile sorunlu olduğu belli olan Kevin'ın son eylemi hayal edilenin bile ötesinde olacaktır.

Silahlı baskınlara dair izlediğim altıncı film We Need to Talk About Kevin oldu. İzlemesi zor bir filmdi, çünkü Kevin denen yaratığın bebekliği bile insanı tiksindiriyor. Çocukluğu facia, ergenliği ise tamamen kanser sebebi. Böyle bir çocuğum olsa boğarak öldürürdüm sanırım, gerçekten çekilecek çile değil. Filmin büyüsü kaçar diye çok fazla şey söylemiyorum.Başları biraz karışık, çünkü günümüzden ve geçmişten sahneler karışık ilerliyor. Bu Kevin denen puşt doğduktan sonra film rayına oturuyor ve ilerliyor. Güzel filmdi, beğendim.