İzlediğiniz Son Film

Daha önce başarısız olan cinci hocalara rastladım ancak burada ki şahıstan beklentim yüksekti, başarısızlıkla sonuçlanması cidden beni üzdü, ayrıca seride kötü olarak düşündüğünüz ve iyi olarak düşündükleriniz filmin sonunda tam tersi çıkması da insanı şaşırtan bir başka nokta. Filmin ilk yarım saati yolda geçtiğinden pek bir atraksiyon yok ancak daha sonra olaylar hafiften başlıyor ve sonuna kadar dur durak bilmiyor.
Bir de hikayenin devamlı gece saatlerinde çekilmesi ise başlı başına bir hata. Adamlar kahve içiyor, gündüz vakti. Kahve bitsin gider başlarız, zamanımız yok diyor bir bakıyorsun gecenin bir yarısı olmuş vs. Devamlı gece 12den sonra olması bir noktadan sonra insanı sıkıyor ve bunlar bu kadar salak mı ya dedirtmeye başlıyor.

Vahşi batının küçük kasabalarından birinde yaşayan Albert, girdiği bir silah çatışmadan geri çekilerek prestijinin sorgulanmasına neden olur. Bu olayın üzerinden hiç vakit kaybetmeden kendisini terk eden sevgilisi, başka biriyle ilişki yaşamaya başlar. Albert için her şeyin sonu gelmiş gibidir, ancak kasabada kendini gösteren gizemli ve çekici yabancı kadın her şeyi değiştirecektir. Kadın ve Albert birbirlerine aşık olmaya başlarken, Albert bu sayede cesaretini ve özgüvenini geri kazanmaya başlar. Ne var ki bu güzel zamanların da bir sonu vardır. Kadının belalı bir suçlu olan kocası, intikam için yola çıkmış ve çiftin yerini tespit etmiştir...
Ünlü komedyen Seth MacFarlane filmin yönetmenliğini üstlenirken aynı zamanda yapımcı ve senaryo yazarlarından biri. Filmin oyuncu kadrosunda Seth MacFarlane'ye Charlize Theron, Liam Neeson, Amanda Seyfried, Giovanni Ribisi, Sarah Silverman ve Neil Patrick Harris gibi ünlü isimler eşlik ediyor.

Gerçekten eğlenceli bir filmdi öyle milyon dolarlık Transformers felan değil belki ama çerezlik güzel bir film Komedisi eğer Family Guy [ ki adam zaten yazarı ] veya South Park gibi serileri izlemiyorsanız biraz ağır veya saçma gelebilir ama benim hoşuma gitti özellikle filmdeki Easter eggler.
10/7.5
Not: Easter eggler müthişti

Benim izlediğim versiyonda Kıymıt batan adam yoktu ya
Trailer'daki bazı sahneler yok
[YOUTUBE]LhmP8UYtipA[/YOUTUBE]

Amerikan İç Savaşı’dan 2 sene öncesinde, Güney bölgesinde geçen film Köle Django’nun Alman asıllı ödül avcısı Dr. King Schultz ile yolunun kesişmesiyle başlıyor. Django, eski efendisini ölü ya da diri ele geçirmek isteyen Schultz ile anlaşmaya varır ve özgürlüğü karşısında Brittle kardeşleri kendisine getirme sözü verir. Görev başarıyla tamamlanır ama ikilinin yolları ayrılmaz Schultz ve Django beraber Güney’in en çok aranan suçlularının peşine düşerler… ‘Avlanma’ hünerini her geçen gün geliştiren Django’nun artık tek bir hedefi vardır: köle ticareti yüzünden kaybettiği eşi Broomhilda’yı bulmak ve onu kurtarmak... Bu hedef onları kötü şöhretli “Candyland” çiftliğine ve çiftliğin sahibi olan Calvin Candie’ye götürecektir…
Sinemanın dahi çocuğu, Oscarlı Quentin Tarantino'nun uzun süre üzerinde çalıştığı Spagetti Western türündeki projenin başrollerinde Jamie Foxx, Christoph Waltz yer alırken, Kerry Washington, Leonardo DiCaprio ve Samuel Jackson gibi yıldızlardan oluşan oyuncu kadrosu göz dolduruyor.

Evet itiraf ediyorum bu güne kadar izlememiştim. Halen izlemeyen varsa hemen açıp izlemenizi tavsiye ederim yoksa çok şey kaybedersiniz. Müthiş bif film
10/10

[YOUTUBE]w8Ge2hmSTbo[/YOUTUBE]

Klasik amerikan korku filmi. 83 yapımı nasıldır bilmiyorum ancak, filmi bir yerden sonra sararak izledim.
Filmin tek beğendiğim noktası abiyi oynayan karakterin eldeki ıvır zıvırla Defibrilatör yapması ve bununla kardeşini hem şeytandan kurtarıp hem de yaşama geri getirmesi oldu.
Şeytanı elektrikli testere ile öldürmek?... Neyin kafasını yaşıyorlar ki bunlar böyle gülsem mi sövsem mi bilemedim.
Final sahnesi olmasa güzel diyebilirdim ancak elektrikli testere tüm o güzelim havayı dağıttı. İdare eder diyelim.

Yakın gelecekte dünyayı ele geçiren Mimics adlı uzaylı birliği, birçok büyük şehri yok eder ve milyonlarca insanı ölümün eşiğinde bekletir. Dünyada hiçbir ordu, onların hızına, silahlarının gücüne ve de en önemlisi telepati yoluyla emir verme ve uygulama güçlerine ulaşamaz. Artık dünyadaki tüm ordular bu uzaylı sürüsüne karşı güçlerini birleştirmek durumundadır ve bu güç birliği dışında ikinci bir şansları yoktur. Subay Bill Cage daha önce bu savaşlardan hiçbirine katılmamış tecrübesiz bir askerdir ve atıldığı yeni görevi onun için bir nevi intihar anlamına gelmektedir. Beklenen olur; Cage dakikalar içerisinde öldürülür... Fakat bu bir sonu değil, yeni bir başlangıcı doğurur. Cage, sıradışı bir şekilde cehennem gibi bir günde uyanır, kendini kırılması zor bir döngünün içerisinde bulur. Buna göre her seferinde ölüp sonrasında yeniden dirilip aynı savaşı bir kez daha tekrarlamak zorundadır. Her geri dönüşünde daha güçlü, daha zeki ve Mimics'lerle daha kolay başa çıkabilir hale gelse de kendine verilen iş dünyanın en zorlu görevidir.
Başrollerini Tom Cruise, Emily Blunt ve Charlotte Riley 'nin paylaştığı filmin yönetmenliğini Doug Liman üstleniyor.

Mükemmel ötesi bir film sinemda fragmanını izleyip bu ne lan demiştim [ ama Live - Die - Repeat ] kısmı çok hoşuma gitmişti güzel bir film olacağı belliydi ama güzel az kaçıyor. Bir iki nonktada mantık hataları var [ ama o kısımları görmediğimiz için bilemiyoruz şimdi Doktor'un icadı ve Omega'yı bilmesi ] onun dışında.
10/10
Not: Son kısmı biraz karışık ama basit şekilde benim anladığım Omega kanı alınca ya zamanı kontrol etme yeteneği aldı yada Omega'nın üstündede daha büyük bir rütbe var [ en büyük olasılık 2. ]

[YOUTUBE]783Fx5DHHaU[/YOUTUBE]

Dünya'nın gelmiş geçmiş en büyük ve güçlü canlısı, insanların yanlış bilimsel deney ve araştırmaları sonucu uyadırdıkları iki tane Muto ile olan savaşını konu alıyor.

Canavarların savaşını izletmek için bir buçuk saat beklettikleri yetmezmiş gibi bir de ucundan 5-10 dk göstermeleri, filme büyük bir beklentiyle girip aynı oranda büyük bir hüsranla bitirmeme neden oldu.

Disney masallarından olan "Uyuyan Güzel"in, "Kötü Cadı" rolünde ki Moors Ükesi'nin en güçlü elfi olan Maleficent'in gözünden olayları izliyoruz.

Filme başladım, elfler sıradışı varlıklar vs. iyi güzel derken. Hikayenin Uyuyan Güzel olduğunu anladığımda kapatmak istedim ancak Angelina Jolie için izlemeye devam ettim. Pişman mıyım, hayır. Angelina için izlenecek fantastik bir şölen.
Ancak Maleficent karakterinin kanatlarının daha farklı bir şekle sahip olmasını beklerdim. Büyük kartal kanatları pek ilgi çekici sayılmaz.

Genç bir TV muhabiri olan Angela ile haber kameramanı Pablo, itfaiyecileri konu edinen bir program hazırlamaktadırlar. Oldukça sıkıcı geçen program bir telefonun gelmesiyle hareketlilik kazanır. Yaşlı bir kadının geçirdiği ev kazası ile ilgili gelen bu ihbar üzerine Angela ve Pablo itfaiyecilerin peşine takılır. Kadının evine varan ekip, evin içinden korkunç çığlıklar duyarlar. Bundan sonrası hafızalardan çıkmayacak bir kabustur.

İnsanları saldırgan birer zombi haline getiren salgın hastalığın görüldüğü apartman karantinaya alınmıştır. Sağlık memurları ve SWAT ekibi sonunda apartmana girer ve teçhizatlarını yerleştirmeye başlar. Bu sırada kameraman onların ne yaptığını kaydetmektedir. Apartmana giren ekip ilk başta durumu kontrol altına almış gibi görünmektedir. Ancak bu durum kısa süre sonra değişir..

Salgın, klinikte ısırılan Koldo'nun amcasının düğün esnasında kendini balkondan aşağı bırakmasıyla birlikte sıradışı olaylar peşi sıra kendisini göstermeye başlar...
Ve...
Koldo ve Clara çiftinin en güzel günleri cehenneme dönüşür.

İlk film içlerinde en güzel ve mantıklı olanıydı, Pablo'nun son ana kadar tüm olanlar sanki gerçek değilmişcesine sakin kalması çok hoşuma gitmişti. Angelica ise sinirlerimi yıpratmakta üstüne olmayan Sakura kılıklı lanet bir karakter. Nefret ettim kendisinden.
İkinci filmde ise işin içine şeytan ve tabi ki vatikan girdi. Bu da bir yere kadar kabul edilebilir bir durum. Doktor kılığında gelen peder'in açıklamaları vs. beni tatmin etmişti.
Son filmde ise artık saçmalık farklı bir boyuta taşındı. Şeytani Zombiler masal dinlermişcesine incil'i dinliyorlar, bir acı çekme ya da kurbandan çıkma belirtileri göstermemeleri bana aşırı saçma geldi. Ayrıca bu filmin başı dışında diğer iki filmle hiç bir ortak noktasının olmaması ise büyük bir noksanlık. Üçüncü filme şeytanın yok edilişi ya da şeytanın kendisini dünyaya yayışını izlemeyi beklerken, böyle basit bir senaryo ile karşılaşmak hiç hoşuma gitmedi.

Sağlık görevlilerinin virüs bulaşmış adamı takip etmeleri ancak virüsü bulaştıran köpekten kurtulamamaları, senaryo üzerinde ki en büyük kusurlardan birisi.