Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

İz Bırakan Kitap Cümleleri

Kafamda hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana her şeylerden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor.. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimde geçen şeyleri teker teker uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış üç günlük bir kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum. Odamdaki duvarlar birdenbire büyüyüveriyor. Pencerelerin dışındaki şehir ve hayat bir anda, insanı içinde boğacak kadar kudretli ve geniş oluyor…
Zannediyorum ki, tasavvuru bile baş döndüren bir süratle hiç durmadan koşup giden bu hayat ve bir avuç toprağın bile doğru dürüst esrarına varamadığımız bu karmaşık dünya beni bir buğday tanesi, bir karınca gibi ezip geçiverecek.Böyle acz içindeyken odamda her şey bana küçüklüğümü ve zavallılığımı haykırıyor. Sokağa fırlıyorum. Bir tek çehre görsem de yanında yürüsem, hiç ses çıkarmadan yürüsem diyorum. Halbuki ara sıra karşılaştığım ahbapları görmemezliğe geliyorum. Hiçbiri bana bu anda yardıma çağrılacak kadar yakın görünmüyor.
Bilmem beni anlıyor musunuz?…”
 
Kelimeden önce de yalnızlık vardı.. Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık.
Oğuz Atay
Tutunamayanlar
 
Malum Araplar :(


Biz emire top da yollamıştık. Kumandanı İkinci Mülazim Osman Bey'di. Aşiret, Medayin'e doğru yürüyüş gösterdiği zaman, bir vadide ateşe uğradı: Bizimkiler 100, karşı taraf 30 kişi kaldılardı. Daha birkaç kişi yaralanınca, hepsi kaçmaya başladılar. Osman Bey'e de:


"- Topunu bırak, gel!" diyorlardı.


- O benim namusumdur, bırakamam. Ne diye kaçıyorsunuz? diyordu.


Boş yere bağırdı, çağırdı. Karşı taraf üstüne üşüşüp kurşun ve cenbiye ile Türk çocuğunu parçaladılar.


Silahlar, toplar, altınlar, develer ve erzak, hepsini, hepsini verdik. Ve bütün seferden bize yine ve yalnız bir Türk çocuğunun isimsiz, nişansız, mezarından başka bir şey kalmadı.


Türk topuna sarılmış olarak parçalanan Osman, 333 senesi Haziranı'nın üçüncü günü ölüp gitmiştir.
 
Silmarillion-

Fëanor’u Mithrim’e geri götürürlerken Eithel Sirion civarında Fëanor onları durdurdu. Yaraları ölümcüldü ve ölüm vaktinin geldiğini anlamıştı. Ve Ered Wethrin’in yamaçlarından etrafa bakarken, dünya gözüyle gördüğü son şey Thangorodrim’in tepeleri olmuştu ve ölüm anında içine dolan bir sezgiyle, Noldor’un gücünün asla onları alaşağı edemeyeceğini bildi. Yine de Morgoth’a üç kez lanet okudu ve oğullarına yeminlerini tutup öcünü almalarını vasiyet etti. Ve sonra son nefesini verdi, ama ne bedeni toprağa gömüldü ne de bir mezarı oldu, çünkü ruhunun aleviyle bedeni küle döndü ve duman olup süzüldü. Onunkine benzer ölüm ne görüldü ne de duyuldu. Ne de ruhu terk etti Mandos’un salonlarını. İşte böyle geldi Noldor’un en güçlüsünün sonu.
 
Dostum, göründüğüm gibi değilim. Görünüş sadece giydiğim bir elbisedir. Senin sorgularından beni, benim kayıtsızlığımdan seni koruyan, özenle örülmüş bir elbise. Benim içimdeki ‘ben’, dostum, sessizlik içinde oturur, sonsuzluğa dek kalacak orada, doyulmaz, erişilmez. Ne söylediklerime inanmanı, ne de yaptıklarıma güvenmeni isterim- çünkü sözlerim senin aklından geçenlerin dile getirilmesinden, yaptıklarımsa umutlarının eylemleştirilmesinden başka bir şey değildir.

‘Rüzgar doğuya esiyor’ dediğin zaman ‘evet, doğuya esiyor’ derim: çünkü düşüncelerimin rüzgarda değil, deniz üzerinde dolaştığını bilesin istemem. Denizlerde gezen düşüncelerimi anlayamazsın, zaten anlamanı da istemem. Bırak denizimle başbaşa kalayım.

Senin için gündüz olduğu zaman dostum, benim için gecedir: böyle olsa da ben yeşil tepelere değerek oynayan öyle vaktini, vadiden süzülen mor gölgeleri anlatırım; çünkü sen ne karanlığımın türkülerini duyabilir, ne de yıldızlara çarpan kanatlarımı görebilirsin-görmemenden, duymamandan hoşnudum ben. Bırak gecemle başbaşa kalayım.

Sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim- o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin,’arkadaşım, yoldaşım’ ben de sana seslenirim, ‘yoldaşım, arkadaşım’-çünkü cehennemimi görmeni istemem. Alevler görüşünü yakacak, duman burnuna dolacaktı. Senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi. Bırak, cehennemimle başbaşa kalayım.

Sen gerçeği, güzeli, doğruluğu seversin; ben de sen hoşnut olasın diye bunları sevmenin yerinde ve iyi olduğunu söylerim ama içimden senin sevgine gülerim. Gene de gülüşümü göresin istemem. Bırak kahkahalarımla başbaşa kalayım.

Dostum, sen iyi, ihtiyatlı, akıllısın; hayır sen eksiksizsin- ben de seninle ölçülü ve düşünerek konuşurum. Oysa ben deliyim. Ama gizliyorum deliliğimi. Bırak deliliğimle başbaşa kalayım.

Dostum, sen benim dostum değilsin, ama ben bunu sana nasıl anlatacağım? benim yolum senin yolun değil, gene de birlikte yürüyoruz elele.

Halil Cibran / Deli
 
Kuvvetin nerede olduğunu hatırlıyorsun, ama dokunamadığın kuvvet sadece bir anı ve gezegenleri yok eden hiddetin sonucu patlayan sadece etrafdaki droidler, ekipmanlar ve kelepçeli olduğun masa oluyor. en sonunda gölgeye dokunamıyorsun bile.
Sonunda bunu, yapmak bile istemiyorsun,
Sonunda o gölge sana kalan tek şey.
Cünkü Gölge seni anlıyor, seni affediyor, gölge seni kendisine katıyor
Ve cehennem yüreğinin içinde, kendi alevinle kavruluyorsun.
Anakin Skywalker olmak böyle birşey
Sonsuza Kadar...

Star Wars episode 3'ün kitabından.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 1)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık