Selamlar. Yakın zamanda bir bilimkurgu hikâye yarışmasına katılmıştım. Bir süredir de onun sonuçlarını bekliyordum. Her katılmacı yarışmaya 2 hikâyeyle katılabiliyordu. Ben de öyle yaptım. İki öykü üzerine de pek düşünmedim. 3. kitabımı yazdıktan sonra yazmayı unutmayayım diye aklıma gelen şeyleri yazdım. Hikâye 2.000 - 2.500 kelime aralığında olmalıydı. İlk olarak 10 kişilik bir ön jüri tarafından ilk 10 öykü belirlendi. Gerçi finalde açıklanana göre bu 16 öykü olarak değişikliğe uğramış. Daha sonra da 4 ana jüri tarafından bu öyküler değerlendirilmiş. Ben bir hikâyemle ilk 10'a kalmayı başarırken diğeriyle bilimkurgunun arkaplana atılması gibi sebeplerden dolayı bunu başaramadım. Her ne kadar çok da büyük bir puan farkı olmasa da neticede bir öyküm finale kaldı. Ardından bugün açıklanan sonuçlara göre de 10. olduğumu öğrendim. Laklak kısmı bittiğine göre öyküye geçebilirim:
Ana jürilerin yorumu ne oldu bilmesem de diğer 10 jüriden 4'ünün(4 yorum göndermişler mail ile.) yorumlarını buraya bırakayım:
Mortal kendi hâlinde yaşamakta olan bir adam olmaktan çok uzaktı, o bir bilim insanıydı ancak onu diğer bilim insanlarından ayıran bir şey vardı: O ölümsüz olmanın yolunu bulmayı başarmış yegâne kişiydi.
Mortal bu hayatta öğrenmesi gereken pek çok şey olduğunun farkında olan her insan gibi bir hüzün içinde yaşayıp gidiyordu zira ne kadar çabalarsa çabalasın hiçbir zaman her şeyi bilemeyecekti. Çocukluğunda insanların tek bir bilim dalında uzmanlaştığını duymuştu fakat artık bilim o kadar dallanıp budaklanmıştı ki tek bir insanın tek bir dalda hüküm sürmesi de mümkün olmaktan çıkmıştı. Ancak o, o kadar parlak bir zekâya sahipti ki bu günlerin geleceğini küçük yaşlarından beri görmeyi başarabilmişti. Sınıf arkadaşları oyunlar oynayıp sosyalleşirken o hayaller kurar ve geleceğini şekillendirirdi. Kendisine daha o yaşlardan bir rota çizmişti ve hayatının geri kalanında da o günlerde yaptığı planlara sadık kalarak bir an dahi geriye dönüp bakmadan, bir kez olsun pişman olmadan, küçücük bir acaba düşüncesine kapılmadan hedefine doğru ilerlemeyi başarmıştı. Her şeyi öğrenmek mi istiyordu? Öyleyse ölümsüz olacaktı!
İşte seneler boyunca gözüne kestirdiği bu hedef doğrultusunda ölümsüz tek hücreli prokaryotları, yassı solucanları, denizanalarını inceledi, daha nice canlıdan ilham alarak amacını gerçekleştirmek adına elinden gelen her şeyi yaptı ve diğerlerinin arasından sıyrılmayı başaran her sanatçı gibi nihai teknolojik aygıtı üretirken kendi imzasını da bırakmayı ihmal etmedi. Evet, bu, son derece teknolojik bir cihazdı ve bunun mucidi oydu! Ancak tarih onun ismini hiçbir zaman duymadı. Hiçbir bilim insanı meslektaşından haberdar olmadı. Dünya üzerinde var olan tüm insanlar ondan bihaberdi ve o, bu durumu hiç ama hiç umursamıyordu: Onun amacı şöhret sahibi olmak, meslektaşları arasında tanınabilmek, tarihin tozlu sayfalarında kendisine bir yer edinebilmek, para içinde yüzüp, har vurup harman savurmak değildi. Onun tek bir amacı vardı, o da evrenin her bir yanına saçılmış olan her bir bilgi zerresini bilmek.
Mortal nihai hedefine ulaştığı zaman hâlihazırda ölmek üzereydi. İnsanlık tarihinde görülmemiş bir hışım ve Büyük İskender’in, Cengiz Han’ın, Fatih Sultan Mehmet’in, Julius Sezar’ın ve dünyanın büyük bir çoğunluğuna hükmetmeyi başarmış diğer hükümdarların dahi yaşamadığı bir hevesle gecesini gündüz ederek, bir an olsun dinlenmeden; yeme, içme, uyuma ve tuvalet gibi gereksinimler haricinde ara vermeden, aklına arkadaş, aşk, cinsellik ve buna benzer tek bir gereksiz şey dahi sokmadan, yalnızca ama yalnızca, uzun zaman önce belirlediği ölümsüzlük mefhumuna erişmek için mücadele etmiş ve bu süreçte bedeninin ayakta kalmasını büyük ölçekte iradesiyle sağlamıştı.
Her şey nihayete erdiği zamansa ölümsüz olmanın o anki teknolojiyle olabilecek tek yolunu bulmuş oldu. Fakat kaderin, burnunun dikine gitmekten başka hiçbir şey yapmayan her bir kişiye hayatlarının geri kalanında unutamayacakları bir ders vermek gibi bir cilvesi vardı. Bu, insanların hayatında çoğu zaman büyük bir problem olmaktan ziyade büyük bir ödül olarak yer bulurdu kendine. Oysa ölümsüz bir canlı olarak Mortal için bu bir ödülden ziyade sonsuza dek falakaya yatmak gibi acı verici bir ceza olacaktı.
Mortal, ölümsüz olmanın yolunu hafızasını bir çipe eklemek ve ölümüyle birlikte bu çipi kullanarak diğer insanlar arasında geçiş yapmakla bulmuştu. Mortal hayata gözlerini yumduğu zaman çip devreye girdi ve en yakında bulunan yeni doğmuş bir hayvanın vücuduna baş bölümünden giriş yaptı. Kendine gelmesi birkaç saniye sürse de hayvanın başta gözleri olmak üzere tamamını kontrol altına almayı başardı. Bir sineğin içindeydi, gözlerinin sayısız merceğe bölündüğünü fark etti, şoke oldu, ne yapacağını bilemedi. Ölü bedenine bakıyordu. Etrafında olup biten hiçbir şeyden haberi olmayan Mortal, gözünün önünde uçuşan ve refleksiyle kovmaya çalıştığı, arada sırada ise öldürdüğü sivrisineklerin dahi farkında değildi. Oysa şimdi o sivrisineğin kendisi olmuş ve yorgunluktan büzülmüş, 50’li yaşlarda olmasına rağmen neredeyse bir asrı devirmiş gibi gözüken bedenine manalı manalı bakıyordu. Nerede hata yaptığını düşünmeye koyuldu fakat artık beyni o kadar küçüktü ki böylesine derin konular için gerekli olan analiz yeteneklerinden yoksundu. Bu kaderin bir cilvesi mi yoksa hayatın bir sillesi miydi?
Kendisine daha fazla bakmaya tahammül edemedi ve kanatlarını çırpa çırpa dışarıya çıktı. Bildiği kadarıyla kilometrelerce yakınında dahi yaşayan tek bir insan yoktu. Oysa o, hayatının geri kalanında insanlar arasında geçiş yaparak ölümsüz olmayı başarabileceğini sanmıştı. İnsan vücudunu bir deniz semenderi ya da deniz yıldızı gibi yenilemenin ve bu yöntem doğrultusunda bir yassı solucan gibi pratikte sonsuza dek ölümsüz kalabilmenin bir yolunu bulamadığı için böyle bir metot uygulamak zorunda kalmıştı ve hayatında diğer hayvanlar bir yana kendinden başka tek bir insanı dahi kale almadığı için ne olursa olsun faniler arası geçişler yaparak tadacağını sandığı ölümsüzlüğün tek unsuru olarak insanı görmüştü. Ancak şimdi bir insan hafızasına sahip olan bir sivrisinek olarak havada süzülüyordu. Karamsar düşünceler içerisinde uçmaya devam ettikten bir süre sonra karnının acıktığını fark etti. Araştırmaları sayesinde pek çok hayvanın biyolojik yapısı hakkında fikre sahipti ve öyle olmasaydı dahi herkes bir sivrisineğin beslenmek için ne yaptığını pekâlâ bilirdi. Etrafta bir insan olmadığı için bir hayvandan beslenmesi gerektiğini biliyordu ve yabani hayatın ona sunduğu kan depoları çayırlarda koşmakta, göklerde süzülmekteydi. Gözüne kestirdiği bir baykuşa doğru uçmaya başladı. Genç baykuş bir ağaç dalında uyumakla meşguldü. Baykuşun yumuşacık tüylerine konduktan sonra sahip olduğu ısı algılayıcıları sayesinde damar yolunu milimetrik bir hassasiyetle tespit eden Mortal, karnını bir güzel doyurmayı başardıktan sonra tekrar harekete geçti ve yakınlarda bulunan bir karahindiba bitkisinin damarlı gövdesine kondu. İçinde bir yerlerde orada saatlerce beklemesini söyleyen bir dürtü tespit etti ve başka bir seçeneği olduğu da söylenemeyeceği için itkilerine uymaya karar verdi, böylelikle düşünmeye devam edebilirdi. Ancak düşünmeye fırsat dahi bulamadan gündüz vakti dışarıda dolaşma sebebi bilinmeyen bir yarasa tarafından mideye indirildi. Üretmeyi başardığı çip otomatik çalışan bir fırlatma koltuğu gibi tehlikenin geldiğini fark etmesiyle birlikte sinekten ayrıldı ve ayrılmasıyla birlikte kendisini yarasanın içinde buldu.
Yarasanın kontrolünü ele geçiren Mortal, kısa bir süreliğine düşündükten ve bilinçli bir şekilde yarasa bedeninden ayrılmayı deneyip başarısız olduktan sonra kendisine iki farklı hedef belirledi. Hızlı hareket edip kendisini insanların olduğu bir bölgeye atmak ve bu iş için uygun hayvanı bulana dek durmaksızın ölmek.
Belirlemiş olduğu yeni hedefleri uygulamaya geçiren Mortal, ilk iş olarak kendisini olabildiğince yukarıya çıkardı ve akabinde kanatlarını bir kez dahi çırpmadan vücudunu boşluğa bıraktı. Yaklaşık bir dakika sonra gerçekleşen yer buluşmasının ardından bir çip olarak ayrıldı ve hayatına bir karınca olarak devam etti. Bir karınca sürüsünün orta bölümündeydi ve diğerleriyle birlikte yuvaya yapraklar taşıyordu, en azından her biri öyle sanıyordu. Ancak aradan saatler geçmesine karşın hiçbir değişiklik yoktu ve Mortal daha önce geçtikleri yerlerden tekrar tekrar geçtiklerini anlamaya başladı. Önündeki karıncanın ardında bıraktığı feromen izleri takip eden karıncalar bu sayede gerek yuvalarının gerek yiyeceklerin gerekse tehlike arz eden yerlerin farkında oluyorlardı. Ancak tek bir karıncanın dahi yönünün kaybetmesiyle birlikte diğer koloni üyelerini hayatı pahasına güvenen karıncalar kendilerini bir ölüm çemberinin içinde buluyorlardı. Zamanla diğer karıncaların da eklenmesiyle birlikte giderek dehşet verici bir fenomene dönüşen bu olay en nihayetinde bir yığın karıncanın ölmesiyle birlikte sonuçlanıyordu. Mortal, bu durumun kendi kârına olduğunu düşündü. En nihayetinde ölecekti. Yine de bir adet karınca çobanı hiç fena olmaz diye onayladı kendi kendini. Sıra bir sonraki yaşamındaydı.
Bir kelebek oldu. Hayat şakalar yapmaya devam ediyordu fakat bu aynı zamanda bir hediye de sayılırdı. Kendi çabasıyla ölmeyi başaramasa dahi yaygın kanının aksine bir gün içinde olmasa bile çok geçmeden öleceğini biliyordu. Diğer yandan ölmeyi başaracaktı. Yalnızca birkaç dakika süren uçma deneyiminin ardından bir nehirle karşılaştı ve bir an dahi düşünmeden kendisini soğuk suyun içine bıraktı. Göz açıp kapayıncaya dek yaşamını yitirdi.
Tekrar kendine geldiğinde bir balıktı, bir alabalık. Sivrisinek, yarasa, karınca ve alabalık. Bindi bir alamete, gidiyor kıyamete.
Bu kez bir yavru balıktı ve turnayı gözünden vurmuştu. Tek yapması gereken kendini akıntıya bırakmak ve insanların olduğu bir yaşam yerine gelene dek yüzmekti, o da öyle yaptı. Saatler geçti, ister istemez yüzmenin tadını çıkardı. Bir tür özgürlük hissiydi bu. Çile içinde geçen yılların ardından kendisini kutsanmış gibi hissediyordu adeta. Daha sona karnı acıktı ve ne tesadüftür ki birkaç kurt orada yenilmeyi bekliyordu. Hiç düşünmeden atladı ve farkına bile varamadan havaya çekildi. Bir insan, bir olta, bir yem ve bir balık. Birdenbire kendine gelen Mortal, ölmek için çırpınmaya başladı. Balıkçı elini uzatırken olabildiğince çok kıvrandı ve kendini yaralamaya devam etti. Yaşlı balıkçı onu eline aldığı zaman bir yavru olduğunu gördü, normalde olsa onu nehre geri bırakırdı, böylelikle iyi bir şey yaptığını düşünürdü, öyle ki buna canı gönülden inanırdı. Ancak yaralanmış balıklar sürüsünün ardında kalır ve çoğu zaman kendinden büyük olan balıklara yem olurdu. Mortal insanların arasında ölmek istiyordu ve yaşlı adam da onun gördüğü zararı fark ettikten sonra onu su dolu bir yoğurt kabının içine atmaya karar verince müteşekkir oldu. Çok geçmeden hayata gözlerini yumdu. Sonunda bir insan olacağım diye sevinirken yoğurt kabına dadanan bir kedi olarak hayat buldu.
Kendine gelir gelmez kaldığı yerden devam etti ve balıklara doğru yöneldi. Yaşlı adam parçalara ayrılmış ve tek parça hâlinde durması mucize olan yavru balığı uzaklara doğru fırlattı. Mortal geçmiş kendisini yemek üzere adeta depar attı ve balığı havada yakalayıp bir güzel yedi. Ölmek için doğru yeri ve zamanı kollaması gerektiğinin farkındaydı zira sahip olduğu çip en yakın bedene nüfuz ediyordu. Etrafta kendisi ve olmak istediği insandan başka hiç kimsenin olmadığı bir yerde olmalıydı. Böylelikle şehri turlamaya çıktı ve bunu yaparken bir kedinin tebessüm saçan yürüyüşü ve ilginin getirdiği bir nebze kendini beğenmişliği de üstündeydi. Oradan oraya, etrafı koklaya koklaya kimi zaman normal hızda kimi zamansa var gücüyle koşarken bir köpekle karşılaştı. Önce çenesini sonra da bedeninin geri kalan kısmını yere koyan Mortal, kıç bölümünü hafifçe havaya kaldırdıktan sonra kendisini savunma ve karşı saldırı pozisyonuna geçirdiğini fark etti. Her şey bir çırpıda olup bitiyordu. Birkaç saniye bu şekilde bekledikten sonra hiç beklemediği bir şey oldu ve yoldan geçen bir insan onun kıçına tekmeyi bastı ve Mortal havada taklalar ata ata yola düştü. Köpek havlarken o, yoldan geçmekte olan bir arabanın lastiklerinin altında kaldı. İşte, olmak istediği insan tam olarak böyleydi ve o, bunu yeni yeni fark ediyordu.
Bu kez arabaya havlayan köpek olarak açtı gözlerini. Boynundaki tasmaya bağlı olan ipi çekiştiren adamın peşinden koşmadığı takdirde canının giderek daha çok yanacağını fark edince inleyerek harekete geçti. Adamla aynı hizada yürürken dilini dışarı çıkarmıştı. Ter bezleri bulunmayan köpeklerin vücut ısısını kontrol edebilmesi için bu davranışı gerçekleştirmesi gerekiyordu ve biraz önce bir başka hayvanın ölümüne tanık olan köpeğin vücut ısısının artmış olması son derece normaldi.
Boynuna bağlı olan ipin çekildiğini fark edince canının giderek daha fazla yandığını hissetti ve bir çırpıda ipin ucundaki adamın yanına gitti. Yürüyüşe kaldıkları yerden devam ederken biraz evvel yaşananları düşündü. İşte, olmak istediğim insan tam olarak böyle, diye düşündü. Yine de bu, pes etmesi için yeterli değildi. Ne de olsa nasıl bir insan olacağına yalnızca kendisi karar verebilirdi ve o, buna karar vereli neredeyse yarım asır olmuştu.
Yürüyüşün ardından bahçeli bir eve geldiler. Keyfi yerindeydi. Yıllarını bu şekilde geçirerek zamanı geldiğinde ölebilir ve “efendi” olarak gördüğü kişinin yerini alarak öğrenmeye kaldığı yerden devam edebilirdi, o da öyle yaptı. Adam, yalnız başına yaşıyordu ve aradan neredeyse on yıl geçtikten sonra Mortal artık hareketlerinin yavaşladığını hissetti. Efendisinin fırlattığı topları eskisi kadar hızlı bir şekilde geri getiremiyor, tek seferde eskisi kadar çok yürüyüş yapamıyor ve geçmişe nazaran çok daha fazla uyuyordu. Huzur içinde geçirdiği yılların ardından artık ölebilir ve nihai emellerini gerçekleştirmeye devam edebilirdi. Ömrünün son günlerinde bir hastalığa yakalandı, uykusu giderek ağırlaştı, ne olduğunu bilmiyordu fakat bir gün gözlerini açtığında bir veteriner kliniğinde olduğunu fark etti, efendisinin gözleri yaşlar içindeydi. Veterinerle yaptığı konuşmanın ardından köpeğini kucaklayan adam veterineri takip ederek bir odaya girdi ve onu masa benzeri bir alanın üzerine bıraktı. Mortal şimdi başına neler geleceğini çok iyi biliyordu ve buna kendisini çoktandır hazırlamıştı. Ancak gerçek hayatı diyebileceği dönem dahilinde hiç tatmadığı türden bir sevgiyi köpek olarak geçirdiği hayatında tatmıştı ve şimdi bu hislerden ayrılmaktan başka bir şansı olmaması onun canını yakıyordu. Hayvanlar arasında geçiş yaparak yaşadığı yaşamlar boyunca gözü kara bir şekilde uğraş verdiği yılların esasında ne kadar da boşa gittiğini düşünmeye başladı. Her şey birdenbire anlamını yitirdi. Ne düşüneceğini bilemiyordu. Veteriner vücudunu iğne soktuğu zaman gözleri yaşlanmıştı ve efendisine bakmaya devam ediyordu. Bedenine daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir ağırlığın çöktüğünü hissetti. Ne kadar uğraşsa da gözlerini açık tutma konusunda başarılı olamadı ve yaşamını yitirdi.
Nihayet bir insan olarak hayata geldiği zaman biraz önce ölmüş olan kendisini kucakladığının farkındaydı ve bir çırpıda esas gayesinin peşinden koşmak yerine eski benliğine sarılmaya devam etti. Bu, diye düşündü, her şeyden öte bir his. Birkaç dakika boyunca sarılmaya devam ettikten sonra veterinerin yaptığı uyarının ardından kendisini, yani köpeği bırakmak zorunda kaldı ve gözyaşları içinde klinikten çıktı. Sonunda bir insandı. İşte, olmak istediğim insan, diye düşündü, tam olarak bu.
Bu andan itibaren Mortal’ın önünde iki farklı yol vardı. Asrın icadını geliştirerek yalnızca insanlar arasında geçiş yapmasını sağlayacak türden yeni bir modelini üretmek ya da gerçekten iyi bir insan olarak yaşamına devam edip insanlar tarafından zulüm gören hayvanların koruyucusu olurken sevilen bir birey olmak.
Mortal aynı anda her ikisini de yapabileceğini ve bu sayede tam anlamıyla ölümsüz olabileceğine karar verdi. Daha önce adını duyurmak gibi bir niyeti olmamıştı fakat bu kez hayvanların çektiği acıları ilk elden tatmıştı ve onları kurtarmanın bir yolu varsa bu yolun küresel bir ses olabilmekten geçtiğini çok iyi biliyordu. Bulduğu ölümsüzlük iksirini insanlığa bahşetmesi hâlinde çok daha büyük acılara neden olabileceğinin de farkında olduğu için bu sırrı kendine sakladı. Kendi adıyla olmayacaktı ölümsüz. Her yaşamında farklı bir ses olacak, her defasında daha çok kişiyi bilinçlendirecekti. Peki ya bunu nasıl yapabilirdi? Her şeyden önce daha fazla deneyime sahip olması gerektiğini biliyordu. Bunun için dünya üzerinde en çok acı çeken hayvanları araştırdı. Et, süt, yumurta ve balık endüstrisinde her yıl 150 milyardan fazla öldürülen hayvanlardan biri olmak için çabaladı. Örneğin bir buzağı oldu, doğal şartlarda hayatının ilk yılını annesiyle geçirmesi gerekirdi fakat birkaç saat içinde annesinden koparıldı, erkekse süt dahi olmayan bir besinle haftalarca beslendi ve kesilmek için mezbahaya gönderilene dek daracık bir kafeste bekletildi, dişiyse kuyruğu kesildi, defalarca döllendirilip hamile bırakıldı, sütü sömürüldü, yavrusu elinden alındı, hormon verildi, memeleri iltihaplandı, acı çekti, beş yıllık ömrünün ardından kesilmek üzere mezbahaya gönderildi. Bir kez olsun rahat bir nefes almadı, ayakları çimenlere değmedi, süt ürünleri paketlerindeki gibi mutlu bir hayatı ise asla yaşamadı. İşte, bir ineğin hayatı tam olarak buydu.
Mortal’ın o yerden kurtulması için defalarca kez bu döngüde yaşaması gerekti. Aktivistler tarafından kurtarıldıktan sonra mutlu mesut geçirdiği bir hayatın ardından onlardan biri oldu. Deniz hayvanlarının, tavukların, ördeklerin, domuzların, tavşanların, kazların, koyunların, keçilerin ve nice hayvanın nasıl bir hayat geçirdiğini deneyimledi. Hem daha önce hiç farkında olmadığı türden bir dünyanın kapılarını aralayıp aklından dahi geçmeyen bilgiler edinmiş oldu hem de hayvanlar adına daha önce hiç kimsenin yapamadığı türden bir kurtuluşu mümkün kılmayı başardı.
İnsanların ve hayvanların hayatı benzeri görülmemiş, eşsiz bir değişim, daha doğrusu dönüşüm geçirdi ve bu dönüşümün öncüsü Mortal oldu. Birdenbire sesini duyuran bunca kitap, yazar ve kişinin yazım teknikleri arasında pek çok bağlantı görüldü ve kimi zaman komplo teorileri üretildi. Ancak hiç kimse tüm bu eserlerin ardında yatan kişinin Mortal olduğunu bilmedi. Gerçi ne zaman kendini tanıtmak istese “I’m Mortal.” cümlesini kurardı ve bu, pek çok şeyi açıklıyordu. Ancak insanlar, gözlerinin önünde duran gerçeği her zaman olduğu gibi bir kez daha kaçırdı.
Ta ki bu ana dek. Öyle değil mi, sevgili okur?
Mortal bu hayatta öğrenmesi gereken pek çok şey olduğunun farkında olan her insan gibi bir hüzün içinde yaşayıp gidiyordu zira ne kadar çabalarsa çabalasın hiçbir zaman her şeyi bilemeyecekti. Çocukluğunda insanların tek bir bilim dalında uzmanlaştığını duymuştu fakat artık bilim o kadar dallanıp budaklanmıştı ki tek bir insanın tek bir dalda hüküm sürmesi de mümkün olmaktan çıkmıştı. Ancak o, o kadar parlak bir zekâya sahipti ki bu günlerin geleceğini küçük yaşlarından beri görmeyi başarabilmişti. Sınıf arkadaşları oyunlar oynayıp sosyalleşirken o hayaller kurar ve geleceğini şekillendirirdi. Kendisine daha o yaşlardan bir rota çizmişti ve hayatının geri kalanında da o günlerde yaptığı planlara sadık kalarak bir an dahi geriye dönüp bakmadan, bir kez olsun pişman olmadan, küçücük bir acaba düşüncesine kapılmadan hedefine doğru ilerlemeyi başarmıştı. Her şeyi öğrenmek mi istiyordu? Öyleyse ölümsüz olacaktı!
İşte seneler boyunca gözüne kestirdiği bu hedef doğrultusunda ölümsüz tek hücreli prokaryotları, yassı solucanları, denizanalarını inceledi, daha nice canlıdan ilham alarak amacını gerçekleştirmek adına elinden gelen her şeyi yaptı ve diğerlerinin arasından sıyrılmayı başaran her sanatçı gibi nihai teknolojik aygıtı üretirken kendi imzasını da bırakmayı ihmal etmedi. Evet, bu, son derece teknolojik bir cihazdı ve bunun mucidi oydu! Ancak tarih onun ismini hiçbir zaman duymadı. Hiçbir bilim insanı meslektaşından haberdar olmadı. Dünya üzerinde var olan tüm insanlar ondan bihaberdi ve o, bu durumu hiç ama hiç umursamıyordu: Onun amacı şöhret sahibi olmak, meslektaşları arasında tanınabilmek, tarihin tozlu sayfalarında kendisine bir yer edinebilmek, para içinde yüzüp, har vurup harman savurmak değildi. Onun tek bir amacı vardı, o da evrenin her bir yanına saçılmış olan her bir bilgi zerresini bilmek.
Mortal nihai hedefine ulaştığı zaman hâlihazırda ölmek üzereydi. İnsanlık tarihinde görülmemiş bir hışım ve Büyük İskender’in, Cengiz Han’ın, Fatih Sultan Mehmet’in, Julius Sezar’ın ve dünyanın büyük bir çoğunluğuna hükmetmeyi başarmış diğer hükümdarların dahi yaşamadığı bir hevesle gecesini gündüz ederek, bir an olsun dinlenmeden; yeme, içme, uyuma ve tuvalet gibi gereksinimler haricinde ara vermeden, aklına arkadaş, aşk, cinsellik ve buna benzer tek bir gereksiz şey dahi sokmadan, yalnızca ama yalnızca, uzun zaman önce belirlediği ölümsüzlük mefhumuna erişmek için mücadele etmiş ve bu süreçte bedeninin ayakta kalmasını büyük ölçekte iradesiyle sağlamıştı.
Her şey nihayete erdiği zamansa ölümsüz olmanın o anki teknolojiyle olabilecek tek yolunu bulmuş oldu. Fakat kaderin, burnunun dikine gitmekten başka hiçbir şey yapmayan her bir kişiye hayatlarının geri kalanında unutamayacakları bir ders vermek gibi bir cilvesi vardı. Bu, insanların hayatında çoğu zaman büyük bir problem olmaktan ziyade büyük bir ödül olarak yer bulurdu kendine. Oysa ölümsüz bir canlı olarak Mortal için bu bir ödülden ziyade sonsuza dek falakaya yatmak gibi acı verici bir ceza olacaktı.
Mortal, ölümsüz olmanın yolunu hafızasını bir çipe eklemek ve ölümüyle birlikte bu çipi kullanarak diğer insanlar arasında geçiş yapmakla bulmuştu. Mortal hayata gözlerini yumduğu zaman çip devreye girdi ve en yakında bulunan yeni doğmuş bir hayvanın vücuduna baş bölümünden giriş yaptı. Kendine gelmesi birkaç saniye sürse de hayvanın başta gözleri olmak üzere tamamını kontrol altına almayı başardı. Bir sineğin içindeydi, gözlerinin sayısız merceğe bölündüğünü fark etti, şoke oldu, ne yapacağını bilemedi. Ölü bedenine bakıyordu. Etrafında olup biten hiçbir şeyden haberi olmayan Mortal, gözünün önünde uçuşan ve refleksiyle kovmaya çalıştığı, arada sırada ise öldürdüğü sivrisineklerin dahi farkında değildi. Oysa şimdi o sivrisineğin kendisi olmuş ve yorgunluktan büzülmüş, 50’li yaşlarda olmasına rağmen neredeyse bir asrı devirmiş gibi gözüken bedenine manalı manalı bakıyordu. Nerede hata yaptığını düşünmeye koyuldu fakat artık beyni o kadar küçüktü ki böylesine derin konular için gerekli olan analiz yeteneklerinden yoksundu. Bu kaderin bir cilvesi mi yoksa hayatın bir sillesi miydi?
Kendisine daha fazla bakmaya tahammül edemedi ve kanatlarını çırpa çırpa dışarıya çıktı. Bildiği kadarıyla kilometrelerce yakınında dahi yaşayan tek bir insan yoktu. Oysa o, hayatının geri kalanında insanlar arasında geçiş yaparak ölümsüz olmayı başarabileceğini sanmıştı. İnsan vücudunu bir deniz semenderi ya da deniz yıldızı gibi yenilemenin ve bu yöntem doğrultusunda bir yassı solucan gibi pratikte sonsuza dek ölümsüz kalabilmenin bir yolunu bulamadığı için böyle bir metot uygulamak zorunda kalmıştı ve hayatında diğer hayvanlar bir yana kendinden başka tek bir insanı dahi kale almadığı için ne olursa olsun faniler arası geçişler yaparak tadacağını sandığı ölümsüzlüğün tek unsuru olarak insanı görmüştü. Ancak şimdi bir insan hafızasına sahip olan bir sivrisinek olarak havada süzülüyordu. Karamsar düşünceler içerisinde uçmaya devam ettikten bir süre sonra karnının acıktığını fark etti. Araştırmaları sayesinde pek çok hayvanın biyolojik yapısı hakkında fikre sahipti ve öyle olmasaydı dahi herkes bir sivrisineğin beslenmek için ne yaptığını pekâlâ bilirdi. Etrafta bir insan olmadığı için bir hayvandan beslenmesi gerektiğini biliyordu ve yabani hayatın ona sunduğu kan depoları çayırlarda koşmakta, göklerde süzülmekteydi. Gözüne kestirdiği bir baykuşa doğru uçmaya başladı. Genç baykuş bir ağaç dalında uyumakla meşguldü. Baykuşun yumuşacık tüylerine konduktan sonra sahip olduğu ısı algılayıcıları sayesinde damar yolunu milimetrik bir hassasiyetle tespit eden Mortal, karnını bir güzel doyurmayı başardıktan sonra tekrar harekete geçti ve yakınlarda bulunan bir karahindiba bitkisinin damarlı gövdesine kondu. İçinde bir yerlerde orada saatlerce beklemesini söyleyen bir dürtü tespit etti ve başka bir seçeneği olduğu da söylenemeyeceği için itkilerine uymaya karar verdi, böylelikle düşünmeye devam edebilirdi. Ancak düşünmeye fırsat dahi bulamadan gündüz vakti dışarıda dolaşma sebebi bilinmeyen bir yarasa tarafından mideye indirildi. Üretmeyi başardığı çip otomatik çalışan bir fırlatma koltuğu gibi tehlikenin geldiğini fark etmesiyle birlikte sinekten ayrıldı ve ayrılmasıyla birlikte kendisini yarasanın içinde buldu.
Yarasanın kontrolünü ele geçiren Mortal, kısa bir süreliğine düşündükten ve bilinçli bir şekilde yarasa bedeninden ayrılmayı deneyip başarısız olduktan sonra kendisine iki farklı hedef belirledi. Hızlı hareket edip kendisini insanların olduğu bir bölgeye atmak ve bu iş için uygun hayvanı bulana dek durmaksızın ölmek.
Belirlemiş olduğu yeni hedefleri uygulamaya geçiren Mortal, ilk iş olarak kendisini olabildiğince yukarıya çıkardı ve akabinde kanatlarını bir kez dahi çırpmadan vücudunu boşluğa bıraktı. Yaklaşık bir dakika sonra gerçekleşen yer buluşmasının ardından bir çip olarak ayrıldı ve hayatına bir karınca olarak devam etti. Bir karınca sürüsünün orta bölümündeydi ve diğerleriyle birlikte yuvaya yapraklar taşıyordu, en azından her biri öyle sanıyordu. Ancak aradan saatler geçmesine karşın hiçbir değişiklik yoktu ve Mortal daha önce geçtikleri yerlerden tekrar tekrar geçtiklerini anlamaya başladı. Önündeki karıncanın ardında bıraktığı feromen izleri takip eden karıncalar bu sayede gerek yuvalarının gerek yiyeceklerin gerekse tehlike arz eden yerlerin farkında oluyorlardı. Ancak tek bir karıncanın dahi yönünün kaybetmesiyle birlikte diğer koloni üyelerini hayatı pahasına güvenen karıncalar kendilerini bir ölüm çemberinin içinde buluyorlardı. Zamanla diğer karıncaların da eklenmesiyle birlikte giderek dehşet verici bir fenomene dönüşen bu olay en nihayetinde bir yığın karıncanın ölmesiyle birlikte sonuçlanıyordu. Mortal, bu durumun kendi kârına olduğunu düşündü. En nihayetinde ölecekti. Yine de bir adet karınca çobanı hiç fena olmaz diye onayladı kendi kendini. Sıra bir sonraki yaşamındaydı.
Bir kelebek oldu. Hayat şakalar yapmaya devam ediyordu fakat bu aynı zamanda bir hediye de sayılırdı. Kendi çabasıyla ölmeyi başaramasa dahi yaygın kanının aksine bir gün içinde olmasa bile çok geçmeden öleceğini biliyordu. Diğer yandan ölmeyi başaracaktı. Yalnızca birkaç dakika süren uçma deneyiminin ardından bir nehirle karşılaştı ve bir an dahi düşünmeden kendisini soğuk suyun içine bıraktı. Göz açıp kapayıncaya dek yaşamını yitirdi.
Tekrar kendine geldiğinde bir balıktı, bir alabalık. Sivrisinek, yarasa, karınca ve alabalık. Bindi bir alamete, gidiyor kıyamete.
Bu kez bir yavru balıktı ve turnayı gözünden vurmuştu. Tek yapması gereken kendini akıntıya bırakmak ve insanların olduğu bir yaşam yerine gelene dek yüzmekti, o da öyle yaptı. Saatler geçti, ister istemez yüzmenin tadını çıkardı. Bir tür özgürlük hissiydi bu. Çile içinde geçen yılların ardından kendisini kutsanmış gibi hissediyordu adeta. Daha sona karnı acıktı ve ne tesadüftür ki birkaç kurt orada yenilmeyi bekliyordu. Hiç düşünmeden atladı ve farkına bile varamadan havaya çekildi. Bir insan, bir olta, bir yem ve bir balık. Birdenbire kendine gelen Mortal, ölmek için çırpınmaya başladı. Balıkçı elini uzatırken olabildiğince çok kıvrandı ve kendini yaralamaya devam etti. Yaşlı balıkçı onu eline aldığı zaman bir yavru olduğunu gördü, normalde olsa onu nehre geri bırakırdı, böylelikle iyi bir şey yaptığını düşünürdü, öyle ki buna canı gönülden inanırdı. Ancak yaralanmış balıklar sürüsünün ardında kalır ve çoğu zaman kendinden büyük olan balıklara yem olurdu. Mortal insanların arasında ölmek istiyordu ve yaşlı adam da onun gördüğü zararı fark ettikten sonra onu su dolu bir yoğurt kabının içine atmaya karar verince müteşekkir oldu. Çok geçmeden hayata gözlerini yumdu. Sonunda bir insan olacağım diye sevinirken yoğurt kabına dadanan bir kedi olarak hayat buldu.
Kendine gelir gelmez kaldığı yerden devam etti ve balıklara doğru yöneldi. Yaşlı adam parçalara ayrılmış ve tek parça hâlinde durması mucize olan yavru balığı uzaklara doğru fırlattı. Mortal geçmiş kendisini yemek üzere adeta depar attı ve balığı havada yakalayıp bir güzel yedi. Ölmek için doğru yeri ve zamanı kollaması gerektiğinin farkındaydı zira sahip olduğu çip en yakın bedene nüfuz ediyordu. Etrafta kendisi ve olmak istediği insandan başka hiç kimsenin olmadığı bir yerde olmalıydı. Böylelikle şehri turlamaya çıktı ve bunu yaparken bir kedinin tebessüm saçan yürüyüşü ve ilginin getirdiği bir nebze kendini beğenmişliği de üstündeydi. Oradan oraya, etrafı koklaya koklaya kimi zaman normal hızda kimi zamansa var gücüyle koşarken bir köpekle karşılaştı. Önce çenesini sonra da bedeninin geri kalan kısmını yere koyan Mortal, kıç bölümünü hafifçe havaya kaldırdıktan sonra kendisini savunma ve karşı saldırı pozisyonuna geçirdiğini fark etti. Her şey bir çırpıda olup bitiyordu. Birkaç saniye bu şekilde bekledikten sonra hiç beklemediği bir şey oldu ve yoldan geçen bir insan onun kıçına tekmeyi bastı ve Mortal havada taklalar ata ata yola düştü. Köpek havlarken o, yoldan geçmekte olan bir arabanın lastiklerinin altında kaldı. İşte, olmak istediği insan tam olarak böyleydi ve o, bunu yeni yeni fark ediyordu.
Bu kez arabaya havlayan köpek olarak açtı gözlerini. Boynundaki tasmaya bağlı olan ipi çekiştiren adamın peşinden koşmadığı takdirde canının giderek daha çok yanacağını fark edince inleyerek harekete geçti. Adamla aynı hizada yürürken dilini dışarı çıkarmıştı. Ter bezleri bulunmayan köpeklerin vücut ısısını kontrol edebilmesi için bu davranışı gerçekleştirmesi gerekiyordu ve biraz önce bir başka hayvanın ölümüne tanık olan köpeğin vücut ısısının artmış olması son derece normaldi.
Boynuna bağlı olan ipin çekildiğini fark edince canının giderek daha fazla yandığını hissetti ve bir çırpıda ipin ucundaki adamın yanına gitti. Yürüyüşe kaldıkları yerden devam ederken biraz evvel yaşananları düşündü. İşte, olmak istediğim insan tam olarak böyle, diye düşündü. Yine de bu, pes etmesi için yeterli değildi. Ne de olsa nasıl bir insan olacağına yalnızca kendisi karar verebilirdi ve o, buna karar vereli neredeyse yarım asır olmuştu.
Yürüyüşün ardından bahçeli bir eve geldiler. Keyfi yerindeydi. Yıllarını bu şekilde geçirerek zamanı geldiğinde ölebilir ve “efendi” olarak gördüğü kişinin yerini alarak öğrenmeye kaldığı yerden devam edebilirdi, o da öyle yaptı. Adam, yalnız başına yaşıyordu ve aradan neredeyse on yıl geçtikten sonra Mortal artık hareketlerinin yavaşladığını hissetti. Efendisinin fırlattığı topları eskisi kadar hızlı bir şekilde geri getiremiyor, tek seferde eskisi kadar çok yürüyüş yapamıyor ve geçmişe nazaran çok daha fazla uyuyordu. Huzur içinde geçirdiği yılların ardından artık ölebilir ve nihai emellerini gerçekleştirmeye devam edebilirdi. Ömrünün son günlerinde bir hastalığa yakalandı, uykusu giderek ağırlaştı, ne olduğunu bilmiyordu fakat bir gün gözlerini açtığında bir veteriner kliniğinde olduğunu fark etti, efendisinin gözleri yaşlar içindeydi. Veterinerle yaptığı konuşmanın ardından köpeğini kucaklayan adam veterineri takip ederek bir odaya girdi ve onu masa benzeri bir alanın üzerine bıraktı. Mortal şimdi başına neler geleceğini çok iyi biliyordu ve buna kendisini çoktandır hazırlamıştı. Ancak gerçek hayatı diyebileceği dönem dahilinde hiç tatmadığı türden bir sevgiyi köpek olarak geçirdiği hayatında tatmıştı ve şimdi bu hislerden ayrılmaktan başka bir şansı olmaması onun canını yakıyordu. Hayvanlar arasında geçiş yaparak yaşadığı yaşamlar boyunca gözü kara bir şekilde uğraş verdiği yılların esasında ne kadar da boşa gittiğini düşünmeye başladı. Her şey birdenbire anlamını yitirdi. Ne düşüneceğini bilemiyordu. Veteriner vücudunu iğne soktuğu zaman gözleri yaşlanmıştı ve efendisine bakmaya devam ediyordu. Bedenine daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir ağırlığın çöktüğünü hissetti. Ne kadar uğraşsa da gözlerini açık tutma konusunda başarılı olamadı ve yaşamını yitirdi.
Nihayet bir insan olarak hayata geldiği zaman biraz önce ölmüş olan kendisini kucakladığının farkındaydı ve bir çırpıda esas gayesinin peşinden koşmak yerine eski benliğine sarılmaya devam etti. Bu, diye düşündü, her şeyden öte bir his. Birkaç dakika boyunca sarılmaya devam ettikten sonra veterinerin yaptığı uyarının ardından kendisini, yani köpeği bırakmak zorunda kaldı ve gözyaşları içinde klinikten çıktı. Sonunda bir insandı. İşte, olmak istediğim insan, diye düşündü, tam olarak bu.
Bu andan itibaren Mortal’ın önünde iki farklı yol vardı. Asrın icadını geliştirerek yalnızca insanlar arasında geçiş yapmasını sağlayacak türden yeni bir modelini üretmek ya da gerçekten iyi bir insan olarak yaşamına devam edip insanlar tarafından zulüm gören hayvanların koruyucusu olurken sevilen bir birey olmak.
Mortal aynı anda her ikisini de yapabileceğini ve bu sayede tam anlamıyla ölümsüz olabileceğine karar verdi. Daha önce adını duyurmak gibi bir niyeti olmamıştı fakat bu kez hayvanların çektiği acıları ilk elden tatmıştı ve onları kurtarmanın bir yolu varsa bu yolun küresel bir ses olabilmekten geçtiğini çok iyi biliyordu. Bulduğu ölümsüzlük iksirini insanlığa bahşetmesi hâlinde çok daha büyük acılara neden olabileceğinin de farkında olduğu için bu sırrı kendine sakladı. Kendi adıyla olmayacaktı ölümsüz. Her yaşamında farklı bir ses olacak, her defasında daha çok kişiyi bilinçlendirecekti. Peki ya bunu nasıl yapabilirdi? Her şeyden önce daha fazla deneyime sahip olması gerektiğini biliyordu. Bunun için dünya üzerinde en çok acı çeken hayvanları araştırdı. Et, süt, yumurta ve balık endüstrisinde her yıl 150 milyardan fazla öldürülen hayvanlardan biri olmak için çabaladı. Örneğin bir buzağı oldu, doğal şartlarda hayatının ilk yılını annesiyle geçirmesi gerekirdi fakat birkaç saat içinde annesinden koparıldı, erkekse süt dahi olmayan bir besinle haftalarca beslendi ve kesilmek için mezbahaya gönderilene dek daracık bir kafeste bekletildi, dişiyse kuyruğu kesildi, defalarca döllendirilip hamile bırakıldı, sütü sömürüldü, yavrusu elinden alındı, hormon verildi, memeleri iltihaplandı, acı çekti, beş yıllık ömrünün ardından kesilmek üzere mezbahaya gönderildi. Bir kez olsun rahat bir nefes almadı, ayakları çimenlere değmedi, süt ürünleri paketlerindeki gibi mutlu bir hayatı ise asla yaşamadı. İşte, bir ineğin hayatı tam olarak buydu.
Mortal’ın o yerden kurtulması için defalarca kez bu döngüde yaşaması gerekti. Aktivistler tarafından kurtarıldıktan sonra mutlu mesut geçirdiği bir hayatın ardından onlardan biri oldu. Deniz hayvanlarının, tavukların, ördeklerin, domuzların, tavşanların, kazların, koyunların, keçilerin ve nice hayvanın nasıl bir hayat geçirdiğini deneyimledi. Hem daha önce hiç farkında olmadığı türden bir dünyanın kapılarını aralayıp aklından dahi geçmeyen bilgiler edinmiş oldu hem de hayvanlar adına daha önce hiç kimsenin yapamadığı türden bir kurtuluşu mümkün kılmayı başardı.
İnsanların ve hayvanların hayatı benzeri görülmemiş, eşsiz bir değişim, daha doğrusu dönüşüm geçirdi ve bu dönüşümün öncüsü Mortal oldu. Birdenbire sesini duyuran bunca kitap, yazar ve kişinin yazım teknikleri arasında pek çok bağlantı görüldü ve kimi zaman komplo teorileri üretildi. Ancak hiç kimse tüm bu eserlerin ardında yatan kişinin Mortal olduğunu bilmedi. Gerçi ne zaman kendini tanıtmak istese “I’m Mortal.” cümlesini kurardı ve bu, pek çok şeyi açıklıyordu. Ancak insanlar, gözlerinin önünde duran gerçeği her zaman olduğu gibi bir kez daha kaçırdı.
Ta ki bu ana dek. Öyle değil mi, sevgili okur?
Ana jürilerin yorumu ne oldu bilmesem de diğer 10 jüriden 4'ünün(4 yorum göndermişler mail ile.) yorumlarını buraya bırakayım:
"Öykünün ismindeki kelime oyununu sevdim. Bilimsel detaylar enfes. Çok heyecan verici buldum gelişme kısmını. Finalde ağlayacaktım. Sadece, öne çıkan kısım bilim-kurgu olmak yerine ya sadece bilimsel detaylar ya da sosyal mesajlar olmuş. Çiple zihin aktarımı gibi kurgusal noktalar detaylandırılabilirdi."
"Öykü ilk başlarda aklıma Kafka’nın Dönüşüm kitabının teknolojiye yorulmuş hali gibi gelse de sonrasında yaşanan döngüyü sevdim."
"Öykü oldukça güzeldi, güzel bir evren oluşturulup bu çok güzel işlenmiş. Bilim-kurgusal tarafa önem az olmuş."
"İlginç bir konu, hoş ve sade bir anlatımla harmanlanmış. Öneri olarak; dili güzel ve akıcı olsa da metin, metni daha etkileyici kılacak çeşitli unsurlarla zenginleştirilebilir."
"Öykü ilk başlarda aklıma Kafka’nın Dönüşüm kitabının teknolojiye yorulmuş hali gibi gelse de sonrasında yaşanan döngüyü sevdim."
"Öykü oldukça güzeldi, güzel bir evren oluşturulup bu çok güzel işlenmiş. Bilim-kurgusal tarafa önem az olmuş."
"İlginç bir konu, hoş ve sade bir anlatımla harmanlanmış. Öneri olarak; dili güzel ve akıcı olsa da metin, metni daha etkileyici kılacak çeşitli unsurlarla zenginleştirilebilir."