Bu konuda yaptığımız şeyin özünün bu olduğunu düşünüyorum. Başkalarının (yönetmen hariç) ne dediğinden çok bizim filmde ne bulduğumuzu ya da bulamadığımızı, hissettiklerimizi, yaşadığımız halleri yorumluyoruz (doğru veya yanlış). Yoksa dediğin gibi ekşiden yorum okuyup film hakkında konuşmak kolaya kaçmak olur.
Ben yorumumu yazdım sonra tereddüte düştüm acaba saçmalıyorum diyemi film ödül almış en iyi oyuncu ödülü verilmiş. Cannes ödülü boş bir ödül de degil Ekşi'den baktım herkez baya övmüş. Ekşi notunu da ekleyip yorumumu bitirdim ne hissediysem, ne bulduysam yazdım.
Krzysztof Kieslowski'nin diğer filmlerinde olduğu gibi yine renkler ve görüntüler çok güzel. Filmle ilgili en çok beğendiğim nokta sinematografisi ve müzikler. Bunun dışında filmden yer yer çok fazla koptum. İster istemez yönetmenin izlediğim diğer filmleriyle karşılaştırıyorum ve ikisinden de zayıf bir film. İkisini de her yönüyle çok beğenmiştim ama bunun için öyle konuşamıyorum maalesef.
7/10
Filmleri izliyorum ama filmler üzerine düşündüklerim devamlı değiştiğinden bir şeyler yazmak zor geliyor. Yine de bir yerden başlayayım dedim. Beni de ekleyiver Mercury.
Buradaki yorumları okurken, abes olacak ama, biraz kendime şaşırdım zira ben filmi izlerken bütünlük, sahneler arası bağ falan hiç aramadan izlemişim. Dahası bunu aramadığımın farkında bile değildim yorumları okuyana kadar. Sanırım bu durum daha önce Kieślowski izlediğimden olsa gerek. Sevdiğim bir yönetmen ve Irène Jacob hoş bulduğum bir kadın. Bu filmden haberim vardı ama izlememiştim, biraz geç yaşlara saklıyordum 50'lere falan.
Film bana bir portre gibi geldi. Nasıl birinin resmini yaparak ya da fotoğrafını çekerek kişinin o anını ölümsüzleştirirseniz burada da Kieślowski bunu film çekerek yapmış. Bir kadının yaptığı işler ya da bıraktıklarıyla değil de çeşitli durumlardaki tepkileri dökümante edilmiş. Ama bunlar doğal tepkiler mi yoksa Kieślowski'nin direktifleri mi hiçbir fikrim yok. Godard da metni vermez; replikleri, ne söyleyeceğini bilmeyen oyunculara okuyup doğal tepki alırmış. Doğal tepki mi bilmiyorum dediğimden kastım bu. Araştırmayı da önemli görmedim, ama önemsemediğimden değil, merak etmedim. Neyse. Bu kadın portresindeki parçalardan bana kalırsa da önemli bir parça kadının teşhirciye verdiği tepkidir, ki tepki ne olursa olsun, ben de böyle bir şey çekecek olsam bu sahneyi koyardım. İki Véronique olmasını ölüm parçasını yönetmenin sona koymak istememesine yordum. Sebep sırf bu yani. Filmde en beğendiğim sahne ise kadının çocukça oynadığı bir top var, daha sonra kadın sevişirken yönetmen topun yataktaki hareketini çekmiş. İnsan niye Kieślowski'yi izlemeye değer bulur? Bu sahne güzel bir cevap.
Bu arada göz kapağına gümüş sürmek iltihap, şişkinlik önlemek içinmiş.
Film yorumu dışı bir ayrıntı:
Otobüs sahnesinde double'ı görme bana Woody Allen'ın Manhattan Murder Mystery filmini hatırlattı.
Bu filmde de bir sahnede çoktan film içinde öldüğü düşünülen bir karakteri yoldan geçen bir otobüsün içinde görüyorlardı, görenler dışarıdaydı ve görenlerden biri "belki double'ıdır" esprisini yapmıştı. Sanırım bir gönderme. Yani hem otobüs hem double tesadüf olamaz diye düşünüyorum.
Filmleri izliyorum ama filmler üzerine düşündüklerim devamlı değiştiğinden bir şeyler yazmak zor geliyor. Yine de bir yerden başlayayım dedim. Beni de ekleyiver Mercury.
Buradaki yorumları okurken, abes olacak ama, biraz kendime şaşırdım zira ben filmi izlerken bütünlük, sahneler arası bağ falan hiç aramadan izlemişim. Dahası bunu aramadığımın farkında bile değildim yorumları okuyana kadar. Sanırım bu durum daha önce Kieślowski izlediğimden olsa gerek. Sevdiğim bir yönetmen ve Irène Jacob hoş bulduğum bir kadın. Bu filmden haberim vardı ama izlememiştim, biraz geç yaşlara saklıyordum 50'lere falan.
Film bana bir portre gibi geldi. Nasıl birinin resmini yaparak ya da fotoğrafını çekerek kişinin o anını ölümsüzleştirirseniz burada da Kieślowski bunu film çekerek yapmış. Bir kadının yaptığı işler ya da bıraktıklarıyla değil de çeşitli durumlardaki tepkileri dökümante edilmiş. Ama bunlar doğal tepkiler mi yoksa Kieślowski'nin direktifleri mi hiçbir fikrim yok. Godard da metni vermez; replikleri, ne söyleyeceğini bilmeyen oyunculara okuyup doğal tepki alırmış. Doğal tepki mi bilmiyorum dediğimden kastım bu. Araştırmayı da önemli görmedim, ama önemsemediğimden değil, merak etmedim. Neyse. Bu kadın portresindeki parçalardan bana kalırsa da önemli bir parça kadının teşhirciye verdiği tepkidir, ki tepki ne olursa olsun, ben de böyle bir şey çekecek olsam bu sahneyi koyardım. İki Véronique olmasını ölüm parçasını yönetmenin sona koymak istememesine yordum. Sebep sırf bu yani. Filmde en beğendiğim sahne ise kadının çocukça oynadığı bir top var, daha sonra kadın sevişirken yönetmen topun yataktaki hareketini çekmiş. İnsan niye Kieślowski'yi izlemeye değer bulur? Bu sahne güzel bir cevap.
Bu arada göz kapağına gümüş sürmek iltihap, şişkinlik önlemek içinmiş.
Film yorumu dışı bir ayrıntı:
Otobüs sahnesinde double'ı görme bana Woody Allen'ın Manhattan Murder Mystery filmini hatırlattı.
Bu filmde de bir sahnede çoktan film içinde öldüğü düşünülen bir karakteri yoldan geçen bir otobüsün içinde görüyorlardı, görenler dışarıdaydı ve görenlerden biri "belki double'ıdır" esprisini yapmıştı. Sanırım bir gönderme. Yani hem otobüs hem double tesadüf olamaz diye düşünüyorum.
Tamamdır ekliyorum. Filmler üzerine düşündüklerim devamlı değiştiğinden bir şeyler yazmak zor geliyor cümleni yanlış anlamış olabilirim belki biraz. Ama yazını beğendim yani. Tutarsız desem değil, benimkiler gibi bir oraya bir buraya atlamış desem o da değil.
Tamamdır ekliyorum. Filmler üzerine düşündüklerim devamlı değiştiğinden bir şeyler yazmak zor geliyor cümleni yanlış anlamış olabilirim belki biraz. Ama yazını beğendim yani. Tutarsız desem değil, benimkiler gibi bir oraya bir buraya atlamış desem o da değil.
Kastettiğim bugün önemli gördüğümü yarın önemli görmemek gibi bir şey ama ertesi gün yine önemli görmek. Yani dün yazacak olsam yazdığımdan farklı, hatta zıt bir şey yazabilirdim. Bir de goygoyu fazlasıyla dizginlemeye çalışıyorum.
Kastettiğim bugün önemli gördüğümü yarın önemli görmemek gibi bir şey ama ertesi gün yine önemli görmek. Yani dün yazacak olsam yazdığımdan farklı, hatta zıt bir şey yazabilirdim. Bir de goygoyu fazlasıyla dizginlemeye çalışıyorum.
Fikirleri, bir konu hakkındaki düşünceleri hızlı değişeni görmüştüm görmüştüm de, bu kadar hızlı değişenini hiç görmemiştim.
Artık en kötü ihtimalle o günkü düşüncelerini okumuş oluruz. Ya da istemiyorsan her hafta yazmak zorunda değilsin zaten. Ha, yazmanı tercih ederim tabi ben.