Kartal Kanadı bölümünden sonra ilk defa bu kadar heyecanlandığım bir bölüm oldu.
Savaş sahnelerini geçersek, Rollo'nun Paris'te karşılanışı, İmparator Charles tarafından onurlandırılışı vs. buralarda bile heyecan seline kapıldım. Tabi hala Rollo'nun kendi inancından bu kadar çabuk ödün vermesi garip gelse de bir şekilde kabul ettik, kabul etmek durumunda kaldık.
İmparator da en başta gösterildiği halinden uzaktan yakından alakası yok, bu kadar kısa sürede nasıl bu kadar büyük çaplı bir değişim geçirebildi anlaması cidden güç. Ecbect mi Charles mi kararsız kaldım şu son Paris bölümlerinden sonra, ikisi de yamuk yapmaya ya da arkanı dönmeye gelmeyen tipler.
Ve bölümün en can alıcı kısımları, Bjorn'un diğer kardeşleriyle birlikte geçirdiği sahneler ve Ivar. Tarihteki Bjron ve Ivar ikilisi gibi burada da bayağı bir ön plana çıkacaklardır. En azından Ivar'ın ağabeylerinde pek bir iş yok, gördüğümüz kadarıyla.
Son sahneleri ise anlatmaya gerek yok, buyurun tekrar tekrar izleyin.