Eren'in okyanusa ilk ulaştığında yaşadığı o hayalkırıklığının sebebini öğrendik bu bölümde.
Armin'e "Burası tam da babamın anılarındaki gibi" dediğinde, sanki babasının anılarının gerçek olmasını ummuyormuş da bu yüzden okyanusu görene kadar bu dala tutunuyormuş gibi hissetmiştim.
Ama o dal kırıldığındaki hali ve sonrası kafamı kurcalamıştı. Çünkü ben babasının ve Eldialılar'ın yaşadığı acıları ve onları bekleyen düşmanları düşündüğü için bir nevi korku hatta isteksizlik hissediyor diye düşünmüştüm.
Sonrasında yaptıklarıyla çelişiyordu bu da. Çünkü aşkla ve şevkle saldırmıştı.
Öncesinde bir ton iş çevirmiş, bir şeyler beklemişti.
Pek Eren'lik bir şey değil. Masum insanları katletmek ise Eren'le hiç alakası olmayan bir durum.
Sanırım bu bölümde okyanusu ilk bulduğundaki hali ve sonrasında yaptıklarıyla çelişkisini açıklıyor.
Çünkü orada Eren aslında kaderini kabul ediyor. Belki okyanus, gördüğü şeyler aynı olmasa, Historia'nın elini öptüğünde gördüğü geleceğe karşı savaşacak ve bunu reddecekti ama her şey aynıydı.
Beynim yandığı için (evet hala söndüremedik) her şeyi yerine oturtamıyorum. Zamanla buradan devam ederim artık.