Yazarının kendisine has çizim ve anlatım tarzı var. Gayet hoj. Alucardo desek ikonik simge karakter. Emeğine de sağlık.
Alucard'ın Güney Amerika ziyaretinde masumları öldürmekten çekinmemesi dikkat çeken bir durumdu, buna karşılık sebepsiz yere ölüm saçanları yok etmeye odaklanmış bir karakteri var. Çok ilgi çekici bir kişiliği var gerçekten, "kahraman" ya da "villain" kategorisine sokmak çok zor, belki "anti-hero" olabilir. Öte yandan Hellsing Organizasyonu cephesinde dövüşmesi için zorlanmasaydı villain olarak tarihe imza atacağı da bir gerçekti doğrusu.Alucard, son 100 yıldır avladığı vampirlerden, özellikle de amaçsızca insan öldürenlerden son derece tiksindiğini söylemiştir.
Lolicard formu bile çok karizmatikti, Walter sayesinde görebildik.Alucard bu formundayken, omuzlarının hemen altına kadar uzanan düz siyah saçlara sahip, minyon ve ince bir adam olur.
Anderson reisin dediği gibi, bunlar uzun zaman önce ölmüş ve canavara dönüşmüş bir çocuğun gözyaşlarıydı...Seri ilerledikçe ikilinin ilişkisi daha da büyümüş ve birbirleriyle savaşmak için yaşar hale gelmişlerdir Anderson, serinin sonlarına doğru Alucard'a karşı koyabilmek "Tanrının Canavarı"na dönüşmüş, ancak yine de Alucard'a yenilmiştir. Alucard insan olduğu ve buna rağmen kendisine karşı mücadele etmeye çalıştığı için Anderson'a saygı duyduğundan, onun kendini bir canavara dönüştürmesine çok sinirlenmiş, hatta ağlamıştır. Anderson ile ona ağlamamasını söyleyerek "Amen" demiş ve ardından gülümseyerek ölmüştür. Alucard da ezeli rakibinin son sözünü tekrarlamış ve ona veda etmiştir.