Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

İzlediğiniz Son Film

Dün Akşam geceye ulaşmadan izleyeyim dedim. Film boyunca bol bol not aldım. Ancak yazıya dökmek konusuna gelince...Vasatım. Filmi izledikten sonra The Thing'le ilgili bir kaç video izledim. Aralarından en çok doyurucu ve sevdiğim iki video var. Biri Can ve Ceren Sungur çiftinin söyleyişi tarzında çektiği video; bir diğeri de Erlik'in Thing videosu. Linklerini aşağıya atarım.

The Thing filmi, Carpenter filmleri arasında en sevebileceğim işi olabileceğini düşünüyorum. Bana korkunun tam olarak ne olabileceğini bir çok yönden gösterdi. Bu aralar Kahramanlık mitlerini ve kavramlarına çok fazla ilgiliyim. Hatta ara ara kısa notlar alırım. Örneğin notlarımın arasında şu söz vardır, "Kahramanın sınandığı yol ne kadar haşin ve zorluysa; yolculuğu boyunca aştığı her zorlu engeller onu daha da değerli kılacaktır" Tabii bununla ilgili yazılar çoktur ama kendim sıfırdan tekerlik icat etmeyi seviyorum. Benimsemem daha oturaklı oluyor. Thing, içinde kozmik korkuyu bulundurmakla beraber aslında içinde "sosyal korku"yu da bulunduruyor. Bunu kendi ülkemde net bir şekilde görebildiğim bir durum. Terör, Paranoya, ahlaki yozlaşmışlık, düzenin çökmesi ve dahasını Thing filmi içerisinde net görebiliyoruz. Üstteki alıntıladığım kendi yazımımda kahramanın sınandığı yol temelinde güçlü bir korkunun yatmasının gerektiğini düşünüyorum. Ölüm, yalnızlık, kaybetme korkusu gibi. Thing filmini izlerken de bana bu düşüncelerimin olgunlaşmasında daha da yardımcı olmasına sevindim. Bu yüzden bir başka Carpenter filmini izleyinceye kadar benim için en iyi işi olacak.


The Thing filmi aslında 3 kez uyarlanmış bir film. Ben şu an ikisini izledim. Bir tanesi 1951 yılında Howard Hawks'ın kendi stiliyle uyarladığı Thing uyarlaması, 1982 yılında Jon Carpenter uyarlaması ve son olarak 2011'de Matthijs uyarlaması vardır. Her film birbirinin aynısı değil. Onu ilk başta söyleyeyim. Hatta daha farklı olayları var ancak filmi izleyenler kendisi keşfetsin diye yazmayacağım. Ben Orijinal eser Carpenter'ı ve 2011 yapımı Matthijs filmlerini izledim. The Thing 2011 yapımı için şunları yazmak isterim. Hollywood, kendi filmlerini bile Hollywood'laştırmış. Bu filmde de net gördüm. Carpenter'a ait olan unsurlar sanki hazır assetlerle değiştirilmiş gibi. Tamamiyle bir tembellik örneği. Kötü bir film değil. Ancak Carpenter'ın kendi filminde yaptığı emeği görünce bu filmin çokça eleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.


Oyunculuklara gelelim. Abi o köpek gerçek mi cidden diye sorguladım film boyunca. Bildiğin köpek oyunculuk sergilemiş. Cahit'ten daha çok oyuncu gibi hissettirdi. Bunu abarttığımı sanıyorsunuzdur. Hayır! Bildiğin köpeğin yaptığı hareketler o kadar izlenilmesi gereken türden ve hayret verici ki -film boyunca o köpekte rahatsız edici bir şeyler uyandırıyordu bende. Tabii filmi tekrar izlediğinizde, köpek içinde geçen diyalogları siz yazıyorsunuz. Kurt Russel, zaten iyi oyuncu. Carpenter'ın da favorisi mi onu pek söyleyemeyeceğim. İlişkileri nasıldı bilemem. Ancak Carpenter'ın filmlerinde tekrar tekrar filmlerinde oynattığı tek oyuncu olduğu su götürmez bir gerçek. Şahsen bende seviyorum. Kendisine has ekran karizması var. Zaten de 34 film çekmiş hayatı boyunca. Bu üzdü... filmografisine baktığımda 2010'lu yıllardan sonra emekliye ayrılmış. Diğer oyunculara gelelim. Diğer oyuncular iyi. Atmosferle uyumsuz oyunculukları yok.

Bu yazıyı daha da devam ettirebilirdim. Ancak bu kadarlık yeter. Ben konuşmayı seven bir adamım. Bir gün şöyle toplu izleyelim konuşalım. Anca böyle iyi olur. İyi seyirler.
 
Dün Akşam geceye ulaşmadan izleyeyim dedim. Film boyunca bol bol not aldım. Ancak yazıya dökmek konusuna gelince...Vasatım. Filmi izledikten sonra The Thing'le ilgili bir kaç video izledim. Aralarından en çok doyurucu ve sevdiğim iki video var. Biri Can ve Ceren Sungur çiftinin söyleyişi tarzında çektiği video; bir diğeri de Erlik'in Thing videosu. Linklerini aşağıya atarım.

The Thing filmi, Carpenter filmleri arasında en sevebileceğim işi olabileceğini düşünüyorum. Bana korkunun tam olarak ne olabileceğini bir çok yönden gösterdi. Bu aralar Kahramanlık mitlerini ve kavramlarına çok fazla ilgiliyim. Hatta ara ara kısa notlar alırım. Örneğin notlarımın arasında şu söz vardır, "Kahramanın sınandığı yol ne kadar haşin ve zorluysa; yolculuğu boyunca aştığı her zorlu engeller onu daha da değerli kılacaktır" Tabii bununla ilgili yazılar çoktur ama kendim sıfırdan tekerlik icat etmeyi seviyorum. Benimsemem daha oturaklı oluyor. Thing, içinde kozmik korkuyu bulundurmakla beraber aslında içinde "sosyal korku"yu da bulunduruyor. Bunu kendi ülkemde net bir şekilde görebildiğim bir durum. Terör, Paranoya, ahlaki yozlaşmışlık, düzenin çökmesi ve dahasını Thing filmi içerisinde net görebiliyoruz. Üstteki alıntıladığım kendi yazımımda kahramanın sınandığı yol temelinde güçlü bir korkunun yatmasının gerektiğini düşünüyorum. Ölüm, yalnızlık, kaybetme korkusu gibi. Thing filmini izlerken de bana bu düşüncelerimin olgunlaşmasında daha da yardımcı olmasına sevindim. Bu yüzden bir başka Carpenter filmini izleyinceye kadar benim için en iyi işi olacak.


The Thing filmi aslında 3 kez uyarlanmış bir film. Ben şu an ikisini izledim. Bir tanesi 1951 yılında Howard Hawks'ın kendi stiliyle uyarladığı Thing uyarlaması, 1982 yılında Jon Carpenter uyarlaması ve son olarak 2011'de Matthijs uyarlaması vardır. Her film birbirinin aynısı değil. Onu ilk başta söyleyeyim. Hatta daha farklı olayları var ancak filmi izleyenler kendisi keşfetsin diye yazmayacağım. Ben Orijinal eser Carpenter'ı ve 2011 yapımı Matthijs filmlerini izledim. The Thing 2011 yapımı için şunları yazmak isterim. Hollywood, kendi filmlerini bile Hollywood'laştırmış. Bu filmde de net gördüm. Carpenter'a ait olan unsurlar sanki hazır assetlerle değiştirilmiş gibi. Tamamiyle bir tembellik örneği. Kötü bir film değil. Ancak Carpenter'ın kendi filminde yaptığı emeği görünce bu filmin çokça eleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.


Oyunculuklara gelelim. Abi o köpek gerçek mi cidden diye sorguladım film boyunca. Bildiğin köpek oyunculuk sergilemiş. Cahit'ten daha çok oyuncu gibi hissettirdi. Bunu abarttığımı sanıyorsunuzdur. Hayır! Bildiğin köpeğin yaptığı hareketler o kadar izlenilmesi gereken türden ve hayret verici ki -film boyunca o köpekte rahatsız edici bir şeyler uyandırıyordu bende. Tabii filmi tekrar izlediğinizde, köpek içinde geçen diyalogları siz yazıyorsunuz. Kurt Russel, zaten iyi oyuncu. Carpenter'ın da favorisi mi onu pek söyleyemeyeceğim. İlişkileri nasıldı bilemem. Ancak Carpenter'ın filmlerinde tekrar tekrar filmlerinde oynattığı tek oyuncu olduğu su götürmez bir gerçek. Şahsen bende seviyorum. Kendisine has ekran karizması var. Zaten de 34 film çekmiş hayatı boyunca. Bu üzdü... filmografisine baktığımda 2010'lu yıllardan sonra emekliye ayrılmış. Diğer oyunculara gelelim. Diğer oyuncular iyi. Atmosferle uyumsuz oyunculukları yok.

Bu yazıyı daha da devam ettirebilirdim. Ancak bu kadarlık yeter. Ben konuşmayı seven bir adamım. Bir gün şöyle toplu izleyelim konuşalım. Anca böyle iyi olur. İyi seyirler.
The Thing ile ilgili sevdiğim videoların bağlantıları. Diğer iyi videolar var tabi. Sadece daha plansız sohbette ilerliyor. Gırgır havası var.
 
Dün Akşam geceye ulaşmadan izleyeyim dedim. Film boyunca bol bol not aldım. Ancak yazıya dökmek konusuna gelince...Vasatım. Filmi izledikten sonra The Thing'le ilgili bir kaç video izledim. Aralarından en çok doyurucu ve sevdiğim iki video var. Biri Can ve Ceren Sungur çiftinin söyleyişi tarzında çektiği video; bir diğeri de Erlik'in Thing videosu. Linklerini aşağıya atarım.

The Thing filmi, Carpenter filmleri arasında en sevebileceğim işi olabileceğini düşünüyorum. Bana korkunun tam olarak ne olabileceğini bir çok yönden gösterdi. Bu aralar Kahramanlık mitlerini ve kavramlarına çok fazla ilgiliyim. Hatta ara ara kısa notlar alırım. Örneğin notlarımın arasında şu söz vardır, "Kahramanın sınandığı yol ne kadar haşin ve zorluysa; yolculuğu boyunca aştığı her zorlu engeller onu daha da değerli kılacaktır" Tabii bununla ilgili yazılar çoktur ama kendim sıfırdan tekerlik icat etmeyi seviyorum. Benimsemem daha oturaklı oluyor. Thing, içinde kozmik korkuyu bulundurmakla beraber aslında içinde "sosyal korku"yu da bulunduruyor. Bunu kendi ülkemde net bir şekilde görebildiğim bir durum. Terör, Paranoya, ahlaki yozlaşmışlık, düzenin çökmesi ve dahasını Thing filmi içerisinde net görebiliyoruz. Üstteki alıntıladığım kendi yazımımda kahramanın sınandığı yol temelinde güçlü bir korkunun yatmasının gerektiğini düşünüyorum. Ölüm, yalnızlık, kaybetme korkusu gibi. Thing filmini izlerken de bana bu düşüncelerimin olgunlaşmasında daha da yardımcı olmasına sevindim. Bu yüzden bir başka Carpenter filmini izleyinceye kadar benim için en iyi işi olacak.


The Thing filmi aslında 3 kez uyarlanmış bir film. Ben şu an ikisini izledim. Bir tanesi 1951 yılında Howard Hawks'ın kendi stiliyle uyarladığı Thing uyarlaması, 1982 yılında Jon Carpenter uyarlaması ve son olarak 2011'de Matthijs uyarlaması vardır. Her film birbirinin aynısı değil. Onu ilk başta söyleyeyim. Hatta daha farklı olayları var ancak filmi izleyenler kendisi keşfetsin diye yazmayacağım. Ben Orijinal eser Carpenter'ı ve 2011 yapımı Matthijs filmlerini izledim. The Thing 2011 yapımı için şunları yazmak isterim. Hollywood, kendi filmlerini bile Hollywood'laştırmış. Bu filmde de net gördüm. Carpenter'a ait olan unsurlar sanki hazır assetlerle değiştirilmiş gibi. Tamamiyle bir tembellik örneği. Kötü bir film değil. Ancak Carpenter'ın kendi filminde yaptığı emeği görünce bu filmin çokça eleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.


Oyunculuklara gelelim. Abi o köpek gerçek mi cidden diye sorguladım film boyunca. Bildiğin köpek oyunculuk sergilemiş. Cahit'ten daha çok oyuncu gibi hissettirdi. Bunu abarttığımı sanıyorsunuzdur. Hayır! Bildiğin köpeğin yaptığı hareketler o kadar izlenilmesi gereken türden ve hayret verici ki -film boyunca o köpekte rahatsız edici bir şeyler uyandırıyordu bende. Tabii filmi tekrar izlediğinizde, köpek içinde geçen diyalogları siz yazıyorsunuz. Kurt Russel, zaten iyi oyuncu. Carpenter'ın da favorisi mi onu pek söyleyemeyeceğim. İlişkileri nasıldı bilemem. Ancak Carpenter'ın filmlerinde tekrar tekrar filmlerinde oynattığı tek oyuncu olduğu su götürmez bir gerçek. Şahsen bende seviyorum. Kendisine has ekran karizması var. Zaten de 34 film çekmiş hayatı boyunca. Bu üzdü... filmografisine baktığımda 2010'lu yıllardan sonra emekliye ayrılmış. Diğer oyunculara gelelim. Diğer oyuncular iyi. Atmosferle uyumsuz oyunculukları yok.

Bu yazıyı daha da devam ettirebilirdim. Ancak bu kadarlık yeter. Ben konuşmayı seven bir adamım. Bir gün şöyle toplu izleyelim konuşalım. Anca böyle iyi olur. İyi seyirler.
Şunu da izle. İngiliççe ama olsun.
 
Dün Akşam geceye ulaşmadan izleyeyim dedim. Film boyunca bol bol not aldım. Ancak yazıya dökmek konusuna gelince...Vasatım. Filmi izledikten sonra The Thing'le ilgili bir kaç video izledim. Aralarından en çok doyurucu ve sevdiğim iki video var. Biri Can ve Ceren Sungur çiftinin söyleyişi tarzında çektiği video; bir diğeri de Erlik'in Thing videosu. Linklerini aşağıya atarım.

The Thing filmi, Carpenter filmleri arasında en sevebileceğim işi olabileceğini düşünüyorum. Bana korkunun tam olarak ne olabileceğini bir çok yönden gösterdi. Bu aralar Kahramanlık mitlerini ve kavramlarına çok fazla ilgiliyim. Hatta ara ara kısa notlar alırım. Örneğin notlarımın arasında şu söz vardır, "Kahramanın sınandığı yol ne kadar haşin ve zorluysa; yolculuğu boyunca aştığı her zorlu engeller onu daha da değerli kılacaktır" Tabii bununla ilgili yazılar çoktur ama kendim sıfırdan tekerlik icat etmeyi seviyorum. Benimsemem daha oturaklı oluyor. Thing, içinde kozmik korkuyu bulundurmakla beraber aslında içinde "sosyal korku"yu da bulunduruyor. Bunu kendi ülkemde net bir şekilde görebildiğim bir durum. Terör, Paranoya, ahlaki yozlaşmışlık, düzenin çökmesi ve dahasını Thing filmi içerisinde net görebiliyoruz. Üstteki alıntıladığım kendi yazımımda kahramanın sınandığı yol temelinde güçlü bir korkunun yatmasının gerektiğini düşünüyorum. Ölüm, yalnızlık, kaybetme korkusu gibi. Thing filmini izlerken de bana bu düşüncelerimin olgunlaşmasında daha da yardımcı olmasına sevindim. Bu yüzden bir başka Carpenter filmini izleyinceye kadar benim için en iyi işi olacak.


The Thing filmi aslında 3 kez uyarlanmış bir film. Ben şu an ikisini izledim. Bir tanesi 1951 yılında Howard Hawks'ın kendi stiliyle uyarladığı Thing uyarlaması, 1982 yılında Jon Carpenter uyarlaması ve son olarak 2011'de Matthijs uyarlaması vardır. Her film birbirinin aynısı değil. Onu ilk başta söyleyeyim. Hatta daha farklı olayları var ancak filmi izleyenler kendisi keşfetsin diye yazmayacağım. Ben Orijinal eser Carpenter'ı ve 2011 yapımı Matthijs filmlerini izledim. The Thing 2011 yapımı için şunları yazmak isterim. Hollywood, kendi filmlerini bile Hollywood'laştırmış. Bu filmde de net gördüm. Carpenter'a ait olan unsurlar sanki hazır assetlerle değiştirilmiş gibi. Tamamiyle bir tembellik örneği. Kötü bir film değil. Ancak Carpenter'ın kendi filminde yaptığı emeği görünce bu filmin çokça eleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.


Oyunculuklara gelelim. Abi o köpek gerçek mi cidden diye sorguladım film boyunca. Bildiğin köpek oyunculuk sergilemiş. Cahit'ten daha çok oyuncu gibi hissettirdi. Bunu abarttığımı sanıyorsunuzdur. Hayır! Bildiğin köpeğin yaptığı hareketler o kadar izlenilmesi gereken türden ve hayret verici ki -film boyunca o köpekte rahatsız edici bir şeyler uyandırıyordu bende. Tabii filmi tekrar izlediğinizde, köpek içinde geçen diyalogları siz yazıyorsunuz. Kurt Russel, zaten iyi oyuncu. Carpenter'ın da favorisi mi onu pek söyleyemeyeceğim. İlişkileri nasıldı bilemem. Ancak Carpenter'ın filmlerinde tekrar tekrar filmlerinde oynattığı tek oyuncu olduğu su götürmez bir gerçek. Şahsen bende seviyorum. Kendisine has ekran karizması var. Zaten de 34 film çekmiş hayatı boyunca. Bu üzdü... filmografisine baktığımda 2010'lu yıllardan sonra emekliye ayrılmış. Diğer oyunculara gelelim. Diğer oyuncular iyi. Atmosferle uyumsuz oyunculukları yok.

Bu yazıyı daha da devam ettirebilirdim. Ancak bu kadarlık yeter. Ben konuşmayı seven bir adamım. Bir gün şöyle toplu izleyelim konuşalım. Anca böyle iyi olur. İyi seyirler.
Peki filmi izlerken çözebildin mi hangisi cenevar hangisi değil?
 
Peki filmi izlerken çözebildin mi hangisi cenevar hangisi değil?
İki kişiden net bir şekilde şüphelendim. Buradan sonrası izlemeyenler için spoiler. Birincisi köpek sever arkadaşımız Clark'tan şüphelendim. Üstteki yazıda belirtmedim ama adam gerçekten kendisinin şey olduğuna beni ikna etmesi ve her şeyin sonunda şey olmaması takdir edilesi. İyi oyunculuk sergiledi. Bir diğeri zaten filmin sonlarında Childs'ın ortadan kaybolmasıyla beraber onda terslik olacağını düşündüm. Ancak kan testinden geçti. Mekandan çıktığında insandı denilebilir. Filmin sonunda da önceki karakteristik özelliğinden farklı ve rahat olması rahatsız etti. Millet, "ağzında duman çıkmıyor baksanıza. Şey olmuş" diyor. Bu arada ilginç tabii. Ancak çekim hatası da olabilir diye düşünüyorum. O sahne üzerine pek üzerine durmadım. Zaten filmin sonunda Childs gözüktüğü gibi tüylerim diken diken oldu. Şey olmaması için de ana karakterimiz kumar oynadı. Zaten Carpenter'ın ana amacı da buydu. Tahmin edin durun şimdi diyor. :d
 
Son düzenleme:
İki kişiden net bir şekilde şüphelendim. Buradan sonrası izlemeyenler için spoiler. Birincisi köpek sever arkadaşımız Clark'tan şüphelendim. Üstteki yazıda belirtmedim ama adam gerçekten kendisinin şey olduğuna beni ikna etmesi ve her şeyin sonunda şey olmaması takdir edilesi. İyi oyunculuk sergiledi. Bir diğeri zaten filmin sonlarında Childs'ın ortadan kaybolmasıyla beraber onda terslik olacağını düşündüm. Ancak kan testinden geçti. Mekandan çıktığında insandı denilebilir. Filmin sonunda da önceki karakteristik özelliğinden farklı ve rahat olması rahatsız etti. Millet, "ağzında duman çıkmıyor baksanıza. Şey olmuş" diyor. Bu arada ilginç tabii. Ancak çekim hatası da olabilir diye düşünüyorum. O sahne üzerine pek üzerine durmadım. Zaten filmin sonunda Childs gözüktüğü gibi tüylerim diken diken oldu. Şey olmaması için de ana karakterimiz kumar oynadı. Zaten Carpenter'ın ana amacı da buydu. Tahmin edin durun şimdi diyor. :d
Legendarium zafer abicenevar olanların gözleri hafif beyaz parlak demişti. 1 kere dikkatimi çekti bu sonra filmin akışı ile unutmuştum, onu dinleyince hee oldum. @Kenshiro nun konuyu görünce de aklıma geldi carpenter reisin hallowen ve thing filmini izlemişim sadece. Dün ny den kaçışı izledim, değil oyunlara ilham başka filmlerde buradan arak yapmış. Bugün de mwnin attığına bakacağım. Reisin külliyatı bilmek gerekli imiş yav, durduk yere cahil hissettiriyor.
 
Legendarium zafer abicenevar olanların gözleri hafif beyaz parlak demişti. 1 kere dikkatimi çekti bu sonra filmin akışı ile unutmuştum, onu dinleyince hee oldum. @Kenshiro nun konuyu görünce de aklıma geldi carpenter reisin hallowen ve thing filmini izlemişim sadece. Dün ny den kaçışı izledim, değil oyunlara ilham başka filmlerde buradan arak yapmış. Bugün de mwnin attığına bakacağım. Reisin külliyatı bilmek gerekli imiş yav, durduk yere cahil hissettiriyor.
Benim söylediğim diğerleri kadar çarpıcı bir film değil daha çok bağımsız filmlere benzediği söylenebilir büyük prodüksiyon değil yani.İlk filmlerinden olduğu için sanırım daha sonra bütçe ve teklif almaya başlamış.
 
Legendarium zafer abicenevar olanların gözleri hafif beyaz parlak demişti. 1 kere dikkatimi çekti bu sonra filmin akışı ile unutmuştum, onu dinleyince hee oldum. @Kenshiro nun konuyu görünce de aklıma geldi carpenter reisin hallowen ve thing filmini izlemişim sadece. Dün ny den kaçışı izledim, değil oyunlara ilham başka filmlerde buradan arak yapmış. Bugün de mwnin attığına bakacağım. Reisin külliyatı bilmek gerekli imiş yav, durduk yere cahil hissettiriyor.
Onun yarısını izledim. ilerde bitiririm Legendarium'un videosunu. Bugün Trouble in Chinetown ve enerjim olursa They Live izleyeceğim. Toplamda 34 filmi var ustanın. New York'tan kaçış filmi ve Los Angeles'tan kaçış olarak iki filmlik serisi var. Etksini hangi janralarda olduğunu bilmiyorum. Ancak ana karakteri direktmen Solid Snake'e ilham olması değişik ve güzel hissettirdi. Karakterin tarzı da; Metal Gear serisinin ana oynanış dinamiği olması Hideo'nun tümden iyi izleyici olduğunu gösteriyor. Ayak fetişisti olmasa kral adam :d

Bir de farkettiysen; bu adam çok az iş çıkarmış hayatı boyunca. Hem müzik yapıyor, hem yapımcı, hem yönetmen, hem senarist olması korkunç bir emek yatıyor arkasında. Hatta politik ve sosyal konulara kafası iyi çalışıyor. Şahsen zamanım oldukça bu adamı iyi bir şekilde filmlerini tüketmek istiyorum.
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 1, Ziyaretçi: 5)

  • Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
    Tasarım Korsanfan V.6.0
    Yukarı Çık