Bunları da yazayım. Altan karakteri, Cem Yılmaz'ın en ustalık örneği performansı olabilir. Aşırı rahatsız edici bir gerçekçiliği vardı. İlk izlediğimde bu karakterin sonu hiç iyi değil. Çok trajik şekilde bitecek diye düşündüm durdum. Çünkü o kadar hayasız ki -bu hayasızlığı hem sinirlendirdi hem de üzdü. Mazhar'ın oyunculuğu da iyi. Çok güzel abi-kardeş ilişkisi tutturmuşlar. Filmin geneline ise çok iyi. Vermek istediği mesaj da çok net ve iyi. Dokunuyor izleyenlere.
A Bronx Tale, aslında "Her şey çok güzel olacak" filminin Amerikan ve Robert de Niro'nun film yönetmenliği yapmış versiyonu diyebiliriz. İzleyicisine hayat hakkında olumlu bir mesaj vermeye çalışıyor. Bir genç var ve bu genç mahallenin mafya abisine özeniyor. Onun gibi olmak istiyor. Çünkü, havalı, herkes tarafından seviliyor ve sayılıyor, zengin ve canını sıkan bir şey olursa da gücüyle hallediyor. Bir diğer yandan babası; filmin ilk kısmından dolayı tartışılır olsa da namuslu, ailesinin kötülüklerden korumaya çalışan, oğluna doğru yolu göstermeye çalışan, kıt kanaat geçinen iyi bir baba. Hayatında bu iki uç ayrımın olduğu yaşamında çocuk filmin sonunda kendi yolunu seçecek. "Her şey çok güzel olacak" ile "A bronx tale" filmini karşılaştırırsak "Her şey çok güzel olacak" daha başaralı ve neyi anlatmak istediğini gayet iyi biliyor. Bronx tale iyi bir film ancak sonu benim için zayıf kalmış bir film.
Tarkan filmi için de şunları yazmak isterim. Bizim Tarkan'ın selam verdiği her kızın aradan çok süre geçmeden selasının okunması bence Türk film tarihi için kayda alınmalı ve dikkate alınmalı. Filmde karı kalmadı. Herif yürüyen felaket.