1935 yılının çok sıcak bir yaz gününde 13 yaşındaki Briony Tallis, ablası Cecilia ile hizmetçinin oğlu Robbie Turner arasında gelişen küçük bir flört olayına gizlice tanıklık eder. Ancak büyüklere özgü davranış biçimlerini yeterince kavrayamayan küçük Briony, gördüğü bu tabloyu Tanrı vergisi edebiyat yeteneğiyle birleştirince hepsinin yaşamını sonsuza dek değiştirecek bir suç işleyecektir.
Gerçeğin, insanlar tarafından, kendi doğruları doğrultusunda bükülmesinin ne kadar büyük olaylara yol açtığını -bir süreliğine- metanetli şekilde izleten, her sahnesinde duygudan duyguya koşmayı sağlayan bir film. Sonuna doğru depresifliğin tavan yaptığı, gerçekliğin, bütüne bakınca ufak gözüken değişimlerde; olmasını istediğimiz, bundan dolayı düşlediğimiz durumlara ne kadar büyük etkiler edebileceğini anlatan ve anlatılan şeyi sinematografisiyle bambaşka bir boyuta taşıyan harikulade film. Bunların yanı sıra, savaş sahneleri ufak da olsa, bu temel üzerine kurulmuş filmlerin neredeyse bütününden daha etkili biçimde savaş psikolojisini yansıtması da filmin kalitesine kalite katmış.
Ma Vie de Courgette, 8/10 hayvani duygusallıkta bir animasyon. Bazı diyaloglar insanın canını acıtacak kadar gerçek. 1 saat kadar süresi var, hemen de bitiyor. Mary and Max'i andırıyor, hem dramatiklik hem de toplumun dışladığı çocuklar teması ile.
Oscar'ı alamamasının en büyük nedeni baş rol olarak ses getiren bir yapımda tercih edilmemesi. Bir de oscar'a aday olduğu sene daha ön planda olan drama bir film de yer alan Casey abimiz aldı. İzlediğim duygulandığım nadir filmlerdendir. Bence de oyunculuk olarak oscarlık performans gösteren birisi. Genelde filmlerde baş rol oyuncu olmasına rağmen, yan karakterlerde ön plana çıktığı için oyunculuğu bir tık geride kalıyor. Viggo abimizi Beşiktaş'lılığın dolayı da öok severim.