Rectify'ı izledim, dizi resmen potansiyelini heba etmiş. Müthiş bir ilk sezon, temposu düşen bir ikinci sezon, hepten donuk bir üçüncü sezon ve tekrardan ayağa kalkmaya çalışan bir dördüncü sezon. Dizinin ana karakteri bir noktadan sonra yan karakter gibi oluyor ve biz onun hayatındaki diğer gereksiz insanların hayatlarını izliyoruz. İşin kötüsü bunlar herhangi bir yere bağlanmıyor da, bütün hikayeler ortada kalıyor. Dizi kötü değil, ama daha iyi olabilirdi.
Rectify'dan sonra başladığım dizi The Stranger oldu. Netflix yapımı olan bu mini dizi Harlan Coben'ın aynı isimli romanından uyarlanmış. Bu dizi de çok büyük umutlarla açılış yapıyor, çok güzel gizemler veriyor. Fakat sonra bir şeyler oluyor ve sürekli gizem üstüne gizem çıkıyor. İnsan ters köşeden sıkılıyor bir süre sonra. Ayrıca çok fazla tesadüf, çok farklı şekillerde yaşanıyor. Yani dizinin kilit noktalarında bu tesadüfler büyük rol oynuyor. 8 bölümlük çerezlik bir dizi, vakit geçirmek için izlenebilir.
The Stranger'dan sonra başladığım dizi de Amazon yapımı olan Hunters. Daha önce bir milyar kez gördüğümüz klişe hikayenin bir farklı versiyonunu izliyoruz. Hikaye 1977 yılında Amerika'da geçiyor. Burada kendi kendilerine örgütlenmiş bir Yahudi grubu, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kaçmayı ve Amerika'ya yerleşmeyi başarmış eski Nazi askerlerini avlıyor. Baş rolde Al Pacino olsa da, ilk bölümden öyle çok büyük beklentiye sokmadı beni, ileriki bölümlerde toplarlar diye düşünüyorum.