Ney'i üfler, öper kafamda parçalar @carpe d. emEdit gelir mi @Skywalker
Ney'i üfler, öper kafamda parçalar @carpe d. emEdit gelir mi @Skywalker
Ney'i üfler, öper kafamda parçalar @carpe d. em
Ültimatom alındı
“Yolun Sonu Görünüyor” türküsünün sözleri ise Dursun Ali Akınet‘e ait. 1945 yılında Ordu’nun Fatsa ilçesinde doğan ve sürücülük mesleğiyle iştigâl eden Dursun Ali Akınet, annesi Zekiye Hanım’ın Ankara’daki Hacettepe Hastanesi’nde vefatından hemen önceki “gerek yok oğlum, yolun sonu görünüyor” sözünden ilhamla annesinin cenazesiyle Fatsa’ya yolculuk yaparken bu şiiri yazdığını belirtmiştir (Salih Okumuş (2010). Cumhuriyet Dönemi Ordulu Şairler Antolojisi. Serüven Yayınları. Ordu).
Dursun Ali Akınet’in annesinin vefatıyla ilgili şu ifadeleri kullandığı aktarılmaktadır:
“Annem son nefesini verirken hep yanında idim, bana bir şeyler söylemek istedi. Annem ‘dünya bir şey değilmiş, sadece bir nefesmiş’ dedi.”Ali Eyüboğlu Milliyet’teki 4 Ocak 2013 tarihli “Utandıran Yasaklar” başlıklı yazısında türkünün sözlerinin hikâyesine şöyle değinmişti:“Annemin cenazenin bagajda gelmesini yadırgaması hep aklımda idi. Onu bir bagaja koymamak için otobüs tuttum. Tabutunu koltuğa yerleştirdik. Biz de yanına oturduk, ağlaya ağlaya geldik.”
‘Yolun Sonu Görünüyor’u yazanı tanıyorum.
Ordu Fatsalı Dursun Ali Akınet adlı bir şoföre ait bu sözler.
Yine Musa Eroğlu’nun söylediği ‘Halil İbrahim’in de söz yazarıdır aynı zamanda.
Yıllar önce ‘Yolun Sonu Görünüyor’un nasıl yazdığını anlatmıştı bana Fatsa’da:
Annesinin ardından yazdı
“85 yaşına kadar hiç doktora gitmemişti annem. Bir gün rahatsızlanınca hastaneye kaldırdık onu. Hastaneden Ankara’ya Hacettepe’ye havale ettiler bizi. Hacettepe’ye gittik, doktor bir dizi tahlil istedi. Yaptırdık hepsini. Ertesi gün beş gibi çıkacaktı tahliller. Ertesi gün tahlilleri almak için odadan çıkmak üzereydim. ‘Nere gidiyorsun?’ dedi annem. Tahlilleri almaya gidiyorum deyince, elimi tuttu ve ‘Yolun sonu görünüyor. Hiç gerek yok’ dedi. ‘Olur mu anne, iyisin’ deyip çıktım odadan. Tahlilleri alıp, odaya döndüğümde son nefesini vermişti. Annemin hayattayken söylediği son söz olan ‘Yolun Sonu Görünüyor’un sözlerini onu Ankara’dan Fatsa’ya getirene kadar cenaze arabasında yazdım.”
Dursun Ali Akınet’in (Halil İbrahim, Turnam Başım Darda Benim, Gönül Vurgun Yedi, Haydar Ağa, Kızılkaya gibi) birçok şiiri farklı sanatçılar tarafından bestelenmiş ve seslendirilmiştir.
Ordu yöresine ait bir türkü olan Halil İbrahim, hikayesi ile dikkat çeker. 1931 yılında Fatsa'da dünyaya gelen Halil İbrahim'in, saat ve gramafon tamiri yaptığı bir dükkanı vardır. Çevresindeki kişiler tarafından dürüstlüğü, temizliği ve iyi bir insan olması ile bilinir. Her zaman giysilerine özen gösteren ve boyasız ayakkabı bile giymeyen biridir. İşe gidip gelirken, her gün üzerinde dal köprü bulunan bir ırmağın üzerinden geçer. Bir gün köprüden geçerken bir kız görür ve çok beğenir. Bu kişi, Çolağın Ahmet'in kızıdır ve onunla evlenir. Bir kız, bir erkek olmak üzere iki çocuğu olur. Takvimler 1951'i gösterdiğinde Halil İbrahim'i askere çağırırlar. Ailesinden ayrılmayı istemese de mecburen gitmek zorunda kalır. Askere gittikten sonra düşmanları ona bir mektup yazar. Buna göre karısının babası, onu başka birine satmıştır. Ek olarak, köyün ağasının topraklarının bir kısmını aldığını da söylerler. Bunu duyan Halil İbrahim, askerden kaçar ve Fatsa'ya döner. İlk iş olarak ağayı vurur, ancak asker kaçağı olduğu için erkenden yakalanır. Diğer askerler tarafından telefon direğine bağlanarak acımasızca dövülür. Kafasına ağır bir darbe alan Halil İbrahim'in, o günden sonra aklı başından gider.
Askerliğe döner ve görevini tamamladıktan sonra tekrar Fatsa'ya gelir. Dükkanını tamamen kapatır ve evde çalışmaya başlar. Silahını hiç yanından ayırmayan Halil İbrahim, gece gündüz evden çıkmamaya başlar. Yalnızca arada sırada çıkar, çıktığı zaman ise Cemal dayıyı ziyarete gider. Hanımının, babası tarafından çocukları ile birlikte satıldığını öğrendikten sonra iyice içine kapanır ve günleri gramafon dinleyerek geçer. 1980 yılına kadar yalnız bir yaşam sürer. 12 Eylül patlak vermeden önce köyünde gerçekleşen bir operasyonda evi yakılır. Bundan dolayı ormanda yaşamaya başlar, ancak yağmura daha fazla dayanamadığı için Dursun dayının samanlığına ondan habersiz girer.
Öte yandan, aynı gece teröristler bir öğretmeni öldürdükten sonra kaçarlar. Askerler her yerde onları ararken, Dursun dayının samanlığına girerler. Dursun dayı, Halil İbrahim'in kim olduğunu öğrenmek isteyen askerlere zararsız biri olduğunu söyler. Fakat, Halil İbrahim büyük bir korkuya kapılır ve kaçar. Askerler ise onu durdurmak için rastgele ateş açar. Ormanın derinliklerine gitmek için köprüyü geçse de askerlerden biri onu vurur ve orada ölür. Cenazesine ve eşyalarına sahip çıkmak istemeyen oğlu, ölen babasını sevmediği için Halil İbrahim birkaç kişi tarafından defnedilir. Bu üzücü olay karşısında etkilenen Dursun Ali Akınet, Halil İbrahim türküsünü onun anısına yakar.
Doğruluğunu bilemem ama olsun, emek emektir. Hikâyeyi bizlere, buraya sunduğun için teşekkür ederim doktor.
Yaşananlar tam böyle midir bilemem tabi ama bunları okuyunca sözleri daha etkileyici gelmeye başlamıştı iki türkü için de. Dursun Ali Akınet sağlam bir şairmiş.
Yine döktürmüşsun. Bir ara bu attığın Azerbaycan türkülerini dinleyeyim de yorum yapıp güncellerim sana.Azeri Türkülerini sevenler için, süper bir liste olmuş.