Promising Young Woman'ı izledim.
Carey Mulligan da bana her filmde aynı oynuyor gibi geliyor doğrusu. Yönetmeni Emerald Fennell'in de ilk yönetmenlik denemesiymiş. Ma Rainey's Black Bottom'da bahsettiğim tiyatrodan gelme yönetmen abinin durumunda olduğu gibi burada da böylesine teknik acemilikler varken aslında bunlar normal bir yılda En İyi Film kategorilerine sızabilecek işler değiller. Neyse, yine de izlenebilir bir film çıkmış ortaya.
Son olarak içerikten bağımsız bir bilgi daha paylaşayım. Film, Altın Küre için başvurusunu "Komedi veya Müzikal" kategorisinde yarışmak için yapmış. Haliyle içindeki bir iki neşeli sahne ve tonlama var diye tutmamış ve nihayetinde Dram kategorisinde adaylıklarını aldı ama ödül sezonunda daha çok şansı olacak diye böyle bir kurnazlığa gidilmesini de hoş bulmadım.
Puanım: 6 / 10
Spoiler vermeden yorumlamak zor olacak maalesef, o yüzden yorumumda filmle ilgili ciddi spoilerlar olduğu uyarısını yapayım.Promising Young Woman (2020)
Tür: Suç, Dram, Gerilim
Süre: 113 dakika
Dağıtıcı: Focus
Yönetmen: Emerald Fennell
Oyuncular: Carey Mulligan, Bo Burnham, Alison Brie
IMDb:
Fragman:
Filmin anlattığı konunun ciddiyeti ve karanlıklığına tezat bir şekilde pembe renk tonlarını ve gençlik müziklerini kullanmasını beğendim. Hatta ucuz bir yaklaşım olsa da filmlerde böyle bolca şarkı kullanılıp işin yarı müzik klibine evrilmesini seviyorum. Tabii gidip Guardians of the Galaxy filmlerine şaheser sıfatı falan yapıştırmıyorum da beni yakalayan bir anlatım tercihi diyebilirim. Burada da sonlara doğru çalan Toxic cover'ı gibi ilginç müzikler vardı.
Neyse, bu renk paleti ve müzik seçimleri bir anlatım tercihidir nihayetinde ve kimisi için çalışır, kimisi için çalışmaz. Bu bir tarafa, ne yazık ki filmin bunun ötesinde de tonlama problemleri var. Bir dram türü örneği olmakla bir gerilim/intikam türü örneği olma arasında sürekli gidip geliyor. Cassie'yi hareket halinde gördüğümüz sahnelerde gerilim filmi estetiği varken bunlardan çıkınca bir anda iyi kotarılamamış, bu nedenle tempo düşüklüğü yaşatan bir dram filmine dönüşüyor. Buna ilişkin bir diğer sorun da gerilim sahnelerinde gördüğümüz karikatürize tiplemeleri, özellikle sondaki Al ve Joe karakterlerini bir dram filmine oturtamıyorsunuz.
Bu eleştiriden filmin ortasındaki romantik komedi bölümünü muaf tutuyorum bu arada. Bo Burnham'ın karakteriyle finalde ne yöne gidileceği en başından beri belli olduğundan bu kısımların böyle verilmesi güzel bir huzursuzluk hissettirdi. Bir güzel tercih de ölen arkadaş Nina'yı film boyunca hiç görmememizdi. Nina karakterinin yaşadıklarına biraz daha ışık tutacak veya Cassie'yle aralarındaki bağı daha güçlü hissettirecek flashback sahneleri hiç kullanmamışlar. Çünkü Nina'nın kim olduğu bir noktadan sonra anlamsızlaşmış ve filmin meta mesajı için daha odaklı bir hale gelmiş.
Ayrıca Cassie'nin yöntemleriyle ilgili bazı tutarsızlıklar hissettim. Rastgele ağına düşürdüğü kadınları istismar etmeye çalışan erkekleri bırakın cezalandırmayı adeta iyi niyetle eğitmeye çalışıyor. Bunun faydalı olmadığın da filmin başında gördüğümüz erkeğin siyahi kankasının bu yaşanılanları ondan dinlemesine rağmen hala aynı şeyi yapmaya çalışmasından görüyoruz. Gerçi ortada bu erkek dünyasında bir insan ne kadar çabalarsa çabalasın fark yaratamayacağına dair mesajlar da var, özellikle Cassie öldükten sonra kaybolması araştırılırken makbul erkek sıfatındaki karakterlere nasıl davranıldığını gördüğümüz yerlerde. Cassie'nin barda ağına düşürdüğü erkeklere olan tavrına dönecek olursak, dediğim gibi bunlara yaklaşımı böyleyken trafikte bir adama sırf cinsiyetçi küfürler kullanıyor diye levyeyle giriyor, bilemedim.
Neyse, bu renk paleti ve müzik seçimleri bir anlatım tercihidir nihayetinde ve kimisi için çalışır, kimisi için çalışmaz. Bu bir tarafa, ne yazık ki filmin bunun ötesinde de tonlama problemleri var. Bir dram türü örneği olmakla bir gerilim/intikam türü örneği olma arasında sürekli gidip geliyor. Cassie'yi hareket halinde gördüğümüz sahnelerde gerilim filmi estetiği varken bunlardan çıkınca bir anda iyi kotarılamamış, bu nedenle tempo düşüklüğü yaşatan bir dram filmine dönüşüyor. Buna ilişkin bir diğer sorun da gerilim sahnelerinde gördüğümüz karikatürize tiplemeleri, özellikle sondaki Al ve Joe karakterlerini bir dram filmine oturtamıyorsunuz.
Bu eleştiriden filmin ortasındaki romantik komedi bölümünü muaf tutuyorum bu arada. Bo Burnham'ın karakteriyle finalde ne yöne gidileceği en başından beri belli olduğundan bu kısımların böyle verilmesi güzel bir huzursuzluk hissettirdi. Bir güzel tercih de ölen arkadaş Nina'yı film boyunca hiç görmememizdi. Nina karakterinin yaşadıklarına biraz daha ışık tutacak veya Cassie'yle aralarındaki bağı daha güçlü hissettirecek flashback sahneleri hiç kullanmamışlar. Çünkü Nina'nın kim olduğu bir noktadan sonra anlamsızlaşmış ve filmin meta mesajı için daha odaklı bir hale gelmiş.
Ayrıca Cassie'nin yöntemleriyle ilgili bazı tutarsızlıklar hissettim. Rastgele ağına düşürdüğü kadınları istismar etmeye çalışan erkekleri bırakın cezalandırmayı adeta iyi niyetle eğitmeye çalışıyor. Bunun faydalı olmadığın da filmin başında gördüğümüz erkeğin siyahi kankasının bu yaşanılanları ondan dinlemesine rağmen hala aynı şeyi yapmaya çalışmasından görüyoruz. Gerçi ortada bu erkek dünyasında bir insan ne kadar çabalarsa çabalasın fark yaratamayacağına dair mesajlar da var, özellikle Cassie öldükten sonra kaybolması araştırılırken makbul erkek sıfatındaki karakterlere nasıl davranıldığını gördüğümüz yerlerde. Cassie'nin barda ağına düşürdüğü erkeklere olan tavrına dönecek olursak, dediğim gibi bunlara yaklaşımı böyleyken trafikte bir adama sırf cinsiyetçi küfürler kullanıyor diye levyeyle giriyor, bilemedim.
Son olarak içerikten bağımsız bir bilgi daha paylaşayım. Film, Altın Küre için başvurusunu "Komedi veya Müzikal" kategorisinde yarışmak için yapmış. Haliyle içindeki bir iki neşeli sahne ve tonlama var diye tutmamış ve nihayetinde Dram kategorisinde adaylıklarını aldı ama ödül sezonunda daha çok şansı olacak diye böyle bir kurnazlığa gidilmesini de hoş bulmadım.
Puanım: 6 / 10