The Lovely Bones
Kahramanımız masum Susie Salmon’la ilk karşılaştığımızda o artık cennettedir. 14 yaşında bir cinayete kurban giden genç kız, bu yeni ama yabancı evinden aşağıya (henüz yaşayanların dünyasına) bakarken capcanlı sesiyle hem tüyler ürpertici hem de umut dolu bir öykü anlatır.
Ölümünden sonra aşağıda onsuz sürüp giden yaşamı, okul arkadaşlarının Susie’nin ortadan kayboluşuyla ilgili yorumlarını, ailesinin umutlarını yitirmemeye çalışarak sevgili kızlarının canlı bulunması umuduna sarılmasını ve sapık katilinin cinayetten kalan izleri ve ipuçlarını yok etmeye çalışmasını takip eder.
Ve cennet adı verilen yeri inceler. Burası güzel salıncaklarıyla okulun oyun bahçesine çok benzemektedir.
Yeni gelenlerin ortama alışmasına yardım eden danışmanlar ve bir odada kalabileceği arkadaşları vardır. Sevdiği insanlarla birlikte olabilmenin dışında, ki onların arasında genç bir erkek de vardır, istediği her şey düşündüğü an yerine gelir. Ama aşağıda hayat sürüp giderken Susie’de bir şekilde o hayata dahildir. Çünkü hatıralar yok olmazlar.
açıkçası pek tavsiye edemiceğim bir film tabi dram sevmiyorsanız ama dram sevenler kesin izlesin