Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

İzlediğiniz Son Film

The Matrix



Bir bilgisayar programcısı olan Thomas Anderson aynı zamanda Neo nickname'li çok usta bir "hacker" dır. Ancak siyah takım elbiseli ve gözlüklü adamların yakın takibindedir. Bu takibin nedenini ise karşılaşacağı Morpheus'dan öğrenecektir. Neo, birden kendini Morpheus'un anlattıklarına güvenmek zorunda kaldığı büyük bir komplonun içinde bulacaktır. İçinde yaşadığımızı sandığımız bu dünya tamamiyle aldatıcıdır. Tüm insanlık aslında uzaydan gelen yaratıkların köleleridir. Neo, Trinity ve Morpheus'un da yardımıyla kendilerini bu düzeni yıkmaya adayan bir grubun içine katılır.

Kimbilir kaç senedir izlemeyi ertelediğim bir film.Ama film bittikten sonra bu kadar zamandır izlemediğime pişman oldum.En kısa zamanda serinin diğer filmlerini de izleyeceğim.Eğer sizde izlemediyseniz izlemenizi tavsiye ederim.
 
Çokda ağır sayılmazdı bence ama film müthiş o ayrı
Ağır dediğim kısım filmin altmetinleriydi.

Låt den Rätte Komma In



Stockholm’de 1982 yılında geçen hikaye iki çocuk arasındaki sıradışı ilişkiyi anlatıyor. Alt sınıfın yaşadığı devasa binaların arasında bulunan karlar içinde bir parkta vakit geçiren Oskar, soğuktan etkilenmeyen, beyaz yüzlü ve gizemli Eli ile tanışır.
İki çocuk yakınlaşırken, fonda aynı mahallede çeşitli cinayetlerin işlendiğini görürüz. Uzun süredir vampir olan Eli’nin kan ihtiyacı babası tarafından giderilmektedir. Fakat zamanla Eli’nin durumu iki çocuğun da başını belaya sokar...
2008’in en iyi filmleri arasında kabul edilen Låt den Rätte Komma In, korkunç vampir filmleri ile sanat sinemasının çarpıcı bir karışımı. Görüntüleri, atmosferi ve bıçak sırtı romantik hikayesiyle unutulmaz bir çalışma.

İtiraf etmeliyim ki, çok iyi ve çok ilginç bir filmdi. Kafamda tasarladığım senaryoya göre ilerlemedi. Vampir dalgası filmde kendini fazla hissettirmiyor. İki çocuğun romantik anlarını ve birbirlerine aşık olmalarını izliyoruz.
 
Fetih 1453



Babası II. Murat'ın ölümü üzerine ikinci kez tahta çıkan II. Mehmet'in şimdi kafasında gerçekleştirmesi gereken ilk öncelik Bizans İmparatorluğu'nun son toprağı olan Konstantinapolis'i Osmanlı Devleti'ne katmaktır. Bu uğurda ne yapılması gerekiyorsa genç padişah hiçbirinden feragat etmeyecektir...
Osmanlı Devleti'ne çağ atlatarak imparatorluğa taşıyan Fatih Sultan Mehmet'in 1451 yılında henüz İstanbul'u alma planları yaptığı dönemden başlayan film, şimdiye kadar çekilmiş en büyük tarihi-kahramanlık projesi olma iddiasında.


Filmin başı güzeldi sonlara doğru saçmalamaya başladı. Neden derseniz öncelikle Ulubatlı Hasan'ın Aragorn'dan özenti olması. Müslüman olmasına rağmen zina. (Üstelik o devirde cezası idam. üSTELİK içinde bulunduğumuz dönem gibi rahat bir dönem de değil.) Birde savaş başladıktan birkaç gün sonra FSM'nin fethin gerçekleşmemesine sinirlenmesi sonucu adamın biri sinirli anında rapor veriyor diye vurup sürdü adamı. Böyle bir şeyin gerçek olacağını sanmıyorum gerçekse FSM gözümde bitmiştir. Ayrıca Ulubatlı Hasan o topçu adamla kızını kurtarmak için İstanbul'a nasıl girdi aniden orasını da anlayamadım. Konuşmalar da sanki döneme göre biraz tuhaf kaçmıştı.

Ama en azından efektler falan bakımından Türk Sinema Tarihi açısından büyük bir ilerleme.
 

Yonkou-Sh4nks

Fetih 1453



Babası II. Murat'ın ölümü üzerine ikinci kez tahta çıkan II. Mehmet'in şimdi kafasında gerçekleştirmesi gereken ilk öncelik Bizans İmparatorluğu'nun son toprağı olan Konstantinapolis'i Osmanlı Devleti'ne katmaktır. Bu uğurda ne yapılması gerekiyorsa genç padişah hiçbirinden feragat etmeyecektir...
Osmanlı Devleti'ne çağ atlatarak imparatorluğa taşıyan Fatih Sultan Mehmet'in 1451 yılında henüz İstanbul'u alma planları yaptığı dönemden başlayan film, şimdiye kadar çekilmiş en büyük tarihi-kahramanlık projesi olma iddiasında.


Filmin başı güzeldi sonlara doğru saçmalamaya başladı. Neden derseniz öncelikle Ulubatlı Hasan'ın Aragorn'dan özenti olması. Müslüman olmasına rağmen zina. (Üstelik o devirde cezası idam. üSTELİK içinde bulunduğumuz dönem gibi rahat bir dönem de değil.) Birde savaş başladıktan birkaç gün sonra FSM'nin fethin gerçekleşmemesine sinirlenmesi sonucu adamın biri sinirli anında rapor veriyor diye vurup sürdü adamı. Böyle bir şeyin gerçek olacağını sanmıyorum gerçekse FSM gözümde bitmiştir. Ayrıca Ulubatlı Hasan o topçu adamla kızını kurtarmak için İstanbul'a nasıl girdi aniden orasını da anlayamadım. Konuşmalar da sanki döneme göre biraz tuhaf kaçmıştı.

Ama en azından efektler falan bakımından Türk Sinema Tarihi açısından büyük bir ilerleme.
Hasan konusunda dediğinde biraz haklılık payın var ama padişaha gelen rapor sonucu ona tokat atması hiç bir yanlışlık göremiyorum . Bir donanma baş amirali bu kadar aciz bir duruma düşerse durum böyle olur yani.
 
Berlin Kaplanı



Ayhan Kaplan (Ata Demirer) Almanya'nın Berlin kentinde yaşamını iri yarı bedeninin avantajını kullanarak boksörlük ve bodyguardlık yaparak sürdüren bir Türk'tür. Fakat antrenörü Cemal (Tarık Ünlüoğlu) ve boksör Ayhan için artık işler eskiden olduğu gibi tıkırında değildir. Onları içine düştükleri dar boğazdan kurtaracak bir mucize gereklidir. Zira taze boksörler Ayhan karşısında gitgide güç kazanmakta, Ayhan ise piyasada gözden düşmektedir. İkiliyi içine düştükleri dar boğazdan kurtarmak için ancak bir mucize gereklidir; ve bu da çok uzak değildir...
 
The Matrix Reloaded



Makineler son derece önemli bir bilgi edinmiş ve insanların özgürce yaşayabildikleri tek ve son şehir olan Zion’un yerini öğrenmişlerdir. Bu şehri ortadan kaldırmak için buraya ahtapota benzer yaratıklardan binlercesini göndermeye karar verirler. Neo ve arkadaşları bunu engellemek için makinelerin dünyasının tüm sırlarını bilen “Anahtarcı”yı bulmaları gerekir. Ama bu kolay değildir çünkü Anahtarcı, ustaca bıçak kullanan ve hayalet gibi yok olup tekrar ortaya çıkan “İkizler” adlı yaratıklar tarafından korunmaktadır. Bu arada Ajan Smith de kendini geliştirmiş, virüs gibi klonlanmayı öğrenmiştir...

İlki kadar beğenmedim.Ama dövüş sahneleri için izlenir gerçekten enfesti bana göre.
 
21



M.I.T'de okuyan Ben Campbell, okul taksidini ödeyebilmek için paraya ihtiyaç duyar ve bunun yolunu da kumarda bulur. Altı arkadaşı ile birlikte kart sayma işinde uzmanlaşan Ben, Vegas yolunu tutar. Bu altı öğrenci için herşey güzel başlayacaktır, ancak bir sonraki adımları onlar için oldukça tehlikelidir.

çok sürükleyici güzel bir film...
 
Hugo



Brain Selznick'in sihir temalı çocuk romanından uyarlanan olan film, Paris tren istasyonunun duvarları arasında yaşayan ve saatlerden sorumlu olan kimsesiz bir çocuğun, bir gün saati tamir etmeye teşebbüs etmesiyle yaşadığı gizemli macerayı konu ediyor.
 
Fetih 1453



Babası II. Murat'ın ölümü üzerine ikinci kez tahta çıkan II. Mehmet'in şimdi kafasında gerçekleştirmesi gereken ilk öncelik Bizans İmparatorluğu'nun son toprağı olan Konstantinapolis'i Osmanlı Devleti'ne katmaktır. Bu uğurda ne yapılması gerekiyorsa genç padişah hiçbirinden feragat etmeyecektir...
Osmanlı Devleti'ne çağ atlatarak imparatorluğa taşıyan Fatih Sultan Mehmet'in 1451 yılında henüz İstanbul'u alma planları yaptığı dönemden başlayan film, şimdiye kadar çekilmiş en büyük tarihi-kahramanlık projesi olma iddiasında.


Filmin başı güzeldi sonlara doğru saçmalamaya başladı. Neden derseniz öncelikle Ulubatlı Hasan'ın Aragorn'dan özenti olması. Müslüman olmasına rağmen zina. (Üstelik o devirde cezası idam. üSTELİK içinde bulunduğumuz dönem gibi rahat bir dönem de değil.) Birde savaş başladıktan birkaç gün sonra FSM'nin fethin gerçekleşmemesine sinirlenmesi sonucu adamın biri sinirli anında rapor veriyor diye vurup sürdü adamı. Böyle bir şeyin gerçek olacağını sanmıyorum gerçekse FSM gözümde bitmiştir. Ayrıca Ulubatlı Hasan o topçu adamla kızını kurtarmak için İstanbul'a nasıl girdi aniden orasını da anlayamadım. Konuşmalar da sanki döneme göre biraz tuhaf kaçmıştı.

Ama en azından efektler falan bakımından Türk Sinema Tarihi açısından büyük bir ilerleme.

bu şekilde üzerinde çalışılmış,3 büyük paralar harcanmış Türk filmleri destek amaçlı olsa bile izlenmeli. bir eleştiriniz varsada mutlaka yapın. tarihe mi bağlı kalımalıydı yoksa efektler mi çalıntıydı yada neyi beğenmediyseniz mutlaka söyleyin. yapımcı firmanın bir internet adresi filna vardır. kendi fikirlerinizi yazın. sosyal medya bu değil mi?

bana göre konusu zaten fetih. daha ne olsun. haliyle bir çok yeri beni heyecanladırdı. sinema olarak bu işin iyi bilenlerinden yada sıkı takipçilerinden değilim ama genel olarak güzeldi. beğendim.
 
Je vais bien, ne t'en fais pas



İspanya seyahatinden dönen Lili, geri geldiğinde ikiz erkek kardeşinin evi terk ettiğini öğrenir. Babasıyla sık sık atışan kardeşi sonunda vurmuş kapıyı gitmiştir. Ailesine bunun nedenini sorduğunda gelişigüzel cevaplar alan Lili'nin içini bir merak kaplar. Günler geçtikçe hiçbir haber alınamamasıyla bu merak yerini endişeye ve daha sonrasında da paniğe ve depresyona bırakır. Yana yakıla kardeşinden bir haber bekleyen Lili yemeden içmeden kesildiği için hastaneye kaldırılır. Kardeşini görmek için çaresizce çırpınırken bir mektup gelir. Mektupta yazanlara göre kardeşi eve dönmeyeceğini, babasından kurtulduğu için mutlu olduğunu yazmaktadır. Lili yine de kardeşi Loïc'ı görme dürtüsünü bastıramaz.

Herkesin izleyip zevk alacağını düşünmediğim bir film. Yansıtılan psikoloji sizi hem filme kızıp hem de bir noktada haklılık payı vermeye itiyor. Sade bir dram filmi demek düşüncelerimi yeterince anlatacaktır umarım. Filme asıl merakımı uyandıran soundtrack'ini de burada paylaşmak istiyorum.
[YOUTUBE]CdixoJEBL6I[/YOUTUBE]
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 3)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık