Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Korsanfan.Com - One Piece Türkiye
Neler yeni

İzlediğiniz Son Film

Ben izledim. Beğendim ama izlediğim en iyi anime film diyemem. :) Ateşböceklerinin Mezarı diye bir gerçek var.
Aynen.
Tezuka Osamu no Buddha 1 ve 2, Paprika, Akira, Hadashi no Gen 2, Juubee Ninpouchou, Perfect Blue, Vampire Hunter D 2000 filmlerinide öneririm.

Bu arada en son Looper izledim. İdare eder diyelim, geçmiş ve geleceğe dönüş konsepti.
 
Aynen.
Tezuka Osamu no Buddha 1 ve 2, Paprika, Akira, Hadashi no Gen 2, Juubee Ninpouchou, Perfect Blue, Vampire Hunter D 2000 filmlerinide öneririm.

Bu arada en son Looper izledim. İdare eder diyelim, geçmiş ve geleceğe dönüş konsepti.
Bugün arkadaşlarla muhabbeti geçti iyidir Looper. En iyi zaman makineli filmlerden biri Predestination'dır. Yani küçük bir şey yazarım da spoiler butonunda bile spoiler vermek istemiyorum. :)
 
Ben izledim. Beğendim ama izlediğim en iyi anime film diyemem. :) Ateşböceklerinin Mezarı diye bir gerçek var.
Benimde favorim ruhların kaçışıydı ancak bu filmin beni daha çok etkilediğini söyleyebilirim. Özellikle Mitsuha karakterini memleketteki tanıdığım kızlara benzettim. Onlarda toplumsal baskıdan sıkılıp büyük şehir hayali kuruyorlar genelde.
Taki'nin gördüğü rüyaları / ruh değiştirme olayını Mitsuha'nın 3 yıl önce yaşaması aklımı karıştırdı.İkisi de eş zamanlıydı. Tamam inandığı tanrılar devreye girdi ama ben tam olarak oturtamadım. Açıklayabilir misin?
 
Kötü Çocuk



Kayla doğduğu gün babası tarafından terk edilmiş, yaşamı boyunca annesi tarafından büyütülmüş ve artık lise çağında bir genç kızdır. Ancak kendisini terk eden babasının aniden ortaya çıkmasıyla hayatı değişir. Kayla, on yedi yaşına girdiğinde, ilk kez gördüğü babasıyla, yabancı bir şehre taşınır. Bu yeni şehirde, İstanbul'da, bir yandan babasıyla yaşama zorluğu çekerken bir yandan da yeni bir okula alışması gerekecektir. Fakat daha okulun ilk gününde hiç beklemediği birisiyle, gizemli Meriç ile tanışır. Kayla'nın hayatı sırlarla dolu Meriç'in peşinden gittikçe iyice karışacaktır.

Sözümü tuttum ve Kötü Çocuk isimli filmi izledim. Incelemeye geçmeden önce bu filmde emeği geçen herkese kucak dolusu sevgiler gönderiyorum. 1 saat 54 dakika değerinde bir hiçlik yaşadım sayelerinde.

Kötü Çocuk kötü bir film değildi, kötü bir şeydi. Ne olduğunu anlamadım açıkçası. İçinde bir filmde olması gereken hiçbir şey yok, olmaması gereken her şey var. Karakterler fazlasıyla tutarsız ve ne yaptıklarını kendileri de bilmiyor. Oyunculuk zaten yok. Hiçbir duyguyu verememişler. Bu kadar yoğun duygu değişimleri bu kadar kısa sürede olamaz.

Baş karakter olan Kayla beyinsizi baştan aşağı tutarsız bir portre çiziyor. Babasına "Biyolojik Gereksiz" diyecek kadar ondan nefret ederken, kısa sürede ona baba demeye başlıyor ve onu aşırı derecede önemsiyor. En başta asi ve özgür kız olarak kendini gösterirken, daha sonra aşkın esiri olan pısırık bir şeye dönüşüyor. Hiçbir suretle prensiplerinden ödün vermeyecek gibi görünüyor, fakat Meriç'in kendini mal olarak görmesine ses çıkarmıyor, hatta kendisine böyle muamele yapılması bildiğin hoşuna gidiyor. Kısacası ana karakterin içi dolu değil, kendisi bile ne yaptığını bilmiyor.

Filme adını veren Meriç karakteri ise daha ayrı bir dünya. Kendisi bahse konu olan kötü çocuk olmasına rağmen, herhangi bir kötülük yaparken görmüyoruz kendisini. Gizemli bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Bu gizemi elinden geldiğince sürdürüyor. Kişilik analizinde çok iyi değilim, fakat bu elemanda bildiğin narsist davranışlar var ve kendini aşırı derecede alfa erkek olarak görüyor. Kayla'yı mal gibi gören, onu sallamayan adam, kız kendisi için öyle aman aman bir şey yapmamasına rağmen ona aşık oluyor ve gayet yumuşak birine dönüşüyor. Yıllarca bu şekilde gelişen bir kişilik birkaç ayda değişmez diye düşünüyorum. O açıdan bu karakter de tutarsız.

Filmdeki tek olması gerektiği gibi davranan kişi Kayla'nın babası, gerçi onun da gereksiz birkaç hareketi vardı. Diğer yan roller pek işe yaramıyor, filmde öylesine görünüyorlar.

Genel anlamda amaçsız bir iş var karşımızda. Giriş, gelişme ve sonuç bölümünden yoksun bir film izledim. Olaylar arasında bağ yok ve havada kalan çok konu mevcut. Twilight serisine ve Gossip Girl'e selam çakmışlar, onu da es geçmeyeyim. Filme normalde 1 puan verirdim, fakat Kayla'nın babası ve müzikleri için 2 puan veriyorum. Tavsiyem kesinlikle izlemeyin yönünde./SPOILER]
 
Kötü Çocuk



Kayla doğduğu gün babası tarafından terk edilmiş, yaşamı boyunca annesi tarafından büyütülmüş ve artık lise çağında bir genç kızdır. Ancak kendisini terk eden babasının aniden ortaya çıkmasıyla hayatı değişir. Kayla, on yedi yaşına girdiğinde, ilk kez gördüğü babasıyla, yabancı bir şehre taşınır. Bu yeni şehirde, İstanbul'da, bir yandan babasıyla yaşama zorluğu çekerken bir yandan da yeni bir okula alışması gerekecektir. Fakat daha okulun ilk gününde hiç beklemediği birisiyle, gizemli Meriç ile tanışır. Kayla'nın hayatı sırlarla dolu Meriç'in peşinden gittikçe iyice karışacaktır.

Sözümü tuttum ve Kötü Çocuk isimli filmi izledim. Incelemeye geçmeden önce bu filmde emeği geçen herkese kucak dolusu sevgiler gönderiyorum. 1 saat 54 dakika değerinde bir hiçlik yaşadım sayelerinde.

Kötü Çocuk kötü bir film değildi, kötü bir şeydi. Ne olduğunu anlamadım açıkçası. İçinde bir filmde olması gereken hiçbir şey yok, olmaması gereken her şey var. Karakterler fazlasıyla tutarsız ve ne yaptıklarını kendileri de bilmiyor. Oyunculuk zaten yok. Hiçbir duyguyu verememişler. Bu kadar yoğun duygu değişimleri bu kadar kısa sürede olamaz.

Baş karakter olan Kayla beyinsizi baştan aşağı tutarsız bir portre çiziyor. Babasına "Biyolojik Gereksiz" diyecek kadar ondan nefret ederken, kısa sürede ona baba demeye başlıyor ve onu aşırı derecede önemsiyor. En başta asi ve özgür kız olarak kendini gösterirken, daha sonra aşkın esiri olan pısırık bir şeye dönüşüyor. Hiçbir suretle prensiplerinden ödün vermeyecek gibi görünüyor, fakat Meriç'in kendini mal olarak görmesine ses çıkarmıyor, hatta kendisine böyle muamele yapılması bildiğin hoşuna gidiyor. Kısacası ana karakterin içi dolu değil, kendisi bile ne yaptığını bilmiyor.

Filme adını veren Meriç karakteri ise daha ayrı bir dünya. Kendisi bahse konu olan kötü çocuk olmasına rağmen, herhangi bir kötülük yaparken görmüyoruz kendisini. Gizemli bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Bu gizemi elinden geldiğince sürdürüyor. Kişilik analizinde çok iyi değilim, fakat bu elemanda bildiğin narsist davranışlar var ve kendini aşırı derecede alfa erkek olarak görüyor. Kayla'yı mal gibi gören, onu sallamayan adam, kız kendisi için öyle aman aman bir şey yapmamasına rağmen ona aşık oluyor ve gayet yumuşak birine dönüşüyor. Yıllarca bu şekilde gelişen bir kişilik birkaç ayda değişmez diye düşünüyorum. O açıdan bu karakter de tutarsız.

Filmdeki tek olması gerektiği gibi davranan kişi Kayla'nın babası, gerçi onun da gereksiz birkaç hareketi vardı. Diğer yan roller pek işe yaramıyor, filmde öylesine görünüyorlar.

Genel anlamda amaçsız bir iş var karşımızda. Giriş, gelişme ve sonuç bölümünden yoksun bir film izledim. Olaylar arasında bağ yok ve havada kalan çok konu mevcut. Twilight serisine ve Gossip Girl'e selam çakmışlar, onu da es geçmeyeyim. Filme normalde 1 puan verirdim, fakat Kayla'nın babası ve müzikleri için 2 puan veriyorum. Tavsiyem kesinlikle izlemeyin yönünde./SPOILER]
Kısaca çöp yani :D
 
Benimde favorim ruhların kaçışıydı ancak bu filmin beni daha çok etkilediğini söyleyebilirim. Özellikle Mitsuha karakterini memleketteki tanıdığım kızlara benzettim. Onlarda toplumsal baskıdan sıkılıp büyük şehir hayali kuruyorlar genelde.
Taki'nin gördüğü rüyaları / ruh değiştirme olayını Mitsuha'nın 3 yıl önce yaşaması aklımı karıştırdı.İkisi de eş zamanlıydı. Tamam inandığı tanrılar devreye girdi ama ben tam olarak oturtamadım. Açıklayabilir misin?

Benimde favorim ruhların kaçışıydı ancak bu filmin beni daha çok etkilediğini söyleyebilirim. Özellikle Mitsuha karakterini memleketteki tanıdığım kızlara benzettim. Onlarda toplumsal baskıdan sıkılıp büyük şehir hayali kuruyorlar genelde.
Taki'nin gördüğü rüyaları / ruh değiştirme olayını Mitsuha'nın 3 yıl önce yaşaması aklımı karıştırdı.İkisi de eş zamanlıydı. Tamam inandığı tanrılar devreye girdi ama ben tam olarak oturtamadım. Açıklayabilir misin?
Bilmiyorum Intersteller'ı izledin mi ? Oradaki mantığın biraz çalındığını düşünüyorum filmin konusu açısından. Belirli bir nokta var ve o belirli noktalarda bir belirlenemeyen kuvvet var. Bu kuvvet aslında sevginin kuvveti ve paralel evrenlerden birinde tahminen bu iki insan (hatta tahminen değil çünkü filmde bir paralel evrende birlikte oluyorlar)birbirlerine karşı duydukları sevgi nedeniyle farklı bir paralel evrende birbirlerini anımsıyorlar aslında. Ruhları birbirleri için yaratıldığı için bu iki insandan biri olan erkeğe bir görev veriliyor. Ve görevi hayatının aşkını kurtarmak. İşte burada Intersteller'dan ayrılıp kendi özgün yoluna giriyor film yani birbirlerine duydukları sevgi bu ruhların zaman mekan kırılması nedeniyle yer değiştirmelerine olanak sağlıyor. Yazar ne düşünüyor bilmem ama benim teoremim bu.
 


Bilmiyorum Intersteller'ı izledin mi ? Oradaki mantığın biraz çalındığını düşünüyorum filmin konusu açısından. Belirli bir nokta var ve o belirli noktalarda bir belirlenemeyen kuvvet var. Bu kuvvet aslında sevginin kuvveti ve paralel evrenlerden birinde tahminen bu iki insan (hatta tahminen değil çünkü filmde bir paralel evrende birlikte oluyorlar)birbirlerine karşı duydukları sevgi nedeniyle farklı bir paralel evrende birbirlerini anımsıyorlar aslında. Ruhları birbirleri için yaratıldığı için bu iki insandan biri olan erkeğe bir görev veriliyor. Ve görevi hayatının aşkını kurtarmak. İşte burada Intersteller'dan ayrılıp kendi özgün yoluna giriyor film yani birbirlerine duydukları sevgi bu ruhların zaman mekan kırılması nedeniyle yer değiştirmelerine olanak sağlıyor. Yazar ne düşünüyor bilmem ama benim teoremim bu.
Senin dediğin gibi düşünüyorum zaten bende. Yalnızca dediğim kısmı belirli bir mantığa oturtamadım. Gerçi Taki ''Belkide bu yüzden Miyamizu ailesi nesillerdir bu rüyayı görüyor, bugün bu insanların hayatlarını kurtarmak için'' demişti nineye. Şinto inancını da olayın içine soktular tabi ki.
Onun dışında filmin sonunda ki mesajları da çok sevdim. Malum Japonya'nın yeni nesli batıya özeniyor ve kendi değerlerinden kopuyor. Şinto geleneği film boyunca işleniyor zaten ve filmin sonlarındaysa Mitsuha'nın iki arkadaşı evlilik konusunu konuşurken kız kilise düğününden vazgeçip şinto tarzı düğün istediğini söylüyordu.
Bu arada filmin sonunu sen nasıl düşündün. Yazar açık son yaptı izleyiciler sonu kendileri hayal etsinler diye ancak malesef ben pek olumlu düşünemiyorum :(
 
Kötü Çocuk



Kayla doğduğu gün babası tarafından terk edilmiş, yaşamı boyunca annesi tarafından büyütülmüş ve artık lise çağında bir genç kızdır. Ancak kendisini terk eden babasının aniden ortaya çıkmasıyla hayatı değişir. Kayla, on yedi yaşına girdiğinde, ilk kez gördüğü babasıyla, yabancı bir şehre taşınır. Bu yeni şehirde, İstanbul'da, bir yandan babasıyla yaşama zorluğu çekerken bir yandan da yeni bir okula alışması gerekecektir. Fakat daha okulun ilk gününde hiç beklemediği birisiyle, gizemli Meriç ile tanışır. Kayla'nın hayatı sırlarla dolu Meriç'in peşinden gittikçe iyice karışacaktır.

Sözümü tuttum ve Kötü Çocuk isimli filmi izledim. Incelemeye geçmeden önce bu filmde emeği geçen herkese kucak dolusu sevgiler gönderiyorum. 1 saat 54 dakika değerinde bir hiçlik yaşadım sayelerinde.

Kötü Çocuk kötü bir film değildi, kötü bir şeydi. Ne olduğunu anlamadım açıkçası. İçinde bir filmde olması gereken hiçbir şey yok, olmaması gereken her şey var. Karakterler fazlasıyla tutarsız ve ne yaptıklarını kendileri de bilmiyor. Oyunculuk zaten yok. Hiçbir duyguyu verememişler. Bu kadar yoğun duygu değişimleri bu kadar kısa sürede olamaz.

Baş karakter olan Kayla beyinsizi baştan aşağı tutarsız bir portre çiziyor. Babasına "Biyolojik Gereksiz" diyecek kadar ondan nefret ederken, kısa sürede ona baba demeye başlıyor ve onu aşırı derecede önemsiyor. En başta asi ve özgür kız olarak kendini gösterirken, daha sonra aşkın esiri olan pısırık bir şeye dönüşüyor. Hiçbir suretle prensiplerinden ödün vermeyecek gibi görünüyor, fakat Meriç'in kendini mal olarak görmesine ses çıkarmıyor, hatta kendisine böyle muamele yapılması bildiğin hoşuna gidiyor. Kısacası ana karakterin içi dolu değil, kendisi bile ne yaptığını bilmiyor.

Filme adını veren Meriç karakteri ise daha ayrı bir dünya. Kendisi bahse konu olan kötü çocuk olmasına rağmen, herhangi bir kötülük yaparken görmüyoruz kendisini. Gizemli bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Bu gizemi elinden geldiğince sürdürüyor. Kişilik analizinde çok iyi değilim, fakat bu elemanda bildiğin narsist davranışlar var ve kendini aşırı derecede alfa erkek olarak görüyor. Kayla'yı mal gibi gören, onu sallamayan adam, kız kendisi için öyle aman aman bir şey yapmamasına rağmen ona aşık oluyor ve gayet yumuşak birine dönüşüyor. Yıllarca bu şekilde gelişen bir kişilik birkaç ayda değişmez diye düşünüyorum. O açıdan bu karakter de tutarsız.

Filmdeki tek olması gerektiği gibi davranan kişi Kayla'nın babası, gerçi onun da gereksiz birkaç hareketi vardı. Diğer yan roller pek işe yaramıyor, filmde öylesine görünüyorlar.

Genel anlamda amaçsız bir iş var karşımızda. Giriş, gelişme ve sonuç bölümünden yoksun bir film izledim. Olaylar arasında bağ yok ve havada kalan çok konu mevcut. Twilight serisine ve Gossip Girl'e selam çakmışlar, onu da es geçmeyeyim. Filme normalde 1 puan verirdim, fakat Kayla'nın babası ve müzikleri için 2 puan veriyorum. Tavsiyem kesinlikle izlemeyin yönünde./SPOILER]
Sana neler ettiler be abi ulan Oda! :D yalnız inceleme güzel olmuş ilgimi çekti ben izlerim bu filmi :oleyo2:
 

Bu Konuya Bakmış Kullanıcılar (Üye: 0, Ziyaretçi: 16)

Korsanfan.com Her Hakkı Saklıdır. 2008-2023.
Tasarım Korsanfan V.6.0
Yukarı Çık