Anime/manga konusunda rafine zevklerin var. Forumdaki mesajlarını ilgiyle takip ediyorum. Yokohama Kaidoshi Kikou, dediğin gibi senelerce MAL'in listesinde üst sıralarda yer aldı, 10 senedir belki want-to-read listemde bekliyor. Senin de tavsiyenle, yakın zamanda başlamayı kafaya koydum. İlgili bağlantıya göre dili de çok ağır değilmiş, belki Yotsuba&!'yu bitirdikten sonra orijinal dilinde tüketirim bunu da.Çok güzel bir liste olmuş Murray, eline sağlık. Aria dışında hepsini okudum / izledim, onu yıllardır görüyorum ama öncelik verdiğim diğer seriler olduğu için sıra gelmedi. Kissaten mangasını ilk defa senin paylaşımında gördüm, onu okuduktan sonra hepsiyle ilgili birkaç şey yazayım dedim.
Yokohama Kaidoshi Kikou
Bunu okuyalı 10-15 sene olmuştur, o zamanlar MAL'da en yüksek puanlı ilk 5 seinen manga arasındaydı yanlış hatırlamıyorsam, o şekilde keşfedip okumuştum. Karakterleri, çizimleri ve atmosferiyle insanı çok rahatlatan bir seri. Ana karakter yaşlanmıyor, vücudu değişmiyor, onun için günler, haftalar, aylar akıp gitse de kendisinde hiçbir değişiklik olmuyor, geçip giden zamanı etrafında etkileşime geçebildiği kişiler sayesinde deneyimleyebiliyor. Açıkçası ben meşhur Frieren karakteri yaratılırken Alpha'dan bayağı esinlenildiğini düşünüyorum Murray. Frieren zaman içinde insanlarla ilişki kurdukça, gün gelip onlara elveda diyerek yoluna devam etmek zorunda olduğunun defalarca altı çiziliyor hani, tıpkı Yokohama'daki gibi aslında. Bu tatlı seriler insanı rahatlarken bir yanda da melankolik ve nostaljik şeyler hissettiriyor. (Gerçekteki Yokohama şehrinin tam bir beton yığını olduğunu görmek benim için hayâl kırıklığı oldu, onu da söylemeden geçemeyeceğim. Birkaç parkı var elbet ama kentleşmeden dolayı en çok ormanlık alan kaybeden şehirlerden biriymiş meğer.)
Mushishi
İçerdiği depresif unsurlara rağmen Mushishi insana epey huzur ve dinginlik vermeyi başarabilen bir seri, özellikle animesinin müzikleri ve mükemmel doğa çizimleriyle bana her zaman terapi gibi geliyor. Şehir hayatındaki sorunlara odaklanan birçok serinin aksine Mushishi taşradaki mazlum, sakin hayata odaklanıyor, kırsalda yaşayan canlıların başından geçenleri ön planda tutuyor. İnsanların ya da mushilerin sıkıntıları belli bir çizgide ilerleyen olay örgüsü şeklinde olmuyor, genellikle tek bölümlük gelişen vakaların sonucunu kestirmek pek mümkün değil, doğadaki birçok olayda olduğu gibi. Sade ve melankolik bir şeyler arayanları mutlaka tatmin edeceğini düşünüyorum.
Natsume Yuujinchou
Benim için hep özel bir yeri olacak, moralim bozuk olduğunda birkaç bölümünü açıp izlemek her zaman içimi ısıtıp motivasyonumu yükseltir. Romantizm içermeyen en başarılı shoujo örneklerinden biri. İlk sezonunda birbirini tekrar eden, tek bölümlük sönük olaylardan dolayı gerçekten sıkılmıştım, ikinci sezonunun başlangıcı da pek parlak değil ama bir noktadan sonra atmosferi ve karakterleri kendine bağlayıp vazgeçilmez oluyor, bunda ilerleyen sezonlarda birbirini takip eden arclar yaratılmış olmasının payı da büyük. En çok istediğim şeylerden biri de mangakanın Reiko özelinde bir arc çizmesi, en azından 12 bölümlük animeye uyarlanacak kadar. Zeki, muzip, yalnız, düşünceli ve üzgün karakteriyle Reiko beni her zaman kendine çekiyor, küçüklüğünden beri insanlardan bu kadar uzak durmasına rağmen nasıl biriyle yakınlaşıp evlenmeye karar verdiğini, hangi olaydan ötürü genç yaşta bir ağacın altında uykuya dalarak öldüğünü çok merak ediyorum. Natsume'nin ailesiyle ilgili birer cümleyle es geçilen birçok şey var, umarım bir gün bu olayların hepsini ayrıntılı bir şekilde görürüz.
Yotsuba To!
Ne diyebilirim ki, insanı tamamen olumlu enerjiyle doldurmak için birebir bir seri. Hayattaki ufacık şeyleri tüm masumluğuyla ciddiye alıp kendine vazife edinen, öğrenmek ve şevkle uygulamak için çırpınan; doğallığı, sevimliliği ve samimiyetiyle içinizi ısıtacak küçük kızın ve etrafındakilerin maceralarını okurken kahkahalara boğulmasanız bile sizi gerçekten eğlendirir, gülümsetir, ruhunuza iyi gelir.
Sanmei Machi No Kissaten
Bu mangayı yeni bitirdim, uzun zamandır bir manga için keşke daha uzun olsaydı diye düşünmemiştim. Çizimleri harikaydı, ana karakter gibi ben de bu rüyadan uyanmayı ve o evrenden ayrılmayı hiç istemedim doğrusu. Tek sıkıntı, bölümler oldukça kısa olduğu için yan karakterleri çabuk unutacağım muhtemelen. Manganın her bölümünde dünya mutfağından çeşitli yemek ve içecek tariflerine yer verilmiş, mavi peynir diye bir şeyin var olduğunu hiç bilmezdim örneğin ya da "pide"nin İngilizcede de pide olarak yazıldığını... Tariflerin neredeyse hepsinde zeytinyağı ya da tereyağ kullanılması dikkatimi çekti bu arada, mangakayı seçimlerinden ötürü takdir ettim.Benim gibi bir kahve tutkununu mest eden kahveyle ilgili onca diyalogdan sonra Türk kahvesinin paylaşıldığını görmek de sevindirici oldu.
Tatlı gurmesi kafe sakinleri arasında kahveyi sade içen kimse yoktu muhtemelen. Tariflerden 4-5 tanesini kaydettim bu arada, denediğim zaman fotolarını paylaşacağım.
Listedekilerden sadece Aria kaldı, Iyashikei kategorisine MAL'da da eklenen çok seri var, yarısından fazlasını izlemişim ya da okumuşum, onlarla ilgili de yeri geldikçe görüşlerimi paylaşırım. Kalanlarına da bakmaya devam edeceğim, bu türdeki serilere her zaman ihtiyaç var bence.
Aria'yı da seversin bence okuduğum en pozitif şeylerden biri oldukça iç ısıtan bir manga tüm karakterlerine ayrı ayrı önem veriyor mangakanın çizimini de seviyorum baya,Çok güzel bir liste olmuş Murray, eline sağlık. Aria dışında hepsini okudum / izledim, onu yıllardır görüyorum ama öncelik verdiğim diğer seriler olduğu için sıra gelmedi. Kissaten mangasını ilk defa senin paylaşımında gördüm, onu okuduktan sonra hepsiyle ilgili birkaç şey yazayım dedim.
Yokohama Kaidoshi Kikou
Bunu okuyalı 10-15 sene olmuştur, o zamanlar MAL'da en yüksek puanlı ilk 5 seinen manga arasındaydı yanlış hatırlamıyorsam, o şekilde keşfedip okumuştum. Karakterleri, çizimleri ve atmosferiyle insanı çok rahatlatan bir seri. Ana karakter yaşlanmıyor, vücudu değişmiyor, onun için günler, haftalar, aylar akıp gitse de kendisinde hiçbir değişiklik olmuyor, geçip giden zamanı etrafında etkileşime geçebildiği kişiler sayesinde deneyimleyebiliyor. Açıkçası ben meşhur Frieren karakteri yaratılırken Alpha'dan bayağı esinlenildiğini düşünüyorum Murray. Frieren zaman içinde insanlarla ilişki kurdukça, gün gelip onlara elveda diyerek yoluna devam etmek zorunda olduğunun defalarca altı çiziliyor hani, tıpkı Yokohama'daki gibi aslında. Bu tatlı seriler insanı rahatlarken bir yanda da melankolik ve nostaljik şeyler hissettiriyor. (Gerçekteki Yokohama şehrinin tam bir beton yığını olduğunu görmek benim için hayâl kırıklığı oldu, onu da söylemeden geçemeyeceğim. Birkaç parkı var elbet ama kentleşmeden dolayı en çok ormanlık alan kaybeden şehirlerden biriymiş meğer.)
Mushishi
İçerdiği depresif unsurlara rağmen Mushishi insana epey huzur ve dinginlik vermeyi başarabilen bir seri, özellikle animesinin müzikleri ve mükemmel doğa çizimleriyle bana her zaman terapi gibi geliyor. Şehir hayatındaki sorunlara odaklanan birçok serinin aksine Mushishi taşradaki mazlum, sakin hayata odaklanıyor, kırsalda yaşayan canlıların başından geçenleri ön planda tutuyor. İnsanların ya da mushilerin sıkıntıları belli bir çizgide ilerleyen olay örgüsü şeklinde olmuyor, genellikle tek bölümlük gelişen vakaların sonucunu kestirmek pek mümkün değil, doğadaki birçok olayda olduğu gibi. Sade ve melankolik bir şeyler arayanları mutlaka tatmin edeceğini düşünüyorum.
Natsume Yuujinchou
Benim için hep özel bir yeri olacak, moralim bozuk olduğunda birkaç bölümünü açıp izlemek her zaman içimi ısıtıp motivasyonumu yükseltir. Romantizm içermeyen en başarılı shoujo örneklerinden biri. İlk sezonunda birbirini tekrar eden, tek bölümlük sönük olaylardan dolayı gerçekten sıkılmıştım, ikinci sezonunun başlangıcı da pek parlak değil ama bir noktadan sonra atmosferi ve karakterleri kendine bağlayıp vazgeçilmez oluyor, bunda ilerleyen sezonlarda birbirini takip eden arclar yaratılmış olmasının payı da büyük. En çok istediğim şeylerden biri de mangakanın Reiko özelinde bir arc çizmesi, en azından 12 bölümlük animeye uyarlanacak kadar. Zeki, muzip, yalnız, düşünceli ve üzgün karakteriyle Reiko beni her zaman kendine çekiyor, küçüklüğünden beri insanlardan bu kadar uzak durmasına rağmen nasıl biriyle yakınlaşıp evlenmeye karar verdiğini, hangi olaydan ötürü genç yaşta bir ağacın altında uykuya dalarak öldüğünü çok merak ediyorum. Natsume'nin ailesiyle ilgili birer cümleyle es geçilen birçok şey var, umarım bir gün bu olayların hepsini ayrıntılı bir şekilde görürüz.
Yotsuba To!
Ne diyebilirim ki, insanı tamamen olumlu enerjiyle doldurmak için birebir bir seri. Hayattaki ufacık şeyleri tüm masumluğuyla ciddiye alıp kendine vazife edinen, öğrenmek ve şevkle uygulamak için çırpınan; doğallığı, sevimliliği ve samimiyetiyle içinizi ısıtacak küçük kızın ve etrafındakilerin maceralarını okurken kahkahalara boğulmasanız bile sizi gerçekten eğlendirir, gülümsetir, ruhunuza iyi gelir.
Sanmei Machi No Kissaten
Bu mangayı yeni bitirdim, uzun zamandır bir manga için keşke daha uzun olsaydı diye düşünmemiştim. Çizimleri harikaydı, ana karakter gibi ben de bu rüyadan uyanmayı ve o evrenden ayrılmayı hiç istemedim doğrusu. Tek sıkıntı, bölümler oldukça kısa olduğu için yan karakterleri çabuk unutacağım muhtemelen. Manganın her bölümünde dünya mutfağından çeşitli yemek ve içecek tariflerine yer verilmiş, mavi peynir diye bir şeyin var olduğunu hiç bilmezdim örneğin ya da "pide"nin İngilizcede de pide olarak yazıldığını... Tariflerin neredeyse hepsinde zeytinyağı ya da tereyağ kullanılması dikkatimi çekti bu arada, mangakayı seçimlerinden ötürü takdir ettim.Benim gibi bir kahve tutkununu mest eden kahveyle ilgili onca diyalogdan sonra Türk kahvesinin paylaşıldığını görmek de sevindirici oldu.
Tatlı gurmesi kafe sakinleri arasında kahveyi sade içen kimse yoktu muhtemelen. Tariflerden 4-5 tanesini kaydettim bu arada, denediğim zaman fotolarını paylaşacağım.
Listedekilerden sadece Aria kaldı, Iyashikei kategorisine MAL'da da eklenen çok seri var, yarısından fazlasını izlemişim ya da okumuşum, onlarla ilgili de yeri geldikçe görüşlerimi paylaşırım. Kalanlarına da bakmaya devam edeceğim, bu türdeki serilere her zaman ihtiyaç var bence.
Teşekkürler Berkay, yanlış hatırlamıyorsam geçen sene avatarında uzun süre Emanon vardı, bence senin Yokohama evrenini ve Alpha'yı sevmemen mümkün değil.Anime/manga konusunda rafine zevklerin var. Forumdaki mesajlarını ilgiyle takip ediyorum. Yokohama Kaidoshi Kikou, dediğin gibi senelerce MAL'in listesinde üst sıralarda yer aldı, 10 senedir belki want-to-read listemde bekliyor. Senin de tavsiyenle, yakın zamanda başlamayı kafaya koydum. İlgili bağlantıya göre dili de çok ağır değilmiş, belki Yotsuba&!'yu bitirdikten sonra orijinal dilinde tüketirim bunu da.