Temel olarak bu soruya cevap verebilmek için öncelikle insan kavramını ve buna bağlı olarak hak olgusunu açıklamak gerekir. Nitekim dünya üzerinde insanın yanında insan görünümlü varlıkların olduğunu (burada kastedilen aramızda uzaylı oldugu veye uzayli olup olmadigi degildir.) bir kere iyice kavramak gerek. Nedir insan? Düşünebilen, akledebilen, öncelikle olaylara karşı bir tutum sergileyip sonrasında muhakeme yetenegi ile bu tutumlar neticesinde davranış sergileyebilen, duygusal kanlı canlı organik bir varlıktır. Haliyle muhakeme yetenegi olan bir varlığın kendisinin bulundugu ortamda ikili ve coklu iliskilerde belli basli teamüllere uymasi gerekmektedir. Bu da haliyle zaman icerisinde hukuku ve akabinde hukuki iliskilere dayalı olarak da hak kavramının doğumuna vasıtalık eder. Bu ilişkileri yok sayan, tabir-i caiz ise orman kanunlarını uygulayan ve dahi hayvandan bile daha asağıda bir misyon ile hareket eden (zirâ hayvan fıtratı gereği hareket etmekte, dogaya bioe zarardan cok fayda vermekte) varlıkların her ne kadar görünümü insan olasa da özünde insan olmadıkları gayet sarih bir bicimde ortadadır. Bu kisilerin bile insani görünüme sahip olmasi geregi haklarından bahsedilirken esasında insan olan varlıkların evleviyetle hakları vardır. Peki hak ne demektir ve nelerdir? Hakların bir sınıflandırılması ve derecelendirilmesi var mı? Öncelikle hak kavramı bile tam olarak insanlar arasında anlam baķımından netliğini korumasa da genel itibariyle kisinin tam ve sag dogmasi sartiyla anne rahmine düstüğü andan itibaren fiil ehliyetini bagli olarak sahip oldugu ve korunmasi gereken bazi niteliklerdir. Bunlar evrensel anlamda bircok ülke tarafındaan kabul görmüş ama güç hegemonyası ve karaktar olusumu kemale ermemis kisi, olusum, grup ve devletler tarafından sürekli ihlal edilen kisisel ve toplumsal sınırlardır. Daha fazla yazilacak sey sey var ama suan vaktim olmadigi icin kisa kesmek durumundayim. Özetle aslında insan var ise hak da vardır. Hakkın ihlali var ise görünürde bunu yapan insan da olsa o insan yoktur.