Ah bende locke lamoraya ne zaman baslarim bilmiyorum 2 aydir masanin ustunde duruyor. Ilk bikac sayfasina bakmistim betimlemerin betimlemeleri vardi simdi elime alamiyorumRüzgarın Adı'nı bitirdim. Seveceğimi biliyordum o açıdan tahmin ettiğim hazzı aldım kitaptan. Özellikle Kvothe'nin Ben'den eğitim aldığı ve üniversitede eğitim gördüğü kısımları zevkle okudum. Ortalarından sonra Denna ile çıktığı yolculuk kısmını çok sevmedim. Hatta okuma hızımı azalttı o kısımlar diyebilirim. Yine de güzeldi. Biraz Locke Lamora'nın Yalanları ile kıyaslanıyor kitap başarı ve içerik açısından. Ben de bazı noktalarda benzerlik görmeme rağmen ikisi birbirinden ayrı yönlerde ele alıyorlar hikayelerini.
Bilge Adamın Korkusu'na ne zaman başlarım bilmiyorum.
Başla mutlaka, çok iyidir. İlk 150-200 sayfasından sonra tamamen olaylara ve konuya giriyor, açılıyor kitap.Ah bende locke lamoraya ne zaman baslarim bilmiyorum 2 aydir masanin ustunde duruyor. Ilk bikac sayfasina bakmistim betimlemerin betimlemeleri vardi simdi elime alamiyorum
Ben de buna anlam veremiyorum. Böyle kitaplar için hep aynı şey deniyor. Bir kitaba alışması 2 3 saatimi alacaksa neden alışayım ki? Alışamam zaten. Ben de o yüzden bırakmıştımBaşla mutlaka, çok iyidir. İlk 150-200 sayfasından sonra tamamen olaylara ve konuya giriyor, açılıyor kitap.
Bende ikinci kitabına mı başlasam?
Kitabin diline ya da kurgusuna alismak kisiden kisiye farklilik gosteriyor. Ben baslarinda hic bir sikinti yasamadim. Ama betimlemelerinden, isleyisinden baslarda rahatsiz olanlar icin soyluyorum ileride acilacagini ve bir problem olmayacagini.Ben de buna anlam veremiyorum. Böyle kitaplar için hep aynı şey deniyor. Bir kitaba alışması 2 3 saatimi alacaksa neden alışayım ki? Alışamam zaten. Ben de o yüzden bırakmıştım
Güzel eserdir. İçerisinde bir sürü alıntı yapılabilecek cümle var.Nikos Kazancakis-Zorba
Ben eğlendim. Ana karakterlerden birinin gür bir bıyığa sahip olması ve göğsünde savaşlardan kalma onlarca yara izi olup da sırtında bir tane bile yara izi olmayan yaşlı bir adam olması aklımda yer etti.Konusu 1930'larda geçen roman, adı kitapta hiç belirtilmeyen bir yazarın ağzından anlatılır. Hayattan fazlaca bir beklentisi olmayan bu mutsuz entelektüel, bir süreliğine kendisini dinlemek ve yaşantısına çeki düzen vermek üzere kitaplarını bir kenara koyarak Yunanistan'ın Girit adasına gelir. Burada kendisine ait linyit kömürü madenleriyle de ilgilenecektir. Yazar burada aşırı davranışları olan, kaba saba ama hayata şehvetle bağlı orta yaşlı bir Yunan olan Alexis Zorba ile tanışır ve onu ustabaşı olarak işe alır. Aradan geçen birkaç aylık zamanda bu ilginç Yunan, genç yazarı derinden etkileyecektir. Zorba kendi ilginç hayat felsefesini genç yazara da kabul ettirdikçe yazarın hayata bakış açısı da yavaş yavaş değişime uğrayacaktır. Zorba'nın hayat felsefesinin bir parçası da yenilgileri umursamamaktır. Zorba'ya göre yenilgiler hayatın kaçınılmaz parçalarıdır ve ancak yenilginin sürekli olarak tadılması ile hayatın zaferlerinin tadına varılabilir.